TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GÜZİDE DEFNE SAMYELİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/4399)
|
|
Karar Tarihi: 21/9/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Şermin
BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
Güzide Defne
SAMYELİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Ayşegül
ANDIÇ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından gerçekleştirilen
Hanehalkı Bütçe Anketi'ne geçerli bir mazeret olmaksızın ankete katılmadığı
gerekçesiyle hakkında idari para cezası uygulanması nedeniyle özel hayata saygı
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/3/2014 tarihinde İstanbul 28. Sulh Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 27/2/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 14/05/2015 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 14/7/2015 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
17/8/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını süresi içinde ibraz etmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. TÜİK tarafından Türkiye'deki hanelerin harcamalarının nasıl
şekillendiğini tespit etmek amacıyla gerçekleştirilen "2013 yılı Hanehalkı Bütçe Anketi" kapsamında
başvurucunun adresi örnek hane olarak seçilmiş; araştırmanın uygulanma aralığı
1/10/2013 ve 31/10/2013 tarihleri olarak belirlenmiş ve TÜİK İstanbul Bölge
Müdürlüğünce, yapılacak çalışma hakkında bilgi içeren 6/9/2013 tarihli yazı
başvurucunun adresine gönderilmiştir.
9. Bireysel başvuru dosyasına sunulan Hanehalkı Bütçe
Anketi'nde, ailedeki ayni gelir elde eden kişilerin ad ve soyadları, edinilen
ayni gelirin kaynağı, ayni gelirin elde ediliş sıklığının, haneye gelen hediye
ve yardımlar ile haneden başka hanelere yapılan yardımlar ve verilen
hediyelerin belirtilmesi, anket ayı boyunca yapılan tüm harcamaların marka,
ölçü, miktar, alışverişin yapıldığı yer gibi detaylarının bir ay süreyle günlük
harcama kayıt defterine kaydedilerek listelenmesinin istendiği anlaşılmıştır.
Ayrıca söz konusu bir aylık sürede ortalama sekiz defa anket yapılan kişinin
evinin anketörler tarafından ziyaret edilerek harcama kayıt defterinin kontrol
edileceği belirtilmektedir.
10. 27/9/2013 ile 8/10/2013 tarihleri arasında TÜİK anketörleri başvurucuyla
telefonda iletişime geçmişler, ayrıca üç kez evini ziyaret etmişlerdir.
Başvurucunun ankete katılmak istemediğini belirtmesi üzerine İstanbul Bölge
Müdürlüğü tarafından 8/10/2013 tarihli cevapsızlık tutanağı düzenlenmiştir.
Başvurucuya 21/10/2013 tarihinde tebliğ edilen söz konusu tutanakta, yazının
tebliğinden itibaren yedi gün içinde ankete cevap verilmemesi durumunda
10/11/2005 tarihli ve 5429 sayılı Türkiye İstatistik Kanunu'nun 54. maddesi
uyarınca 923 TL idari para cezası uygulanacağı ihtarına yer verilmiştir.
11. Başvurucu, İstanbul Bölge Müdürlüğüne verdiği 24/10/2013
tarihli dilekçesinde işi nedeniyle sürekli medyada yer alan bir sanatçı olarak
yoğun iş temposuna sahip olduğu ve sürekli televizyon çekimleri ve iki
çocuğunun bakımı ile uğraştığından bahisle ankete katılmasının mümkün
olmadığını belirterek mazeretinin dikkate alınmasını ve anketin
cevaplandırılmasından muaf tutulmasını talep etmiştir.
12. Bu dilekçe üzerine İstanbul Bölge Müdürlüğünün 25/10/2013
tarihli yazısıyla başvurucuya 5429 sayılı Kanun uyarınca vereceği bilgilerin
gizliliğinin ve güvenliğinin yasal güvenceye kavuşturulduğu, söz konusu anketi
31/10/2013 tarihine kadar cevaplamadığı takdirde hakkında idari para cezası
uygulanacağı bildirilmiştir.
13. Başvurucuya Hanehalkı Bütçe Anketi çalışmalarına katılmaması
nedeniyle 7/11/2013 tarihli işlemle 5429 sayılı Kanun'un 54. maddesi gereğince
923 TL idari para cezası verilmiştir. Başvurucu, bu cezayı 21/11/2013 tarihinde
ödemiştir.
14. Başvurucu 26/11/2013
tarihinde söz konusu anket çalışmasında, ekonomik durumu hakkında bir ay
süreyle ayrıntılı bilgi vermesinin istenmesi ve anketörlerin ev ziyaretleri
nedenleriyle özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiğini belirterek anılan idari
para cezasının iptali için İstanbul 28. Sulh Ceza Mahkemesine başvurmuştur.
15. İstanbul 28. Sulh
Ceza Mahkemesi 5/2/2014 tarihli ve 2013/602 Değişik İş sayılı ilamında "...itirazcıya hane halkı bütçe anketi
yapılacağı hususunda ihtarat yapılmasına rağmen uyarıya aykırı hareket ettiği,
bu haliyle eyleminin 5429 sayılı Kanun'un 54. Maddesinin ikinci fıkrasına
aykırılık teşkil ettiği, idari para cezasına yönelik itiraz sebeplerinin
yerinde olmadığı..." gerekçesiyle itirazın reddine kesin olarak
karar vermiştir.
16. Anılan karar
başvurucu vekiline 20/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvurucu 21/3/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B.TÜİK Anketi Hakkında Açıklamalar
17. TÜİK'in İnternet
sitesinde yayımlanmış olan 2013 yılı Hanehalkı Bütçe Anketi Mikro Veri Seti'nde
(Bu belge hakkında detaylı bilgi "İlgili Hukuk" kısmında yer
almaktadır.) anketin 1 Ocak 2013–31 Aralık 2013 tarihleri arasında bir yıl süre
ile kentsel ve kırsal kesimden (Kentsel yerler, nüfusu 20.001 ve daha fazla
olan yerleşim yerleri; kırsal yerler, nüfusu 20.000 ve daha az olan yerleşim
yerleridir.) her ay değişen aylık toplam 1.104 örnek hane halkına uygulandığı,
hane halkı gelirlerine ve tüketim harcamalarına ilişkin bilgilerin hane halkı
fertleriyle yapılan birebir görüşmeler ve hane halkının bir ay boyunca yaptığı
günlük harcamaları tuttuğu kayıt defterleri yoluyla derlendiği, her anketörün
her ay ortalama altı örnek hane halkını anket ayı öncesi bir kez, 1. ve 2.
haftalarda ikişer kez, 3. ve 4. haftalarda bir kez ve anket ayı bitiminde de
bir kez olmak üzere her bir hane halkını ayda ortalama sekiz defa ziyaret
ederek tüketim harcamaları ve son ziyarette gelir bilgilerini kayıt ettiği
belirtilmiştir. Bunun yanı sıra anket ayı öncesinde örnek hane halkına yapılan
ilk ziyarette, hane halkı ile tanışma sağlandıktan sonra hane halkının
sosyoekonomik durumuna ait bilgilerin alındığı, harcama kayıt defterinin nasıl
doldurulacağının açıklandığı, anket ayı içinde yapılan ziyaretler sırasında
örnek hanenin anket ayında yaptığı gıda, giyim, sağlık, ulaştırma, haberleşme,
eğitim, kültür, eğlence, konut, ev eşyası vb. gibi tüketim harcamalarının hane
halkına bırakılan kayıt defterinden kayıtlama ve görüşme yöntemleri ile
toplandığı, anket ayı bitiminde yapılan son görüşmede ise hane halkı
fertlerinin anket ayı içindeki istihdam durumu, iktisadi faaliyeti, mesleği,
işteki durumu, son bir yıl içinde elde ettiği gelir bilgilerinin derlendiği
bildirilmiştir.
18. Ankette kullanılan
soru kâğıdında on iki harcama grubunda (gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü
içecekler, sigara ve tütün, giyim ve ayakkabı, konut, su, elektrik, gaz ve
diğer yakıtlar , mobilya, ev aletleri ve ev bakım hizmetleri, sağlık,
ulaştırma, haberleşme, eğlence ve kültür, eğitim hizmetleri, lokanta, yemek
hizmetleri ve oteller, çeşitli mal ve hizmetler) yapılan harcamaların "mal ve hizmetin adı, tanımı, ölçü
birimi, miktarı, toplam değer, alışverişin yapıldığı yer" belirtilmek üzere kaydedilmesinin
istendiği ifade edilmiştir.
19. Anılan veri setinde,
örnek hane halkının belirlenmesinde Ulusal Adres Veri Tabanı'nın (UAVT)
kullanıldığı,bu veri tabanında kentsel yerlerden ve belediye teşkilatı olan
kırsal yerlerden ve köylerden yerleşim yerinin büyüklüğüne orantılı olasılıkla
bloklar belirlendiği ve her bloktan hane halklarının örnekleme yoluyla
seçildiği belirtilmiştir. Buna göre hane halkı bütçe anketinin örneklem birimi
hane halkıdır. Örnek haneler, tabakalı iki aşamalı küme örneklemesi yöntemi
kullanılarak seçilmektedir. İlk aşama örnekleme birimi olan blokların seçiminde
kullanılan örnekleme çerçevesi, UAVT'dir. UAVT kullanılarak öncelikle Türkiye
genelinde her biri 100 hane içeren bloklar oluşturulmaktadır. Oluşturulan bu
bloklardan araştırma tasarımına ve ölçülmek istenen değişkene bağlı olarak
hesaplanan örnek blok sayısı kadar blok tesadüfi olarak seçilmektedir. İkinci
aşamada ise her bloktan örnek hane halkları sistematik olarak seçilmektedir.
20. Anketten aşağıda
gösterilen temel olarak üç ana grup değişken elde edildiği belirtilmiştir.
a) Hane Halkı
Sosyoekonomik Durum Değişkenleri: Oturulan konutun tipi, mülkiyet durumu,
ısıtma sistemi, konut kolaylıkları, sahip olunan eşyalar ve ulaştırma araçları
vb.
b) Tüketim Harcaması
Değişkenleri: Alt harcama grubu ve yapılan tüketim harcaması değeri.
c) Fertlere İlişkin
Değişkenler: Yaş grubu, cinsiyet, öğrenim durumu, medeni durum, istihdam durumu
(meslek, iktisadi faaliyet, işteki durum) değişkenleri, son on iki ay faaliyet
ve faaliyet dışı kullanılabilir gelirler.
21. Söz konusu belgede "Amaç" başlığı altında,
Hanehalkı Bütçe Anketi'nden elde edilen verilerin; tüketici fiyat endekslerinde
(TÜFE) kullanılacak maddelerin seçimi ve temel yıl ağırlıklarınınelde edilmesi,
hanelerin tüketim kalıplarında zaman içinde meydana gelen değişikliklerin
izlenmesi, millî gelir hesaplamalarında özel nihai tüketim harcamaları tahminlerine
yardımcı olacak verilerinderlenmesi, yoksulluk sınırının belirlenmesi, asgari
ücret tespit çalışmaları vb. diğer sosyoekonomik analizler için kullanılacağı
ifade edilmiştir.
C. İlgili Hukuk
22. TÜİK'in İnternet sitesinde yayımlanmış olan 2013 yılı Hanehalkı
Bütçe Anketi Mikro Veri Seti'nde yer alan tanım ve kavramlar şöyledir:
“Hanehalkı: Aralarında akrabalık bağı bulunsun veya bulunmasın aynı
konutta veya aynı konutun bir bölümünde yaşayan, temel ihtiyaçlarını birlikte
karşılayan, hanehalkı hizmet ve yönetimine iştirak eden bir veya birden fazla
kişiden oluşan topluluktur.
Hanehalkı ferdi: hanehalkını meydana getiren
topluluğun her bir üyesidir. Bununla birlikte askerde, hapiste olanlar ve
huzurevlerinde kalan yaşlılar ve üniversite yurdunda kalan öğrenciler, hanede
kalış süresi ne olursa olsun misafirler ve hane halkından evlenme, askere
gitme, çalışmaya gitme gibi sebeplerle kesin olarak ayrılanlar hane halkı ferdi
olarak kapsanmamaktadır.
Hanehalkı sorumlusu: Hanehalkının kazanç ve
masraflarından sorumlu olan, kısaca hanehalkını bilfiil yöneten kişidir. Burada
ölçü yalnız gelir getirmek değil, hanehalkı adına hukuki, sosyal ve iktisadi
tasarrufta bulunabilmektir. Hanede hiç değilse bir noktada diğer fertlerden
daha üstün ve aktif bir rol oynayan fert, hanehalkı sorumlusu olarak
tanımlanmıştır.
Referans fert: Hanede en yüksek gelir elde
eden fert, referans fert olarak tanımlanmıştır.
Hanehalkı Günlük Harcama Kayıt Defteri:
Hanehalkının anket ayı süresince yapacağı tüm harcamaların, hane tarafından
unutulmadan kaydedilmesini sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.
Günlükler, anket ayı öncesinde hanehalkına
yapılan ziyerette haneye tanıtılmakta, nasıl doldurulacağı anketör tarafından
anlatılarak hanede bırakılmaktadır. Hanehalkının gerek satın alarak yaptığı
harcamalar, gerekse kendi üretimlerinden tükettiği maddeler, çalışan hanehalkı
fertlerinin işyerinde üretilen ya da satılan mal ya da hizmetlerden haneye
getirdikleri ile haneye başka hane ya da kuruluşlardan verilen hediye ve
yardımlar; hanehalkı sorumlusu veya hanehalkında yaşayan yetişkin bir fert
tarafından bir ay boyunca günlüklere kaydedilmektedir. ”
23. 2013 yılı Hanehalkı Bütçe Anketi'nin amacı şöyle ifade
edilmiştir:
“Amaç: Gelişen ve sürekli değişen bir
sosyo-ekonomik yapı içinde bulunan ülkemizde, bireylerin ve bunların
oluşturduğu hanehalkının tüketim harcamalarını, gelir düzeylerini,
sosyo-ekonomik kesimler ve bölgelere göre ortaya çıkaran çalışmalar “Hanehalkı
Bütçe Anketleri”dir.
Hanehalkı bütçe anketinden elde edilen tüketim
harcamaları bilgileri ile; tüketici fiyat endekslerinde kullanılacak maddelerin
seçimi ve temel yıl ağırlıklarınınelde edilmesi, hanelerin tüketim kalıplarında
zaman içinde meydana gelen değişikliklerin izlenmesi, milli gelir
hesaplamalarında özel nihai tüketim harcamaları tahminlerine yardımcı olacak
verilerinderlenmesi, yoksulluk sınırının belirlenmesi, asgari ücret tespit
çalışmaları vb. diğer sosyo-ekonomik analizler için gerekli verilerin elde
edilmesi amaçlanmaktadır.”
24. 5429 sayılı Kanun’un "Amaç"
kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunun amacı; resmî istatistiklerin üretimine ve organizasyonuna
ilişkin temel ilkeleri ve standartları belirlemek; ülkenin ihtiyaç duyduğu
alanlarda veri ve bilgilerin derlenmesini, değerlendirilmesini, gerekli
istatistiklerin üretilmesini, yayımlanmasını, dağıtımını ve Resmî İstatistik
Programında istatistik sürecine dâhil kurum ve kuruluşlar arasında
koordinasyonu sağlamak üzere, Türkiye İstatistik Kurumunun kuruluş, görev ve
yetkilerine ilişkin esasları düzenlemektir.”
25. 5429 sayılı Kanun’un "Tanımlar"
kenar başlıklı 2. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunun uygulanmasında;
...
e) Kurum ve kuruluşlar: Başbakanlık ve
bakanlıklar ile bunların bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşlarını, mahallî
idareler ve bunların bağlı ve ilgili kuruluşları ile birlik ve şirketlerini,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ve
üniversiteler de dâhil olmak üzere, tüzel kişiliği haiz enstitü, teşebbüs,
teşekkül, birlik, döner sermaye, fon ve sair adlarla kurulmuş olan diğer kurum
ve kuruluşlar ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını,
f) Program: Resmî İstatistik Programını,
g) Resmî istatistik: Türkiye İstatistik Kurumu
veya Programda yer alan konularda istatistik üretecek kurum ve kuruluşlar
tarafından derlenen verilerin, kitle özelliklerini ortaya koymak amacıyla
işlenmesi ile elde edilen bilgiyi,
h) İstatistikî birim: Yapılan sayım veya
örnekleme çalışmalarına konu olan, hakkında veri toplanacak gerçek ve tüzel
kişiler ile kurum ve kuruluşları,
i) Kitle: Sayım veya örneklemeye konu olan
istatistikî birim veya alt birimlerin tamamını,
j) Sayım: Kitle özelliklerini ortaya koymak
üzere ilgili tüm istatistikî birimlerden veri derlenmesini,
k) Örnekleme: Kitleyi oluşturan istatistikî
birimler arasından kitleyi temsil etmek üzere belli sayıda birimin seçilmesi
işlemini,
l) Ulusal kayıt sistemi: Kurum ve kuruluşların
idarî işlemlerini yürütmek amacıyla kayıt altına aldıkları bilgilerin
standartlaştırılarak tanımlanmış tek bir numara vasıtasıyla ulusal düzeyde
ilgili diğer kurum ve kuruluşların kayıtları ile konuşabilirliğinin sağlandığı
veri tabanı sistemini,
m) Alan çalışması: İstatistik çalışmalarıyla
ilgili her türlü veriyi derlemek üzere istatistikî birim ile görüşülmesi,
bilgilerin anket formuna aktarılması ve bu formların Başkanlığa teslimine kadar
geçen sürede yapılan çalışmaları,
n) Veri: Anket veya idarî kayıtlar yoluyla
elde edilen nicel ve/veya nitel istatistikî bilgileri,
o) Bireysel veri: Hakkında bilgi toplanan
istatistikî birimlerin, özellikleri ile birlikte tanımlandığı veriyi,
p) Doğrudan tanınma: Bir istatistikî birimin
kimliğinin adı, adresi veya resmen verilmiş ve genel olarak bilinen bir kimlik
numarası ile ortaya çıkarılmasını,
r) Dolaylı tanınma: Bir istatistikî birimin
kimliğinin, doğrudan tanımlamada yer almayan diğer özelliklerinden
faydalanılarak ortaya çıkarılmasını,
s) Gizli veri: İstatistik birimin doğrudan
veya dolaylı bir şekilde özellikleri ile birlikte tanınabilmesine ve bu şekilde
bireysel bilgilerin açığa çıkarılmasına imkân sağlayan bireysel veya tablo
hâlinde saklı tutulan veriyi,
t) İstatistik amaçlı kullanım: İstatistik
birimlerden toplanan verilerin sadece istatistikî tabloların oluşturulması ve
istatistikî analizlerin yapılması için kullanımını,
u) Dağıtım: Kullanılan şekil ve araçlara
bakılmaksızın, istatistikî bilgilerin kullanıcılara sunulmasını,
İfade eder.”
26. 5429 sayılı Kanun’un "İlkeler"
kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:
“Resmî istatistiklerin kalitesinin geliştirilmesi için Program
kapsamında üretilen istatistikler, güvenilirlik, tutarlılık, tarafsızlık,
istatistikî gizlilik, güncellik ve şeffaflık ilkelerine göre hazırlanır ve
uygulanır.
Resmî istatistiklerin gerçekleri yansıtmasının
sağlanması, tüm kullanıcılara tarafsız ve eş zamanlı olarak sunulması, gizlilik
ilkesine riayet edilmesi, kamuoyunun bilgi edinme hakkının gözetilmesi temel
esaslardır.
Resmî istatistiklerin kalitesinin ve ilkelere
uygunluğunun değerlendirilebilmesi için gerekli tüm bilgiler ve resmî istatistik
üretiminde kullanılan yöntemler kamuoyuna açıklanır.…”
27. 5429 sayılı Kanun’un "Cevap
verme yükümlülüğü ve sınırları" kenar başlıklı 8. maddesi
şöyledir:
“(İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 20/3/2008 tarihli ve E: 2006/167, K:
2008/86 sayılı Kararı ile; Yeniden Düzenleme: 25/11/2008-5813/1 md.)
İstatistikî birimler, ülkenin ekonomi, sosyal, demografi, kültür, çevre, bilim,
teknoloji ve ihtiyaç duyulan diğer alanlardaki resmi istatistikleri üretmek üzere,
Anayasa’da belirlenen temel haklar ve ödevler çerçevesinde, kendilerinden
istenen veri veya bilgileri, Başkanlığın belirleyeceği şekil, süre ve
standartlarda eksiksiz ve doğru olarak ücretsiz vermekle yükümlüdür.…”
28. 5429 sayılı Kanun’un "Gizli
veriler" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
“Gizli verilere yalnızca resmî istatistik üretiminde görev alanlar,
görevlerini yerine getirebilmek için ihtiyaç duydukları ölçüde erişebilirler.
Bireysel verinin toplulaştırılması ile
oluşturulan veri tablosunun herhangi bir hücresindeki istatistikî birim
sayısının üçten az olması veya birim sayısı üç ve daha fazla olduğu hâlde bir
veya iki istatistikî birimin hakim durumda olması hâlinde ilgili hücredeki veri
gizli kabul edilir.
Resmî istatistiklerin üretilmesi için
toplanan, işlenen ve saklanan verilerden gizli olanları, idarî, adlî ve askerî
hiçbir organ, makam, merci veya kişiye verilemez, istatistik amacı dışında
kullanılamaz ve ispat aracı olamaz. Bu bilgileri derleyen ve değerlendiren
memurlar ve diğer görevliler de bu yasağa uymak zorundadır. Bu yükümlülük,
görevlilerin görevlerinden ayrılmalarından sonra da devam eder.
Resmî istatistik üreten kurum ve kuruluşların
yetkilileri tarafından, gizli verilerin hukuka aykırı erişimine, açıklanmasına
veya kullanımına karşı her türlü önlem alınır.
Herkese açık kaynaklardan elde edilen veri
veya bilgiler gizli kabul edilmez.
İstatistikî birimin, kendisine ait gizli
verilerin açıklanmasına yazılı onay vermesi hâlinde, veri gizliliği ortadan
kalkar.
Gizli veriler, ancak doğrudan veya dolaylı
tanımlamaya yol açmayacak şekilde diğer bilgilerle birleştirilerek
yayımlanabilir.
(Ek fıkra: 25/11/2008-5813/2 md.) Dış ticaret
istatistiklerinde dolaylı tanınma ile gizlilik kapsamına giren veriler için bu
gizlilik hükümleri, istatistikî birimin kendisine ait verinin gizlenmesini
talep eden yazılı başvurusu halinde uygulanır.
Veri gizliliği ve güvenliğine ilişkin usûl ve
esaslar, ulusal ve uluslararası ilkeler doğrultusunda, ilgili kurum ve
kuruluşların görüşleri alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”
29. 5429 sayılı Kanun’un "Bireysel
verilerin kullanımı" kenar başlıklı 14. maddesi şöyledir:
“Bireysel veriler, istatistikî birimlerin doğrudan veya dolaylı olarak
tanınmasına yol açacak bölümleri gizlendikten sonra, münferit birimlere atıfta
bulunmayan bilimsel amaçlı araştırmalarda kullanılması kaydı ve Başkanlığın
yazılı izniyle verilebilir. Bireysel verileri kullanma hakkı elde edenler, bu
verileri üçüncü şahıslara veremezler.”
30. 5429 sayılı Kanun’un "İstatistikî
birimlerin hakları" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
“Resmî istatistiklerin üretimi için veri veya bilgi talep edilen
istatistikî birimler, sayımın veya araştırmanın amacı, kapsamı, istatistikî
verinin gizliliğinin sağlanması için alınan önlemler ve hakları ile ilgili
konularda 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde, bilgi edinme,
kendilerine ait gizli verinin izinsiz açıklanması durumunda da maddi ve manevi
her türlü zararının tazmin edilmesini isteme hakkına sahiptir.
Kendilerine ait gizli verilerin açıklanması
nedeniyle açılan davalarda Başkanlık veya diğer kurum ve kuruluşlar aleyhine
tazminata hükmedilmesi durumunda, bu hususta kusuru olan memur ve diğer
görevlilere genel hükümlere göre rücu edilir.”
31. 5429 sayılı Kanun’un "Yöneticilerin
sorumlulukları" kenar başlıklı 50. maddesi şöyledir:
“Başkanlığın her kademedeki yöneticileri, görevlerini mevzuata,
stratejik plân ve programlara, performans ölçütlerine ve hizmet kalite
standartlarına uygun olarak yürütmekten üst kademelere karşı sorumludur.”
32. 5429 sayılı Kanun’un "Uluslararası
işbirliği" kenar başlıklı 51. maddesi şöyledir:
“Başkanlık, istatistikî bilgilerin en gelişmiş
yöntemlerle elde edilmesi, veri ve yayın değişimi, eğitim, ortak proje
geliştirme ve uygulama konularında diğer ülkelerin benzer kuruluşları,
uluslararası ve uluslarüstü kuruluşların ilgili birimleri ile genel hükümler
çerçevesinde ilişkiler kurabilir ve işbirliği yapabilir.”
33. 5429 sayılı Kanun’un 53. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunun 13 üncü maddesinde yazılı
yasaklara aykırı hareket eden kamu görevlileri, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun
258 inci maddesine göre cezalandırılır.
Bu Kanunun 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası ve
14 üncü maddesinde belirtilen yükümlülüklere uymayan gerçek kişilerle özel
hukuk tüzel kişilerinin organ ve temsilcilerine adlî para cezası verilir.”
34. 5429 sayılı Kanun’un 54. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
“Başkanlık veya kurum ve kuruluşlar tarafından Program kapsamında
istenen bilgileri, geçerli bir mazereti olmaksızın belirlenen şekil ve sürede
vermeyen veya eksik veya hatalı verenler, bir kereye mahsus olmak üzere
uyarılarak yedi gün içerisinde bilgileri vermeleri veya eksik ve hataları
gidermeleri istenir. Bu uyarıya rağmen, bilgileri hiç vermeyen veya talep
edildiği hâlde eksikleri gidermeyen ve hataları düzeltmeyen gerçek kişiler veya
özel hukuk tüzel kişilerinin organ ve temsilcileri hakkında, fiilin;
a) Hanehalkı veya bireylerle yapılan
araştırmalarda işlenmesi durumunda beşyüz Yeni Türk Lirası,
…
İdarî para cezası uygulanır.”
35. 20/6/2006 tarihli ve 26204 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
Resmî İstatistiklerde Veri Gizliliği ve Gizli Veri Güvenliğine İlişkin Usul ve
Esaslar Hakkında Yönetmelik'in (Yönetmelik) “Amaç”
kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
“Bu
Yönetmeliğin amacı, resmî istatistiklerde veri gizliliğine ve gizli verinin
güvenliğinin sağlanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.”
36. Anılan Yönetmelik'in “Tanımlar”
kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:
“1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Başkanlık: Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığını,
b) Bireysel Veri: Hakkında bilgi toplanan
istatistikî birimlerin özellikleri ile birlikte tanımlandığı veriyi,
c) Doğrudan Tanınma: Bir istatistikî birimin
kimliğinin; adı, adresi veya resmen verilmiş ve genel olarak bilinen bir kimlik
numarası ile ortaya çıkarılmasını,
ç) Dolaylı Tanınma: Bir istatistikî birimin
kimliğinin, doğrudan tanımlamada yer almayan diğer özelliklerinden
faydalanılarak ortaya çıkarılmasını,
d) Gizli Veri: İstatistikî birimin doğrudan
veya dolaylı bir şekilde sahip olduğu özellikleri ile birlikte tanınabilmesine
ve bu şekilde bireysel bilgilerin açığa çıkarılmasına imkân sağlayan bireysel
veya tablo hâlinde saklı tutulan veriyi,
e) İstatistik Amaçlı Kullanım: İstatistikî
birimlerden toplanan verilerin sadece istatistikî tabloların oluşturulması ve
istatistikî analizlerin yapılması için kullanımını,
f) İstatistikî Birim: Yapılan sayım veya
örnekleme çalışmalarına konu olan, hakkında veri toplanacak gerçek ve tüzel
kişiler ile kurum ve kuruluşları,
g) (Değişik:RG-27/10/2010-27742) İş Kayıtları
Sistemi: Gayrisafi yurtiçi hasılaya katkısı bulunan, ülke sınırları içerisinde
tüm ekonomik faaliyetleri gösteren ve idarî kayıtlarda yer alan tüm işletmeleri
ve onlara ilişkin kimlik, tabakalama ve demografik ilişki gibi değişkenleri
içeren sistemi,
ğ) Kanun: 10/11/2005 tarihli ve 5429 sayılı
Türkiye İstatistik Kanununu,
h) Kurum/Kuruluş: Program kapsamında
istatistik üreten kurumları/kuruluşları,
ı) Program: Resmî İstatistik Programını,
i) Resmî İstatistik: Kurumda veya Programda
yer alan konularda istatistik üretecek kurum ve kuruluşlar tarafından derlenen
verilerin, kitle özelliklerini ortaya koymak amacıyla işlenmesi ile elde edilen
bilgiyi,
j) Veri: Anket veya idarî kayıtlar yoluyla
elde edilen nicel ve/veya nitel istatistikî bilgileri,
ifade eder.”
37. Söz konusu Yönetmelik'in “Gizli
verinin istisnaları” kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
“ (1) Resmî istatistik çalışmaları kapsamında kullanılan;
a) Herkese açık kaynaklardan elde edilen
veriler ile iş kayıtları sistemi kapsamında bulunan istatistikî birimlerin bu
nitelikteki unvan, faaliyet ve adres bilgileri,
b) İstatistikî birimin, bizzat kendisi veya
açıkça yetkili kıldığı vekili ya da yetkili kanuni temsilcisinin yazılı onayı
ile açıklanmasına izin verdiği sadece kendisine ait bireysel veriler,
gizli veri niteliğinde değerlendirilmez.
(2) (Değişik:RG-27/10/2010-27742) İdarî
kayıtların resmî istatistik üretim sürecine dâhil olması hâlinde, bu
Yönetmelikte belirtilen gizlilik hükümleri, sadece bu kayıtları tutan kurum ve
kuruluşlardan yalnızca istatistik üretmek amacıyla idarî kayıtları alarak
kullanan kurum/kuruluşlar için uygulanır. İdarî kayıtların paylaşımında ise bu
kayıtları tutan kurum/kuruluşlar kendi mevzuatındaki hükümlere tâbidir.
(3) (Ek:RG-27/10/2010-27742) Dış ticaret
istatistiklerinde dolaylı tanınma ile gizlilik kapsamına giren veriler için
gizlilik hükümleri, istatistikî birimin kendisine ait verinin gizlenmesini
talep eden yazılı başvurusu halinde uygulanır. ”
38. Yönetmelik'in “Tablolaştırılmış
veride gizlilik” kenar başlıklı 6. maddesi şöyledir:
“(1)
Bireysel veriler, çeşitli özelliklerine göre gruplandırılmaları yoluyla
tablolaştırılarak kullanıma açılabilir.
(2) Bireysel verilerin toplulaştırılması ile oluşturulan
tablonun herhangi bir hücresindeki bilginin ait olduğu;
a) İstatistikî birim sayısının üçten az
olması,
b) İstatistikî birim sayısı üç ve daha fazla
olduğu hâlde herhangi bir birime ait bilginin o hücredeki toplam bilginin yüzde
sekseninden, iki birime ait bilginin o hücredeki toplam bilginin yüzde
doksanından fazlasını oluşturması, durumunda ilgili hücredeki veri gizli kabul
edilir.
(3) Gizli verilerin bulunduğu hücre, ancak
gizli veriler ortaya çıkmayacak şekilde başka hücre veya hücrelerle birleştirildikten
sonra açıklanabilir.”
39. Yönetmelik'in “Gizli
verinin korunması” kenar başlıklı 7. maddesi şöyledir:… şöyledir:
“Kurumların/kuruluşların yetkilileri, Programda belirtilen resmî
istatistik çalışmalarının, gizli verilerin açıklanmasına imkân vermeyecek
şekilde yürütülmesini sağlar, bu verilerin istatistikî amaç dışında
kullanılmaması için her türlü önlemi alır ve istatistik üretiminin her
aşamasındaki gizli verinin bulunduğu ortama yetkisiz kimselerin fiziksel veya
elektronik yollarla erişiminin engellenmesi için gerek duyulan güvenlik
sistemlerini belirler ve kullanır.”
40. Yönetmelik'in “Görevlilerin
tespiti” kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
“(1) Gizli verilere yalnızca resmî istatistik üretiminde görev alanlar,
görevlerini yerine getirebilmek için ihtiyaç duydukları ölçüde erişebilir.
(2) Kurumlar/kuruluşlar, sorumlulukları
altındaki veri derleme, işleme ve saklama çalışmalarını kimlerin yürüteceğini
belirleyerek bu görevlilerin hangi ayrıntıdaki veriye ulaşabileceklerini, hangi
tarihlerde yetkili olduklarını açık olarak tanımlar ve istatistik üretim
sürecinin her aşamasındaki görev değişikliklerinin düzenli olarak kaydını
tutar.”
41. Yönetmelik'in “Gizli/bireysel
verinin paylaşım sınırı” kenar başlıklı 9. maddesi şöyledir:
“(1) Resmî istatistiklerin üretilmesi için veri toplayan ve işleyen
görevliler ile toplanan veriden üretilen istatistikleri saklamakla görevli
personel, gizli/bireysel veri ile gizli/bireysel veriye ulaşılmasını sağlayacak
toplulaştırılmış veriyi istatistik üretim sürecinde görevlendirilenler dışında
hiçbir organ, makam, merci veya kişiye veremezler.
(2) Resmî istatistik üretim ve dağıtım
sürecindeki görevlilerin bu yükümlülüğü, görevlerinden ayrılmalarından sonra da
devam eder.
(3) Gizli veriler idarî, adlî ve askerî hiçbir
organ, makam, merci veya kişiye verilemez, istatistik amacı dışında
kullanılamaz ve ispat aracı olamaz. ”
42. Yönetmelik'in “Bireysel
verinin bilimsel amaçlı kullandırılması” kenar başlıklı 10. maddesi
şöyledir:
“(1) Başkanlık tarafından derlenen ve saklanan bireysel veriler,
verinin niteliğine göre, ancak istatistikî birimlerin doğrudan tanınmasına yol
açacak bölümleri gizlendikten sonra, veri güvenliğine ilişkin önlemlerin
alındığı çalışma ortamında veya doğrudan ve/veya dolaylı tanınmasına yol açacak
bölümleri gizlendikten sonra elektronik ortamda, münferit birimlere atıfta
bulunmayan bilimsel amaçlı araştırmalarda kullanılması kaydı ve Başkanlığın
yazılı izni ile araştırmacıların kullanımına açılabilir. Kullanıcıların çalışma
ortamında yaptıkları analizlerin sonuçları, istatistikî birimin dolaylı olarak
tanınmasına yol açacak bölümleri gizlendikten sonra verilir.
(2) Birden fazla kurum/kuruluş tarafından
ortaklaşa gerçekleştirilen çalışmalarda taraflar arasında imzalanan protokolde
aksi belirtilmediği sürece, derlenen bireysel verilerin birinci fıkrada
belirtilen esaslara uygun olarak kullanımı ve dağıtımı Başkanlık tarafından
gerçekleştirilir. İdarî kayıtların kullanımında ise idarî kaydı tutan
kurum/kuruluşların yazılı izni alınır.
(3) Bireysel verileri kullanma hakkını elde
edenler, bu hakkı üçüncü şahıslara devredemezler ve elde ettikleri verileri
hiçbir kişi veya kuruluşa veremezler. Bu hükümlere uymayanlar hakkında 5429
sayılı Kanunun 53 üncü maddesinde belirtilen ceza hükümleri uygulanır. ”
43. Yönetmelik'in “Gizliliği
sağlama taahhüdü” kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:
“Resmî istatistiklerin üretim sürecinin her aşamasında görevlendirilen
personele, Kanunda ve bu Yönetmelikte öngörülen gizlilik ilkelerini içeren bir
eğitim verilir. Ayrıca, bu personelden Ek-1’de yer alan "Gizlilik Taahhüt
Belgesi" alınır. ”
44. Yönetmelik'in “Bilgi
taleplerinin karşılanması” kenar başlıklı 12. maddesi şöyledir:
“Kurumlar/kuruluşlar, resmî istatistik çalışmaları kapsamında veri
derledikleri istatistikî birimlerin, istatistikî verinin gizliliğinin
sağlanması için alınan önlemler ve hakları ile ilgili konularda bilgi
taleplerini karşılamakla yükümlüdür.”
45. Yönetmelik'in “İstatistikî
birimlerin hakları” kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
“İstatistikî birimler, kendilerine ait gizli verinin izinsiz
açıklanması durumunda uğradıkları maddi ve manevi her türlü zararın tazminini
isteyebilir. Bu amaçla açılan davalarda Başkanlık veya diğer
kurumlar/kuruluşlar aleyhine tazminata hükmedilmesi durumunda, bu hususta
kusuru olan memur ve diğer görevlilere genel hükümlere göre rücu edilir.”
46. 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 27.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“İdarî para cezası ve mülkiyetin kamuya
geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya
tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine
başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî
yaptırım kararı kesinleşir.”
47. 5326 sayılı Kanun'un 28. maddesinin (10) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Üçbin Türk Lirası dahil idarî para cezalarına karşı başvuru üzerine
verilen kararlar kesindir.”
48. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 30/1/2016 tarihli ve
6669 sayılı Kanun'la uygun bulunan 28/1/1981 tarihli Kişisel Verilerin Otomatik
İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesi’nin “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi şöyledir:
“Bu Sözleşmenin amaçları bakımından:
(a) Kişisel Veriler: Kimliği belirli veya belirlenebilir
bir kişi hakkındaki tüm bilgileri ifade eder.”
49. Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında
Bireylerin Korunması Sözleşmesi’nin “Verilerin
niteliği” başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi
şöyledir:
“Otomatik bilgi işleme konu teşkil eden kişisel nitelikteki veriler:
(a) Meşru ve yasal yoldan elde edilmeli ve
işleme tâbi tutulmalıdır;
(b) Belli ve meşru amaçlar için kaydedilmeli
ve bu amaca aykırı şekilde kullanılmamalıdır;
(c) Uygun ve elverişli olmalı ve
kaydedildikleri amaca göre aşırı olmamalıdır;
(d) Doğru ve icabında güncel olmalıdır;
(e) İlgili kişilerin kimliklerini belirtecek
bir biçim altında ve kaydedildikleri nihai amaç için gerekli görülen süreyi
aşmayacak bir süre için muhafaza edilmelidir.”
50. Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında
Bireylerin Korunması Sözleşmesi’nin
“İstisnalar ve kısıtlamalar” kenar başlıklı 9. maddesi şöyledir:
" 1. İşbu maddede belirtilen şuurlar
dışında, Sözleşmenin 5, 6 ve 8. maddeleri hükümlerine hiçbir istisna
getirilemez.
2. Taraf devletin kanunlarında öngörülmüş
olması ve demokratik bir toplumda aşağıdaki hususların sağlanması için gerekli
bir önlem oluşturması halinde işbu Sözleşmenin 5, 6 ve 8. maddelerine istisna
getirilebilir:
a. Devlet güvenliğinin korunması, kamu
güvenliği, devletin mali menfaatleri veya suçların önlenmesi;
b. İlgili kişinin veya başkasının hak ve
özgürlüklerinin korunması.
3. İlgili kişilerin özel yaşamlarına tecavüz
tehlikesi bulunmadığının açık olduğu durumlarda, 8. maddenin b, c ve d
fıkralarında düzenlenen haklar istatistiki veya bilimsel amaçlar için
kullanılan kişisel veri dosyalan bakımından kanunla kısıtlanabilir."
51. 5429 sayılı Kanun'un 8. maddesinde yer alan "İstatistiki birimler, kendilerinden istenen
veri veya bilgileri, Başkanlığın belirleyeceği şekil, süre ve standartlarda
eksiksiz ve doğru olarak ücretsiz vermekle yükümlüdür." hükmü
ile 54. maddesinin ikinci fıkrasının (b)bendinin iptali istenmiştir. Anayasa
Mahkemesi Genel Kurulunun 20/3/2008 tarihli ve E.2006/167, K.2008/865 sayılı
kararıyla, Anayasa'nın 20. ve 25. maddelerinde yer alan güvencelere rağmen
itiraza konu 8. madde hükmü bilgi toplama, saklama, işleme ve değiştirme tekeli
olan idareye ve diğer kişilere karşı kişilerin korumasız bırakıldığı, veri
toplamanın sınırlarına yasal düzenlemede yer verilmediği, bu nedenle
Anayasa'nın 20. ve 25. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir.
52. Bu iptal kararından sonra anılan hükümler 25/11/2008 tarihli
ve 5813 sayılı Kanun'la yeniden düzenlenmiş, 5429 sayılı Kanun'un yeniden
düzenlenen 8. maddesi ile 54. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendininde yer
alan "Hanehalkı veya bireylerle yapılan
araştırmalarda işlenmesi durumunda beşyüz Yeni Türk Lirası,''
ibaresinin, Anayasa'nın 20. maddesine aykırılığı iddiasıyla iptali istenmiştir.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 12/10/2011 tarihli ve E.2010/12, K.2011/135
sayılı kararıyla iptal istemi reddedilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“İtiraz konusu kurallarla istatistiklerin kamu
yararı için önemi dikkate alınarak bireylere mecburi ve ücretsiz kamusal bir
külfet yüklenmiştir. Karşılaştırmalı hukukta da bazı ülkelerde bireylere
istatistik amaçlı bilgi verme yükümlülüğü getirildiği görülmektedir. Modern bir
devlette kamu hizmetlerinin planlanması ve kamu güvenliğinin sağlanabilmesi
için bireylerin kendileriyle ilgili pek çok bilgiyi kamu otoritelerine verme
yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu bilgilerin istatistik amacıyla toplanmış olması
bilgi toplamayı kendiliğinden Anayasa'ya aykırı hale getirmez.
5429 sayılı Kanun'un 8. maddesinin eski
düzenlemesini Anayasa Mahkemesi 20.3.2008 tarih ve E.2006/167, K.2008/86 sayılı
kararıyla, hiçbir sınırlama öngörmeksizin istatistikî birimlere istenilen
bilgileri verme yükümlülüğü getirmesi nedeniyle Anayasa'nın 20. ve 25.
maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir. Bu iptal kararından sonra 5813
sayılı Kanun'la getirilen düzenleme ile 8. maddede bilgi verme yükümlülüğünün
sınırı Anayasa'da belirlenen temel hakların ve ödevlerin ihlal edilmemesi
olarak belirlenmiştir. Anayasa'nın 20. maddesinde herkesin özel hayatına ve
aile yaşayışına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu; 24.
maddesinde kimsenin dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı; 25.
maddesinde de herkesin düşünce ve kanaat özgürlüğüne sahip olduğu, her ne sebep
ve amaçla olursa olsun kimsenin düşünce ve kanaatlerini açıklamaya
zorlanamayacağı hüküm altına alınmıştır. Bunlar gibi, Anayasanın diğer
maddelerinde güvence altına alınan hak ve ödevler gözetilerek bilgi talep
edilebilecektir. İstenilen bilgilerin bu
nitelikte olduğunu düşünen istatistikî birimler, nedenini açıklayarak bilgi
vermekten kaçınabileceği gibi haklarında idari para cezası
uygulanması halinde buna itiraz ederek istenilen bilginin temel haklarını ihlal
edecek nitelikte olduğunu mahkemeler önünde de ileri sürebilirler.
5429 sayılı Kanun'un 54. maddesinin ikinci
fıkrasında, istatistikî birimlerin kendilerinden istenen bilgileri geçerli bir
mazereti olmaksızın belirlenen şekil ve sürede, eksiksiz ve hatasız olarak
vermek zorunluluğuna uyulmaması idari para cezası yaptırımına bağlanmıştır. Bu
durumda dava konusu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde bireylerin temel
haklarının korunmasının idari ve adli makamların sorumluluğuna bırakıldığı
görülmektedir. İdari makamlar bireyin temel haklarını ihlal edecek şekilde
bilgi talep etmeme yükümlülüğündedirler. İdari makamların bu ödevini yerine
getirmemesi halinde istatistikî birimler haklarını yargı makamları önünde
arayabileceklerdir. Bu durumda itiraz konusu kurallarla bireyin hakları ile
kamu yararı arasında makul bir denge kurulduğu ve bireylerin haklarına ölçüsüz
bir müdahaleye izin verilmediği anlaşıldığından Anayasanın 2. maddesindeki
hukuk devleti ilkesine aykırılık görülmemiştir. ”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
53. Mahkemenin 21/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
54. Başvurucu, TÜİK yetkileri tarafından gerçekleştirilen
Hanehalkı Bütçe Anketi çalışmalarında konutunun istatistiki birim olarak
seçildiğini, kendisinin fiilî imkânsızlıklar nedeniyle anket çalışmasına
katılmaktan muaf tutulması talebinin reddedildiğini, söz konusu anket çalışması
kapsamında günlük olarak alışveriş yaparken hangi markaları tercih ettiği, düzenli
aylık harcamaları, taksit ve borç ödemeleri ve bunun gibi özel hayatının
gizliliğine müdahale niteliğindeki soruları cevaplandırmaya karşı çıkarak anket
çalışmasına katılmadığını, bu nedenle idari para cezasıyla cezalandırıldığını,
TÜİK tarafından ankete katılmasının zorunlu tutulması sebebiyle Anayasa’nın 20.
maddesinde tanımlanan özel hayata saygı hakkı ile 25. maddesinde düzenlenen
düşünce ve kanaat hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti
talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
55. Yukarıda belirtildiği üzere başvurucunun katılması istenen
söz konusu ankette, ailedeki ayni gelir elde eden kişilerin ad ve soyadları,
elde edilen ayni gelirin kaynağı, ayni gelirin elde ediliş sıklığının, haneye
gelen hediye ve yardımlar ile haneden başka hanelere yapılan yardımlar ve
verilen hediyelerin belirtilmesi, bir ay boyunca yapılan tüm harcamaların
marka, ölçü, miktar, alışverişin yapıldığı yer gibi detaylarının bir ay süreyle
listelenmesinin istendiği, herhangi bir konuda kişisel düşünce ve kanaatlerine
dair soruların bulunmadığıanlaşılmıştır. Bu nedenle başvurucunun iddiaları
Anayasa'nın 20. maddesi kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
56. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
57. Başvurucu, özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
58. Bakanlık görüşünde, toplumun menfaatleri ile bireyin
menfaatlerinin çatıştığı durumlarda adil denge gözetilirken devletin takdir
alanının varlığının kabulü gerektiği, somut olayda kişiden bir ay boyunca
yaptığı tüm harcamaların listesini yapmasını istemenin demokratik toplumda
gerekli olup olmadığı konusunda takdirin Anayasa Mahkemesine ait olduğu
belirtilmiştir.
59. Başvurucu, Bakanlık görüşüne verdiği cevapta önceki
iddialarını tekrar etmiştir.
i. Genel İlkeler
60. Anayasa’nın “Özel hayatın
gizliliği” kenar başlıklı 20. maddesi şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme
hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak,
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve
bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli
hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat
içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.
Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin
korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel
veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini
veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp
kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen
hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına
ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”
61. Özel hayat kavramı eksiksiz bir tanımı bulunmayan geniş bir
kavramdır.Bu kapsamda korunan hukuki değer esasen kişisel bağımsızlık olup bu
koruma bir taraftan herkesin istenmeyen bütün müdahalelerden uzak kendine özel
bir ortamda yaşama hakkına sahip olduğuna işaret etse de diğer taraftan özel
hayat kavramının herkesin kişisel yaşamını istediği şekilde sürdürme ve dış
dünyayı bu çemberden ayrı tutma kavramına indirgenemeyeceği açıktır. Bu açıdan
Anayasa’nın 20. maddesi özel bir sosyal hayat sürdürmeyi güvence altına
almaktadır (Serap Tortuk, B. No:
2013/9660, 21/1/2015, § 31).
62. Özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuksal
çıkarlardan biri de bireyin mahremiyet hakkıdır. Ancak mahremiyet hakkı sadece
yalnız bırakılma hakkından ibaret olmayıp bu hak, bireyin kendisi hakkındaki
bilgileri kontrol edebilme hukuksal çıkarını da kapsamaktadır. Bireyin
kendisine ilişkin herhangi bir bilginin kendi rızası olmaksızın açıklanmaması,
yayılmaması, bu bilgilere başkaları tarafından ulaşılamaması ve rızası hilafına
kullanılamaması, kısaca bu bilgilerin mahrem kalması konusunda menfaati
bulunmaktadır (Serap Tortuk, §
32). Bu husus, ilk defa Federal Almanya Anayasa Mahkemesinin Nüfus Sayımı
Kanunu kararında ifade edilen "bireyin
kendisi hakkındaki bilgilerin geleceğini belirleme hakkı"na
işaret etmektedir (Federal Almanya Anayasa Mahkemesi, Nüfus Sayımı Kanunu
kararı, BVerfGE, 65, 1 - Volkszählung,
15/12/1983; Küzeci, Elif, İnsan Hakları Yıllığı, Cilt 32, 2014, s. 53-75; AYM,
E. 2010/40, K. 2012/8, 19/1/2012; E. 1986/24, K. 1987/8, 31/3/1987).
63.Anayasa’nın 20. maddesinde herkesin, özel hayatına saygı
gösterilmesi hakkına sahip olduğu ve özel hayatın gizliliğine dokunulamayacağı
belirtilmektedir. Kamu makamlarının özel hayata saygı hakkına keyfî bir şekilde
müdahale etmelerinin önlenmesi, Anayasa'nın 20. ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 8. maddesi ile sağlanan güvenceler kapsamında yer
almaktadır. Özel hayata saygı hakkının kapsamında olan bireylerin kişisel
verilerinin korunması hakkı, Anayasa'nın 20. maddesinde açık olarak
düzenlenmiştir.
64. Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere kişisel
veri -belirli veya kimliği belirlenebilir olmak şartıyla- bir kişiye ilişkin
bütün bilgileri ifade etmekte olup ad, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi
bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgilerin değil telefon numarası,
motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, öz geçmiş,
resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, sağlık bilgileri, genetik
bilgiler, IP adresi, e-posta adresi, alışveriş alışkanlıkları, hobiler,
tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri gibi
kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm verilerdir
(AYM,E.2014/74, K.2014/201, 25/12/2014; E.2013/122, K.2014/74, 9/4/2014;
E.2014/149, K.2014/151, 2/10/2014; E.2013/84, K.2014/183, 4/12/2014;
E.2014/180, K.2015/30, 19/3/2015; Bülent
Kaya [GK], B. No: 2013/2941, 11/5/2016, § 49).
65. Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında
Bireylerin Korunması Sözleşmesi’nin 2. maddesinde de kişisel bilgi, belirli
veya belirlenebilir bir kişiye ilişkin herhangi bir bilgi olarak
tanımlanmaktadır.
ii. Genel İlkelerin Somut Olaya Uygulanması
a. Müdahalenin Varlığı
66. Somut olayda başvurucu; kendisinin ve aile bireylerinin
adları, adresi, maddi durumları, gelirlerinin kaynağı, aylık harcamaları, mal
ve hizmet tercihlerikonusunda detaylı bilgiler vermesini gerektiren ankete
katılmayı reddetmesi nedeniyle idari para cezasıyla karşılaşmıştır. Kamu
makamlarının başvurucuyla ilgili öğrenmek istediği söz konusu kişisel
bilgilerin, kimliği belirlenmiş ya da belirlenebilecek kişilerle ilgili
olmasından dolayı özel hayata saygı hakkı kapsamında kişisel nitelikli veriler
olduğu anlaşılmaktadır.
67. Kamu mercileri tarafından özel yaşamı ile ilgili sorular
sorulması da dahil olmak üzere, bir bireyin özel hayatı, iş ve sosyal yaşamıyla
ilgili bilgilerinin, parmak izinin, fotoğrafının, hücre ve DNA örneklerinin
alınması, kaydedilmesi, saklanması ve kullanılması özel hayata saygı hakkına
müdahale oluşturur (Bülent Kaya,
§ 51). (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Leander/ İsviçre, B. No: 9248/81, 26/3/1987, § 48;Kopp/İsviçre, B. No: 23224/94, 25/3/1998,
§ 53; Amann/İsviçre [BD], B. No:
27798/95, 16/2/2000, § 69; Rotaru/Romanya [BD],
B. No: 28341/95, 4/5/2000, §§ 43,
44, 46).
68. Kaydedilen bilgilerin daha sonra kullanılmış olup
olmamasının bir önemi yoktur. Bununla birlikte kamu makamları tarafından
muhafaza edilen kişisel nitelikli bilgilerin özel yaşam unsurlarından birini
devreye sokup sokmadığını tespit etmek için bu bilgilerin hangi çerçevede
alındıklarının ve muhafaza edildiklerinin, verilerin türünün, kullanıldıkları
ve işlendikleri şeklin, bunlardan çıkarılabilecek sonuçların dikkate alınması
zaruridir (Bülent Kaya, § 53).
69. Somut olayda kamu makamları tarafından başvurucunun; adı,
adresi, gelir kaynakları, tüketim alışkanlıkları ve ekonomik durumuna yönelik
kişisel verileri vermeye zorlanması, bilgileri vermemesi üzerine hakkında idari
para cezası uygulanması suretiyle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına
alına özel hayata saygı hakkına müdahalede bulunulduğu anlaşılmaktadır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
70. Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında
Kişilerin Korunmasına Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin 9. maddesinde devlet
güvenliği, kamu güvenliği, devletin ekonomik menfaatlerinin korunması ve
suçlarla mücadele edilmesi, ilgilinin veya üçüncü kişilerin hak ve
özgürlüklerinin korunması ile verilerin istatistiki veya bilimsel amaçlarla
kullanılması gibi durumlarda kişisel verilerin korunmasına sınırlamalar
getirilebileceği öngörülmüştür.
71. Anayasa’nın 20. maddesinin ikinci fıkrasında, çeşitli
nedenlerle özel hayata saygı hakkına sınırlamalar getirilebileceği belirtilerek
bu hakkın mutlak olmadığı kabul edilmiştir (Serap
Tortuk, § 38).
72. Anayasa'nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında ise herkesin
kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme, buveriler hakkında
bilgilendirilme, verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini
talep etme, verilerin amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını
öğrenmehakkına sahip olduğu, kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hâllerde
veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği, kişisel verilerin korunmasına
ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği hükmüne yer verilerek anayasal
sınırlar belirtilmiştir.
73. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna,
demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz."
74. Belirtilen Anayasa hükmü, hak ve özgürlükleri sınırlama ve
güvence rejimi bakımından temel öneme sahip olup Anayasa’da yer alan bütün hak
ve özgürlüklerin yasa koyucu tarafından hangi ölçütler gözönünde bulundurularak
sınırlandırılabileceğini ortaya koymaktadır. Anayasanın bütünselliği ilkesi
çerçevesinde Anayasa kurallarının bir arada ve hukukun genel kuralları
gözönünde tutularak uygulanması zorunlu olduğundan belirtilen düzenlemede yer
alan başta kanun ile sınırlama kaydı olmak üzere tüm güvence ölçütlerinin,
Anayasa'nın 20. maddesinde yer verilen hakların kapsamının belirlenmesinde de
gözetilmesi gerektiği açıktır (Sevim Akat
Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 35).
75. Dolayısıyla özel hayata saygı hakkına yapıldığı iddia edilen
müdahalelerin incelemesinde kanunilik ve müdahaleyi haklı kılan sebeplerin var
olup olmadığı her somut olayın kendi koşulları içinde değerlendirilmelidir.
i. Kanunilik
76. Hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması ölçütü Anayasa
yargısında önemli bir yere sahiptir. Hak ya da özgürlüğe bir müdahale söz
konusu olduğunda öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir
kanun hükmünün yani müdahalenin hukuki bir temelinin mevcut olup olmadığıdır (Sevim Akat Eşki, § 36).
77. Somut olayda başvurucunun idari para cezasıyla tecziyesinin
dayanağı 5429 sayılı Kanun'un 8. ve 54. maddeleridir. Söz konusu 8. maddede,
yapılan sayım veya örnekleme çalışmalarına konu olan hakkında veri toplanacak
gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşların (istatistiki birim)
Anayasa’da belirlenen temel haklar ve ödevler çerçevesinde kendilerinden
istenen veri veya bilgileri, Başkanlığın belirleyeceği şekil, süre ve
standartlarda eksiksiz ve doğru olarak ücretsiz vermekle yükümlü oldukları
düzenlenmiştir.
78. Kanun'un 54. maddesinde iseistenen bilgileri, geçerli bir
mazereti olmaksızın belirlenen şekil ve sürede vermeyen veya eksik veya hatalı
verenlerin, bir kereye mahsus olmak üzere uyarılarak yedi gün içerisinde
bilgileri vermeleri veya eksik ve hataları gidermelerinin isteneceği, bu
uyarıya rağmen bilgileri hiç vermeyen veya talep edildiği hâlde eksikleri
gidermeyen ve hataları düzeltmeyenler hakkında idari para cezası uygulanacağı
düzenlenmiştir.
79. 5429 sayılı Kanun'da ülkenin ekonomi, sosyal, demografi,
kültür, çevre, bilim, teknoloji ve ihtiyaç duyulan diğer alanlardaki resmî
istatistikleri üretmek üzere Anayasa’da belirlenen temel haklar ve ödevler
çerçevesinde kişilerden bilgi isteneceği, bu bilgilerin toplanma, kaydedilme ve
saklanma esas ve usulleri detaylı olarak düzenlenmiştir. Anılan Kanun'da söz
konusu bilgilerin güvenilirlik, tutarlılık, tarafsızlık, istatistiki gizlilik,
güncellik ve şeffaflık ilkelerine göre hazırlanacağı, resmî istatistiklerin
gerçekleri yansıtmasının sağlanması, tüm kullanıcılara tarafsız ve eş zamanlı
olarak sunulması, gizlilik ilkesine riayet edilmesinin esas olduğu
düzenlenmiştir. Kişilerden elde edilen istatistiki bilgilerin kimlere, hangi
koşullarda verilebileceği, bilgilerin gizliliği, gizliliğin ihlali durumunda
yargı yolunun açık olduğu ve kurumun tazminat yükümlülüğü gibi konularda
ayrıntılı düzenlemelere yer verilmiştir. Anılan hükümlerle elde edilecek
bilgilerin amacı dışında kullanılmasını önleyecek ve kişilerin özel hayatına
dair bilgilerin ve kişisel verilerin ifşa edilmesini önleyecek yasal güvencenin
sağlandığı görülmektedir.
80. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun özel hayatına saygı
hakkına yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının mevcut olduğu
anlaşılmaktadır. Anılan Kanun hükümlerinin yeterli açıklıkta hükümler içerdiği,başvurucu
açısından yeterli derecede ulaşılabilir ve öngörülebilir olduğu kanaatine
varılmıştır. Bu durumda söz konusu düzenlemelerin “kanunilik” ölçütünü
karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
81. 5429 sayılı Kanun'un 1. ve 8. maddeleri, müdahalenin amacını
belirlemede yol gösterici niteliktedir.
"Amaç" kenar başlıklı 1. maddede yer alan düzenlemede
ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlarda veri ve bilgilerin derlenmesi,
değerlendirilmesi, gerekli istatistiklerin üretilmesi amacına yer verilmiş;
Kanun'un 8. maddesinde de ülkenin ekonomi, sosyal, demografi, kültür, çevre,
bilim, teknoloji ve ihtiyaç duyulan diğer alanlardaki resmî istatistikleri
üretmek üzere Anayasa’da belirlenen temel haklar ve ödevler çerçevesinde
kişilerden bilgi isteneceği düzenlenmiştir.
82. Söz konusu düzenlemeler, kamu düzeni, ülkenin ekonomik
refahı amaçlarına yöneliktir. Bu kapsamda somut müdahalenin temelini oluşturan
kanuni düzenlemelerin Anayasa'nın 20. maddesi ve Sözleşme'nin 8. maddesi
çerçevesinde meşru bir amaca dayalı olduğu sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Bir Toplumda Gerekli Olma ve
Ölçülülük
83. Kişisel verilerin korunması, kişisel bilgileri sınırsız
şekilde toplayabilen ve kullanabilen günümüz bilişim teknolojileri karşısında
savunmasız ve zayıf hâle gelen bireyin korunmasını amaçlamakta olup Anayasa
Mahkemesi kararlarında belirtildiği gibi kişisel verilerin korunması hakkı,
insan onuru ve kişiliğin serbestçe geliştirilmesi hakkına dayanmaktadır
(AYM,E.2014/122, K. 2015/123, 30/12/2015, § 20).
84. Kişisel verilerin korunması kişinin maddi ve manevi
varlığını geliştirmesine imkân tanıyarak bireyin hayatını kendi özgür
iradesiyle düzenlemesine katkı sağlamaktadır. Bireyin kişisel verileri
üzerindeki hakkı yeteri kadar korunmazsa kişiliğini serbestçe geliştirmesi zora
gireceğinden özgür iradeleriyle yaşamlarını biçimlendiren bireylerden oluşan
demokratik bir toplum düzeninin ortaya çıkması ve korunması da güçleşecektir.
Kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirmesi ancak ve ancak faaliyetlerini
özgürce gerçekleştirmesi ile mümkündür. Kişisel verilerin korunmasıyla, kişisel
veri toplanması, saklanması ve işlenmesi sırasında bireyin hak ve
özgürlüklerinin korunarak demokratik toplum düzeninin oluşmasına katkı yapmak
hedeflenmektedir (Federal Almanya Anayasa Mahkemesi, Nüfus Sayımı Kanunu
kararı, BVerfGE, 65, 1 - Volkszählung,
15/12/1983)
85. Kural olarak bireyin özel hayatını kendi tercihleri ile
nasıl şekillendirdiği, bir başka kişinin veya devletin ilgi alanına
girmemelidir. Yaşam ilişkilerine ait tüm kişisel verilerinin kapsamlı bir kaydı
tutulan ve özel yaşamının gizliliği adeta ortadan kalkan bireyin kişiliğini
geliştirmesi mümkün değildir. Kişisel verilerin korunması hakkı ihlal
edildiğinde bireyin diğer temel hak ve özgürlükleri kullanması zorlaşmaktadır. Kayıt
altına alınan veya alındığını düşünen birey kendi özgür kişiliğinin gereği gibi
değil kendisinden istenilen veya beklenilen davranış tarzıyla hareket
edecektir. Bireyler çeşitli faaliyetlerinin devlet tarafından izleneceği
endişesiyle bunları gerçekleştirmekten vazgeçebilirler. Aykırı hareket
tarzlarının sürekli kayıt altına alındığını düşünen birey, örneğin örgütlenme,
toplantı ve düşünce özgürlüklerini kullanmama eğilimine girecektir. Eğer
insanlar seyahat etmek, iletişimde bulunmak gibi belli eylemlerin hükümet
tarafından yakından izleneceğini düşünürlerse, bu eylemleri gerçekleştirmekten
kaçınabilirler ve yasal faaliyetlerinde kendi kendilerini sınırlama eğilimine
girebilirler. Bu durum kişinin özerkliğini etkileyerek yurttaşların özgür
iradeleriyle kendi yaşamlarını belirleyebildikleri özgürlükçü demokratik
esaslara dayanan bir toplum düzeninin oluşmasını engelleyecektir (Federal
Almanya Anayasa Mahkemesi, Nüfus Sayımı Kanunu kararı, BVerfGE, 65, 1 - Volkszählung,
15/12/1983).
86. Kişisel verilerin korunmasına yönelik uluslararası
sözleşmelerle kişisel verilerin korunması ve bireyin kendisi hakkındaki
bilgilerin geleceğini belirleme hakkı kapsamında gerekli olan temel ilkelerve
bu amaçla düzenlenen kanunlarda bulunması zorunlu olan hususlar belirlenmiştir.
Buna görekişisel veriler, Kanun'la açıklanan hallerle sınırlı olarak ve belirli
amaçlar için toplanmalı, yalnızca bu amaçlar doğrultusunda kullanılmalı ve
verilerin gelecekte başka amaçlar için kullanılması önlenmelidir. Bireylere
kurum ve kuruluşlarca kendileri hakkında bilgi toplandığı konusunda
bilgilendirilme, bunun yanında söz konusu bilgilere erişme, yanlış bilgileri
düzeltme, hukuka aykırı şekilde işlenmiş olanları sildirme hakları
tanınmalıdır. Bildirim, düzeltme veya silme talebinin yerine getirilmemesi
hâlinde etkilibir başvuru yolundan yararlanma imkânı verilmelidir. Çeşitli
kurum ve kuruluşlar tarafından kişisel verileri hukuka uygun olarak kayıt
altında tutulan kişilerin, bu verilerin daha sonra üçüncü kişilerle
paylaşılması konusunda rızalarının alınması sağlanmalıdır (bkz. § 47; Kişisel
Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması
Sözleşmesi).
87. Anayasa'nın 20. maddesinde kişisel verilerin korunmasına
ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği hükmü bulunmasına rağmen anılan
maddenin çıkarılmasını öngördüğü kanun başvuruya konu işlemin tesis edildiği
tarihte çıkarılmamış olup söz konusu Kanun 24/3/2016 tarihinde kabul edilmiştir
(24/3/2016 tarihli ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu). Bu nedenle
anılan Kanun hükümlerinin başvuru konusu dosya bakımından dikkate alınması
mümkün değildir. Bununla birlikte somut olaydamüdahalenin 5429 sayılı Türkiye
İstatistik Kanunu'na dayandığı ve anılan Kanun'un "kanunilik"
ölçütünü karşıladığı yukarıda ortaya konulmuştur.
88. Öte yandan sosyal devletin gereği olarak ekonomik ve sosyal
gelişmenin sürekliliğini sağlamak için bu alanlara yönelik kapsamlı, doğru ve
güncel bilgilerin elde edilmesine ihtiyaç vardır. Bu konuda istatistik bilim
dalından faydalanmak objektif ve rasyonel sonuçlara ulaşılmasında çok önemli ve
etkilidir. Bu nedenle modern devletler istatistik çalışmalarına önem vermekte
ve bu çalışmaların sonuçlarından yararlanmaktadır.
89.5429 sayılı Kanun'un Anayasa Mahkemesinin iptal kararının
ardından yeniden düzenlenmiş olan 8. maddesinde, bireylere kendilerinden
istenilen bilgileri vermek yükümlülüğü getirilmekle birlikte, bilgi verme
yükümlülüğünün sınırı Anayasa'da belirlenen temel hakların ve ödevlerin ihlal
edilmemesi olarak belirlenmiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi Genel
Kurulunun 12/10/2011 tarihli ve E.2010/12, K.2011/135 sayılı kararının
gerekçesinde de belirtildiği üzere istenilen bilgilerin Anayasa'da güvence
altına alınan temel hak ve özgürlüklere -somut olayda özel hayata saygı hakkına-
müdahale niteliğinde olduğunu düşünen bireyler (istatistiki birimler) nedenini
açıklayarak bilgi vermekten kaçınabilirler.
90. Bireyin temel haklarına yapılan müdahale ile bu müdahaleyle
güdülen meşru amaç arasında bir orantı bulunması zorunludur. Anayasa’nın 13.
maddesinde bu orantının değerlendirilmesi noktasında dikkate alınmak üzere
demokratik toplumda gereklilik, hakkın özü ve ölçülülük unsurlarına riayet
edilmesi şeklinde üç ayrı güvence ölçütüne daha yer verilmiştir (Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126,
2/7/2015, § 70).
91. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında ifade
edilen demokratik toplumda zorunluluk kavramı, müdahale teşkil eden eylemin
acil bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanması ve takip edilen meşru amaç
bakımından orantılı olması unsurlarını içermektedir. Bir müdahalenin orantılı
olduğunun kabul edilebilmesi için söz konusu temel hakka daha az zarar
verebilecek ancak aynı zamanda güdülen amacı da yerine getirebilecek nitelikte
olan yöntemin tercih edilmiş olması gerekmektedir (Nada/İsviçre, B. No: 10593/08, 12/9/2012, § 183; Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B.
No: 5947/72, 25/3/1983, § 97).
92. Hakkın özü, dokunulduğunda söz konusu temel hak ve özgürlüğü
anlamsız kılan asli çekirdeği ifade etmekte olup bu yönüyle her temel hak
açısından kişiye dokunulmaz asgari bir alan güvencesi sağlamaktadır. Bu
çerçevede hakkın kullanılmasını önemli ölçüde güçleştiren, hakkı kullanılamaz
hâle getiren veya ortadan kaldıran sınırlamaların, hakkın özüne dokunduğu kabul
edilmelidir. Özel hayata saygı hakkı bağlamında da bu hakkın ortadan
kaldırılması, kullanılamaz hâle getirilmesi veya kullanılmasının aşırı derecede
güçleştirilmesi sonucunu doğuran müdahalelerin bu hakkın özünü zedeleyeceği
açıktır. Ölçülülük ilkesinin amacı da temel hak ve özgürlüklerin gereğinden
fazla sınırlandırılmasının önlenmesidir. Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca
ölçülülük ilkesi, sınırlama için kullanılan aracın sınırlama amacını
gerçekleştirmeye uygun olmasını ifade eden elverişlilik, sınırlayıcı önlemin sınırlama
amacına ulaşmak bakımından zorunlu olmasına işaret eden zorunluluk ve araçla
amacın orantısız bir ölçü içinde bulunmaması ile sınırlamanın ölçüsüz bir
yükümlülük getirmemesini ifade eden oranlılık unsurlarını içermektedir (AYM,
E.2012/100, K.2013/84, 4/7/2013; Marcus
Frank Cerny,§ 72).
93. Belirtilen ölçütlere riayetle bir sınırlandırma yapılıp
yapılmadığının tespiti için müdahale teşkil eden önlemin temelini oluşturan
meşru amaç karşısında, bireye düşen fedakârlığın ağırlığının gözönünde
bulundurulması ve gözetilen toplumun genel yararının gerekleri ile bireyin
temel hakkının korunması arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığının
belirlenmesi zorunludur. Anayasa'nın 13. maddesi vasıtasıyla Anayasa'da yer
alan tüm temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması hususunda geçerli olan bu
denge, özel hayata saygı hakkınınsınırlandırılmasında da gözönünde
bulundurulmalıdır (Marcus Frank Cerny,
§ 73).
94. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmenin
temel ekseni, müdahaleye neden olan idare ve derece mahkemelerinin kararlarında
dayandıkları gerekçelerin özel hayata saygı hakkını kısıtlama bakımından
“demokratik bir toplumda gerekli” ve “ölçülülük ilkesi”ne uygun olduğunun
inandırıcı bir şekilde ortaya konup konamadığı olacaktır. Bu çerçevede bir
müdahale, meşru amaçla orantılı bir müdahale olmalıdır. İkinci olarak
müdahalenin haklılığı için kamu makamlarının gösterdikleri gerekçeler konuyla
ilgili ve yeterli olmalıdır (Marcus Frank
Cerny,§ 83).
95. Somut olayda başvurucu, idarenin 8/10/2013 tarihli yazısıyla
ankete katılmaması hâlinde idari para cezasıyla cezalandırılacağı yönünde ihtar
edilmiştir. Başvurucu 24/10/2013 tarihinde mazeret dilekçesi vererek anket
çalışmasına katılmak istemediğini belirtmiş, idare 25/10/2013 tarihli yazısıyla
başvurucunun mazeret talebini zımnen reddederekidari para cezasına dair
ihtarını yinelemiştir. Tanınan süre içinde söz konusu ankete cevap vermemesi
üzerine başvurucu 7/11/2013 tarihli işlemle idari para cezasıyla tecziye
edilmiştir. Başvurucunun anılan işleme itirazı, İstanbul 28. Sulh Ceza
Mahkemesince cezanın mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.
96. Toplumun tüketim harcamaları ile ekonomik düzeyinin
belirlenmesi ve tespit edilen veriler ışığında devletin kamu güvenliği ve
planlı kalkınma hususlarında ihtiyaç duyulan tedbirleri alması için hane
halklarına yönelik anket yapılması demokratik bir toplumda gerekli olarak
görülebilir.
97. Belli bir toplumda yaşayan kişilerin o toplumun
ihtiyaçlarını karşılayacak bazı ödevlerle sorumlu tutulabilmesi olağandır.
Bireylerin birlikte yaşamanın gerektirdiği bazı ödevlere katlanmaları
gerekebilir. Somut olayda başvurucu kamu yararına olarak bazı verilerin
toplanması konusunda ankete katılım ödevi ile sorumlu tutulmuştur. Ankette özel
hayata ilişkin bilgiler istenilmekle birlikte Kurum başvurucuya bu bilgilerin
gizliliği konusunda gerekli yasal güvencelerin sağlandığını bildirmiştir.
Başvurucu bunun aksini ileri sürmemektedir. Bu hususlar dikkate alındığında
ankete katılımın zorunlu tutulmasının demokratik bir toplumda gerekli olmadığı
söylenemez.
98. Bunun yanı sıra başvurucu, sanatçı olması nedeniyle iş
yoğunluğunu ve iki çocuğuna bakmasını gerekçe göstererek ankete katılımın
kendisine ağır külfet getirdiğini, anketörlerin ev ziyareti nedeniyle özel
hayatın gizliliğinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Anketörlerle toplamda
sekiz görüşme yapılması ve tüketim harcamalarına ilişkin kayıt tutma
zorunluluğu bulunmakla birlikte anket bir ay ile sınırlıdır. Toplumda sınırlı
sayıda kişinin hayatlarında belki de bir defa katlanacakları böyle bir
yükümlülüğün bireylere başlı başına aşırı külfet yüklediği söylenemez. Diğer
taraftan ankette toplumun farklı katmanlarındaki kişilerin gelir ve harcama
durumlarına ilişkin bilgilere ihtiyaç duyulmaktadır. Başvurucunun mazeretleri
içinde bulunduğu toplum katmanında başka herhangi bir kişinin de dile
getirebileceği mazeretlerdir. Bunların kabul edilmesi hâlinde başvurucunun
içinde bulunduğu toplum katmanından herhangi bir kişiyle anket çalışması
yapılması neredeyse imkânsız olacaktır. Önemli ekonomik verilere temel olan
anket çalışmalarının kamu gücünün belli bir zorlaması olmadan yapılabilmesi
oldukça zordur.
99. Son olarak uygulanan yaptırım, başvurucunun ekonomik ve
sosyal durumu dikkate alındığında oldukça düşük miktarda bir idari para
cezasıdır. Dolayısıyla müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
100. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence
altına alınan özel hayata saygı hakkının edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata
saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
21/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.