logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mustafa Çelikoğlu [1.B.], B. No: 2014/3007, 2/2/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSTAFA ÇELİKOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/3007)

 

Karar Tarihi: 2/2/2017

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

Raportör Yrd.

:

İsmail Emrah PERDECİOĞLU

Başvurucu

:

Mustafa ÇELİKOĞLU

Vekili

:

Av. Cenk Sadık VURAN

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, iş mahkemesinde açılan alacak davasında savunma hakkının kısıtlandığı, onama kararının gerekçesiz olarak verildiği ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 4/3/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu aleyhine 23/5/2003 tarihinde Ankara 15. İş Mahkemesinde açılan alacak davasında davacı şirket, başvurucunun şirkette muhasebeci olarak çalışırken sahte talimatlar, hayali çek ödemeleri ile zarara yol açtığını ileri sürmüş, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla başvurucudan 100.000 TL tahsil edilmesini istemiştir.

9. Yapılan değerlendirme sonunda alınan bilirkişi raporu doğrultusunda İlk Derece Mahkemesinin 18/3/2009 tarihli kararı ile davanın kabulüne hükmedilmiş, duruşmalı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucu karar Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 24/4/2012 tarihinde bozulmuştur. Bozma ilamının ilgili kısımları şöyledir:

 "Dava ticari davaolmayıp, iş Hukukunun kendine özgü yapısı gereği ticari defterlerin dışında işyerindegayri resmiolarak tutulan defter ve kayıtların da delil değeri vardır.Buitibarla davalıişçinin dayandığı resmiolmayan kasa defterinin celbi sağlanmalı ve resmi defterler ile diğer kayıtlarla birlikte değerlendirilerek gerçek durumtespit edilmelidir. Gerekirse yeniden bir bilirkişiincelemesiyapılarak,iddia ve savunmalar ileraporlara itirazlar çerçevesinderapor tanzimi istenmelidir.

 ..."

10. Bozma sonrası yeniden bilirkişi raporu hazırlatılarak yargılamaya devam edilmiştir.

11. Hazırlanan bilirkişi raporu 9/5/2013 tarihli duruşmada Mahkemeye sunulmuş, başvurucu vekili bu duruşmada hazır bulunmamış, anılan tarihli duruşma tutanağının incelenmesinde Mahkemece başvurucu vekilinin hazır olmadığının, herhangi bir mazeret dilekçesinin de kalemde, duruşma salonunda ya da Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nde (UYAP) bulunmadığının görüldüğünün belirtildiği anlaşılmıştır.

12. Sonraki duruşma 11/6/2013 tarihinde yapılmış bu duruşmada da başvurucu vekilinin hazır olmadığı, Mahkemeye mazaret dilekçesi sunarak duruşmanın saat 11.30'a ertelenmesini istediği, ancak saat 11.50 olmasına rağmen duruşmaya gelmediği ve Mahkemenin davaya ilişkin saat hükmünü saat 11.58'de açıkladığı görülmüştür.

13. Ankara 15. İş Mahkemesinin 11/6/2013 tarihli kararı ile davanın kabulüne hükmedilmiştir. Kararın ilgili bölümleri şöyledir:

 "...

 Bilirkişiler, bilirkişi raporunun değerlendirme ve sonuç bölümünde belirttikleri üzere dava dosyasındaki mevcut belgeler ile şirket merkezine gidilerek kayıtlar üzerinde bu arada resmi olmayan kasa defteri de incelenmek suretiyle rapor tanzim etmişlerdir. Bilirkişi raporunda aynen "son döneme ait tediyeler, bankalardan çekilen yatırılan meblağlar, hesap takibi ve kayıtlar, davalı Musatafa Çelikoğlu tarafında yapılmış olup, tüm kayıtlar bilirkişiliğimizce yeniden incelenmiş, tüm raporlardaki tespitler ve gayri resmi tutulan kasa defterindeki hususların tümü birlikte yeniden değerlendirilmiş (inceleme 2000 ve 2003 yılı yevmiye ve defterikebir ile elle tutulan gayri resmi kasa defteri, banka ekstreleri, makbuzlar ve ilgili sair evrak ile şirket bilgisayarları üzerinden yapılmıştır) " hususunu belirtmişlerdir. Bilirkişilerin bu belirlemeleri göz önüne alındığında iş yerinde tutulan resmi ve gayri resmi tüm belgeler iş yeri defterleri bilgisayarları incelenmiş olup ayrıca daha önce mahkememizce alınan ve yargıtay ilamında çelişki olduğu belirtilen raporlarda incelenmiş bu şekilde rapor tanzim edilmek suretiyle bozma ilamında belirtilen eksiklikler giderilmiş raporlar arasındaki çelişkide göz önüne alınarak yeniden rapor tanzim edilmiştir.

 ...

 Görüldüğü üzere gayri resmi kasa defteri de gözetilmek suretiyle yapılan hesaplama davacı lehine rakam içermesine rağmen davacı vekili gayri resmi kasa defteri gözetilmeksizin yapılan hesaplama neticesinde tespit edilen 786.196,00 TL rakamını kabul etmiştir. Bu durumda davalı vekilinin gayri resmi kasa defterindeki imzaya itirazının hukuki bir sonuç doğurmayacağı gibi diğer itirazları yerinde görülmeyerek bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 11.03.2013 tarihli rapor mahkememizce uygun bulunmuş olup bu raporda tespit edilen rakamlardan taleple bağlılık ilkesi de gözetilmek suretiyle davacı şirketin 786.196,00 TL alacağı bulunduğu kanaatine varılarak yine taleple bağlı kalınarak 100.000,00 TL nin kabulüne davacının fazla hakkının saklı tutulmasına karar verilmek suretiyle davanın kabulü cihetine gidilmiştir.

 ..."

14. İlk Derece Mahkemesinin kararı temyiz aşamasında duruşmalı olarak incelenmiş Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 5/11/2013 tarihli ilamı ile onanmış ve yargılama süreci sona ermiştir. Onama ilamının ilgili kısımları şöyledir:

 "...

 Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına gore, yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi ile usule ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, [davacı yararına takdir edilen 990,00 TL duruşma avukatlık parası ile aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 05.11.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.]"

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

15. Mahkemenin 2/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

16. Başvurucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

18. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemeleri nezdinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak davanın açıldığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013 § 69), yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Mehmet Salih Ayyıldız, B. No: 2012/397, 17/11/2014, § 25).

19. İş mahkemelerinde görülen davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin Kılıç, §§ 57, 58).

20. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 10 yıl 5 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

22. Başvurucu, Ankara 15. İş Mahkemesinde yürütülen yargılama sürecinde 9/5/2013 tarihli celse ile 11/6/2013 tarihli celse için vekilinin mazeret talebinde bulunmasına karşın bu taleplerinin dikkate alınmadığını, ayrıca davacı tarafın 16/5/2013 tarihli cevap dilekçesinin de kendisine tebliğ edilmediğini, Yargıtayca yapılan temyiz incelemesi sonucunda da temyiz dilekçesinde belirtilen hususlara ve temyiz aşamasında yapılan duruşmada ileri sürülen savunmalara açıklama getirilmediğini, İlk Derece Mahkemesi kararının tek dereceli denetime tabi tutulduğunu belirtmiş savunma hakkının, gerekçeli karar hakkının ve hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

1. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, yargılama sürecinde 9/5/2013 tarihli celse ile 11/6/2013 tarihli celse için vekilinin mazeret talebinde bulunmasına karşın bu taleplerinin dikkate alınmadığı, ayrıca davacı tarafın 16/5/2013 tarihli cevap dilekçesinin de kendisine tebliğ edilmediği şikâyetlerinin silahların eşitliği ve çelişmeli yargı ilkesi çerçevesinde incelenmesi uygun görülmüştür.

24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

25. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usul hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).

26. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılanma hakkı, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir. Bu çerçevede başvuranların, bilirkişi raporunun sonucunaitiraz edememesi ya da delillerle ilgili görüş bildirmelerine fırsat verilmemesi çelişmeli yargılanma hakkının ihlali olarak değerlendirilebilmektedir (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 38).

27. Yargılama makamları yargılamanın taraflarınca ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Bununla birlikte, belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre de, savunma makamının tanık dinletme taleplerinin gerekliliği ya da bilirkişi raporu benzeri delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi hususları ulusal mahkemelerin yetkisi dâhilindedir (S.N./İsveç, B. No: 34209/96, 2/7/2002, § 44).

28. Mevcut yargılamada geçerli olan delil sunma ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesi'nin görevi kapsamında olmayıp Mahkemenin görevi başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının değerlendirilmesidir. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında, taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Bu anlamda, delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi gerekir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).

29. Somut olayda, İlk Derece Mahkemesinin yapmış olduğu yargılama sırasında başvurucuya sunulan belgelere ilişkin olarak inceleme yapma ve beyanda bulunma olanağı ile alınan bilirkişi raporlarına karşı karşı beyanda bulunma olanağı tanındığı,dava dosyası ile ilişkili görülen bir başka dava dosyasının incelendiği ve yapılan değerlendirme sonucunda Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine başvurucu tarafın kararı temyiz ettiği, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılarak başvurucunun talepleri yönünde eksik inceleme nedeniyle kararın bozulduğu, bozma üzerine devam eden yargılamada tekrar bilirkişi raporu hazırlatılarak yapılan değerlendirme sonucu davanın kabul edildiği, duruşmalı olarak yapılan temyiz incelemesinin ardından ise Mahkeme kararının onandığı anlaşılmaktadır. Başvuruya konu yargılama süreci yukarıda belirtilen içtihatlar doğrultusunda incelendiğinde; çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine yönelik yargılamanın bütünlüğü içinde açık ve görünür bir ihlal bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

30. Diğer taraftan, başvurucu 9/5/2013 tarihli celse ile 11/6/2013 tarihli celse için vekilinin mazeret talebinde bulunmasına karşın bu taleplerinin dikkate alınmadığını belirtmiş ancak duruşma tutanakları üzerinde yapılan incelemede başvurucunun 9/5/2013 tarihli duruşma için mazeret dilkeçesi sunmadığı, 11/6/2013 tarihli duruşma içinse mazeret dilekçesi sunmasına karşın dilekçesinde belirttiği saatte duruşmaya katılmadığı anlaşılmıştır.

31. Ayrıca başvurucu, davacı tarafın 16/5/2013 tarihli cevap dilekçesinin de kendisine tebliğ edilmediğini iddia etmiş, ancak somut olarak bu şikâyet kapsamında yargılama makamları nezdinde dile getiremediği hangi iddiaları ileri süreceğine, bu iddianın yargılamaya ne yönde etki edeceğine ilişkin olarakherhangi bir açıklamada bulunmamıştır.

32. Dolayısıyla başvuruda ileri sürülen bu şikâyetler kapsamında da bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

33. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

34. Başvurucunun, Yargıtayca yapılan temyiz incelemesi sonucunda temyiz dilekçesinde belirtilen hususlara ve temyiz aşamasında yapılan duruşmada ileri sürülen savunmalara açıklama getirilmediği şikâyetinin gerekçeli karar hakkı çerçevesinde incelenmesi uygun görülmüştür.

35. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri uyarınca her türlü mahkeme kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).

36. Somut olayda, incelenen kararda gösterilen gerekçenin kanun yolu merciince uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

37. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Karar Düzeltme Yoluna Başvuru Hakkının Olmadığına İlişkin İddia

38. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

39. Karar düzeltme yoluna başvuru hakkı, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden olmadığı gibi Sözleşme ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokollerden herhangi birinin kapsamına da girmemektedir (Set Makina Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/816, 6/2/2014, § 48).

40. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

41. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …”

42. Başvurucu tazminat talebinde bulunmuştur.

43. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

44. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 12.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A.  1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

 2. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 3. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 4. Karar düzeltme yoluna başvuru hakkının olmadığına ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul süre yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 12.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Ankara 15. İş Mahkemesine (E.2012/443, K.2013/412) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Mustafa Çelikoğlu [1.B.], B. No: 2014/3007, 2/2/2017, § …)
   
Başvuru Adı MUSTAFA ÇELİKOĞLU
Başvuru No 2014/3007
Başvuru Tarihi 4/3/2014
Karar Tarihi 2/2/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, iş mahkemesinde açılan alacak davasında savunma hakkının kısıtlandığı, onama kararının gerekçesiz olarak verildiği ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat
Gerekçeli karar hakkı (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Konu Bakımından Yetkisizlik
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi