TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SÜLEYMAN SERDAR SEYHANLI BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/3943)
Karar Tarihi: 6/12/2017
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
M. Emin KUZ
Raportör
Heysem KOCAÇİNAR
Başvurucu
Süleyman Serdar SEYHANLI
Vekili
Av. Mustafa Fahri REFİĞ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru,işe iade ve fazla mesai talebiyle açılan iki ayrı davanın çelişkili kararlar ile sonuçlanması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
A. İşe İade Davasına İlişkin Yargılama Süreci
8. V.T. A.Ş.de satış dağıtım bölüm başkanı olarak çalışmakta olan başvurucunun iş akdi 5/3/2009 tarihinde feshedilmiştir. Başvurucu feshin haklı nedene dayanmadığı iddiasıyla 2/4/2009 tarihinde işe iade davası açmıştır.
9. İstanbul 4. İş Mahkemesi 16/7/2009 tarihli karar ile kıdem ve ihbar tazminatı yanında iş güvencesi tazminatının da ödenmiş olmasının feshin geçersiz yapıldığının kabulü anlamına geldiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir.
10. Temyiz edilen karar Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 22/11/2010 tarihli kararı ile onanarak aynı tarihte kesinleşmiştir.
B. İşçi Alacakları Davasına İlişkin Yargılama Süreci
11. İş akdi feshedilen başvurucu, 2/4/2009 tarihli dilekçesiyle fazla mesai ve ihbar tazminatı talebiyle dava açmıştır.
12. İstanbul 2. İş Mahkemesi 12/12/2012 tarihli karar ile ihbar tazminatının yasal koşullarının bulunmadığı ve üst düzey yönetici konumunedeniyle fazla mesai talep edilemeyeceği gerekçesiyle bu iki isteğin reddine ve birleşen ek davadaki kıdem ve ihbar tazminatı isteğinin kabulüne karar vermiştir.
13. Temyiz edilen karar, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 14/2/2014 tarihli kararı ile onanmış ve aynı tarihte kesinleşmiştir.
14. Nihai karar başvurucu vekiline 10/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiş ve 17/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Kanun Hükümleri
15. 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
''Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir. İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddî olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri denir.''
16. 4857 sayılı Kanun'un iş sözleşmesini tanımlayan 8. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
''-İş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.''
17. 4857 sayılı Kanun'un "Fazla çalışma ücreti" kenar başlıklı 41. maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:
''Ülkenin genel yararları yahut işin niteliği veya üretimin artırılması gibi nedenlerle fazla çalışma yapılabilir. Fazla çalışma, Kanunda yazılı koşullar çerçevesinde, haftalık kırkbeş saati aşan çalışmalardır. 63 üncü madde hükmüne göre denkleştirme esasının uygulandığı hallerde, işçinin haftalık ortalama çalışma süresi, normal haftalık iş süresini aşmamak koşulu ile, bazı haftalarda toplam kırkbeş saati aşsa dahi bu çalışmalar fazla çalışma sayılmaz.
Her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde elli yükseltilmesi suretiyle ödenir.
...
Fazla saatlerle çalışmak için işçinin onayının alınması gerekir.
Fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışmaların ne şekilde uygulanacağı çıkarılacak yönetmelikte gösterilir.''
B. Yargısal İçtihatlar
18. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 15/10/2012 tarihli ve E.2012/22020, K.2012/22780 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''İşyerinde üst düzey yönetici konumda çalışan işçi, görev ve sorumluluklarının gerektirdiği ücretinin ödenmesi durumunda, ayrıca fazla çalışma ücretine hak kazanamaz.
Bununla birlikte üst düzey yönetici konumunda olan işçiye aynı yerde görev ve talimat veren bir başka yönetici var ise işçinin çalışma gün ve saatlerini kendisinin belirlemesi söz konusu olmayacağından, kanunda öngörülen çalışma saatlerini aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti talep hakkı doğar.
Bu bakımdan yönetici olarak çalışan işçiye başkaca bir amir, şirketin yöneticisi, yönetim kurulu üyesi vb. tarafından fazla çalışma yapması yönünde bir talimatın verilip verilmediği belirlenmelidir.''
19. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 21/11/2013 tarihli ve E.2013/27611, K.2013/26129 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''İşyerinde en üst düzey konumda çalışan işçinin görev ve sorumluluklarının gerektirdiği ücretinin ödenmesi durumunda ayrıca fazla çalışma ücretine hak kazanamaz. Bununla birlikte üst düzey yönetici konumunda olan işçiye aynı yerde görev ve talimat veren bir yönetici ya da şirket ortağı bulunması durumunda, işçinin çalışma gün ve saatlerini kendisinin belirlediğinden söz edilemeyeceğinden yasal sınırlamaları aşan çalışmalar için fazla çalışma talep hakkı doğar. O halde üst düzey yönetici bakımından şirketin yöneticisi veya yönetim kurulu üyesi tarafından fazla çalışma yapması yönünde bir talimatın verilip verilmediğinin de araştırılması gerekir. İşyerinde yüksek ücret alarak görev yapan üst düzey yöneticiye işveren tarafından fazla çalışma yapması yönünde açık bir talimat verilmemişse, görevinin gereği gibi yerine getirilmesi noktasında kendisinin belirlediği çalışma saatleri sebebiyle fazla çalışma ücreti talep edemeyeceği kabul edilmelidir.''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 6/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
21. Başvurucu, iş akdinin haksız feshinden sonra açmış olduğu işe iade davasının kabulüne ilişkin İstanbul 4. İş Mahkemesinin 16/7/2008 tarihli kararının Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleştiğini bildirmiştir. Başvurucu, anılan karar uyarınca davalı şirkete ait işyerinde işçi sıfatıyla çalıştığı hususu kesin nitelik kazanmışken, haksız fesihten sonra açmış olduğu fazla mesai alacağına ilişkin davanın üst düzey yönetici olarak kabulü nedeniyle reddedildiğini ve böylece aynı konuda birbiriyle çelişen iki karar oluştuğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, birbiriyle çelişkili kararlar nedeniyle hukuk güvenliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşse de başvurucunun iddialarının özü hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
23. Hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin ön koşullarındandır. Hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını; ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2012/116, K.2013/32, 28/2/2013).
24. Anayasa Mahkemesi, çelişkili yargı kararı nedeniyle yapılan bireysel başvurularda yaptığı değerlendirmelerde hukuk devleti ilkesi ile adil yargılanma hakkını birlikte ele alarak hukuk devletinin asli unsurları arasında yer alan hukuki belirlilik veya güvenlik ilkesinin hukuki durumlarda belirli bir istikrarın temininde ve kamunun mahkemelere güvenine katkıda bulunduğunu, farklı kararların aynı mahkemeden çıkmış olmasının tek başına adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelmeyeceğini belirtmiştir (Ahmet Gül ve diğerleri, B. No: 2014/1182, 22/9/2016, §§ 30-31).
25. Yüksek mahkemelerin ya da nihai merci olarak bir uyuşmazlığı çözüme bağlayan mahkemelerin aynı konuya ilişkin kararlarında davaların içeriğinden kaynaklanmayan farklı kabullerin bulunması hâlinde hareket noktası, derece mahkemelerinin değerlendirme veya yorumlarından hangisinin doğru olduğunun ve tercih edilmesi gerektiğinin tespit edilmesi olmayacaktır (Stefanica ve diğerleri/Romanya, B. No: 38155/02, 2/11/2010, § 34). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, kararlarda yaşanan değişimin hukuki bir belirsizliğe yol açıp açmadığına ve başvurucu bakımından öngörülebilir olup olmadığına yönelik bir inceleme yapabilir (Türkan Bal [GK], B. No: 2013/6932, 6/1/2015, § 58).
26. Somut olayda başvurucunun iddialarının değerlendirilmesi açısından lehe ve aleyhe olan her iki mahkeme kararının gerekçesi ve dayanılan vakıalar incelenmelidir.
27. Başvuruya konu İstanbul 2. İş Mahkemesinin 12/12/2012 tarihli kararının gerekçesinde; başvurucunun davalı şirkette bölüm başkanı ve satış direktörü pozisyonunda üst düzey yönetici konumunda bulunduğu ve buna bağlı olarak aylığının yüksek olduğundan hareketle fazla çalışma ücreti alamayacağı değerlendirilmiştir. Anılan karardabaşvurucunun üst düzey yönetici konumunda bulunduğuna işaret edilmekle birlikte bu hususun işveren ile arasındaki ilişkinin 4857 sayılı Kanun hükümleri uyarınca hizmet ilişkisi ve başvurucunun işçi sıfatına aykırı olduğuna yönelik bir değerlendirme yapılmamaktadır. Bu hususun aksine başvurucunun işveren karşısında işçi sıfatına sahip olduğu ancak hizmetin ifasında yönetici olduğu değerlendirilmektedir.
28. Başvurucunun aleyhine verilen karar ile çelişkili olduğunu ileri sürdüğü İstanbul 4. İş Mahkemesinin 16/7/2009 tarihli kararının gerekçesinde, başvurucunun işyerindeki pozisyonuna yönelik herhangi bir değerlendirme yapılmadan iş akdinin haksız feshi nedeniyle işe iadesine karar verildiği görülmüştür.
29. Başvurucu tarafından çelişkili olduğu ileri sürülen kararların temyiz incelemesini yapan Yargıtay ilgili dairelerinin istikrar kazanmış içtihatlarında üst düzey yönetici sıfatı bulunsa dahi hizmet sözleşmesi ile çalışan herkes 4857 sayılı Kanun hükümleri uyarınca işçi olarak kabul edilmektedir. Bu kişiler ücret, kıdem, ihbar tazminatı vb. işçilik alacakları yönünden diğer işçilerden farklı bir muameleye tabi tutulmamakta, ancak kişilerin çalışma gün ve saatlerini belirlemedeki yetki ve opsiyonları gereğince fazla çalışma ücretini kazanamayacakları kabul edilmektedir (bkz. §§ 18-19).
30. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut başvuruda, ilk derece mahkemesi ve Yargıtay'ın başvurucunun üst düzey yönetici olduğu şeklindeki kabulünün işçi statüsünü ortadan kaldırmadığı, çelişkili olduğu ileri sürülen Yargıtay 9. ve 22. Hukuk Dairelerince verilen kararların aynı olayın birbirinden farklı hukuki sonuçlarının değerlendirilmesine ilişkin olduğu, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin kararında davanın esasına yönelik hususlarda önceki içtihatlardan farklı bir sonuca varılmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla derece mahkemelerince verilen kararların başvurucu ve üçüncü kişiler tarafından objektif olarak anlaşılmasına imkân verecek düzeyde yeterli gerekçeyle izah edildiği, işe iade istemli davada verilen karar ile çelişkili bulunmadığı ve hukuki belirsizliğe yol açmadığı gibi başvurucu için öngörülemez nitelikte olduğundan bahsedilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
31.Açıklanan nedenlerle hakkaniyete uygun yargılanma hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 6/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.