logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Gülen Sünget ve diğerleri [1.B.], B. No: 2014/3567, 30/6/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GÜLEN SÜNGET VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/3567)

 

Karar Tarihi: 30/6/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

Raportör Yrd.

:

İsmail Emrah PERDECİOĞLU

Başvurucular

:

1. Sırma AYDINLI

 

 

2. Hayriye BEYHAN

 

 

3. Kadriye YILDIRIM

 

 

4. Murat SEÇKİN

 

 

5. Satiye BEYHAN

 

 

6. Aslı Zeynep AVCIERGUN

 

 

7. Gülen SÜNGET

 

 

8. Ahmet Ulucan SÜNGET

 

 

9. Mehmet ALBAKIR

 

 

10. Ethem SEÇKİN

Vekili

:

Av. Özlem KAYA

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davasının reddedilmesinden dolayı adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 14/3/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/12/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 22/2/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık 21/3/2016 tarihinde sunduğu belge ile mevcut başvuru hakkında kabul edilebilirlik kararının Bakanlıklarına gönderilmesi hâlinde 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 49/2. ve AnayasaMahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 71. maddeleri uyarınca görüş bildirilebileceğini belirtmiştir.

6. Anayasa Mahkemesince Merkezî Nufüs İdaresi Sistemi'nden yapılan sorgulama neticesinde başvuruculardan Sırma Aydınlı'nın bireysel başvuru tarihinden önce 9/5/2013 tarihinde vefat ettiği tespit edilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucular ve diğer bir kısım davacı tarafından 13/11/2006 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat davasında, davacılar Gölbaşı ilçesi Virancık köyünde bulunan 879 parsel sayılı taşınmazda hissedar olarak malik sıfatlarının bulunduğunu, söz konusu taşınmazın tamamının Ankara-Konya devlet yolu olarak ayrıldığını, davalı idarenin taşınmaza herhangi bir kamulaştırma işlemi uygulamadan kamulaştırmasız olarak el attığını, bu bağlamda taşınmazı işgal edip haksız yere yıllardır kullandığını belirtereklehlerine kamulaştırmasız el atma tazminatı ile ecrimisil tazminatına hükmedilmesini talep etmişlerdir.

9. Yapılan yargılama sonunda Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesi 8/11/2007 tarihli ve E.2006/576, K.2007/708 sayılı kararı ile davanın reddine hükmetmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

"...

Gölbaşı ilçesi Virancık köyünde bulunan eski 619 yeni 879 parsel sayılı taşınmazda davacılar hisse sahibidir. Dava konusu taşınmaz 21.09.1953 tarih ve 1584 sayılı Menafi-i Umumiye kararına istinaden Ankara-Konya yolu Km:7+100-21+500 arası yapımı nedeniyle kamulaştırmaya tabi tutulmuştur.

Taşınmaza yol yapımı (birinci şerit inşası) nedeniyle 18.05.1954 tarihinde, duble yol yapımı (ikinci şerit inşası) nedeniyle 15.05.1979 tarihinde fiilen el atılmıştır. Bu nedenle davacılara ait taşınmaza, davalı idarenin kamulaştırmasız olarak el attığı belirlenmiş ise de, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2005/5379 E. ve 2005/10770 K. sayılı ilamı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2005/288 E. ve 2005/352 K. sayılı ilamı ile, yine 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının ilgili hükümleri ile Anayasanın 153/son maddesi gereğince açılan davanın davacılar yönünden zamanaşımı süresinin dolduğu görülmektedir. Bu nedenlerle açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm fıkrası kurulmuştur.

 .."

10. İlk Derece Mahkemesinin kararı üzerine davacılar tarafından temyiz talebinde bulunulmuş; yapılan inceleme sonucunda Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2/7/2010 tarihli ve E.2008/3897, K.2010/12871 sayılı ilamı ile bozmaya hükmetmiştir. İlamın ilgili kısımları şöyledir:

"...Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, dava konusu taşınmazın bir bölümüne 18.05.1954 tarihinde, geri kalan kısmına ise 1979 yılında el atıldığı anlaşılmıştır.

221 sayılı Kanunun 1. maddesinde “6830 sayılı İstimlak Kanununun yürürlüğe girdiği 09.10.1956 tarihine kadar kamulaştırma işlerine dayanmaksızın Kamulaştırma Kanunlarının göz önünde tuttuğu maksatlara fiilen tahsis edilmiş olan gayrimenkuller ilgili amme hükmi şahsı veya müessesesi adına tahsis tarihinde kamulaştırılmış sayılır”, 4. maddesinde de; Gayrimenkulün bedelini dava hakkı, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki sene sonra düşer.” hükümleri yer almaktadır.

221 sayılı Yasa 12.01.1961 günü yürürlüğe girdiğinden, davacının dava hakkı 2 sene sonrası olan 13.01.1963 günü sona ermiş olup, dava konusu taşınmazın 09.10.1956 gününden önce el atılan kısımları yönünden davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddi sonucu itibariyle doğrudur. Ancak;

Dava konusu taşınmazın 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihi arasında fiilen el atılan bölümleri yönünden ise;

30.06.2010 tarihinde yürürlüğe giren 5999 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa eklenen Geçici 6. madde ile;

“Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce tazmin talebiyle dava açmış olanlar; bu madde hükümlerine göre uzlaşma yoluna gitmeyi isteyip istemediklerini bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde idareye ve mahkemeye verecekleri dilekçeler ile bildirebilirler. Uzlaşma talebi üzerine, uzlaşma görüşmelerinin neticesine kadar dava bekletilir; uzlaşılamaması halinde, uzlaşmazlık tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya devam edilir.” hükmü getirilmiş olduğundan, bu düzenleme doğrultusunda işlem yapılarak sonucuna göre;

Karar verilmek üzere hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına...[peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine, 02.07.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi]."

11. Bozma ilamına uyarak dosyayı yeniden incelemeye alan Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesince taraf delilleri, tapu kayıtları, taşınmaza ilişkin krokiler, kamulaştırmaya ilişkin belgeler incelenmiş; keşif yapılarak bilirkişi raporları alınmış ve yapılan değerlendirme sonucunda 28/3/2012 tarihli ve E.2010/748, K.2012/324 sayılı karar ile davanın reddine hükmedilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

 "...

 Keşif esnasında hazır bulundurulan hesap bilirkişileri mahkememize sunmuş olduıkları gerekçeli raporlarında davaya konu taşınmazın Karayolları Genel Müdürlüğünün 21/09/1953 tarih ve 1584 sayılı kararı ile kamulaştırıldığı, 1954 yılında da yol yapım çalışmalarına başlanarak taşınmaza el atıldığı belirtilmiş ve davacıların paylarına isabet eden bedeller belirtilmiştir.

 Yapılan araştırma ve inceleme sonucunda; Davaya konu 879 nolu parselin 619 nolu parselden oluştuğu, 619 nolu parselin ifraz sonucu bir kısmının 877, bir kısmının 878, birkısmınında 879 nolu parsel olarak tescil ediliği, 879 nolu parselin 1954 yılında yapılan ifraz işlemi sonucunda yol olarak tescil edildiği ve 1954 yılında da fiilen davalı idare tarafından taşınmaza el atıldığı, hernekadar davalı idare tarafından aynı parselde duble yol (2.şerit) inşaasına 1979 yılında başlandığı belirtilmiş ise de taşınmazın 1954 yılında yapılan ifraz sonucu niteliğinin yol olarak belirtilerek kamulaştırıldığı, dolayısı ile taşınmaza fiilen el atıldığı ve taşınmazın yol olarak kullanılmaya başlandığı, daha sonra duble yol olarak yapılan çalışmanın ayrı bir kamulaştırma işlemi olmadığı, mevcut yolu ıslah ve genişletilmesine ilişkin olduğu, daha önce kamulaştırılan alan üzerinde ikinci bir yol şeridinin açılmasının söz konusu olduğu , bunun malikler yönünden yeni bir hakkın başlangıç tarihi olarak belirtilemeyeceği, kaldıki dava konusu taşınmazın duble yol yapımı esnasında ayrıca el atılan kısmının yüzölçümün tesbitininde mümkün olmadığı, Fen ve Hesap bilirkişisi raporlarındada bu hususun açıkca belirtildiği, bu bağlamda221 sayılı yasanın 1 ve 4. maddeleri gereğince davacı tarafların dava hakkının Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği üzere 13/01/1963 tarihinde sona erdiği, dolayısı ile davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

..."

12. İlk Derece Mahkemesi kararına karşı taraflarca temyiz talebinde bulunulması üzerine yapılan inceleme sonucunda Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 15/10/2012 tarihli ve E.2012/10544, K.2012/19521 sayılı ilamı dava dosyasının ile uyuşmazlık konusu edilen Ankara ili, Gölbaşı ilçesi Virancık köyünde bulunan 879 parsel sayılı taşınmazın geldisi olan 619 parsel sayılı taşınmaza ilişkin tapulama tutanağının ve 619 parsel sayılı taşınmazdan ifrazen oluşan 877 ve 878 parsel sayılı taşınmazlara ait tapu kayıtlarının ilgili tapu sicil müdürlüğünden getirtilmesinden sonraalınacak cevaplarla birlikte gönderilmek üzere İlk Derece Mahkemesine geri çevrilmesine hükmetmiştir.

13. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin geri çevirme kararı üzerine İlk Derece Mahkemesince geri çevirme ilamında belirtilen eksiklikler tamamlanarak dosya tekrar temyiz incelemesi için gönderilmiş; Dairece yapılan inceleme sonucu 15/10/2012 tarihli ve E.2012/25030, K.2013/1206 ilam ile uyuşmazlık konusu taşınmazın geldisi olan Virancık 619 nolu parselin kara yolu yapımı nedeniyle 877, 878 ve 879 parsellere ifrazına ilişkin, ifraz belgeleri ve ifraz krokilerinin ilgili Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilmesi ve bu belgelerin dosyaya eklenmesi gerektiğine karar verilmiş ve yargılama dosyası tekrar geri çevrilmiştir.

14. Söz konusu eksikliklerin de tamamlanmasının ardından yapılan temyiz incelemesi sonunda ise Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 13/5/2013 tarihli ve E.2013/4567, K.2013/9295 sayılı ilamı ile onamaya hükmedilmiş, karar düzeltme istemi de 13/1/2014 tarihli ve E.2013/22816, K.2014/183 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.

15. Karar düzeltme talebinin reddine ilişkin ilam başvuruculara 14/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucular 14/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

B. İlgili Hukuk

17. 5/1/1961 tarihli ve 221 sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun'un 1. maddesi şöyledir:

 "6830 sayılı İstimlak Kanununun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, kamulaştırma işlerine dayanmaksızın, kamulaştırma kanunlarının gözönünde tuttuğu maksatlara fiilen tahsis edilmiş olan gayrimenkuller ilgili amme hükmi şahsı veya müessesesi adına tahsis tarihinde kamulaştırılmış sayılır."

18.221 sayılı Kanun'un 3. maddesi şöyledir:

 "Birinci maddede yazılı gayrimenkuller tapuda kayıtlı ise, kayıt sahipleri veya mirascıları ancak fiili tahsis tarihindeki rayiç üzerinden gayrimenkul bedelini istiyebilirler. Tapuda kayıtlı olmayan gayrimenkuller hakkında fiili tahsis tarihinden itibaren on sene geçmemiş ise o tarihte zilyedlikle iktisap şartları tahakkuk eden zilyedleri veya mirasçıları birinci fıkra hükmünden faydalanabilirler.

 Herhalde gayrimenkule müdahalenin men'i (İptal ibare: Anayasa Mah.nin 17/01/2008 tarihli ve E. 2004/25, K. 2008/42 sayılı Kararı ile.) * davası dinlenmez."

 Gayrimenkulün bedelini dava hakkı bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki sene sonra düşer."

19.221 sayılı Kanun'un 4. maddesi şöyledir:

 "Gayrimenkulün bedelini dava hakkı bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki sene sonra düşer."

20. 18/6/2010 tarihli ve 5999 sayılı Kanun'la 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanun'una eklenen geçici 6. maddenin birinci ve altıncı fıkraları şöyledir:

 "Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, malik tarafından ilgili idareden tazminat talebinde bulunulması halinde, öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi esastır.

 ...

 İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği veya ikinci fıkradaki sürenin uzlaşmaya davet olmaksızın sona erdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde malik tarafından sadece tazminat davası açılabilir. Dava açılması halinde, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının müracaat tarihindeki değeri, ikinci fıkranın birinci cümlesindeki esaslara göre mahkemece tespit ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine ve malike tazminat ödenmesine hükmedilir. Tescile veya terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen tazminata ilişkin temyiz hakkı saklıdır."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 30/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

22. Başvurucular, Ankara ili Gölbaşı ilçesi Virancık köyünde bulunan taşınmazlarına Ankara-Konya devlet yolu yapımı amacıyla herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmadan el atıldığını, el atma nedeniyle kendilerine herhangi bir bedel de ödenmediğini bu sebeplerle Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat davasının, söz konusu taşınmazın 1953 yılında kamulaştırılarak taşınmaza 1954 yılında fiilen el atıldığını, bu bağlamda 221 sayılı Kanun'un 4. maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçmiş olduğuna dayanılarak reddedildiğini oysa yargılama safhasında Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2/7/2010 tarihli ilamında da belirtildiği üzere taşınmaza ilki 1954 yılında ikincisi ise 1979 yılında olmak üzere iki ayrı farklı tarihte el atmaların gerçekleştiğini, değerlendirmenin de bu kapsamda yapılması gerektiğini yine yargılama sürecinde davalı idarenin kamulaştırmaya ilişkin kamu yararı kararını, kamulaştırma tebligatlarını, tebligat listesini, taşınmaza el atma tarihlerini ortaya koyamadığını dolayısıyla geçersiz bir kamulaştırma işlemine dayanılarak davanın reddedildiğini, taşınmaza fiilen el atılan tarihin tespit edilebilmesi için hava fotoğraflarının incelenmesi gerektiğini ancak yargılama safhasında bu talebinin değerlendirilmediğini, benzer bir davada Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesinin davanın kabulüne hükmettiğini belirterek adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, keşif ve bilirkişi aracılığı ile söz konusu taşınmazın bedelinin tespit edilmesini ve tespit edilecek bedelin kendilerine ödenmesine karar verilmesini talep etmişleridir.

B. Değerlendirme

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

24.Başvurucuların açtıkları kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat davasında İlk Derece Mahkemesinin, söz konusu taşınmazın 1953 yılında kamulaştırıldığı ve taşınmaza 1954 yılında fiilen el atıldığı, bu bağlamda 221 sayılı Kanun'un 4. maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu kabulüne karşın, esasında taşınmaza ilki 1954 yılında ikincisi ise 1979 yılında olmak üzere iki ayrı farklı tarihte el atıldığı, değerlendirmenin de bu kapsamda yapılması gerektiği, yine yargılama sürecinde davalı idarenin kamulaştırmaya ilişkin kamu yararı kararını, kamulaştırma tebligatlarını, tebligat listesini, taşınmaza el atma tarihlerini ortaya koyamadığı dolayısıyla geçersiz bir kamulaştırma işlemine dayanılarak davanın reddedildiği ayrıca taşınmaza fiilen el atılan tarihin tespit edilebilmesi için hava fotoğraflarının incelenmesi gerektiği ancak yargılama safhasında bu talebinin değerlendirilmediği ve benzer bir davada aynı İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne hükmedildiği iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönünden incelenmesi uygun görülmüştür. Öte yandan söz konusu taşınmazlara kamulaştırmasız olarak el atıldığı ve buna karşın herhangi bir bedel ödenmediği iddiası ise adil yargılanma hakkı kapsamında yapılacak incelemenin ardından değerlendirilecektir.

25. Anayasa Mahkemesince Merkezî Nüfus İdaresi Sistemi üzerinden yapılan incelemede başvuruculardan Sırma Aydınlı'nın bireysel başvuru tarihinden önce vefat ettiği anlaşıldığından (bkz. § 6) adı geçen başvurucu yönünden incelemenin ayrı başlık altında yapılması uygun görülmüştür.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Başvurucu Sırma Aydınlı Yönünden İnceleme

26. Başvurucu vekili, başvurucunun da paydaş olarak maliki olduğu taşınmaza herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmadan el atıldığını, el atma nedeniyle başvurucuya herhangi bir bedel de ödenmediğini, bu sebeplerle başvurucu tarafından açılan kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasının, söz konusu taşınmazın 1953 yılında kamulaştırılarak taşınmaza 1954 yılında fiilen el atıldığı, bu bağlamda 221 sayılı Kanun'un 4. maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçmiş olduğuna dayanılarak reddedildiğini oysa taşınmaza ilki 1954 yılında ikincisi ise 1979 yılında olmak üzere iki ayrı farklı tarihte el atmaların gerçekleştiğini, değerlendirmenin de bu kapsamda yapılması gerektiğini yine yargılama sürecinde davalı idarenin kamulaştırmaya ilişkin kamu yararı kararını, kamulaştırma tebligatlarını, tebligat listesini, taşınmaza el atma tarihlerini ortaya koyamadığını, dolayısıyla geçersiz bir kamulaştırma işlemine dayanılarak davanın reddedildiğini, taşınmaza fiilen el atılan tarihin tespit edilebilmesi için hava fotoğraflarının incelenmesi gerektiğini ancak yargılama safhasında bu talebinin değerlendirilmediğini, benzer bir davada aynı Derece Mahkemesince davanın kabulüne hükmettiğini belirterek adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

27.6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 "Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir."

28. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla medeni haklara sahip gerçek ve tüzel kişiler bireysel başvuru yönünden dava ehliyetine sahiptir (Büğdüz Köyü Muhtarlığı, B. No: 2012/22, 25/12/2012, § 24).

29. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 34. maddesinde yer alan "mağdur" kelimesi ile ihtilaf konusu eylem ya da ihmalden doğrudan etkilenen kişinin kast edildiğini belirtmiş (Brumarescu/Romanya [BD], B. No: 28342/95, 28/10/1999, § 50); hakkı ihlal edilen kişinin bireysel başvuru yapmadan önce ölmesi durumunda mağdurluk durumunun ortadan kalkması nedeniyle hukuken bir başkasının ölen kişi adına bireysel başvuruda bulunamayacağına karar vermiştir (Davut Kaya, Zöhre Polat/Türkiye, B. No: 2794/05, 40345/05, 21/10/2008).

30. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "b. Ölüm, ehliyetsizlik ve diğer durumlar" kenar başlıklı 43. maddesi şöyledir:

 "Hukuki işlemden doğan temsil yetkisi, aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça veya işin özelliğinden anlaşılmadıkça, temsil olunanın veya temsilcinin ölümü, gaipliğine karar verilmesi, fiil ehliyetini kaybetmesi veya iflas etmesi durumlarında sona erer.

 Bu hüküm, bir tüzel kişiliğin sona ermesi durumunda da uygulanır.

 Tarafların karşılıklı kişisel hakları saklıdır."

31.6098 sayılı Kanun'un "2. Ölüm, ehliyetin kaybedilmesi ve iflas" kenar başlıklı 513. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

 "Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olur."

32.22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 28. maddesine göre gerçek kişiler hakkında sağ doğmakla başlayan kişilik ölümle sona ermekte olup ölüm ile kişiliği sona erenler için artık hak ve fiil ehliyetine sahip olduklarından söz etmeye olanak bulunmamaktadır. 6098 sayılı Kanun'un anılan hükümlerinden anlaşıldığı üzere ise hukuki işlemden doğan vekâlet veren ile vekil arasında temsil yetkisine dair sözleşme,aksi kararlaştırılmadıkça veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça tarafların birinin ölümü, ehliyetini kaybetmesi veya iflası ile hiçbir işleme gerek kalmaksızın kendiliğinden son bulacaktır (Abdurrehman URAY, B. No: 2013/6140, 5/11/2014, § 28).

33.6216 sayılı Kanun'un "Başvuru hakkının kötüye kullanılması" kenar başlıklı 51. maddesi şöyledir:

 "Bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine, yargılama giderlerinin dışında, ayrıca ikibin Türk Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasına hükmedilebilir."

34. İçtüzük'ün “Başvuru hakkının kötüye kullanılması” kenar başlıklı 83. maddesi şöyledir:

 “Başvurucunun istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki davranışlarıyla bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit edilmesi hâlinde başvuru reddedilir ve yargılama giderleri dışında, ilgilinin ikibin Türk Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilir.”

35.İlgili düzenlemeler vasıtasıyla genel hukuk teorisinde bir kamu düzeni kuralı olarak ele alınan ve genel olarak bir hakkın açıkça öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının, bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı görülmektedir. Bu bağlamda bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve Mahkemenin başvuruyu gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (Mehmet Güven Ulusoy, [GK], B. No: 2013/1013, 2/7/2015, § 31; S.Ö., B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28).

36.Bu kapsamda özellikle mahkemeyi yanıltmak amacıyla gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya tahrik edici bir üslup kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (Mehmet Güven Ulusoy, § 32; S.Ö., § 29).

39.Başvuru konusu olayda Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın temyiz incelemesi devam ederken 9/5/2013 tarihinde başvurucu vefat etmiş, daha sonra Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin onama ve karar düzeltme talebinin reddine ilişkin hükümlerinin ardından başvurucu vekili tarafından anılan yargılama sonucunda başvurucunun adil yargılanma ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuru yapılmış, başvuru formunda başvurucunun öldüğü konusunda bir bilgiye yer verilmemiştir.

40. Kamu gücü tarafından hakkı ihlal edilen kişinin bireysel başvuru yapmadan önce ölmesi durumunda ölen kişi adına bir başkası tarafından bireysel başvuru yapma imkânı bulunmamaktadır (Abdurrehman Uray, § 30).

41.Açıklanan nedenlerle başvuru tarihinden önce vefat etmiş başvurucu adına vekâlet ilişkisi sona ermiş olan avukat tarafından yapılan bireysel başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

42. Bu durumda Avukat Özlem Kaya aleyhine Anayasa Mahkemesini yanıltıcı nitelikte başvuru yapması nedeniyle 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi ve İçtüzük’ün 83. maddesi uyarınca takdiren 1.000 TL disiplin para cezasına hükmedilmesi gerekir.

b. Diğer Başvurucular Yönünden İnceleme

43.Başvurucular, taşınmazlarına kamulaştırmasız el atıldığını ileri sürerek açtıkları davada İlk Derece Mahkemesinin, söz konusu taşınmazın 1953 yılında kamulaştırılarak taşınmaza 1954 yılında fiilen el atıldığı, bu bağlamda 221 sayılı Kanun'un 4. maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesine dayanarak davayı reddettiği oysa taşınmaza ilki 1954 yılında ikincisi ise 1979 yılında olmak üzere iki ayrı farklı tarihte el atmaların gerçekleştiği, değerlendirmenin de bu kapsamda yapılması gerektiği yine yargılama sürecinde davalı idarenin kamulaştırmaya ilişkin kamu yararı kararını, kamulaştırma tebligatlarını, tebligat listesini, taşınmaza el atma tarihlerini ortaya koyamadığı, dolayısıyla geçersiz bir kamulaştırma işlemine dayanılarak davanın reddedildiği ayrıca taşınmaza fiilen el atılan tarihin tespit edilebilmesi için hava fotoğraflarının incelenmesi gerektiği ancak yargılama safhasında bu talebinin değerlendirilmediği ve benzer bir davada aynı İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne hükmedildiğini belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

44. Başvurucuların şikâyetinin özü, Mahkemenin kanunları hatalı yorumladığı ve yanlış karar verdiği iddiasına dayandığından inceleme adil yargılanma hakkı kapsamında yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönünden yapılmıştır (bkz. § 24).

45. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.

46. Bir anayasal hakkın ihlali iddiası içermeyen, yalnızca derece mahkemelerinin kararlarının yeniden incelenmesi talep edilen başvuruların açıkça dayanaktan yoksun ve Anayasa ve Kanun tarafından Mahkemenin yetkisi kapsamı dışında bırakılan hususlara ilişkin olduğu açıktır (Miraş Mümessillik İnş. Taah. Reklam. Paz. Yay. San. Tic. A.Ş., B. No:2012/1056, 16/4/2013, § 34).

47.İlke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

48.5999 sayılı Kanun'la 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 6. madde 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara ilişkin olarak bireylere tazminat davası açma hakkı vermektedir. Bunun için de öncelikle bir uzlaşma yolunun denenmesi gerektiği anılan maddede ifade edilmektedir.

49.Somut başvuruya konu dava 13/11/2006 tarihinde kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminata hükmedilmesi talebi ile açılmıştır. İlk Derece Mahkemesince yapılan inceleme sonucu 8/11/2007 tarihinde verilen karar ile söz konusu taşınmazın 1953 tarihinde kamulaştırıldığı ve ilgili taşınmazlara 1954 ve 1979 yıllarında el atıldığı, bu bağlamda zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesine dayanılarak davanın reddine hükmedilmiştir. Ancak temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2/7/2010 tarihli ilamı ile İlk Derece Mahkemesi kararı 2942 sayılı Kanun'un geçici 6. maddesi uyarınca, uyuşmazlık konusu taşınmazın 9/10/1956 ile 4/11/1983 tarihleri arasında fiilen el atılan bölümleri yönünden değerlendirme yapılması gerektiği belirtilerek bozulmuştur.

50. Bozma ilamı üzerine dosyayı tekrar incelemeye alan İlk Derece Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama kapsamında, taraf delilleri toplanmış, tapu kayıtları vekamulaştırmaya ilişkin belgeler ile diğer dayanak belgeler getirtilmiş, taşınmaza ilişkin krokiler yargılama dosyasına alınmış, keşif yapılarak bilirkişi raporları alınmış ve yargılama sonunda 28/3/2012 tarihinde hükmedilen karar ile taşınmazın 1954 yılında yapılan ifraz sonucu niteliğinin yol olarak belirtilerek kamulaştırıldığı, dolayısı bu tarihte taşınmaza fiilen el atıldığı ve taşınmazın yol olarak kullanılmaya başlandığı, daha sonra duble yol olarak taşınmazda yapılan çalışmanın ayrı bir kamulaştırma işlemi olmadığı, mevcut yolun ıslah ve genişletilmesine ilişkin olduğu ilaveten daha önce kamulaştırılan alan üzerinde ikinci bir yol şeridinin açılmasının söz konusu olduğu, bu eylemin de başvurucular yönünden yeni bir hakkın başlangıç tarihi olarak belirtilemeyeceği kaldı ki dava konusu taşınmazın duble yol yapımı esnasında ayrıca el atılan kısmının yüzölçümün tespitinin de mümkün olmadığı bu bağlamda 221 sayılı Kanun uyarınca başvurucuların tazminat talep edebilmek için dava açma haklarının 13/1/1963 tarihinde sona erdiği gerekçesine dayanılarak reddedilmiştir.

51. Anılan kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yargılama dosyası iki kez, uyuşmazlık konusu taşınmaza ilişkin tapulama tutanaklarının, komşu parsellere ilişkin tapu kayıtlarının, komşu parseller ile birlikte uyuşmazlık konusu parsellerin geldisi olan parselin ifraz belge ve krokilerinin dosyaya sunulması gerektiği belirtilerek, geri çevrilmiş, belirtilen eksikliklerin tamamlanmasının ardından yapılan inceleme sonunda ise 13/5/2013 tarihli ilam ile İlk Derece Mahkemesi kararı onanmış 13/1/2014 tarihli ilam ile de karar düzeltme talebi reddedilmiş ve böylece yargılama süreci sona ermiştir.

53. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 33. maddesi gereği hukukun uygulanması ve yorumlanması hâkimin resen gözeteceği bir husustur (Şerafettin Eken ve diğerleri, B. No:2013/1902, 24/6/2015, § 36). Somut olayda da İlk Derece Mahkemesi, 2006 yılında açılan davanın konusunu, taşınmazın kamu hizmetine ayrılma tarihini ve hak düşürücü süreyi gözönünde bulundurduğunu gerekçesinde ifade ederek davayı reddetmiştir. Bu karar da temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek kesinleşmiştir.

54. Açıklanan nedenlerle başvurucuların adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarının kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açıkça keyfîlik içermediği anlaşıldığından başvurucuların bu şikâyetlerinin diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

55. Öte yandan başvurucuların aynı İlk Derece Mahkemesinin benzer bir davada davanın kabulü yönünde hüküm kurduğu ve bu bağlamda adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının, bireysel başvuru dosyasına sunulan söz konusu Mahkeme kararı incelendiğinde sunulan kararın başvurucular lehine uygulanabilecek yerleşik bir yargısal içtihadıtemsil ettiği yönünde bir tespit yapılamadığından başvurucular tarafından da bu yönde bir açıklamada bulunulmadığından, değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

56. Başvurucular ayrıca taşınmazlarına kamulaştırmasız olarak el atıldığını ve buna rağmen kendilerine herhangi bir bedel ödenmediğini belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmektedirler.

57. Başvurucuların söz konusu mülkiyet hakkının ihlali iddiası, somut olay bağlamında, ancak hâlen başvuruculara ait bir mülkün varlığı ya da böyle bir mülkün kaybından kaynaklanan geçerli hukuki zemine dayalı tazmin isteminde bulunulabilme olanağının varlığı durumunda değerlendirilebilecek bir husustur. Bu husus da bireysel başvuruya konu edilen kamulaştırmasız el atma davasında tartışılmış ve yargılamanın sonucunda başvurucuların uyuşmazlık konusu taşınmazdaki mülkiyet haklarının 1953 yılında yapılan kamulaştırma ile ortadan kalktığına, bu duruma ilişkin tazminat talep haklarının dazamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle ortadan kalktığına karar verilmiştir (bkz. § 11).

58. Dolayısıyla yukarıda incelenen kamulaştırmasız el atma davasının sonucuna bağlı bir husus olan mülkiyet hakkının ihlaline ilişkin iddianın söz konusu yargılama sürecinin sonucuna ilişkin şikâyetlerin incelenmesi neticesinde bu şikâyetler yönünden açıkça dayanaktan yoksunluk kararı verildiği dikkate alındığında değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Başvurucu Sırma Aydınlı yönünden yapılan başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle REDDİNE,

2. Diğer başvurucular yönünden yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,

C.6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 83. maddesi uyarınca 1.000 TL disiplin para cezasının Avukat Özlem KAYA'dan TAHSİLİNE,

D. Kararın bir örneğinin Ankara Barosu Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Gülen Sünget ve diğerleri [1.B.], B. No: 2014/3567, 30/6/2016, § …)
   
Başvuru Adı GÜLEN SÜNGET VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2014/3567
Başvuru Tarihi 14/3/2014
Karar Tarihi 30/6/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davasının reddedilmesinden dolayı adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Başvurunun Reddi
Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 221 Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun 1
3
4
2942 Kamulaştırma Kanunu geçici 6
5999 Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 1
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi