TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ENGİN ASLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2970)
|
|
Karar Tarihi: 17/11/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Engin ASLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Nermin SELÇUK
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1.
Başvurucu, “yağma” suçunu
işlediği iddiasıyla yargılandığı davanın halen devam ettiğini ve makul sürede
yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş, manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2.
Başvuru, 6/3/2014 tarihinde İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla
yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 27/6/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik
incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4.
Bölüm tarafından 24/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 15/8/2014 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen,
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 21/12/2001 tarihinde hırsızlık şüphesi ile yakalanmış
ve aynı tarihte ifadesi alınarak serbest bırakılmıştır.
8. Başvurucu hakkında, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının
27/12/2001 tarih ve E.2001/24538 sayılı iddianamesi ile "yankesicilik suretiyle hırsızlığa tam
teşebbüs" suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
9. Bakırköy 7. Asliye Ceza Mahkemesi, 12/12/2005 tarih ve
E.2002/47, K.2005/1208 sayılı kararı ile suçun "silahlı
gasp" kapsamında kaldığı gerekçesiyle Mahkemenin
görevsizliğine, dosyanın görevli ve yetkili Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesine
gönderilmesine karar vermiştir.
10. Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 5/12/2007 tarih ve
E.2006/67, K.2007/486 sayılı kararı ile başvurucunun, "yankesicilik suretiyle hırsızlığa tam teşebbüs
ve görevli memura direnme" suçlarından mahkûmiyetine karar
vermiştir.
11. Başvurucunun temyizi üzerine karar, Yargıtay 6. Ceza
Dairesinin 25/6/2012 tarih ve E.2008/13055, K.2012/12723 sayılı ilâmı ile
bozulmuştur.
12. Bozma ilâmına uyularak yapılan yargılamada Mahkemece,
18/6/2013 tarih ve E.2012/198, K.2013/155 sayılı karar ile başvurucunun "yağma" suçundan mahkûmiyetine
karar verilmiştir.
13. Karar başvurucu tarafından temyiz edilmiş olup, temyiz
incelemesi devam etmektedir.
14. Başvurucu, 6/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
15. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 149.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 6/3/2014 tarih ve 2014/2970 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, 21/12/2001 tarihinde hırsızlık şüphesi ile
yakalandığını ve aynı tarihte ifadesinin alınarak serbest bırakıldığını ancak,
hakkında açılan kamu davasının halen devam ettiğini, yaklaşık on üç yıldır ceza
tehdidi altında bulunduğunu, makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek,
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Başvurucu, 21/12/2001 tarihinde hırsızlık şüphesi ile
yakalandığını ve aynı tarihte ifadesinin alınarak serbest bırakıldığını,
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca 27/12/2001 tarihinde hakkında açılan kamu
davasının halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma
hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM
içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan
ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun
dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen
ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının
görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
21. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
22. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625,
9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "yankesicilik suretiyle hırsızlığa tam
teşebbüs" suçunu işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır.
Başvurucu hakkında isnat olunan suç 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk
Ceza Kanunu’nun 492. maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinde hapis
cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki
suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına
girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
23. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım
tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun
hırsızlık şüphesi ile yakalandığı 21/12/2001 tarihidir. Ceza yargılamasında
sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı,
yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre
şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
24. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
21/12/2001 tarihinde hırsızlık şüphesi ile yakalanan ve aynı tarihte ifadesi
alınarak serbest bırakılan başvurucu hakkında, Bakırköy Cumhuriyet
Başsavcılığınca "yankesicilik suretiyle
hırsızlığa tam teşebbüs” suçunu işlediği iddiasıyla 27/12/2001
tarihinde kamu davası açıldığı, Bakırköy 7. Asliye Ceza Mahkemesince 28/5/2002
tarihinde yapılan ilk duruşmada başvurucunun savunması alınmak üzere gıyaben
tutuklanmasına karar verildiği, Mahkemenin anılan talimatı üzerine yakalanan
başvurucunun 7/2/2003 tarihinde Diyarbakır 1. Asliye Ceza Mahkemesince
savunması alınarak aynı tarihte serbest bırakıldığı anlaşılmıştır. Diğer
taraftan, Bakırköy 7. Asliye Ceza Mahkemesince müştekinin ve tanığın
adreslerinin tespit edilemediği, uzun süre adres araştırması yapıldığı, tespit
edilen adreslerdeki mahkemelere yazılan talimatların iade edildiği ve
sonrasında dosyanın incelemeye alındığı belirlenmiştir. 12/12/2005 tarihinde
başvurucunun eyleminin “silahlı gasp” niteliğinde olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı
verilerek dosyanın görevli ve yetkili Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesine
gönderildiği tespit edilmiştir.
25. Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesince 9/6/2006 tarihinde
yapılan ilk duruşmada savunması alınmak üzere başvurucu hakkında yakalama emri
çıkarılmasına karar verildiği, Baskil Sulh Ceza Mahkemesinin 15/3/2007 tarihli
sevk tutuklama müzekkeresi üzerine 17/3/2007 tarihinde Mahkemece başvurucunun
savunmasının alınarak serbest bırakıldığı, yine ilk duruşmadan itibaren uzun
süre müştekinin beyanının alınması için beklendiği, buna rağmen müştekiye
ulaşılamaması üzerine Mahkemece 5/12/2007 tarihli duruşmada başvurucunun "hırsızlığa tam teşebbüs ve görevli memura
direnme" suçlarından mahkûmiyetine karar verildiği
anlaşılmıştır. Başvurucunun temyizi üzerine kararın, Yargıtay 6. Ceza
Dairesinin 25/6/2012 tarihli ilâmı ile başvurucunun eyleminin yağma suçunu
oluşturacağı gerekçesiyle bozulduğu, bozma ilâmına uyularak yapılan yargılamada
Mahkemece, 18/6/2013 tarihli karar ile başvurucunun "yağma" suçundan mahkûmiyetine karar verildiği,
hükmün başvurucu tarafından temyiz edildiği ve temyiz incelemesinin Yargıtayda devam ettiği belirlenmiştir.
26. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B.
No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
27. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve
davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken
özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez.
Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir
karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve yaklaşık on üç yıldır
devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna
varılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
29. Başvurucu, makul sürede
yargılama yapılmadığı için 70.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep
etmiştir.
30. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
31. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa
ilişkin yaklaşık on üç yıldır devam eden yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında ve başvurucunun tutumunun
yargılama süresinin uzamasında kısmi etkisi göz önünde bulundurularak,
başvurucuya net 9.350,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
32. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
33. Başvuruya konu yargılamanın
yaklaşık on üç yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma
hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan
bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir
örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 9.350,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin ilgili derece Mahkemelerine
gönderilmesine,
17/11/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.