TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET EMİN SAVAŞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/3154)
Karar Tarihi: 10/3/2015
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Raportör Yrd.
İsmail Emrah PERDECİOĞLU
Başvurucu
Mehmet Emin SAVAŞ
Vekili
Av. Hasan Fehmi DEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, 1/10/2002 tarihinde İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı alacak davasının halen devam ettiğini, makul sürede yargılama yapılamadığını, bu duruma ilişkin başvurabileceği bir iç hukuk yolu bulunmadığını belirterek, adil yargılanma hakkı ile etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 3/3/2014 tarihinde İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 13/5/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm başkanı tarafından 11/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığı 1/8/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 1/10/2002 tarihinde İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı alacak davasında, davalı ile akdettikleri eser sözleşmesinden doğan bakiye alacaklarının davalıdan tahsili ile davalının fabrikasında kalan mülkiyeti kendisine ait demirbaşların iade edilmemesi nedeniyle demirbaşların bedelinin ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
8. Davalı ise açtığı karşı davada, başvurucu ile sözleşme akdettiklerini ancak başvurucunun sözleşme koşullarını yerine getirmediğini, başvurucu tarafından eksik yapılan işlerin Lüleburgaz Asliye Hukuk Mahkemesine tespit ettirildiğini ve yapılamayan işlerden dolayı zarara uğradığını, bu nedenlerle başvurucunun açtığı davanın reddedilmesi gerektiğini belirtmiş, geç teslimden dolayı da uğradığı zararın başvurucudan tahsilini talep etmiştir.
9. İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi, 8/9/2005 tarih ve E.2002/1391, K.2005/508 sayılı kararı ile başvurucunun açtığı davanın kabulüne, karşı davanın reddine hükmetmiştir.
10. Temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 26/3/2007 tarih ve E.2005/7612, K.2007/1872 sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesinin kararını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli ve itirazları karşılayacak nitelikte olmadığı gerekçesi ile bozmuştur.
11. Bu ilama karşı yapılan karar düzeltme talebi aynı Dairenin, 8/11/2007 tarih ve E.2007/4808, K.2007/7055 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
12. Bozma ilamı üzerine dosya yeniden kendisine gelen İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi, E.2008/25 sayılı dosyasında yargılamaya devam etmiştir.
13. Yeni ticaret mahkemelerinin kurulması üzerine dava dosyası İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesine devredilmiş olup, yargılamaya anılan Mahkemenin E.2011/59 sayılı dava dosyasında devam edilmektedir.
14. Başvurucu, 3/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
15. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi, 22/4/1926 tarih ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 355. ve devamı maddeleri.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 3/3/2014 tarih ve 2014/3154 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı alacak davasının halen devam ettiğini, makul sürede yargılama yapılamadığını, bu duruma ilişkin başvurabileceği bir iç hukuk yolu bulunmadığını belirterek, adil yargılanma hakkı ile etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun, uzun süren yargılama süreci boyunca, makul sürede yargılama yapılmamasından dolayı uğradığı hak kaybına ilişkin olarak başvurabileceği bir iç hukuk yolunun bulunmadığını belirterek etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasında bulunduğu anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar. Anılan ihlal iddiası, başvurucunun başvurabileceği bir iç hukuk yolu olarak Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunma imkânının sağlanması durumu ve başvuruya konu yargılamanın devam ettiği hususu da dikkate alındığında, makul sürede yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
19. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
20. Başvurucu, 1/10/2002 tarihinde İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı ve halen İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmekte olan alacak davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
21. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
22. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
23. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde açılan eser sözleşmesinden doğan sorumluluğa ilişkin bir alacak davasının söz konusu olduğu görülmekle, 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
24. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 1/10/2002 tarihidir.
25. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
26. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun eser sözleşmesinden doğan sorumluluğa ilişkin alacak davası olduğu, davalı tarafça karşı dava açılarak cezai şart talep edildiği, yargılamanın bu doğrultuda devam ettiği, alınan bilirkişi raporunun ardından İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesince 8/9/2005 tarihinde esasa ilişkin karar verildiği, yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay tarafından, İlk Derece Mahkemesi kararının, bilirkişi raporunun yetersiz oluşu nedeniyle 26/3/2007 tarihinde bozulduğu, aynı Daireye yapılan karar düzeltme isteminin de 8/11/2007 tarihinde reddedildiği anlaşılmıştır. Bozmaya uyularak yeniden ele alınan dosyaya ilişkin yargılamada, İlk Derece Mahkemesince birden çok kez bilirkişi raporu ve ek rapor alındığı, yeni ticaret mahkemelerinin kurulmasından sonra dosyanın İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesine devredildiği, bu devir sürecinde bir yılı aşkın sürede celse yapılmadığı, devirden sonra da dosya üzerinde bilirkişi incelemelerinin devam ettiği, ek raporlar istenildiği ve yargılamanın halen bu aşamada devam etmekte olduğu tespit edilmiştir.
27. 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).
28. Başvuruya konu davanın ve karşı davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği ve ayrıntılı bilirkişi incelemesini gerektirmesi, davanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve on iki yılı aşkın yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden
30. Başvurucu, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
31. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
32. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin on iki yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net 11.650,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
33. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Başvuruya konu yargılamanın on iki yılı aşkın bir süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1.Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2.Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 11.650,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.