logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Elif Irmak [2.B.], B. No: 2014/3085, 12/1/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ELİF IRMAK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/3085)

 

Karar Tarihi: 12/1/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

Raportör Yrd.

:

İsmail Emrah PERDECİOĞLU

Başvurucu

:

Elif IRMAK

Vekili

:

Av. Boran ÇİÇEKLİ

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, mahkemelerin tarafsız ve bağımsız olmadığı, açılan alacak davasında verilen Yargıtay onama kararının gerekçesiz olduğu, Yargıtay tetkik hâkimi görüşünün tebliğ edilmediği, davanın reddinin Anayasaya uygun olmadığı, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı nedenleriyle adil yargılanma hakkının, mülkiyet hakkının, hak arama özgürlüğünün, angarya yasağının, çalışma ve sözleşme özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 3/3/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu tarafından 5/6/2008 tarihinde Üsküdar 1. İş Mahkemesinde açılan alacak davasında başvurucu, iş akdinin davalı işverence feshedilmesinden sonra açtığı işe iade davasının kabul edilerek kesinleşmesi üzerine yasal süresi için yaptığı işe iade talebine davalı tarafın yasal süresi içinde cevap vermediğini, işe davetin yasal süre geçtikten sonra yapıldığını, işverenden yasal haklarının ödenmesini talep ettiğini, bunun üzerine işverenin yeniden işe davet yazısı gönderdiğini, iyi niyetli olarak, geçersiz olan bu işe davetini kabul edip işe başlamak için başvurmasına karşın idarenin kendisini oyaladığını, ardından eski görevinin dışında başka bir görevle görevlendirildiğini ancak yeni görevi kabul etmediğini belirtmiş ve kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücretli izin alacağı, boşta geçen dört aylık ücret alacağı, iş güvencesi tazminatı ve işçilik alacaklarının faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

9. Yapılan değerlendirme sonucu Üsküdar 1. İş Mahkemesi 23/2/2010 tarihli karar ile davanın kısmen kabulüne hükmetmiş, bu hüküm Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 26/9/2012 tarihli ilamı ile bozulmuş, bozma üzerine dava dosyası İstanbul 5. Anadolu İş Mahkemesinin E.2012/646 sıra sayısına kaydedilerek yargılamaya devam edilmiştir.

10. Bozma ilamı doğrultusunda yeniden yapılan değerlendirme sonucunda İstanbul 5. Anadolu İş Mahkemesi 10/9/2013 tarihli kararı ile başvurucunun, iş akdinin feshedilmesi üzerine açtığı işe iade davasının kabul edilerek kesinleştiğini, kararın başvurucu vekiline mahkeme kaleminde tebliğ edildiğini, tebliğ üzerine başvurucu vekilinin başvurucunun işe başlatılması için davalı işverene süresi içinde yazılı olarak talepte bulunduğunu ardından davalı işveren tarafından işe başlatma başvurusunda bulunan başvurucu vekiline bir aylık süre içinde işe başlatma yazısı tebliğ edilerek başvurucunun 20/02/2008 tarihinde işe başlaması gerektiğinin bildirildiğini, bu hususun başvurucu vekili tarafından 29/02/2008 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiğini, başvurucunun ise aynı tarihte davalı işverenden hak ettiği tazminatlar ve kanuni haklarını talep ettiğini oysa işe başlatma yazısını tebliğ alması üzerine dört gün içinde işe başlaması gerekirken kanunda öngörülen bir aylık süre geçtiğinden bahisle tazminat ve alacaklarını istediğini, başvurucunun profesyonel asker olan eşinin tayinin Tunceli’ye çıkması birlikte dikkate alındığında başvurucunun işe başlama konusunda samimi olmadığını belirtmiş ve başvurucunun süresi içinde işe iade için talepte bulunmadığına kanaat ederek davanın kısmen kabulüne ayrıca başvurucu vekilinin 2/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 21. maddesi 5 fıkrasının anayasaya aykırılık iddiasına ilişkin itirazının reddine hükmetmiştir.

11. İlk Derece Mahkemesi kararı Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 19/12/2013 tarihli ilamı ile onanmış ve yargılama süreci sona ermiştir.

12. Onama ilamı başvurucuya 3/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 3/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

13. Mahkemenin 12/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

14. Başvurucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

16. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemeleri nezdinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak davanın açıldığı tarih sürenin sona erdiği tarih olarak yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013 § 69), yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Mehmet Salih Ayyıldız, B. No:2012/397, 17/11/2014, § 25).

17. İş mahkemelerinde görülen davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin Kılıç, §§ 57, 58).

18. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık beş yıl yedi aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

19. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

20. Başvurucu, iş mahkemesinde açtığı alacak davası sürecinde tarafsız ve adil yargılama yapılmadığını, görev yapan hâkimlerin mesleğe başlamalarının ve stajlarının Adalet Bakanlığına bağlı olarak gerçekleştirildiğini, adaylık eğitiminin Adalet Bakanlığına bağlı olan Adalet Akademisinde verildiğini, çalışma ortamlarının ve iş yüklerinin çok olduğunu, bu hususların bağımsızlık ve tarafsızlığı zedelediğini, bu durumun Türkiye'nin genel bir sorunu olduğunu; yargılama kapsamında Yargıtayca yapılan değerlendirme sonucu verilen onama kararının gerekçesiz olduğunu, Yargıtay tetkik hâkimi görüşünün kendisine tebliğ edilmediğini, davanın reddinin ve somut olaya uygulanan kanun hükümlerinin Anayasa'ya uygun olmadığını belirterek adil yargılanma hakkının, mülkiyet hakkının, hak arama özgürlüğünün, angarya yasağının, çalışma ve sözleşme özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlallerin tespiti ile 15.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda başvurucunun davanın reddinin ve somut olaya uygulanan kanun hükümlerinin Anayasaya uygun olmadığı şikâyetinin özünün derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkının, hak arama özgürlüğünün, angarya yasağının, çalışma ve sözleşme özgürlüğünün ihlali iddialarının, adil yargılanma hakkı kapsamında yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönünden incelenmesi uygun görülmüştür. Başvurucunun diğer şikâyetleri ise ayrı başlıklar altında değerlendirilmiştir.

1. Hâkimlerin Bağımsızlık ve Tarafsızlıklarının Sağlanamadığına İlişkin İddia

22. Mahkemelerin “bağımsızlığı ve tarafsızlığı” adil yargılanmanın koşulları arasındadır. Mahkemelerin bağımsızlığı, genellikle hâkimlerin bağımsızlığı ile eş anlamlı kullanılmakta ve biri diğerinin nedeni ve doğal sonucu olarak anlaşılmaktadır. Hâkimlerin bağımsızlığı, onlara tanınan bir ayrıcalık olmayıp her türlü etki, baskı, yönlendirme ve kuşkudan uzak olarak adalet dağıtacakları yolundaki güven ve inancı yerleştirme amacına yöneliktir. Demokratik bir toplumda, hâkim bağımsızlığının yalnız yürütme organına karşı değil, devlet yapısı içindeki tüm kurum ve kuruluşlar ile kişilere karşı da sağlanması gerekir (AYM, E.2011/29, K.2012/49, 30/3/2012).

23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6. maddesi bakımından bir mahkemenin "bağımsız" olup olmadığı incelenirken, üyelerinin atanma biçimi ve görev süreleri, dıştan gelecek baskılara karşı mevcut güvencelerin olup olmadığı ve bir bağımsızlık görüntüsü verip vermediğine bakılması gerektiğini tekrarlamaktadır (Çıraklar/Türkiye, B.No: 70/1997/854/1061, 28/10/1998).

24. Nitekim incelenmekte olan başvuru ile benzer mahiyetteki şikâyetlerin ileri sürüldüğü ve Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 4/12/2013 tarihinde karara bağlanan 2013/5486 numaralı Yasemin Ekşi başvurusunda bu yönden yapılan inceleme sonucu ilgili şikayet yönünden açık ve görünür bir ihlal saptanmadığından, açıkça dayanaktan yoksunluk kararı verilmiştir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 37-52).

25. Bu kapsamda somut olay bakımından yapılan incelemede de Mahkemenin ve hâkimin bağımsızlığı ve tarafsızlığını kuşkuya düşürecek bir olgunun bulunmadığı anlaşılmış bu çerçevede anılan başvuruya ilişkin kararda yapılan değerlendirmelerden ayrılmayı gerektirir bir durum da görülmemiştir.

26.Açıklanan nedenlerle açık bir ihlal saptanmadığından, başvurucunun söz konusu iddiası açıkça dayanaktan yoksun bulunmuştur.

2. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

27. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri uyarınca her türlü mahkeme kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).

28. Somut olayda, yapılan açık yargılama sonunda tarafların, davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışılarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu anlaşılmaktadır. Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararın, gösterilen gerekçe ve karar sonucunu uygun bulduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğinden bahsedilemez.

29. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Yargıtay Tetkik Hakimi Görüşünün Bildirilmemesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlaline İlişkin İddia

30.Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir. Taraflardan birine tanınan, diğerine tanınmayan avantajın fiilen olumsuz bir sonuç doğurduğuna dair delil bulunmasa da silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılabilir. Devletin, davanın taraflarından birini diğerine nazaran önemli ölçüde avantajlı hâle getiren kanuni düzenlemeler yapması, silahların eşitliği ilkesi ve dolayısıyla yargılamanın hakkaniyete uygun yürütülmesi kuralına aykırılık oluşturur. Bunun için yargısal süreci etkilediği iddia edilen düzenlemenin taraflardan birinin davadaki başarı şansını önemli ölçüde azaltması, ortaya çıkan bu sonuç ile kanuni düzenleme arasında bir illiyet bağı bulunması ve bu illiyet bağını kesen veya zayıflatan başka etken ortaya çıkmamış olması gerekir (Mürsel Malkoç, B. No: 2013/9466, 27/10/2015, §§23,24)

31. Tetkik hâkimleri, daire başkanı tarafından verilen dava dosyalarının ilk incelemelerini yapar ve hazırladığı yazılı veya sözlü raporu daire başkanı veya üyelerine sunar. Dolayısıyla dava dosyası hakkında karar verecek heyet ile bilikte çalışır ve heyet adına inceleme yaparak rapor hazırlar.

32. AİHM bir kararında, Danıştay tetkik hâkiminin kanaatlerinin önceden tebliğ edilmemesine ilişkin olarak bu yargı mensubunun görevinin savcının göreviyle mukayese edilebilir olmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir. AİHM kararına göre tetkik hâkimleri, Danıştay Başkanı ve kurul ve daire başkanları tarafından kendilerine verilen görevleri yerine getirmekle ve bunlar tarafından havale edilen davaları incelemekle sorumlu iken savcılar Danıştay Başsavcısının emri altında çalışmaktadırlar. Genel olarak tetkik hâkimleri soruşturma yapmayıp, daha evvel soruşturması tamamlanmış bir dosya hakkında görüşlerini sunmaktadırlar. Tetkik hâkiminin, mütalaasını yazılı ya da sözlü olarak sunarak hâkimlerin karar vermesine yardımcı olmayı amaçladığı doğrudur. Ancak bu görevin, Danıştay Başkanı ve Daire Başkanlarını temsilen yerine getirdiği hukuki görevlerinden olduğu gözükmektedir. Danıştay Başkanı ve Daire Başkanlarının yönetimindeki tetkik hâkimleri karar taslaklarını yazar ve tutanakları hazırlarlar. Dolayısıyla AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin 1. fıkrasının bu bakımdan ihlal edilmediği sonucuna varmıştır (Meral/Türkiye, B.No: 33446/02, 27/11/2007).

33. Somut olayda Yargıtay tetkik hakimi tarafından İstanbul 5. Anadolu İş Mahkemesi dosyası ve kararı incelenerek rapor hazırlanmış ve Yargıtay daire başkanı ve üyelerine sunulmuştur. Tetkik hâkiminin raporu dinlendikten sonra daire başkanı ve dört üyeden oluşan heyet tarafından hüküm onanmıştır. Tetkik hâkiminin taraflı veya önyargılıdavranmasına neden olacak rapor sunduğunu gösteren bir unsur bulunmadığından rapor başvurucuya tebliğ edilmemişse de bu durum adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ilkesinin ihlali niteliğinde kabul edilemez.

34. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

4. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia

35. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

36. Başvurucu tarafından ileri sürülendavanın reddinin ve somut olaya uygulanan kanun hükümlerinin Anayasaya uygun olmadığı şikâyetlerinin yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

37. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …”

39. Başvurucu manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

40. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

41. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 7.800 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksunolmaları nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 7.800 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin İstanbul 5. Anadolu İş Mahkemesine (E.2012/646, K.2013/431) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/1/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Elif Irmak [2.B.], B. No: 2014/3085, 12/1/2017, § …)
   
Başvuru Adı ELİF IRMAK
Başvuru No 2014/3085
Başvuru Tarihi 3/3/2014
Karar Tarihi 12/1/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, mahkemelerin tarafsız ve bağımsız olmadığı, açılan alacak davasında verilen Yargıtay onama kararının gerekçesiz olduğu, Yargıtay tetkik hâkimi görüşünün tebliğ edilmediği, davanın reddinin Anayasaya uygun olmadığı, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı nedenleriyle adil yargılanma hakkının, mülkiyet hakkının, hak arama özgürlüğünün, angarya yasağının, çalışma ve sözleşme özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat
Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Gerekçeli karar hakkı (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi