TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
CEMALETTİN TÜRKOĞLU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/2969)
Karar Tarihi: 22/6/2015
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör Yrd.
Gökçe GÜLTEKİN
Başvurucu
Cemalettin TÜRKOĞLU
Vekili
Av. Yüksel AYDIN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, 20/11/2003 tarihinde Beyoğlu (Kapatılan) 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 6/3/2014 tarihinde İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/5/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 24/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 19/8/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 15/10/2003 tarihinde noterde düzenlenen satış sözleşmesiyle Ö.E.'den satın aldığı aracın devir işlemleri sırasında çalıntı olduğunun fark edilmesi üzerine aracı polis memurlarına teslim etmiştir.
8. Başvurucunun aracı satın aldığı Ö.E. ile Ö.B., A.K, Ş.İ. hakkında sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2004/91 sayılı ve Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2003/457 sayılı dosyalarında dava açılmıştır.
9. Başvurucu, uğradığı zararın giderilmesi istemiyle satış sözleşmesini düzenleyen noter Ş.S. ile Ö.E., Ö.B. ve Ş.İ. aleyhine 20/11/2003 tarihinde Beyoğlu ( Kapatılan) 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2003/744 sayılı dosyasında tazminat davası açmıştır.
10. Mahkeme, 21/3/2006 tarihli duruşmada, davalı noter Ş.S. ile diğer davalılar Ö.E., Ö.B. ve Ş.İ. hakkındaki davanın başvurucunun talebine uygun olarak ayrılmasına karar vermiş, noter hakkında açılan davaya Mahkemenin E.2003/744 sayılı dosyasında devam edilmiş, diğer davalılar hakkındaki davaya Mahkemenin E.2006/111 sayılı dosyasında devam edilmiştir.
11. Mahkemenin E.2006/111 sayılı dosyasında yürütülen yargılamada Mahkeme, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2004/91 ve Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2003/457 sayılı dosyalarının sonucunun beklenmesine karar vermiştir.
12. Mahkemenin E.2003/744 sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda, 25/4/2006 tarih ve E.2003/744, K. 2006/104 sayılı kararla, noterin kimlik tespiti yaptığı tarafların beyanı doğrultusunda ruhsatnamedeki bilgilere göre satış sözleşmesini tanzim etmekle mükellef olduğu, sahtecilik araştırması yapmakla yükümlü olmadığı, bu görevin alıcıya ait olduğu, dava dilekçesinde davalıya kusur olarak yüklenen şasi numaralarına dikkat etmeme eyleminin davaya dayanak yapılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle, noter Ş.S. aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir.
13. Temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 11/6/2007 tarih ve E.2006/9485, K.2007/7888 sayılı ilâmı ile dosya kapsamına göre davalının noter sıfatıyla gerçekleştirdiği satış işlemine esas alınan kimlik belgesi ile ruhsatnamenin sahte, ilişik kesme belgesinin ise gerçek olduğu, ruhsatnamedeki şasi numarası ile ilişik kesme belgesindeki şasi numarasının farklı olduğunun tespit edildiği, bu durumun davalı tarafından denetlenmediği, davalı noterin, sunulan belgelerin uygunluğu yönünden inceleme yapma görevi bulunduğu, diğer taraftan satış işleminin tarafı olan başvurucunun da en az davalı noter kadar dayanak belgeleri inceleme ve sonucu önleme yükümlülüğü bulunduğu ve davalının bölüşük kusuru olduğu, böylece davalının sorumlu tutulması ve başvurucunun da bölüşük kusurunun gözetilerek zararın kapsamının belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesinin kararı bozulmuştur.
14. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamada Beyoğlu (Kapatılan) 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/3/2008 tarih ve E.2007/474, K.2008 sayılı kararıyla dava dosyasının aynı Mahkemede görülen E.2006/111 sayılı dava dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmiştir. Davalılardan Ö.E. ve Ş.S. vefat etmiş, davaya Ş.S.'nin mirasçılarına karşı devam edilmiştir.
15. Beyoğlu Adliyesinin kapatılması sonucunda yargılama İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2007/474 sayılı dava dosyasında devam etmektedir.
16. Başvurucu, 6/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
17. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 30. maddesi, 22/4/1926 tarih ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 41. ve devamı maddeleri.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 6/3/2014 tarih ve 2014/2969 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, 20/11/2003 tarihinde Beyoğlu (Kapatılan) 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını, bu sürede davalılardan ikisinin vefat ettiğini, sonuçlanma aşamasına gelen davanın tekrar uzatıldığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Başvurucu, 20/11/2003 tarihinde Beyoğlu (Kapatılan) 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında yargılamanın halen devam ettiğini ve makul sürede tamamlanmadığını, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
22. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
23. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
24. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu, haksız fiile dayalı tazminat davasında, 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
25. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 20/11/2003 tarihidir.
26. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
27. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun haksız fiile dayalı tazminat davası olduğu, 20/11/2003 tarihinde açılan davanın yargılama sürecinde, delillerin toplandığı, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2004/91 sayılı dava dosyası ile Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2003/457 sayılı dava dosyasının bir örneğinin getirildiği, davanın ayrılmasına karar verilerek yargılamaya davalı Ş.S. hakkında devam edildiği, 25/4/2006 tarihinde Beyoğlu (Kapatılan) 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine karar verildiği, kararın temyizi neticesinde 11/6/2007 tarihinde Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından bozulduğu görülmektedir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamada, Mahkemece 20/3/2008 tarihinde dava dosyasının aynı Mahkemede görülen E.2006/111 sayılı dava dosyasıyla birleştirilmesine karar verildiği, 22/1/2008 tarihli duruşmadan 14/11/2013 tarihli duruşmaya kadar İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2004/91 sayılı dava dosyası ile Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2003/457 sayılı dava dosyasının sonucunun beklendiği, vefat eden davalıların mirasçılarının davaya dâhil edildiği, Beyoğlu Adliyesinin kapatılması sonucunda yargılamaya İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2007/474 sayılı dava dosyasında devam edildiği anlaşılmaktadır.
28. 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).
29. Başvuruya konu tazminat davasının incelenmesinde; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı, yargılamanın uzun sürmesinde, Ağır Ceza Mahkemelerinde yürütülen yargılama sonuçlarının beklenmesinin etkili olduğu, başvurucuya atfedilecek bir kusurun bulunmadığı anlaşılmakta olup, on bir yılı aşkın yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
31. Başvurucu, yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle ihlalin tespiti ve 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
32. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
33. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin on bir yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 10.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
35. Başvuruya konu yargılamanın on bir yılı aşkın bir süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 10.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.