logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Yalçın Küçük [GK], B. No: 2014/3233, 1/6/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

YALÇIN KÜÇÜK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/3233)

 

Karar Tarihi: 1/6/2016

R.G. Tarih ve Sayı: 15/7/2016-29771

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

Başkan

:

Zühtü ARSLAN

Başkanvekili

:

Burhan ÜSTÜN

Başkanvekili

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Serruh KALELİ

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Alparslan ALTAN

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Hüseyin TURAN

Başvurucu

:

Yalçın KÜÇÜK

Vekili

:

Av. Hasan Fehmi DEMİR

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, hukuka aykırı olarak hükümle birlikte tutuklanma ve davanın esasına ilişkin gerekçeli kararın geç yazılması nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 11/3/2014 tarihinde İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 16/6/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 4/7/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 4/8/2014 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

6. İkinci Bölüm tarafından 17/5/2016 tarihinde yapılan toplantıda, başvurunun niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 28. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca görüşülmek üzere Genel Kurula sevkine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 2008/1756 sayılı soruşturma kapsamında 10/1/2009 tarihinde gözaltına alınmış; 11/1/2009 tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimliğince tutuklanmıştır.

9. Tutuklama kararına karşı yapılan itiraz üzerine 22/1/2009 tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 2009/72 Değişik İşsayılı kararı ile başvurucuyutahliye etmiştir.

10. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının E.2009/565 sayılı iddianamesi ile başvurucu hakkında 5/8/2009 tarihinde "Silahlı terör örgütü kurma ve yönetme, TBMM'yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, hükümeti ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs, suç işlemek amacıyla örgüt kurma" suçlarından kamu davası açılmıştır.

11. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince E.2009/191 sayılı dosya kapsamında yapılan yargılama sonucunda 5/8/2013 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütü kurma ve yönetme suçundan 22 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükümle birlikte tutuklanmasına, diğer suçlardan beraatine karar verilmiştir.

12. Başvurucu 6/8/2013 tarihinde -gerekçeli temyiz dilekçesini daha sonra sunmak üzere- kararı temyiz etmiştir.

13. 12/8/2013 tarihinde başvurucu, hükümle birlikte verilen tutuklama kararına itiraz ederek tahliye talebinde bulunmuş, 16/8/2013 tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 2013/500 Değişik İş sayılı kararında " ... mahkeme heyetince verilen tutuklama kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı..." gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.

14.Bu karara karşı yapılan itirazı değerlendiren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 22/8/2013 tarihli ve 2013/553 Değişik İş sayılı kararıyla "...mahkûmiyet kararı ile birlikte verilen tutuklama kararının ve gerekçesinin usul ve yasaya uygun olduğu, herhangi bir isabetsizlik görülmediği ..." gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.

15. Gerekçeli kararın yazılmasının uzaması nedeniyle başvurucu 25/12/2013 tarihinde yeniden tahliye talebinde bulunmuştur.

16. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 27/12/2013 tarihli ve 2013/854 Değişik İş sayılı karar ile "Davanın kovuşturma aşamasının 5/8/2013 tarihinde sona erdiği, bu tarihte verilen kararlara itiraz süresinin ise 12/8/2013 tarihinde dolduğu, bu aşamadan sonra kovuşturma aşamasının tamamlanmış olduğu, bu nedenle itiraz süresinin geçtiği, ayrıca kararda usul ve yasaya aykırılık, kararda herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı ve sanık Mustafa Balbay için verilmiş 4/12/2013 tarihli Anayasa Mahkemesi kararının bireysel başvuru üzerine seçilme hakkı ile ilgili karar olduğu, kararın itirazda bulunan sanık ile ilgili olacak şekilde yorumlanamayacağı, daha önce aynı konudaki talebin ve itirazın reddedilmiş olması ..." gerekçesine dayanarak yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.

17. Bu karara yapılan itiraz üzerine İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 23/1/2014 tarihli ve 2014/121 Değişik İş sayılı kararıyla "... İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin sanık hakkında vermiş olduğu 27/12/2013 tarihli tahliye talebinin reddi kararının ve gerekçesinin usul ve yasayauygun olduğu, herhangi bir isabetsizlik görülmediği..." gerekçesiyle başvurucunun itirazını reddetmiştir.

18.Karar, başvurucuya 17/2/2014 tarihinde tebliğedilmiştir.

19.Başvurucu 11/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

20. Başvurucu 7/4/2014 tarihli dilekçesi ile karar veren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin kapatıldığını ve gerekçeli kararın yazım aşamasında olduğunu beyan etmiştir.

B. İlgili Hukuk

21. 4/12/2014 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:

(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),"

22. 5271 sayılı Kanun'un 104. maddesi şöyledir:

"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.

(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir.

(3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re'sen de verilebilir."

23. 5271 sayılı Kanun'un 232. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 1/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu, 5/8/2013 tarihinde İlk Derece Mahkemesinin nihai kararını açıklayarak mahkûmiyetine ve hükümle birlikte hukuka aykırı olarak tutuklanmasına karar verdiğini ancak gerekçeli kararın sekiz aylık süreye rağmen yazılmadığını, bu nedenle dosyanın Yargıtaya gönderilmesi ve tahliye talebi hakkında karar verilmesi sürecinin uzadığını belirterek Anayasa’nın 19., 36. ve 141. maddelerinde tanımlanan özgürlük ve güvenlik, adil yargılanma ve gerekçeli karar haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş vetazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

27. Başvurucunun kişi hürriyetinin ihlal edildiği iddialarının mahkûmiyet kararı sonrasında verilen tutuklama ve tutukluluğun devamına dair kararların hukuka aykırı olması ve hüküm verildikten sonraki aşmada gerekçeli kararın geç yazılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği kapsamında olduğu görülmektedir. Bu nedenle hükümle birlikte verilen tutuklama kararının Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası,hüküm verildikten sonraki aşamada gerekçeli kararın geç yazılmasınedeniyle dosyanın Yargıtaya gönderilmesi ve tahliye talebi hakkında karar verilme sürecinin uzamasının Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.

1- Kabul Edilebilirlik

a. Hükümle Birlikte Verilen Tutukluluğun Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia

28. Başvurucu, hükümle birlikte hakkında tutuklama kararı verildiğini ve bu tutuklama kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

29. Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“Şekil ve şartları kanunda gösterilen:

Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; … halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.”

30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir…”.

31. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk hâlinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların -olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla- tutukluluk hâli devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).

32. Ancak başvurucu hakkında İlk Derece Mahkemesinde mahkûmiyet kararı verilmiş ise bireysel başvuru açısından talep hukuka aykırılığın tespiti ve tazminatla sınırlı kalacaktır. Dolayısıyla bu tür ihlal iddiaları bakımından varsa başvuru yolları denendikten sonra bireysel başvuru yapılmalıdır (Korcan Pulatsü, § 31).

33.Kişi serbest bırakılmadan yargılandığı davada ilk derece mahkemesinin kararıyla mahkûm olmuşsa mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk hâli sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır. Bireysel başvuru incelemesi açısından tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete hükmedilmesi arasındaki esaslı fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar verilmiş olmakla isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya ve/veya para cezasına hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hâli sona ermektedir. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez (Korcan Pulatsü, § 33).

34. “Bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukta geçen sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih; doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklanma tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince "hüküm verildiği" tarihtir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66). Belirtilen tarihler arasında geçen süre esas alınarak “bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukta geçen sürenin makul olup olmadığı değerlendirmesi yapılmaktadır.

35.Bu kapsamda bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma durumunda tutukluluk süresinin makul olmadığı iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun, ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her aşamadave başvuru yolları tüketildikten sonra ancak başvurucu hâlihazırda tahliye olmuş ya da hükümlü hâle gelmiş ise varsa olağan kanun yolları denendikten sonra süresi içinde yapılması gerekir.

36. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 5/8/2013 tarihli kararıyla başvurucununmahkûmiyetineve hükümle birlikte tutuklanmasına karar verilmiştir.

37. Başvurucu bu karara itiraz etmiş, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/8/2013 tarihli kararıyla itirazın reddine karar verilmiştir.

38. Bu belirlemeler karşısında bireysel başvurunun, ükümle birlikte verilen tutuklama kararına ilişkin karara itiraz edilmesi nedeniyle İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/8/2013 tarihli kararıyla itirazın reddine karar verildiğinden bu tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Dolayısıyla 11/3/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.

39.Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısımının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Mahkûmiyet Kararından SonraKişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

40. Başvurucu, hükümle birlikte tutuklanmasına karar verildiğini ancak gerekçeli kararın Derece Mahkemesince karar verilmesinin üzerinden sekiz ay geçmesine rağmen yazılmadığını, bu nedenle dosyanın Yargıtaya gönderilmesi ve tahliye talebi hakkında karar verilmesi sürecinin uzadığını ileri sürmüştür.

41. Başvurucu hakkında 5/8/2013 tarihinde mahkûmiyet kararı verilmiştir. Bu tarihten itibaren başvurucunun statüsünün mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutulmakapsamında olduğu anlaşılmaktadır (Murat Narman, § 66).

42. Başvurucu yargılama sonunda mahkûmiyet kararıyla birlikte verilen tutukluluğun devamına dair karara 12/8/2013 tarihinde itiraz etmiş ve itiraz 22/8/2013 tarihinde reddedilmiştir.

43. Başvurucu, mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutulduğu dönem içinde yeniden tahliye talebinde bulunmuş, talebi inceleyen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 27/12/2013 tarihinde talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Bu karara yapılan itiraz ise İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/1/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

44. Başvuru konusu olayda, hukukun öngördüğü usule uygun verilen mahkûmiyet kararı kapsamında tutulma hâli devam ederken mahkûmiyet kararının gerekçesinin yasal süre aşılmasına rağmen açıklanmaması ve tahliye talebi hakkında karar verilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği ileri sürülmektedir.

45. Başvurucunun, mahkûmiyet kararı sonrasındaki tutulmaya ilişkin şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve başkaca bir kabul edilemezlik nedeninin de bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

46. Anayasa’nın 19. maddesininsekizinci fıkrası şöyledir:

“Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.”

47. Anayasa'nın bu hükmü uyarınca hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir

48. Başvurucu, mahkûmiyetle birlikte verilen tutukluluğun devamına ilişkin karara 12/8/2013 tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz etmiş; itiraz, usulüne göre yapılan değerlendirme sonunda aynı yer 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/8/2013 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiştir (§ 14).

49. Aynı soruşturma dosyasında hükümle birlikte hakkında tutukluluğun devamına karar verilen Mehmet İlker Başbuğ (B. No: 2014/912, 6/3/2014) tarafından yapılan başvuruda Anayasa Mahkemesi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi ayı aşan bir süredir gerekçenin açıklanmaması nedeniyle temyiz incelemesinin yapılamadığı ve salıverilme talebinin temyiz merciince incelenemediğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir olduğuna ve Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar vermiştir.

50. Başvurucunun 5/8/2013 tarihli mahkûmiyet kararı sonrasında tutulduğukonusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun durumu Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası anlamında “suç şüphesine bağlı tutma” kapsamından çıkmış, ikinci fıkra bağlamında “bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutmaya” dönüşmüştür. Bu aşamada ilgili mevzuat gereği, özgürlükten yoksun bırakmanın dayanağı olan hükmün gerekçesinin hükümle birlikte tümüyle tutanağa geçirilmediği durumda açıklanmasından itibaren en geç on beş gün içinde dava dosyasına konmalıdır (bkz. § 23).

51. Ayrıca 5271 sayılı Kanun’un 104. maddesi, soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanığın salıverilmesini isteyebileceği, şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verileceği, dosya Yargıtaya geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki kararın Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verileceği hükümlerini içermektedir (bkz. § 22).

52. İlk Derece Mahkemesindeki yargılamanın sona erdiği davada temyiz incelemesinin yapılabilmesi için öncelikle gerekçeli kararın dava dosyasına konması, sonrasında temyiz talebinde bulunan tarafların açıklanan hükme dayanak teşkil eden gerekçeye ilişkin varsa itirazlarını bildirme imkânına sahip olmaları gerekmektedir (Mehmet İlker Başbuğ, § 72).

53. Başvurucu hakkında 5/8/2013 tarihinde açıklanan nihai karara ilişkin gerekçe başvuru tarihi itibarıyla dava dosyasına konmadığından temyiz incelemesinin yapılması için dosyanın Yargıtaya gönderilmesinin ve tahliye talebi hakkında ilgili Yargıtay Dairesince bir karar verilmesinin mümkün olmadığı görülmektedir.

54. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan “Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.” kuralı gereğince özgürlükten yoksun bırakmanın “kanuni” olup olmadığının “kısa sürede” incelenmesi gerekir (Mehmet İlker Başbuğ, § 79).

55. Anayasa’nın bu hükmü uyarınca hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir. Fıkrada kısıtlama sebebi bakımından bir ayrım yapılmadığından başvuru hakkı kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılma ile sınırlı değildir. Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen özgürlükten yoksun bırakılma hâllerinde de bu güvence geçerlidir (Mehmet İlker Başbuğ, § 80).

56. Özgürlükten yoksun bırakmanın hukuka uygunluğu kavramı, buna karar veren merciin gerekçeli kararın geç yazılmasını da kapsamaktadır (Mehmet İlker Başbuğ, § 80). Bu çerçevede başvurucunun itirazının, kendisi hakkında karar veren Mahkemenin bir an önce gerekçeli kararını yazmasına ve sonrasında dosyanın temyiz incelenmesi yapılmak üzere Yargıtayagönderilmesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

57. Hüküm tarihinden itibaren yedi ayı aşan bir süredir gerekçeli kararın dosyaya konmamış olması nedeniyle başvurucunun, mahkûmiyete bağlı olarak tutukluluğun devamına ilişkin kararını temyiz mercii önüne götürememesi sonucu ortaya çıkmıştır. Başvurucunun özgürlüğünden yoksun bırakılmasına ilişkin kararın hukukiliğini temyiz mercii önünde denetletme hakkını kullanamamasının hukuk güvenliği ve hukuki belirlilik ilkelerine uygun olduğu söylenemez (Mehmet İlker Başbuğ, § 84).

58. İlk derece yargılamasında verilen nihai karardan sonraki aşamada başvurucu, 25/12/2013 tarihinde yargılamayı yapan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinden tahliye edilmesi talebinde bulunmuştur. Bu tarih itibarıyla Mahkemece gerekçeli kararın açıklanmadığı ve bununla birlikte talep hakkında “kovuşturma aşaması tamamlandığı ve hükmen tutukluluk kararına yapılan itirazın reddine karar verildiği” gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği (bkz. § 16), bu nedenle işin esasına girilmeksizin talebe ilişkin olarak etkili bir yargısal inceleme yapılmadığı görülmektedir. Bu durum Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında güvence altına alınan hakkı işlevsiz hâle getirmektedir.

59. Açıklanan nedenlerle hükmün açıklanmasından itibaren geçen sürede gerekçenin açıklanmaması nedeniyle temyiz incelemesinin yapılamadığı ve salıverilme talebinin temyiz merciince incelenemediği dikkate alındığında adli kontrol hükümleri de değerlendirilerek talep hakkında yargılamayı yürüten mahkemece bir karar verilmesi gerekir.

60. Bu nedenle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

61. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

62. Başvurucu, miktar belirtmeksizin manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

63. Başvuruda kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

64. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edilmiş olması nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

65. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

66. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006, 10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Hükümle birlikte verilen tutuklama kararının hukuka aykırı olduğuna ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Mahkûmiyet kararının gerekçesinin yasal süre içinde dava dosyasına konmaması nedeniyle tahliye talebi hakkında karar verilmediğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

D. 206,10 TL başvuru harcı ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 1/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Genel Kurul
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Yalçın Küçük [GK], B. No: 2014/3233, 1/6/2016, § …)
   
Başvuru Adı Yalçın KÜÇÜK
Başvuru No 2014/3233
Başvuru Tarihi 11/3/2014
Karar Tarihi 1/6/2016
Resmi Gazete Tarihi 15/7/2016 - 29771

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, hukuka aykırı olarak hükümle birlikte tutuklanma ve davanın esasına ilişkin gerekçeli kararın geç yazılması nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) İhlal Manevi tazminat
Mahkumiyete bağlı tutma Süre Aşımı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 100
104
232
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi