logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Muhittin Pirinççioğlu [1.B.], B. No: 2014/4397, 21/9/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUHİTTİN PİRİNÇÇİOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/4397)

 

Karar Tarihi: 21/9/2016

R.G. Tarih ve Sayı: 14/10/2016-29857

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Murat ŞEN

Başvurucu

:

Muhittin PİRİNÇÇİOĞLU

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda bir televizyon kanalının yayımlanmasına idare ve gözlem kurulu tarafından izin verilmemesinin haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünü ihlal ettiği iddilarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 21/3/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine Karabük Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 3/7/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 18/7/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 19/9/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 16/9/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 29/9/2014 tarihinde ibraz etmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, başvuru tarihinde "Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak suçundan" Karabük T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.

9. Ceza İnfaz Kurumu merkezi yayın sisteminde hangi televizyon kanallarının yayınlanacağının tespiti için hükümlü ve tutuklular arasında yapılan anket çalışmasında bir televizyon kanalının yayınlanması da ilk 24 kanal içinde talep edilmiştir.

10. Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı (İdare ve Gözlem Kurulu) 8/1/2014 tarihli ve K.2014/33 sayılı kararı ile hükümlü ve tutuklulardan gelen anket sonuçlarına göre tespit edilen televizyon kanalına ilişkin yaptığı değerlendirmede kanalın terör örgütünün yaptığı eylemler, terör örgütünün kampları ve eğitimleri ile ilgili görüntü ve haberlere yer vermesi, bu bağlamda devletin bölünmez bütünlüğüne yönelik yayınlar yapması nedeniyle ve ceza infaz kurumunda terör suçundan ceza almış hükümlüler ile birlikte karşıt görüşlü adli hükümlüler ve tutukluların da bulunduğu gözetilerek kanalda yayınlanan görüntülerin infiale neden olmaması ve kurumun güvenliğini tehlikeye düşürebilecek olaylara netice vermemesi amacıyla kanalın yayınlanmasına yönelik talebin reddine karar vermiştir.

11. Başvurucu anılan karara karşı 10/1/2014 tarihinde Karabük İnfaz Hâkimliğine itirazda bulunmuştur. Karabük İnfaz Hâkimliği 14/1/2014 tarihli ve E.2014/56, K.2014/59 sayılı kararı ile itirazı reddetmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

"Hükümlünün dilekçesi ve dosya içeriğine göre; Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile ilgili Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı hakkında Tüzük'ün 40/g maddesi gereğince "tehlikeli hali bulunan ya da örgüt mensubu olan hükümlülerle ilgili olarak telefon görüşmeleri ile radyo, televizyon yayınları ve internet olanaklarından yararlanma hakkının kısıtlanmasına karar vermek" yetkisinin idare ve gözlem kurulu tarafından yapılabileceği, 5275 Sayılı Kanunun 67. Maddesi gereğince radyo ve televizyon yayınlarının izlenmesine yönelik hakların örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabileceğinin düzenlendiği, idare ve gözlem kurulu başkanlığının 08/01/2014 tarih ve 2014/33 sayılı kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından hükümlününitirazının reddine ... karar vermek gerekmiştir."

12. Anılan karara yapılan itiraz da Karabük Ağır Ceza Mahkemesinin 14/2/2014 tarihli ve 2014/174 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir.

13. Karar, başvurucuya 27/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

14. Başvurucu 21/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

15. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 67. maddesi şöyledir:

“(1) Hükümlü, ceza infaz kurumlarında merkezî yayın sistemi bulunduğu takdirde bu sisteme bağlı olarak radyo ve televizyon yayınlarını izleme hakkına sahiptir.

 (2) Merkezî yayın sistemi bulunmayan kurumlarda, yararlı olmayan yayınların izlenmesini ve dinlenmesini engelleyecek önlemler alınmak suretiyle bağımsız anten kullanılarak televizyon ve radyo izlenmesine ve dinlenmesine izin verilir. Bu cihazlar, bedeli kendisi tarafından ödenmek koşuluyla hükümlü adına kurumca satın alınır. Her ne biçimde olursa olsun dışardan gelenler tarafından getirilen radyo, televizyon ve bilgisayarlar kuruma alınmaz.

...

 (4) Bu haklar, tehlikeli hâlde bulunan veya örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir."

16. Anılan Tüzük'ün 40. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (g) bendi şöyledir:

"(1) İdare ve gözlem kurulu aşağıda sayılan işleri yapmakla görevli ve yetkilidir;

...

 g) Tehlikeli hâli bulunan ya da örgüt mensubu olan hükümlülerle ilgili olarak, telefon görüşmeleri ile radyo, televizyon yayınları ve internet olanaklarından yararlanma hakkının kısıtlanmasına karar vermek, "

17. 20/3/2006 tarihli ve 2006/10218 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 90. maddesi şöyledir:

“(1) Hükümlü, kurumlarda merkezî yayın sistemi bulunduğu takdirde bu sisteme bağlı olarak radyo ve televizyon yayınlarını izleme hakkına sahiptir.

 (2) Merkezî yayın sistemi bulunmayan kurumlarda, yararlı olmayan yayınların izlenmesini ve dinlenmesini engelleyecek önlemler alınmak suretiyle bağımsız anten kullanılarak televizyon ve radyo izlenmesine ve dinlenmesine izin verilir. Bu cihazlar, bedeli kendisi tarafından ödenmek koşuluyla hükümlü adına kurumca satın alınır. Her ne biçimde olursa olsun dışardan gelenler tarafından getirilen radyo, televizyon ve bilgisayarlar kuruma alınmaz.

...

 (4) Bu haklar, idare ve gözlem kurulu kararı ile tehlikeli hükümlü oldukları saptananlar veya örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.

 (5) İşlediği suçun nitelik ve işleniş biçimi göz önüne alındığında, toplum için ciddi bir tehlike oluşturan, kurumdaki tutum ve davranışlarıyla, suç işlemek amacıyla kurulan silâhlı örgütün yöneticiliğini yapmaya devam eden, bu konuda herhangi bir yöntemle, kurum içi veya dışındaki kişilere talimat veya mesaj veren hükümlülerin, idare ve gözlem kurulu kararıyla televizyon yayınlarını izlemesine ve bilgisayar ile internetten yararlanmasına izin verilmez."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 21/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

19. Hükümlü olarak ceza infaz kurumunda tutulan başvurucu, ceza infaz kurumu idaresinin merkezi yayında hangi kanalların bulunacağına dair yaptığı ankette bir televizyon kanalının da yayınlanması istenen kanallar arasına girdiğini, ayrıca bu kanalın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından denetleme imkânı olan bir kanal olduğunu ancak buna rağmen İdare ve Gözlem Kurulunun keyfî kararı ile bu kanalın ceza infaz kurumunda yayınının yasaklandığını, buna ilişkin yaptığı itirazların da sonuçsuz kaldığını belirterek Anayasa’nın 10. ve 22. maddelerinde düzenlenen eşitlik ve haberleşme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, kararın kaldırılması ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun haberleşme ve özel hayata saygı hakkının ihlaline ilişkin iddiaları, şikâyet konusu olayın niteliğine uygun olmadığından ve somut olayda başvurucu, ceza infaz kurumundaki merkezi yayında bir televizyon kanalının engellenmesine dair şikâyetçi olduğundan başvurunun Anayasa'nın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü kapsamındaki haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğü bağlamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

21. İfade özgürlüğü, insanın serbestçe haberlere, başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir (Emin Aydın, B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 40).

22. Bu bağlamda haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün norm alanı içinde olduğu konusunda hiçbir şüphe ya da anlaşmazlık bulunmamaktadır (Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 35). Bu bağlamda Anayasa'da ifade özgürlüğüne ilişkin olarak daha ayrıntılı düzenlemeler de yer almakla birlikte mevcut koşullar altında başvurunun ifade özgürlüğüne ilişkin temel düzenleme olan ve madde metninde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün, haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünü de kapsadığının açıkça düzenlendiği Anayasa'nın 26. maddesi kapsamında incelenmesinin uygun olacağı değerlendirilmiştir.

23. Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu ceza infaz kurumunda yapılan ankette bir televizyon kanalının yayınlanmasının hükümlüler tarafından istenmesine rağmen bu kanalın ceza infaz kurumunda yayınının yasaklanmasının haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

24. Bakanlık görüşünde, ifade özgürlüğünün iki aşaması bulunduğu, bunlardan ilkinin kanaat oluşturma, bu kapsamda bilgi edinebilme, bilgilere ulaşabilme, ikincisinin ise elde ettiği bilgiler dâhilinde kişide oluşan kanaati her türlü araçla açıklayabilme özgürlüğü olduğu belirtilmiştir. Diğer taraftan Bakanlık, ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olup olmadığı, gerçekleştirilen müdahalenin yasayla öngörülmüş olup olmadığı, müdahalenin meşru amaçlara dayanıp dayanmadığı ve müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı temelinde incelenmesi gerektiğini belirterek ve cezaevlerinde düzenin ve disiplinin sağlanması çok önemli olduğundan kuralların daha sıkı uygulanabileceğini ifade etmiştir.

25. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı, hükümlülerin haklarının sınırlandırılmasının yasal dayanağının olduğunu ancak idarenin uygulamasının keyfîlik içerdiğini, kendisi hakkında verilmiş herhangi bir disiplin cezası olmamasına rağmen kanalın engellendiğini belirtmiştir. Bununla birlikte başvurucu, anılan kanala ilişkin olarak RTÜK tarafından verilmiş bir yasaklama kararı olmadığını, kanalda yayınlanan haber içeriklerinin güvenlik tehlikesi oluşturacağının ise herhangi bir dayanağının olmadığını ileri sürmüştür.

26. Anayasa'nın "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" kenar başlıklı 26. maddesi şöyledir:

"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir."

27. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa'nın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler. Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü de Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır(Kamuran Reşit Bekir [GK], § 43). Hükümlü ve tutukluların 5275 sayılı Kanun'un 67. maddesi gereğince televizyon yayınlarını izleyebilmesi hususu da haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün somut yansıması olarak ifade özgürlüğünün norm alanı kapsamında kalmaktadır.

28. Öte yandan ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir. Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir sınırlandırma makul ve ölçülü olmalıdır. Ancak hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğüne yapılacak bir sınırlamada, ceza infaz kurumunda suçun önlenmesi, düzenin ve disiplinin sağlanması açısından idarenin takdir marjı daha geniştir (Kamuran Reşit Bekir, § 44).

29. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen istisnalar gereğince ifade özgürlüğü mutlak bir hak niteliğinde değildir. Sınırlanabilir nitelikte olmasına rağmen ifade özgürlüğünün demokratik toplumlar için önemi gözetildiğinde sınırlamaların daha dar yorumlanması ve bir sınırlamanın gerekliliğinin inandırıcı ve makul olması gerekmektedir (Yankov/Bulgaristan, B. No: 39084/97, 11/12/2003, § 129). Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasında Anayasa’nın 13. maddesindeki ölçütler gözönüne alınmak zorundadır. Bu sebeple ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamaların denetiminin Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçütler çerçevesinde ve 26. maddesi kapsamında yapılması gerekmektedir (İbrahim Bilmez, B. No: 2013/434, 26/2/2015, § 51).

30. Açıklanan ilkeler ışığında, başvuruya konu olayda ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilmesinde öncelikle müdahalenin mevcut olup olmadığının, sonrasında ise müdahalenin haklı sebeplere dayanıp dayanmadığının belirlenmesi gerekmektedir.

1. Müdahalenin Varlığı

31. Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olan başvurucunun ceza infaz kurumunun güvenliği gerekçesiyle bir televizyon kanalının merkezi yayın sistemine konulması engellenmiştir. Dolayısıyla başvurucnun haber ve fikirlere ulaşmasının sınırlandırılmasının başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturduğu açıktır.

2. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

32. Yukarıda anılan müdahale Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa'nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın; Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa'nın ilgili maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme,Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyet'in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

a. Kanunilik

33. 5275 sayılı Kanun'un 67. maddesi hükümlü ve/veya tutukluların merkezî yayın sistemi bulunduğu takdirde bu sisteme bağlı olarak radyo ve televizyon yayınlarını izleme hakkına sahip olduğunu belirtmiştir. Anılan maddenin (4) numaralı fıkrası da bu hakkın örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabileceğini ifade etmiştir. İdare ve Gözlem Kurulunun anılan kararında da belirtildiği üzere Karabük T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda sadece adli tutuklu/hükümlüler değil başvurucu gibi terör örgütü üyeliğinden ceza almış hükümlüler de bulunmaktadır. Bu kapsamda haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğüne yönelik müdahalenin kanuni dayanağı olduğu açıktır.

b. Meşru Amaç

34. İfade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin meşru olabilmesi için Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen millî güvenliğin, kamu düzeninin, kamu güvenliğinin, Cumhuriyet'in temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması; suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarına yönelik olması gerekir (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 5/6/2015, § 57).

