TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
VEYSEL AKDAMAR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/3624)
|
|
Karar Tarihi: 17/11/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucular
|
:
|
1- Veysel AKDAMAR
|
|
|
2- Selahattin AKDAMAR
|
|
|
3- Mehmet AKDAMAR
|
|
|
4- Ali AKDAMAR
|
|
|
5- Davut AKDAMAR
|
|
|
6- Azize AKDAMAR
|
|
|
7- Naile KARDAŞ
|
|
|
8- Sultan DEMİRTAŞ
|
|
|
9- Süreyya DURAK
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Dursun ÖZDOĞAN
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, 2/11/1978 tarihinde murisleri aleyhine
Çınar Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının Diyarbakır
Kadastro Mahkemesinde halen devam ettiğini, yargılamanın makul sürede
sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüşler ve tazminat talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 12/3/2014 tarihinde Diyarbakır Kadastro
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel eksiklik bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 13/5/2014 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
I.4. Bölüm Başkanı tarafından
11/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 23/7/2014
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama
dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Diyarbakır ili, Çınar ilçesi, Çakırkaya
köyünde 1978 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında 228 ilâ 230 parsel
numaralı taşınmazlar başvurucuların murisi ve diğer paydaşlar adına tespit
edilmiştir.
8. 230 parsel numaralı taşınmaz ile ilgili olarak kadastro
komisyonun yaptığı tespite 27/9/1978 tarihinde O.Z.T., N.A., A.A. ve A.E.
tarafından, 28/9/1978 tarihinde ise Maliye Hazinesini temsilen Çınar Mal
Müdürlüğü tarafından itiraz edilmiştir.
9. Yapılan itirazların reddedilmesi üzerine 2/11/1978
tarihinde Maliye Hazinesi tarafından Çınar Kadastro Mahkemesinde, miktar
fazlası olduğundan bahisle tapu kaydı dışında kalan miktarın Hazine adına
tescili için dava açılmıştır. Bu dava, Çınar Kadastro Mahkemesinin E.1978/370
sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
10. Yine 23/11/1978 tarihinde O.Z.T., N.A., A.A. ve A.E
tarafından 230 parsel numaralı taşınmazın kendi tapuları kapsamında kaldığından
bahisle Çınar Kadastro Mahkemesinde tespite itiraz davası açılmıştır. Bu dava
da Çınar Kadastro Mahkemesinin E.1978/430 sayılı dosyasına kaydedilmiştir
11. Çınar Kadastro Mahkemesi, 25/10/1983 tarihinde,
E.1978/430 sayılı dava dosyası ile E.1978/370 sayılı dava dosyasının
birleştirilmesine, yargılamaya E.1978/370 sayılı dava dosyası üzerinden devam
edilmesine karar vermiştir.
12. Çınar Kadastro Mahkemesi, 23/10/1984 tarihinde,
E.1978/370 sayılı dava dosyasının E.1978/440 sayılı dava dosyası ile
birleştirilmesine, yargılamaya E.1978/440 sayılı dava dosyası üzerinden devam
edilmesine karar vermiştir.
13. 229 parsel numaralı taşınmaz ile ilgili olarak kadastro
komisyonunun itirazları reddetmesi üzerine O.Z.T., N.A, A.A. ve A.E. tarafından
Maliye Hazinesi aleyhine 23/11/1978 tarihinde tespite itiraz davası açılmıştır.
Bu dava, Çınar Kadastro Mahkemesinin E.1978/398 sayılı dosyasına
kaydedilmiştir. Bu dava dosyası da 27/12/1983 tarihinde Çınar Kadastro
Mahkemesinin E.1978/440 esas sayılı dosyası ile birleştirilmiştir.
14. 228 parsel numaralı taşınmaz ile ilgili olarak kadastro
komisyonunun yapılan itirazları reddetmesi üzerine O.Z.T., N.A., A.A., A.E. ve
Maliye Hazinesi tarafından 23/11/1978 tarihinde tespite itiraz davası
açılmıştır. Bu dava Çınar Kadastro Mahkemesinin E.1978/440 sayılı dava
dosyasına kaydedilmiştir.
15. Çınar Kadastro Mahkemesi, 6/12/2005 tarihinde, mera
olarak tespit edilen 229 parsel numaralı taşınmaza ilişkin dava dosyasının,
E.1978/440 sayılı dava dosyasından tefrikine karar vermiştir.
16. Çınar Kadastro Mahkemesince, 18/4/2006 tarih ve
E.1978/440, K.2006/9 sayılı kararla kadastro tespitinde bilirkişi olarak
seçilen D.Ç ile davalılar arasında birinci derecede kan hısımlığı olduğu
gerekçesiyle kadastro tutanaklarının yok hükmünde olduğunun tespitine ve
dosyanın Kadastro Müdürlüğüne iadesine karar verilmiştir.
17. Bu karar, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 2/7/2009 tarih ve
E.2009/2145, K.2009/4875 sayılı ilamıyla bozulmuştur.
18. Bozma üzerine dosya, Çınar Kadastro Mahkemesinin E.2009/1
sayılı dosyasına kaydedilerek yeniden görülmeye başlanmıştır.
19. Çınar Kadastro Mahkemesinin kapatılması üzerine dosya
8/7/2013 tarihinde Diyarbakır Kadastro Mahkemesine devredilmiş ve Diyarbakır
Kadastro Mahkemesinin E.2013/31 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
20. Yargılamaya, Diyarbakır Kadastro Mahkemesinin E.2013/31
sayılı dava dosyasında devam edilmektedir.
B. İlgili Hukuk
21. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ile 21/6/1987 tarih ve 3402
sayılı Kadastro Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrası, 28. maddesinin
birinci fıkrası, 29. maddesinin birinci, üçüncü, dördüncü fıkraları, 30.
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 32. maddesinin birinci fıkrası ve 36.
maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
22. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucuların 12/3/2014 tarih ve 2014/3624 numaralı bireysel başvuruları
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
23. Başvurucular, 2/11/1978 tarihinde murisleri aleyhine
Çınar Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının
Diyarbakır Kadastro Mahkemesinde halen devam ettiğini, yargılamanın makul
sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
24. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan
yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka
bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
25. Başvurucular, 2/11/1978 tarihinde murisleri aleyhine
Çınar Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının
Diyarbakır Kadastro Mahkemesinde halen devam ettiğini, yargılamanın makul
sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir.
26. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni
ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
27. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
28. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin
6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul
sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda taşınmaz
mülkiyeti hakkında Çınar Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz
davasında, 3402 ve 6100 sayılı Kanun’larda yer alan
usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve
yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 49).
29. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı
karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle
davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 2/11/1978 tarihidir.
30. Başvuruya konu dava, başvurucuların miras bırakanlarından
intikalle takip etmekte oldukları bir uyuşmazlık olup, bu yönüyle makul süre
değerlendirmesi bakımından dikkate alınacak sürenin başlangıç anı, mirasçıların
yargılamaya katıldıkları an değil, somut olayda muris açısından değerlendirmeye
esas alınan sürenin başlangıç anıdır (B. No: 2013/1115, 5/12/2013, § 51).
31. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden
yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını
içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi
olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı
başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
32. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
başvurucuların murisi aleyhine 2/11/1978 tarihinde Çınar Kadastro Mahkemesinde
açılan kadastro tespitine itiraz davasında yargılama sürecinde, Mahkemece ilk olarak 30/4/2003 tarihinde keşif
yapıldığı, daha sonraki keşif ara kararlarının farklı gerekçelerle yerine
getirilmediği ve birçok defa keşiflerin ertelendiği, yargılama kapsamında
farklı dava dosyaları ile birleştirme ve tefrik kararlarının verildiği ve nihai
olarak davanın Çınar Kadastro Mahkemesinin E.1978/440 sayılı dava dosyası üzerinde
birleştirildiği anlaşılmıştır. Yapılan yargılama sonunda Mahkemece, kadastro
tespitinde bilirkişi olarak seçilen kişi ile davalılar arasında birinci
derecede kan hısımlığı olduğu gerekçesiyle kadastro tutanaklarının yok hükmünde
olduğunun tespitine ve dosyanın Kadastro Müdürlüğüne iadesine karar verildiği,
bu kararın temyiz incelemesi neticesinde bozulduğu, bozma üzerine davanın Çınar
Kadastro Mahkemesinin E.2009/1 sayılı dosyasına kaydedildiği, Çınar Kadastro
Mahkemesinin kapatılması üzerine davanın Diyarbakır Kadastro Mahkemesinin
E.2013/31 sayılı dosyasına kaydedildiği, yapılan yargılamada 27/6/2014
tarihinde keşif yapılarak bilirkişi raporu alındığı belirlenmiştir. Yargılamanın halen Diyarbakır Kadastro
Mahkemesinde devam ettiği anlaşılmıştır.
33. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya
konu yargılamanın kadastro mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle, 3402 sayılı
Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir
yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel
usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul
sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (§ 21).
34. Kadastro mahkemesi nezdindeki yargılamaların makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve
Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle 3402 sayılı Kanun’da yer alan ve
yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara
alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 54-64; B.
No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 53-62; B. No: 2013/1115, 5/12/2013, §§ 60-67;
2012/673, 19/12/2013, §§ 37-43).
35. Başvuruya konu davanın taraf sayısı ve mahiyeti nedeniyle
icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık
olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, 3402
sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin
somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön
bulunmadığı ve otuz altı yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan
bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
36. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
37. Başvurucular, maruz kaldıkları zarar karşılığı olarak
ayrı ayrı 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.
38. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
39. Başvurucuların tarafı oldukları uyuşmazlığa ilişkin otuz
altı yıldır devam eden yargılama süresi nazara alındığında, yargılama
faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan
manevi zararları karşılığında ve bahse konu yargılamayı murislerinden intikalle
takip etmekte oldukları nazara alınarak, başvurucuların her birine net 2.500,00
TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
40. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler
uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
41. Başvuruya konu yargılamanın otuz altı yıldır devam ettiği
ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek,
anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka,
adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi
amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucuların,
1.
Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2.
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuların
her birine net 2.500,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata
ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucular tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA
MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Diyarbakır Kadastro Mahkemesine
gönderilmesine,
17/11/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.