TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
GENEL KURUL
|
|
KARAR
|
|
SABAHAT BEĞİK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/3738)
|
|
Karar Tarihi: 21/12/2017
|
GENEL KURUL
|
|
KARAR
|
|
|
Başkan
|
:
|
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Başkanvekili
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Sabahat
BEĞİK
|
|
|
2. Sidar BEĞİK
|
|
|
3. Nevim BEĞİK
|
|
|
4. Bijen BEĞİK
|
|
|
5. Diyar
BEĞİK
|
|
|
6.
Abdurrahman BEĞİK
|
|
|
7. Şimal
BEĞİK
|
Vekili
|
:
|
Av. Canan
ATABAY
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; başvurucuların murisinin köy korucusu tarafından
öldürülmesi neticesinde 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan
başvuruda ve açılan davada olayın Kanun kapsamı dışında olduğu gerekçesiyle
başvurunun ve davanın reddedildiği, tazminata hükmedilmediği, yargılama
işlemlerinin makul sürede sonuçlandırılmadığı gerekçeleriyle adil yargılanma
haklarının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4.Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
7. İkinci Bölüm tarafından 5/7/2017 tarihinde yapılan toplantıda
başvurunun Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görülmüş ve
başvurunun Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 28. maddesinin (3) numaralı fıkrası
uyarınca Genel Kurula sevkine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular; amcası bir hafta önce PKK terör örgütü
mensuplarınca öldürülen köy korucusu B.C. tarafından 23/4/1994 tarihinde
murisleri A.B.nin terör örgütüne destek olduğu
düşünülerek öldürüldüğünü, murislerinin ölmesi ve sanık ile sanığın
akrabalarının köy korucusu olması nedeniyle yaşadıkları köyü terk ettiklerini
iddia etmişlerdir.
10. Başvurucular 8/11/2004 tarihinde 5233 sayılı Kanun kapsamına
giren zararlarının karşılanması talebiyle Batman Valiliği Zarar Tespit
Komisyonuna (Komisyon) başvurmuşlardır.
11. 11/11/2005 tarihli Komisyon kararında; başvurucuların murisi
A.B.nin öldürülmesi olayı ile ilgili olarak Batman
Ağır Ceza Mahkemesinin 18/3/1999 tarihli kararı ile sanık B.C.nin
kasten A.B.yi öldürme suçundan 26/9/2004 tarihli ve
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 448. maddesi gereğince suçun işleniş şekli,
kastının yoğunluğu nazara alınarak 24 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmış
olduğu; sanığın duruşmadaki tutum ve davranışları lehine indirim sebebi sayılıp
5237 sayılı Kanun'un 59. maddesi gereğince cezası 1/6 oranında indirilerek 20
yıl ağır hapis cezası ile cezalandırıldığı, aynı Kanun'un 31. maddesi gereğince
müebbeten kamu hizmetinden men edildiği, dolayısıyla
adı geçen başvuru sahiplerinin başvurusunun 5233 sayılı Kanun kapsamında
değerlendirilmediği gerekçeleriyle talebin reddine karar verilmiştir.
12. Başvurucular tarafından Komisyon kararına karşı Diyarbakır
İdare Mahkemesinde dava açılmıştır.
13. Diyarbakır 2. İdare Mahkemesinin 31/12/2007 tarihli kararı
ile davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"...5233 sayılı Kanun hükümlerinden
yararlanmak isteyen kişilerin zarara uğramasına sebebiyet veren olayların terör
eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle
ortaya çıkması gerektiği açıktır.
Olayda ise davacılar murisinin, Batman ili,
Sason ilçesi merkezinde amcası bir hafta önce PKK terör örgütü mensuplarınca
öldürülen B.C. tarafından terör örgütüne destek olduğu düşünülmesi nedeniyle
öldürüldüğü, diğer deyişle davacılar murisinin öldürülmesi olayının terör
eylemleri ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle ortaya
çıkmadığı ve bu durumun Batman Ağır Ceza Mahkemesinin ve Yargıtay 1. Ceza
Dairesinin kararları ile de ortaya konulduğu açık olduğundan dava konusu
işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Her ne kadar davacılar vekilince, davacılar
murisinin ölümüne sebebiyet veren köy korucusu B.C.'nin
devletin kendisine vermiş olduğu silahla ve dönemin bölge koşullarında
gerçekleştirdiğini belirtmekte ise de; davacı vekilinin ileri sürdüğü bu
iddialar, 2577 sayılı İdari Yargıla Usulü Kanunun 13. maddesi gereğince idari
eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanlar tarafından açılacak olan tam yargı
davalarında dinlenebilecek olan iddialar olup, 5233 sayılı Kanun hükümlerinden
yararlandırmama nedeniyle açılan iş bu davada öncelikle ilgilinin zarara
uğramasına sebebiyet veren olayın Kanun kapsamına dahil olup olmadığı hususunun
inceleneceği ve eğer olay bu Kanun kapsamında değilse davanın bu açıdan
reddedileceği açık olduğundan, davacı vekilinin bu iddialarının iş budavada dinlenmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddine..."
14. Temyiz üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 28/3/2013 tarihli ilamı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
15. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 26/11/2013 tarihli
ilamı ile reddedilmiştir.
16. Karar düzeltme isteminin reddi kararı 17/2/2014 tarihinde
başvurucular vekiline tebliğ edilmiş ve vekil tarafından 18/3/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1.,
geçici 3., geçici 4. maddeleri; 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı Eki Karar’ın 1. maddesi; Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008
tarihli ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı; Danıştay Onuncu Dairesinin
31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı; Danıştay Onuncu
Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı kararı; (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014,
§§ 15-28).
18. 5233 sayılı Kanun’un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı
Kanun’un 1. maddesiyle değişik 9. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları
şöyledir:
“Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm
hâllerinde (7000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı
sonucunda bulunan miktarın;
...
e) Ölenlerin mirasçılarına elli katı tutarında,
Nakdî ödeme yapılır.
…
Birinci fıkranın (e) bendine göre belirlenen nakdî ödemenin mirasçılara
intikalinde 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun mirasa ilişkin hükümleri
uygulanır.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 21/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tazminat Taleplerinin
Reddedilmesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
20. Başvurucular; murisleri A.B.nin
23/4/1994 tarihinde kahve önünde otururken köy korucusu tarafından
öldürüldüğünü, anılan olay nedeniyle uğradıkları zararların karşılanması
istemiyle 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptıkları talebin Kanun kapsamında
olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini; bu işleme karşı açtıkları davanın da
haksız olarak reddedildiğini belirterek yaşam, mülkiyet ve adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
2. Değerlendirme
21. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucuların 5233
sayılı Kanun kapsamındaki zararlarının tazmini amacıyla açtıkları davanın
reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 17., 35. ve 36. maddelerinde tanımlanan
haklarının ihlal edildiğini iddia ettikleri anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi,
olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı
olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvurucular, murislerinin ölümü neticesinde yaşam hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiş ise de başvurucuların bireysel başvuru formunda beyan
ettikleri "...olayın terörle mücadele
kapsamında yürütülen faaliyetler (5233 sayılı Yasa) kapsamında kaldığı
ortadadır..." ,
"...Murislerinin öldürülmesi olayıyla ilgili olarak, 08.11.2004 tarihinde
520 başvuru dosyası ile 5233 sayılı Yasa Kapsamında Batman Valiliğine başvuruda
bulunmuşlardır..." şeklindeki ifadelerden ölüm olayına ilişkin
iddialarının Komisyon ve idari yargı aşamasındaki taleplerini delillendirme amaçlı olduğu kanaatine varılmıştır. Bu
bakımdan yaşam hakkı kapsamında ayrıca inceleme yapılmasına gerek
görülmemiştir. Başvurucuların ihlal iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamında
incelenmiştir.
22. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara
ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye
tabi tutulamayacağı; 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça
dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir (Necati Gündüz
ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 24).
23. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu
yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi,
hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan
sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi
kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B.
No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
24. Başvurucular, maddi vakıa ve delillerin hatalı takdiri
neticesinde zararlarının eksik hesaplandığını ve davalarının reddedildiğini; bu
kapsamda derece mahkemesince delillerin takdirinin hatalı ve hükmün sonuç
itibarıyla hukuka aykırı olduğunu belirtmekte olup başvurucuların iddialarının
özünün derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk
kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına, esas itibarıyla yargılamanın
sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
25. Başvuru konusu idare mahkemesi kararında; başvurucuların
murisinin öldürülmesi olayının terör eylemleri ve terörle mücadele kapsamında
yürütülen faaliyetlerden kaynaklanmadığı, bu durumun Batman Ağır Ceza
Mahkemesinin ve Yargıtay 1. Ceza Dairesinin kararları ile de ortaya konulduğu,
bu nedenle dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği ifade edilmiştir.
Her ne kadar başvurucular vekilince başvurucuların murisinin ölümüne sebebiyet
veren köy korucusu B.C.nin devletin kendisine vermiş
olduğu silahla ve dönemin bölge koşullarında ölüm olayını gerçekleştirdiği
belirtilmekte ise de bu iddiaların 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu'nun 13. maddesi gereğince idari eylemlerden hakları
ihlal edilmiş kişiler tarafından açılacak olan tam yargı davalarında
dinlenebileceği belirtilmiştir. 5233 sayılı Kanun hükümlerinden yararlandırmama
nedeniyle açılan bu davada öncelikle ilgilinin zarara uğramasına sebebiyet
veren olayın Kanun kapsamında olup olmadığı hususunun incelendiği anlaşılmış ve
olayın bu Kanun kapsamında olmadığı belirtilerek davanın reddine karar
verilmiştir. Başvurucuların iddiaları temyiz merciince de incelenip reddedilmek
suretiyle mahkeme kararı onanmış, karar düzeltme talepleri ise reddedilmiştir.
Başvurucuların iddialarına yönelik olarak bu çerçevede derece mahkemesinin
kararında açık bir keyfîlik bulunmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurucular tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşıldığından
başvurucuların tazminat taleplerinin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
27. Başvurucular, 5233 sayılı Kanun kapsamında ileri sürülen
giderim taleplerinin değerlendirilmesi hususundaki idari süreç ve yargılama
prosedürünün makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle Anayasa’nın 36.
maddesinde tanımlanan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia
etmişlerdir.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
29. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
30. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
31. Bu hususlara ek olarak Anayasa Mahkemesi, 5233 sayılı Kanun
kapsamında yapılan yargılamalarda komisyonların belli bir dönem içinde geçici
olarak olağanüstü iş yükü artışı ile karşılaşmasından kaynaklanan gecikmelerde,
kamu otoritelerince zamanında ve yeterli tedbirlerin alınmış olup olmadığını da
gözönünde bulundurmaktadır. Gerekli tedbirler
alınmışsa makul sürenin hesaplanmasında olağan yargılamalara kıyasla daha esnek
bir yaklaşım benimsenmektedir (Sabri Çetin,
B. No: 2013/3007, 6/2/2014, §§ 60-72; Mahmut
Can Arslan, B. No: 2013/3008, 6/2/2014, §§ 59-71; Mehmet Gürgen, B. No: 2013/3202, 6/2/2014,
§§ 57-67; Celal Demir, §§ 57-69).
32. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda Komisyona başvuru tarihi
(8/11/2004)ile nihai karar tarihi olan karar düzeltme karar tarihi (26/11/2013)
arasında geçen ve toplam 9 yıllık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna
varmak gerekir.
33. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
34. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
35. Başvurucular, maddi ve manevi tazminat talep etmişlerdir.
36. Mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
37. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğinin tespit edilmiş olması nedeniyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında;
i. Başvurucular Sabahat Beğik, Sidar Beğik, Diyar Beğik, Abdurrahman Beğik, Şimal Beğik ve Nevim Beğik'in aynı konutu paylaştığı; ekonomik birliktelik
içinde oldukları dikkate alınarak net 9.360 TL manevi tazminatın müştereken
ödenmesine,
ii. Bijen Beğik'in
diğerlerinden farklı konutta ikamet ediyor olması dikkate alınarak net 7.200 TL
manevi tazminatödenmesine karar verilmesi gerekir.
38. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucuların uğradığını iddia ettikleri maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında
değerlendirme yapılarak makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğinin
tespit edilmesi ile başvurucuların maddi tazminat istemleri arasında illiyet
bağı bulunmaması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir .
39. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tazminat taleplerinin reddedilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 1. Başvurucular Sabahat Beğik, Sidar Beğik, Diyar Beğik, Abdurrahman Beğik, Şimal Beğik ve Nevim Beğik'e net 9.360 TL manevi tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
2. Bijen Beğik'e
net 7.200 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. Başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Diyarbakır 2. İdare
Mahkemesine (E.2005/2424, K.2007/2094) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
21/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.