35. Başvuru konusu olayda, başvurucunun hükümlü olması nedeniyle yukarıdaki paragrafta belirtilen meşru amaçların ceza infaz kurumunun kendi koşulları açısından değerlendirilmesi gerekir. Bu çerçevede, bir televizyon kanalının başvurucu tarafından izlenmesinin engellenmesinin ceza infaz kurumu düzeninin ve güvenliğinin sağlanması amacıyla yapıldığı ve bunun da Anayasa'nın ifade özgürlüğüne ilişkin 26. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

c. Demokratik Bir Toplumda Gerekli Olma ve Ölçülülük

36. İfade özgürlüğünün norm alanında bulunan haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğü mutlak bir hak olmadığından bazı sınırlandırmalara tabi olabilir. Bununla birlikte bu sınırlamaların Anayasa'nın 13. maddesinin güvencesinde olan demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkeleriyle bağdaşması gerekir. 1982 Anayasası'nda belirtilen “demokratik toplum düzeni” kavramı, çağdaş ve özgürlükçü bir anlayışla yorumlanmalıdır. “Demokratik toplum düzeni” ölçütü, Anayasa’nın 13. maddesi ile Sözleşme'nin “demokratik toplum düzeninin gerekleri” ölçütünün bulunduğu 8., 9., 10. ve 11. maddelerindeki paralelliği açıkça yansıtmaktadır. Bu itibarla demokratik toplum ölçütü, çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik temelinde yorumlanmalıdır (Mehmet Ali Aydın, § 65).

37. “Demokratik toplum düzeninin gerekleri” kavramı, öncelikle ifade özgürlüğü üzerindeki sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde olmalarını, başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak kendilerini göstermelerini gerektirmektedir. “Demokratik toplum düzeninin gerekleri”nden olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir.Buna göre sınırlayıcı tedbir, bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da başvurulabilecek en son çare niteliğinde değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez (Mehmet Ali Aydın, § 68).

38. Hak ve özgürlüklere yapılacak her türlü sınırlamada esas alınan bir başka güvence de Anayasa’nın 13. maddesinde ifade edilen “ölçülülük ilkesi”dir. Bu ilke, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin başvurularda öncelikli olarak dikkate alınması gereken bir güvencedir. Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük kriterleri iki ayrı ölçüt olarak düzenlenmiş olmakla birlikte bu iki ölçüt arasında ayrılmaz bir ilişki vardır. Nitekim Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında gereklilik ve ölçülülük arasındaki bu ilişkiye dikkat çekmiş, amaç ile araç arasında makul bir ilişki ve dengenin bulunması gerektiğine karar vermiştir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Fatih Taş, B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 93).

39. Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre ölçülülük, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanma amaçları ile araç arasındaki ilişkiyi yansıtır. Ölçülülük denetimi, ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın denetlenmesidir. Bu sebeple ifade özgürlüğü alanında getirilen müdahalelerde, hedeflenen amaca ulaşabilmek için seçilen müdahalenin elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir (Fatih Taş, §§ 92, 93)

40. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de konuyla ilgili ilk kararlarından itibaren Sözleşme’nin 10. maddesinin ikinci fıkrasında geçen “gerekli” kavramını Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen yaklaşımına benzer bir biçimde açıklamıştır. AİHM’e göre “gerekli” kavramı, “zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacı” ifade etmektedir (Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, § 48). O hâlde ifade özgürlüğüne yargısal veya idari bir müdahalenin, zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığına bakılması gerekecektir. Bu çerçevede müdahale, meşru amaç taşıyan orantılı bir müdahale olmalıdır. İkinci olarak müdahalenin haklılığı için kamu makamlarının gösterdikleri gerekçeler konuyla ilgili ve yeterli olmalıdır (Başka bir bağlamda benzer bir değerlendirme için bkz. Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 56).

41. Dolayısıyla yayınlarında terör örgütüne ilişkin görüntü ve haberlere yer verdiği iddia edilen bir kanalın izlenmesinin engellenmesi yoluyla ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin, ceza infaz kurumu güvenliğinin tehlikeye düşürülmemesi şeklindeki meşru amaçla orantılı olduğunun kabulü hâlinde başvurucunun talebinin reddine ilişkin gerekçelerin inandırıcı, başka bir deyişle ilgili ve yeterli oldukları sonucuna varılabilir.

42. Son olarak Anayasa Mahkemesi kendi takdirini davada uygulamadan önce müdahale ile hak arasında makul bir denge kurma konusunun, öncelikle kamu gücünü kullanan makamlara ait olduğunun belirtilmesi gerekir. Bu konuda devletin bir takdir yetkisi olduğu açıktır. Bu takdir yetkisinin genişliği birçok unsura, özellikle de söz konusu faaliyetin niteliğine ve sınırlamaların amacına bağlı olarak değişmektedir.

43. Somut olayda İdare ve Gözlem Kurulu 5275 sayılı Kanun'un 67. maddesi uyarınca hükümlü ve tutuklar için merkezi yayın sisteminde yayınlanacak 24 kanalı belirleme yönünde bir anket yapmıştır. Bu anket kapsamında başvurucunun da talep ettiği bir televizyon kanalı da bu kanallar içinde yer almıştır. Ancak İdare ve Gözlem Kurulu anılan kanalın terör örgütünün kampları ve eğitimleri ile ilgili görüntü ve haberlere yer vermesi ve ceza infaz kurumunda terör suçundan ceza almış hükümlüler ile birlikte farklı görüşlere sahip adli hükümlüler ve tutukluların da bulunduğu gözetilerek kanalda yayınlanan görüntülerin infiale neden olmaması ve kurumun güvenliğini tehlikeye düşürebilecek olaylara sebebiyet vermemesi amacıyla kanalın yayınlanmasına yönelik talebin reddine karar vermiştir (bkz. § 10).

44. 5275 sayılı Kanun ve anılan Tüzük'te ceza infaz kurumlarında merkezî yayında tutuklu/hükümlüler için yer alacak kanalların nasıl belirleneceğine yönelik herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte başvuru konusu olayda İdare ve Gözlem Kurulu yasal bir zorunluluk olmamasına rağmen demokratik bir yöntemle tutuklu/hükümlüler arasında bir anket yaparak merkezî yayında bulunacak kanalları belirlemiştir. Ankette belirlenen kanalların ceza infaz kurumu idaresi için mutlaka uygulanacağı yönünde herhang, bir zorunluluk da bulunmamaktadır. Yasal bir zorunluluk olmayan anket uygulamasının, İdare ve Gözlem Kurulunun merkezî yayına konulacak kanalların belirlenmesindeki takdir yetkisini kullanırken yardımcı bir veri olarak kullanılabileceği açıktır.

45. Ceza infaz kurumlarında düzenin ve güvenliğin sağlanması ve bu hususu tehdit edecek her türlü uygulamanın engellenmesi idarenin görevidir. Bu bağlamda İdare ve Gözlem Kurulu kararında belirtilen kanalın izlenmesine izin verilmesi durumunda adli ve terör hükümlüleri arasında infiale neden olabilme riski idarenin öncelikle gözetmesi gereken bir durumdur. Bu riskleri önlemek ve ceza infaz kurumunda düzen ve disiplinin sağlanması için bir kanalın merkezî yayına alınmaması makul karşılanmalıdır. Özellikle kanalın yayınını talep eden terör suçundan hükümlü kişiler ile farklı görüşteki diğer hükümlüler arasında yaşanacak bir çatışma ortamının ceza infaz kurumunun güvenliğini tehlikeye düşürebileceği açıktır. Öte yandan RTÜK tarafından söz konusu kanalın yasaklanmamış olmasının, tek başına ceza infaz kurumunda yayınlanması için yeterli olduğu söylenemez. Nitekim ceza infaz kurumunun kendine has koşulları çerçevesindeİdare ve Gözlem Kurulunun yaptığı değerlendirmenin RTÜK'ün yaptığı değerlendirmeden farklı olacağı yadsınamaz. Merkezî yayında bulunacak diğer kanalların anket sonucuna göre belirlenmesi ve tutuklu/hükümlülerin televizyon yayınların izleyebilmesi de gözetildiğinde başvurucunun talebinin karşılanmaması; ceza infaz kurumlarında düzenin ve güvenliğin sağlanması, dolayısıyla kamu düzeninin sağlanması amacıyla demokratik toplum düzeni bakımından alınması gereken tedbirler kapsamında değerlendirilmiştir.

46. Bu kapsamda başvurucunun ifade özgürlüğü sınırlanırken ceza infaz kurumunda düzeninin sağlanması şeklindeki kamu yararı ile kişilerin ifade özgürlüğü arasında makul dengenin kurulmadığı da söylenemez.

47. Açıklanan nedenlerle ifade özgürlüğüne yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

21/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Muhittin Pirinççioğlu [1.B.], B. No: 2014/4397, 21/9/2016, § …)
   
Başvuru Adı MUHİTTİN PİRİNÇÇİOĞLU
Başvuru No 2014/4397
Başvuru Tarihi 21/3/2014
Karar Tarihi 21/9/2016
Resmi Gazete Tarihi 14/10/2016 - 29857

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ceza infaz kurumunda bir televizyon kanalının yayımlanmasına idare ve gözlem kurulu tarafından izin verilmemesinin haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünü ihlal ettiği iddilarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü Ceza infaz kurumunda ifade Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 67
Tüzük 6/4/2006 Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük 40
90
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi