logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Bülent Şimşek [2.B.], B. No: 2014/372, 8/9/2014, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BÜLENT ŞİMŞEK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/372)

 

Karar Tarihi: 8/9/2014

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Murat AZAKLI

Başvurucu

:

Bülent ŞİMŞEK

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, 19/2/2009 tarihinde, Mersin 2. İş Mahkemesinde açtığı işe iade davasının reddedildiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, çalışma ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, yargılamanın yenilenmesini ve tazminat ödenmesini talep etmiştir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 3/1/2014 tarihinde Mersin 2. İş Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm tarafından 15/5/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 11/6/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucunun iş akdi, işveren tarafından, dışarıdan gelen kişilerin işyerine sokularak tesisin güvenliğinin tehlikeye düşürüldüğü gerekçesiyle 13/2/2009 tarihinde feshedilmiştir.

8. Başvurucu, 19/2/2009 tarihinde Mersin 2. İş Mahkemesinde, Enerji Petrol Ürünleri Paz. A.Ş. aleyhine açtığı davada, iş akdinin haksız feshedildiğini ileri sürerek işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

9. Mahkemece, 16/7/2010 tarih ve E.2009/151, K.2010/376 sayılı kararla; davalı tarafından, iş akdinin haklı nedenle feshedildiğinin ispatlanamadığı, izlenen CD kayıtlarında başvurucunun tesisin güvenliğini tehlikeye düşürecek emare bulunmadığı, dolayısıyla feshin haklı bir nedene dayanmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, başvurucunun işe iadesine karar verilmiştir.

10. Temyiz üzerine, Yargıtay 22. Hukuk Dairesince, 2/3/2012 tarih ve E.2011/9702, K.2012/3233 sayılı ilamla; başvurucu hakkında tutulan tutanakta imzaları bulunan tutanak mümzilerinin dinlenmediği gerekçesiyle ve oyçokluğuyla hüküm bozulmuştur.

11. Anılan bozma kararına muhalif olan üye, tanık listesinde gösterilmeyen tanıkların dinlenmesinin mümkün olmadığını, hâkimin resen delil toplayamayacağını, bu hususta temyiz talebinde de bulunulmadığını, dosyada mevcut ve hukuki delillere göre iş akdinin feshinin geçerli nedene dayandığının davalı işverence ispatlanamadığını, dolayısıyla hükmün onanması gerektiğini bildirmiştir.

12. Mahkemece bozma kararına uyularak, tutanak mümzi tanıklar dinlenmiş, 19/6/2013 tarih ve E.2012/689, K.2013/426 sayılı kararla; incelenen CD kayıtlarında başvurucunun tesisin güvenliğini tehlikeye düşürecek iz veya emare bulunmadığı, tutanak mümzi tanıkların da başvurucunun işyeri güvenliğini tehlikeye düşürecek bir davranışı belirtmedikleri gerekçesiyle davanın kabulüne, başvurucunun işe iadesine karar verilmiştir.

13. Temyiz üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 1/10/2013 tarih ve E.2013/22760, K.2013/16458 sayılı ilamıyla; tanıkların beyanlarına göre işyerinin kapı kısmında güvenlik görevlisi olarak çalışan başvurucunun, işyerinin güvenliğini tehlikeye düşürecek şekilde görev yerinden ayrılarak işyerine gelen yabancı misafirlerle birlikte idari binaya girmesi nedenine dayanan feshin haklı ve geçerli bir nedene dayandığı, dolayısıyla davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle Mahkeme kararının bozularak ortadan kaldırılmasına, davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir.

14. Karar, 4/12/2013 tarihinde başvurucu tarafından öğrenilmiştir.

15. Başvurucu, 3/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

16. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ile 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 30/1/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrası ile 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi, 22/5/2003 tarih ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. maddesi.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 8/9/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 3/1/2014 tarih ve 2014/372 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

18. Başvurucu, iş akdinin işveren tarafından haksız feshedilmesi üzerine 19/2/2009 tarihinde Mersin 2. İş Mahkemesinde açtığı işe iade davasının kabulüne karar verildiğini, CD kayıtlarında, tesisin güvenliğini tehlikeye düşürecek fiilinin olmadığı açık olduğu ve tutanak mümzi tanıkların da tesisin güvenliğini tehlikeye sokacak davranışta bulunulduğunu görmediklerini ve duymadıklarını belirtmelerine rağmen, Yargıtay tarafından davanın reddine karar verildiğini, ayrıca davalının, tutanak mümzilerinin tanık olarak dinlenmesi yönünde talepte bulunmamasına rağmen tanıkların dinlendiğini, hâkimin resen delil toplayamayacağını, tarafların sunduğu delillere göre değerlendirme yapabileceğini, davalının tanık listesinde göstermediği tanıkların dinlenmesinin hukuken mümkün olmadığını, nitekim Yargıtayın ilk bozma kararında muhalif kalan üyenin bu hususları belirttiğini, davalı şirketin güvenliğini tehlikeye sokacak bir durumun da bulunmadığını, 3 ay içinde sonuçlandırılması gereken işe iade davasının 4 yıl 9 ay sonra sonuçlandığını, makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, çalışma ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

19. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun, işe iade davasında delillerin hatalı değerlendirilmesi ve aleyhine yorumlanması sonucu davanın reddine karar verilmesinin çalışma ve adil yargılanma haklarını ihlal ettiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar. İhlal iddiaları, yargılama sonucunda verilen kararın adil olup olmadığına yönelik olup, bu iddialar da adil yargılanma hakkının ihlali iddiası kapsamında değerlendirilmiştir. Başvurucunun, yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali iddiası ayrıca değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası

20. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

21. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

22. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

23. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

24. Somut olayda başvurucu, CD kayıtlarında, tesisin güvenliğini tehlikeye düşürecek fiilinin olmadığı açık olduğu ve tutanak mümzi tanıkların da tesisin güvenliğini tehlikeye sokacak davranışta bulunulduğunu görmediklerini belirtmelerine rağmen, Yargıtay tarafından davanın reddine karar verildiğini, davalının, tutanak mümzilerinin tanık olarak dinlenmesi yönünde talepte bulunmamasına rağmen tanıkların dinlendiğini, hâkimin resen delil toplayamayacağını, tarafların sunduğu delillere göre değerlendirme yapabileceğini, davalının tanık listesinde göstermediği tanıkların dinlenmesinin hukuken mümkün olmadığını, nitekim Yargıtayın ilk bozma kararında muhalif kalan üyenin bu hususları belirttiğini, davalı şirketin güvenliğini tehlikeye sokacak bir durumun da bulunmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

25. Başvurucu tarafından açılan davada, taraflarca delillerin bildirilmesinden sonra Mahkemece olay yerine ait görüntüleri içeren CD kayıtları incelenmiştir. Mahkemece, davalı işveren tarafından, iş akdinin haklı nedenle feshedildiğinin ispatlanamadığı, izlenen CD kayıtlarında başvurucunun tesisin güvenliğini tehlikeye düşürecek emare bulunmadığı, dolayısıyla feshin haklı bir nedene dayanmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, başvurucunun işe iadesine karar verilmiştir.

26. Temyiz üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesince, başvurucu hakkında tutulan tutanakta imzaları bulunan tutanak mümzilerinin dinlenmediği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur. Başvurucunun belirttiği üzere anılan bozma kararına muhalif olan üye, tanık listesinde gösterilmeyen tanıkların dinlenmesinin mümkün olmadığını, hâkimin resen delil toplayamayacağını, bu hususta temyiz talebinde de bulunulmadığını, dosyada mevcut ve hukuki delillere göre iş akdinin feshinin geçerli nedene dayandığının davalı işverence ispatlanamadığını, dolayısıyla hükmün onanması gerektiğini bildirmiştir. Mahkemece bozma kararına uyularak, tutanak mümzi tanıklar dinlenmiş ve anılan tanıkların da başvurucunun, işyeri güvenliğini tehlikeye düşürecek bir davranışı belirtmedikleri gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Temyiz üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 1/10/2013 tarihli ilamıyla; tanıkların beyanlarına göre işyerinin kapı kısmında güvenlik görevlisi olarak çalışan başvurucunun, işyerinin güvenliğini tehlikeye düşürecek şekilde görev yerinden ayrılarak işyerine gelen yabancı misafirlerle birlikte idari binaya girmesi nedenine dayanan feshin haklı ve geçerli bir nedene dayandığı, dolayısıyla davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle Mahkeme kararının bozularak ortadan kaldırılmasına, davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir.

27. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Yargıtay tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

28. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Yargıtayın kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.

29. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Yargıtay kararının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılama Süresinin Makul Olmadığı İddiası

30. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

31. Başvurucu, Mersin 2. İş Mahkemesinde açtığı işe iade davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

32. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38). Bu doğrultuda, makul sürede yargılanma hakkı da adil yargılanma hakkının kapsamında değerlendirilmektedir.

33. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu işe iade davasında, 5521 ve 4857 sayılı Kanun ile 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).

34. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

35. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından 19/2/2009 tarihidir.

36. Sürenin bitiş tarihi ise yargılamanın sona erme tarihi olan 1/10/2013 tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).

37. İş mahkemelerinin görevi 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede, işçiyle işveren veya işveren vekili arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının iş mahkemelerinde çözümleneceği hüküm altına alınmıştır.

38. Bu şekilde kanun koyucu, iş hukukunun çalışanı koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel mahkemelerin dışında özel bir iş yargılaması sistemi oluşturmuş ve iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B. No:2013/4701, 23/1/2014, § 47).

39. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, başvurucu tarafından açılan davada tarafların delilleri toplanmış, başvurucuya ait sigorta sicil kayıtları istenmiş ve CD kayıtları incelenerek 16/7/2010 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün Yargıtay tarafından bozulması üzerine başvurucu hakkında tutulan tutanakta imzası bulunan tanıkların beyanları alınmış ve 19/6/2013 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiştir. Temyiz üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesince, 1/10/2013 tarihinde hükmün bozularak ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiş, aynı tarihte hüküm kesinleşmiştir.

40. 5521 ve 4857 sayılı Kanun ile 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2013/772, 7/11/2013, §§ 49-66).

41. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu işe iade davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davanın başvurucu açısından taşıdığı değer ve başvurucunun davadaki menfaati dikkate alındığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve yaklaşık beş yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

42. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

43. Başvurucu, adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle 50.000,00 TL tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

44. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

45. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık beş yıllık yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya 4.400,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

46. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

 1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

 3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Başvurucuya 4.400,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

8/9/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Bülent Şimşek [2.B.], B. No: 2014/372, 8/9/2014, § …)
   
Başvuru Adı BÜLENT ŞİMŞEK
Başvuru No 2014/372
Başvuru Tarihi 3/1/2014
Karar Tarihi 8/9/2014

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, 19/2/2009 tarihinde, Mersin 2. İş Mahkemesinde açtığı işe iade davasının reddedildiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, çalışma ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, yargılamanın yenilenmesini ve tazminat ödenmesini talep etmiştir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat
Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Tanık dinletme ve sorgulama hakkı (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 447
30
5521 İş Mahkemeleri Kanunu 1
7
15
4857 İş Kanunu 20
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi