|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
MEHMET TEMİZEL BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2014/3044)
|
Karar Tarihi: 15/6/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Bahadır
YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet
TEMİZEL
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, devlet memurluğundan çıkarma cezasına konu olan fiil
nedeniyle açılan ceza davasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı
verilmiş olması rağmen anılan cezaya ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan
davada Danıştay ilgili dairesinin benzer konuda verdiği karardan farklı karar
vermesi nedeniyleeşitlik ilkesinin ve masumiyet
karinesinin; buna ilişkin iddianın kanun yolunda ileri sürülmesine rağmen
karşılanmaması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/3/2014 tarihinde Kahramanmaraş İdare Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/12/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 4/1/2016 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 3/2/2016 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Kahramanmaraş İl Emniyet Müdürlüğünde sivil
savunma uzmanı olarak görev yapmakta iken hakkında hırsızlığa teşebbüs ettiği
suçlaması ile kamu davası açılmıştır.
8. Kahramanmaraş 2. Asliye Ceza Mahkemesi, başvurucunun
hırsızlığa teşebbüs suçunu işlediği sonucuna ulaşmış; 13/11/2006 tarihli ve
E.2006/378, K.2006/687 sayılı kararı ile başvurucuya 6 ay hapis cezası
verilmesine ve verilen hapis cezasının ertelenmesine karar vermiştir.
9. Bunun yanında ceza davasına konu fiil nedeniyle başvurucu
hakkında disiplin soruşturması başlatılmış ve İçişleri Bakanlığı Yüksek
Disiplin Kurulunun 16/1/2008 tarihli ve 1 sayılı kararı ile başvurucunun devlet
memurluğundan çıkarılmasına karar verilmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
"07.04.2006 günü saat 11.45 sıralarında
Y. Mağazasının ikinci katında bulunan giyim reyonundan (2) adet R. Marka Gömlek
ve diğer reyondan (2) adet Plastik Kepçe alıp herhangi bir ödeme yapmayarak
hırsızlık suçuna teşebbüs etmek suretiyle "Memurluk sıfatı ile
bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde
bulunmak" fiilini işlediği dosya münderecatından anlaşılmıştır.
Ayrıca; ilgilinin Kahramanmaraş 2. Asliye Ceza
Mahkemesinin 13.11.2006 tarih ve E:2006/378, K:2006/687 sayılı kararı ile 6 ay
hapis cezası ile cezalandırılmasına ve söz konusu cezanın ertelenmesine karar
verilmiştir.
Adı geçenin; özlük dosyasının incelenmesinden
sicillerinin iyi derecede olduğu anlaşılmakla birlikte, suçun niteliği, oluş
şekli göz önüne alındığında bir derece hafif ceza uygulanmasına mahal
olmadığına,
Mehmet TEMİZEL'in,
yukarıda izah edilen hırsızlık suçunu işlediği sübuta erdiğinden, eylemine uyan
657 sayılı Devlet memurları Kanununun 125/E-g maddesi uyarınca DEVLET
MEMURLUĞUNDAN ÇIKARMA CEZASI ile [cezalandırılmasına, ...]"
10. Başvurucu tarafından anılan disiplin cezasının iptali istemi
ile açılan dava, Gaziantep 1. İdare Mahkemesinin 18/11/2008 tarihli ve
E.2008/207, K.2008/1258 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Karar gerekçesi
şöyledir:
"Dava dosyasının incelenmesinden;
davacının Kahramanmaraş İl Emniyet Müdürlüğü'nde sivil savunma uzmanı olarak
görev yaptığı sırada, hakkında; 7.4.2006 günü saat 11:45 sıralarında, Y. Mağazasının
ikinci katında bulunan giyim reyonundan 2 (iki) adetR.
marka gömlek ve diğer reyondan 2 (iki) adet plastik kepçe alarak herhangi bir
ödeme yapmadan dışarı çıktığı, gömlekleri kabanının içine saklarken reyon
görevlisi P. P. tarafından görülerek bu durumun mağaza görevlisi M. B.'e bildirimesi üzerine
ilgilinin takip edilerek mağazanın yaklaşık üçyüz
metre ilerisinde belirtilen malzemeler ile birlikte yakalandığı iddiasıyla
ilgili olarak açılan soruşturma sonucunda, davacı hakkındaki iddiaların sübut
bulduğundan bahisle disiplin yönünden tevhiden 657
sayılı Kanun'un 125/E-g maddesi gereğince devlet memurluğundan çıkarılması
cezasıyla cezalandırılmasının önerildiği, teklif doğrultusunda dava konusu
disiplin cezasına ilişkin işlemin tesis edilmesi üzerine bakılan davanın
açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda anılan olay ile ilgili Kahramanmaraş
2. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan davada, 13.11.2006 tarih ve E:2006/378
K:2006/687 sayılı karar ile, "hırsızlık suçuna teşebbüs" suçu sabit
görülerek davacı hakkında altı ay hapis cezasına hükmedildiği görülmekle, dava
dosyasına ekli soruşturma raporu, tanık ifadeleri ile anılan mahkeme kararının
değerlendirilmesinden, davacı hakkında öne sürülen iddiaların sübuta erdiği
anlaşıldığından, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir."
11. Diğer taraftan başvurucu tarafından ceza yargılaması üzerine
verilen kararın bozulması istemiyle yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay
6. Ceza Dairesi 25/11/2008 tarihli ve E.2008/4165, K.2008/22166 sayılı kararı
ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesinin tartışılması gerektiği
gerekçesiyle Kahramanmaraş 2. Asliye Ceza Mahkemesi kararının bozulmasına karar
vermiştir.
12. Kahramanmaraş 2. Asliye Ceza Mahkemesi 16/11/2009 tarihli ve
E.2009/113, K.2009/745 sayılı kararıyla başvurucunun hırsızlık suçunu
işlediğinden bahisle 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve devamında
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir.
13. Başvurucu, devlet memurluğundan çıkarılması işleminin iptali
istemiyle açtığı davada Gaziantep 1. İdare Mahkemesince verilen kararı temyiz
etmiş, Danıştay Onikinci Dairesi 30/11/2010 tarihli
ve E.2009/3033, K.2010/5924 sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararını
onamıştır. Karar gerekçesi şöyledir:
"İdare ve vergi mahkemeleri tarafından
verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. Maddesinde belirtilen nedenlerden burunun
halinde mümkündür.
Gaziantep 1. İdare Mahkemesince verilen
30/11/2010 günlü, E.2009/3033, K.2010/5924 sayılı karar ve dayandığı gerekçe
hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından
temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, ..."
14. Başvurucu, ceza yargılaması sonucunda hakkında hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararının verildiği, benzer bir kanun yolu
incelemesinde Onikinci Dairesinin işlemin iptali
gerektiği yönünde kararının bulunduğu hususlarını ileri sürmek suretiyle karar
düzeltme başvurusunda bulunmuş; Danıştay Onikinci
Dairesi 11/11/2013 tarihli ve E.2011/2468, K.2013/7947 sayılı kararıyla karar
düzeltme talebinin reddine karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
"Danıştay dava daireleri ile İdari veya
Vergi Dava Daireleri Kurulları tarafından verilen kararların düzeltme yolu ile
yeniden incelenebilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54.
maddesinde yazılı sebeplerden birinin varlığı ile mümkündür. Düzeltilmesi
istenen karar kanun ve usule uygun olup, düzeltmeyi gerektiren bir sebep de
bulunmadığından düzeltme isteminin reddine, 11/11/2013 tarihinde oybirliği ile
karar verildi."
15. Karar, başvurucuya 5/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 3/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
17. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza
uygulanacak fiil ve haller" kenar başlıklı 125. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
Devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları
ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
...
E - Devlet memurluğundan çıkarma : Bir daha Devlet memurluğuna atanmamak
üzere memurluktan çıkarmaktır.
Devlet memurluğundan çıkarma cezasını
gerektiren fiil ve haller şunlardır:
...
g) Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik
ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak,
..."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 15/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, devlet memurluğundan çıkarma cezasına konu olan
fiil nedeniyle açılan ceza davasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararı verilmiş olması rağmen anılan cezaya ilişkin işleminin iptali istemiyle
açılan davada Danıştay ilgili Dairesinin benzer konuda verdiği karardan farklı
karar vermesi nedeniyleeşitlik ilkesinin ve masumiyet
karinesinin; buna ilişkin iddianın kanun yolunda ileri sürülmesine rağmen
karşılanmaması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının gerekçeli karar
hakkının ve masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiaları kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucu, Danıştay Onikinci
Dairesinin benzer konuda verdiği kararı kanun yolu aşamasında ileri sürmesine
rağmen anılan karardan farklı karar vermesi ve iddiasının karşılanmamış olması
nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Bütün mahkemelerin her türlü kararları
gerekçeli olarak yazılır."
23. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu
olarak da iddiada bulunma, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına
alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi temel
bir hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken
şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden
birisidir. Bu bağlamda Anayasa’nın -bütün mahkemelerin her türlü kararlarının
gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de- hak arama
hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, §
30).
24. Derece mahkemelerinin, taraflarca ileri sürülen tüm iddialara
cevap verme zorunluluğu bulunmayıp hükme esas teşkil eden gerekçelerin nelerden
ibaret olduğunu ortaya koyması yeterlidir. Diğer taraftan kanun yolu
mercilerince onama, itiraz veya başvurunun reddi kararları verilmesi hâlinde
alt derece mahkemelerinin kararlarında gösterdikleri gerekçeler kabul edilmiş
olacağından anılan kararlarda ayrıca gerekçe gösterilmesine gerek
bulunmamaktadır (İbrahim Ataş, B.
No: 2013/1235, 18/6/2013, § 25). Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
içtihatları da bu yöndedir (Van de Hurk/Hollanda, B. No: 16034/90, 19/4/1994, §
61).
25. Somut olayda başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılması
işlemine ilişkin açtığı davada İlk Derece Mahkemesi, ceza yargılamasında
verilen karar ile dosya kapsamında bulunan soruşturma raporu ve tanık
ifadelerini değerlendirmek suretiyle davanın reddine karar vermiştir. Danıştay Onikinci Dairesi de temyiz talebi üzerine verdiği kararda
İlk Derece Mahkemesi kararına ve karar düzeltme talebi üzerine verdiği kararda
da onama kararınaatıf yapmak suretiyle kanun yolu
taleplerini reddetmiştir. Dolayısıyla Danıştay Onikinci
Dairesinin kanun yolu incelemeleri üzerine verdiği kararların gerekçesiz
olduğundan söz edilemez.
26. Diğer taraftan taraflarca hükme esas teşkil etmeyen tüm
iddialar hakkında yargılama mercilerince gerekçe gösterilmesinin gerekmediği
açıktır. Başvurucu tarafından ileri sürülen ve benzer uyuşmazlık olduğu ifade
edilen Danıştay Onikinci Dairesinin 9/7/2008 tarihli
ve E.2007/2534, K.2008/4502 sayılı kararı, ilgilinin ceza yargılamasında aldığı
hapis cezasının süresi nedeniyle memuriyete alınma şartlarını kaybetmesinden
dolayı memuriyete son verilme işleminin iptali istemiyle açılan davada ilgili
hakkında daha sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi
nedeniyle ilgilinin memuriyet şartlarını taşıyıp taşımadığı hakkında yapılan
incelemeye ilişkin bir karar olup başvuruya konu kararda ise başvurucunun
disiplin cezası nedeniyle memuriyetten çıkarıldığı anlaşılmaktadır.Bu
durum nedeniyle başvurucunun kendisi hakkında olan uyuşmazlık ile emsal
oluşturduğunu iddia ettiği uyuşmazlık aynı nitelikte olmadığından ve bu nedenle
anılan iddia hükme esas teşkil etmeyeceğinden Danıştay Onikinci
Dairesince bu iddia hakkında bir gerekçeye yer verilmemiş olması dagerekçeli karar hakkına aykırılık oluşturmamaktadır.
27. Açıklanan nedenlerle, gerekçeli karar hakkına yönelik bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
28. Başvurucu, ceza yargılamasında hakkında hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olmasına karşın devlet
memurluğundan çıkarılmasına ilişkin disiplin cezasına karşı açılan davanın
reddedilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
"Suçluluğu
hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz."
30. Sözleşme’nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kendisine
bir suç isnat edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz
sayılır."
31. Masumiyet (suçsuzluk) karinesi, kişinin suç işlediğine dair
kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence
altına alır. Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti “asıl” olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia
makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca
hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu
otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi
tutulamaz (Kürşat Eyol,
B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).
32. Bu çerçevede masumiyet karinesi kural olarak hakkında bir
suç isnadı bulunan ve henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir
ilkedir. Suç isnadı mahkûmiyete dönüşen kişiler “hakkında suç isnadı olan kişi” statüsünde olmadıkları için bu durumda
masumiyet karinesi iddiasının geçerli bir dayanağı kalmamaktadır (Kürşat Eyol, §
27). Ancak suç isnadı mahkûmiyete dönüşse bile söz konusu mahkûmiyet hükmü
hukuksal anlamda kesinleşmediği sürece masumiyet karinesinin devam ettiğinin
kabulü gerekir. Çünkü bu durumda Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü ve Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (2) numaralı fıkraları
anlamında kişinin suçluluğu sabit olmamıştır ve bu nedenle suçlu sayılamaz (Mustafa Kıvrak, B. No: 2013/3175,
20/2/2014, § 34).
33. Öte yandan ceza davasının herhangi bir nedenle düştüğü,
belirli bir süre sonra şarta bağlı olarak düşeceği veya sanık hakkında
mahkûmiyet hükmü kurulmaksızın davanın ertelendiği durumlarda kişi hakkında
masumiyet karinesinin devam ettiğini kabul etmek gerekir. Çünkü bu durumlarda
ortada henüz verilmiş bir mahkûmiyet hükmü bulunmamaktadır (Kürşat Eyol, §
27).
34. Masumiyet karinesi, ceza yargılaması kapsamında bir usul
güvencesi olmasına rağmen buna ilişkin korumanın uygulanabilir olması ve
uygulanabilirliğin etkili şekilde sağlanabilmesi için beraat eden veya bir
şekilde hakkındaki ceza yargılaması devam etmeyen kişilere, kamu görevlileri
veya otoriteleri tarafından suçluymuş gibi muamele edilmesinin önlenmesi
gerekir. Bu kapsamda ceza davasını takip eden “ceza yargılaması niteliğinde
olmayan herhangi bir yargılamada” da -hukuk, disiplin gibi- masumiyet
karinesine özen gösterilmelidir. Bununla birlikte -ceza yargılamasında
mahkûmiyetle sonuçlanmamış aynı olaylara dayanılarak- bir kişinin disiplin
suçundan suçlu bulunması veya hakkında tazminata karar verilmesi masumiyet
karinesini otomatik olarak ihlal etmez. Bu kapsamda “karar vericilerin
kullandıkları dil” kritik önem
taşır (Mustafa Kıvrak, § 36;
benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Allen/Birleşik Krallık [BD], B. No: 25424/09, 12/7/2013, §§ 92-105
ve 120-126).
35. Kamu otoriteleri veya görevlileri tarafından hakkında
soruşturma veya kovuşturma yürütülen kişiyle ilgili olarak yargılama süreci bir
mahkûmiyet hükmüyle kesinlik kazanmadan suçluluğa dair herhangi bir kanaat
ifade edilmiş olması ya da ceza yargılaması, mahkûmiyet dışında bir kararla
sona ermesine rağmen sona ermeye ilişkin kararda sanığın suçlu olabileceğinin
ifade edilmiş olması durumunda masumiyet karinesinin ihlali söz konusu
olabilecektir (Panteleyenko/Ukrayna, B. No: 11901/02, 29/6/2006 §
70). Dolayısıyla mahkeme kararlarında, resmî yazılarda veya kamu görevlilerinin
ifadelerinde sarf edilen söz veya ifadeler nedeniyle kişiler hakkındaki
masumiyet karinesinin ihlal edilmemesi için kullanılan ifadelerde seçilecek
kelimelere azami dikkat edilmesi gerekir (Ali
Atlı,B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 35).
36. Öte yandan ceza ve ceza muhakemesi hukuku ile disiplin
hukukunun farklı kural ve ilkelere tabi disiplinler olduğunun hatırlanmasında
yarar vardır. Buna göre kamu görevlisinin davranışı, suç tanımına uymasının
yanı sıra disiplin sorumluluğunu da gerektirebilir. Böyle durumlarda ceza
muhakemesi ve disiplin soruşturması ayrı ayrı yürütülür ve ceza muhakemesi
sonucunda kişinin isnat edilen eylemi işlemediğine dair hükümler dışında ceza
mahkemesi hükmü, disiplin makamları açısından doğrudan bağlayıcı değildir (Kürşat Eyol, §
30). Ancak bu kapsamda yapılan değerlendirmelerde -delil yetersizliğine dayalı
olsa bile- kişi hakkında verilen beraat kararına aykırı olarak kişinin suçsuz
olmadığı yönündeki değerlendirmelerden kaçınılması gerekir (Uğur Ayyıldız, B. No: 2012/574 , 6/2/2014, § 79).
37. Somut olay açısından öncelikle hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kurumunun hukuki niteliğinin ve doğurduğu sonuçların
değerlendirilmesinde yarar vardır.
38. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
231. maddesine göre yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza iki yıl veya daha
az süreli hapis ya da adli para cezası ise hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilebilir. Anılan maddenin (5) numaralı fıkrasında,
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının kurulan hükmün sanık hakkında bir
hukuki sonuç doğurmamasını ifade ettiği belirtilmektedir. Öte yandan aynı
Kanun’un 223. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ifade edilen hüküm niteliğindeki
kararlar arasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sayılmamaktadır
(Ali Gürsoy, B. No: 2012/833,
26/3/2013, § 20 ).
39. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, yargılamayı
hükümle sonuçlandıran bir karar niteliğinde olmayıp ceza yargılamasını sona
erdiren düşme nedenlerinden birisidir. 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin
(10) ve (11) numaralı fıkralarında belirtildiği üzere denetim süresi içinde
kasıtlı yeni bir suç işlenmediği takdirde açıklanması geri bırakılan hüküm
ortadan kaldırılarak davanın düşmesine, denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir
suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanmasına karar verilir (Ali Gürsoy, § 21).
40. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen
durumlarda sanığın suçlu olduğu konusunda ulaşılmış bir vicdani kanaat
bulunmakta ve bu kanaat “kasten yeni bir suç” işlenmemesi şartına bağlı olarak
hüküm ifade etmemektedir.Bu
çerçevede ceza davası dışında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle
devam eden idari uyuşmazlıklarda, açıklanması geri bırakılan mahkûmiyet
kararına dayanılması masumiyet karinesi ile çelişebilir. Bunun için kararın
gerekçesinin bütün hâlinde dikkate alınması ve nihai kararın münhasıran hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen fiillere dayanıp dayanmadığının
incelenmesi gerekir. (Kürşat Eyol, §§28, 29).
41. Başvuru konusu olayda, başvurucunun bir mağazadan iki gömlek
ve iki plastik kepçe alıp ödemesini yapmadığı için hırsızlık suçuna teşebbüs
ettiği gerekçesiyle açılan ceza davasında ilk öncesuçu
işlediği gerekçesiyle başvurucuya 6 ay hapis cezası verilmiş ve ceza
ertelenmiştir. Yargıtay, olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kurumunun tartışılması gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar vermiş
ve bu karar üzerine yapılan yargılama sonrasında suçun işlendiğininsabit
olduğu gerekçesiyle 16/11/2009 tarihli karar ile başvurucuya 5 ay hapis cezası
verilmiş ve bu hükmün açıklanmasının geri bırakılması karar altına alınmıştır.
42. Diğer taraftan başvurucunun kamu görevlisi olması nedeniyle
aynı olaydan dolayı hakkında disiplin soruşturması açılmış ve hazırlanan
soruşturma raporu sonrasında başvurucunun hırsızlık suçuna teşebbüs etmesi
nedeniyle memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı
ve utanç verici hareketlerde bulunduğu sonucuna varılarak devlet memurluğundan
çıkarılması istenmiş, Yüksek Disiplin Kurulunun 16/1/2008 tarihli kararı ile
disiplin yönünden başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasına karar
verilmiştir.
43. Bu karara karşı açılan davada İlk Derece Mahkemesi, dava
dosyasına sunulan soruşturma raporu, tanık beyanları ile ceza yargılamasında
verilen ve ertelenen 6 ay hapis cezasına ilişkin kararı gözönünde
bulundurmak suretiyle başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasına ilişkin
işlemde belirtilen memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz
kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğu iddiasının sübuta erdiği
gerekçesiyle 18/11/2008 tarihli kararıyla davanın reddine karar vermiştir. Bu
karara karşı yapılan kanun yolu başvuruları da reddedilerek karar
kesinleşmiştir.
44. Somut olayda başvurucu hakkında açılan ceza davası sonucunda
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise de aynı olaydan
dolayı açılan disiplin soruşturması neticesinde başvurucunun memurluk sıfatı
ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici
hareketlerde bulunduğu sonucuna varılmak suretiyle başvurucu, devlet
memurluğundan çıkarılmış olup bu işleme karşı açılan davada İlk Derece
Mahkemesi başvurucu hakkında verilen ceza yargılamasındaki ilk karara değinmiş
ve ardından disiplin soruşturması raporu ve tanık ifadeleri kapsamında
başvurucunun memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz
kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğu sonucuna varmak suretiyle
tesis edilen çıkarma cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varmıştır.
45. İlk Derece Mahkemesi "daha sonra hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararı ile sonuçlanan" ceza yargılamasındaki karara
değinmekle birlikte başvurucunun ceza yargılamasına konu hırsızlığa teşebbüs
fiilini işleyip işlemediğini değil disiplin yönünden memurluk sıfatı ile
bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde
bulunup bulunmadığını incelemiş ve yalnızca ceza yargılamasında verilen kararla
bağlı kalmayarak disipline ilişkin soruşturma raporu ve tanık beyanlarını da
gözetmek suretiyle başvurucunun anılan disiplin suçunu işlediği gerekçesiyle
davanın esası hakkında karar vermiştir.
46. İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde yer alan
ifadelerden, ceza yargılamasında verilen karar da gözetilmek suretiyleaynı olay nedeniyle yapılan disiplin soruşturması
sonucunda başvurucunun memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede
yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğu iddiasının soruşturma
raporu ve tanık beyanlarıyla da ortaya konulduğu gerekçesiyle memurluktan
çıkarma cezasının hukuka uygun olduğu sonucuna varıldığı anlaşılmaktadır. Bu
durumda disiplin yönünden memurluktan çıkarma cezasının hukuki denetimi
yapılırken münhasıran "daha
sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile sonuçlanan"
hırsızlığa teşebbüs suçu işlendiğinden bahisle verilen ceza yargılaması
kararına dayanılmadan, başvurucu eyleminin disiplin hukuku çerçevesinde de
değerlendirilmesi yapılarak eylemin disipliner yönden
sübuta erdiği şeklinde oluşturulan Mahkemenin gerekçesinde kullanılan dilin,
başvurucunun masumiyet karinesine saygı ilkesiyle bağdaşmadığı söylenemez.
47. Açıklanan nedenlerle masumiyet karinesinin ihlal edildiğine
yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
15/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.