TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YILDIRIM ATAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/4459)
|
|
Karar Tarihi: 26/10/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Aydın ŞİMŞEK
|
Başvurucu
|
:
|
Yıldırım
ATAŞ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması ve ilk derece
mahkemesinin mahkûmiyet kararının gerekçesinin geç yazılmasından dolayı tutukluluğun
uzaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/3/2014 tarihinde Kocaeli 1 No.lu F Tipi Yüksek
Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona
sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 29/5/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 20/6/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuruya ilişkin bir görüş
bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK mülga
250. madde ile görevli) 2009/110 Soruşturma sayılı dosyası ile yürütülen
soruşturma kapsamında 29/1/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve İstanbul 12.
Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde ile görevli) 2/2/2009 tarihli ve
2009/2 Sorgu sayılı kararı ile terör örgütü üyesi olma ve yağma suçlarından
tutuklanmıştır.
8. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 16/4/2009 tarihli ve
E.2009/429 sayılı iddianamesiyle başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi
olmasından; hırsızlık, yağma ve ruhsatsız silah taşıma suçlarını işlediğinden
bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası
açılmıştır.
9. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde ile
görevli) E.2009/124 sayılı dosyası üzerinden görülen dava, başvurucu yönünden
tutuklu olarak sürdürülmüştür.
10. Yargılama sürecinde aynı Mahkemede görülen iki ayrı davanın,
başvurucunun yargılanmakta olduğu E.2009/124 sayılı dosya ile birleştirildiği
anlaşılmıştır. Birleşen dosyalardan birinde başvurucunun resmî belgede
sahtecilik suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılmasının talep edildiği
görülmektedir. Davada başvurucu ile birlikte on sanık hakkında hüküm tesis
edildiği, iki katılanın ve dört müştekinin bulunduğu, dört ayrı olayın
Mahkemece yargılamasının yapıldığı görülmektedir.
11. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/12/2013 tarihli ve
E.2009/124, K.2013/123 sayılı kararı ile başvurucunun Anayasa'yı ihlal suçundan
müebbet hapis, yağma suçundan 14 yıl 20 gün hapis, (üç ayrı) hırsızlık suçundan
toplam 19 yıl 12 ay hapis, resmî belgede sahtecilik suçundan 3 yıl 9 ay hapis,
ruhsatsız silah taşıma suçundan 1 yıl 10 ay 15 gün hapis ve 2.250 TL adli para
cezaları ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili
bölümleri şöyledir:
"1. OLAY: 29/01/2009 günü Sultanbeyli
ilçesi Fatih Mahallesi Şalgamlı Caddesi[nde] ... faaliyet gösteren PTT Şubesinde meydana gelen
silahlı yağmaya teşebbüs olayı;
Eylem öncesi Yıldım ATAŞ [başvurucu]
ve O.Z.nin ... diğer sanıklar ... ile
buluşup eylemi planladıkları ... eylemin El-Kaide terör örgütüne gelir elde
etmek amacına matuf planladığı, bu maksatla soygundan elde edilecek paranın
5/1'inin Cihat Bölgelerine gönderileceği ... yapılan planlama doğrultusunda
birkaç gün önceden PTT soygununda kullanılacak ... minibüsün bir kısım sanıklar
tarafından çalındığı, eylem için keşif yapan grubun haber vermesi sonrası
sanıklar O.Z., Yıldırım ATAŞ, M.A.T. ve A.Y.nin eylem için hırsızlanan ...
araca bindikleri ... bu şekilde soygun yapılacak PTT binasına gittikleri,
sanıkların O.Z. ve Yıldırım ATAŞ'ın temin ettiği silahları aldıkları ...
sanıkların silahlı ve maskeli olarak PTT binasına girdikleri, görevliyi ve
içerideki sivil bir şahsı etkisiz hale getirdikleri, olaydan önce
Sultanbeyli'de bulunan PTT şubelerinden birisine yönelik silahlı soygun eylemi
yapılacağı yönünde istihbari bilgiler alındığından dolayı Sultanbeyli ilçesi
sınırlarında bulunan 4 adet PTT Şubesinde güvenlik tedbirlerinin alınmış
olduğu, sanıkların silahlı ve maskeli olarak Fatih Mahallesindeki PTT şubesine
yönelik harekete geçtiklerinin tespiti üzerine güvenlik görevlilerinin müdahalesi
üzerine, teslim olmaları yönündeki uyarıları dinlemeyen sanıklarla güvenlik
görevlileri arasında silahlı çatışma çıktığı, çatışma sonucunda O.Z.nin olay
yerinde öldüğü, Yıldırım ATAŞ'ın yaralandığı, M.A.T.nin sağ olarak yakalandığı
...
... Terörörgütüolarakkabul
edilen El Kaide adlı silahlı terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını
cebir ve şiddet kullanarak değiştirme amacına yönelik olarak vahamet arz eden
olayları gerçekleştirdiği, somut olayda sanıkların nitelikli yağma ve güvenlik
güçleri ile çatışmaya girme şeklinde gerçekleşen eylemlerinin, amaç suçun
işlenmesi doğrultusundaki örgütsel bağlılık ve ülke genelindeki organik
bütünlüğe göre amacı gerçekleştirme tehlikesi oluşturabilecek nitelikte
olduğunun belirlendiği ...
2. OLAY: 26/01/2009 günü Sultanbeyli ilçesinde
... plakalı ... marka aracın çalınması:
... sanıklar M.A.T. ve A.Y.nin birlikte
25/01/2009 tarihini 26/01/2009 tarihine bağlayan gece Sultanbeyli Çiftlik
bölgesinde ... plakalı ...marka minibüsünyan kapılarının göbeğini kerpetenle
çıkartarak bu göbeği ... sanık Yıldırım ATAŞ'a götürdükleri, Yıldırım ATAŞ'ın
göbeği aldığı ve tespit edilemeyen bir yerde bu göbeğe uygun anahtar yaptırarak
diğer sanıklara verdiği, sanıkların da bu anahtarla suça konu aracı çaldıkları,
aracı PTT civarına park ettikleri, daha sonra 29/01/2009 günü PTT soygunu
olayında aynı aracın sanıklar tarafından kullanıldığı ...
3. OLAY: 03/12/2008 günü
katılan M.A.ya ait ... plakalı ... şirketine ait kamyonun, içerisinde bulunan
meyve suyu ve kolalar ile birlikte çalınması:
... kamyonun içindeki meyve suyu ve kolalarla
birlikte hırsızlanması eyleminin Yıldırım ATAŞ'ın azmettirmesi sonucu ...
tarafından gerçekleştirildiği,
4. OLAY: Müşteki Y.K.nin ...
plakalı ... marka aracının 13/10/2008 tarihinde çalınarak üzerine ... plakası
takılmak suretiyle kullanılması:
Müşteki Y.K.nin 13/10/2008 günü... plakalı
aracını ... park ettiği, ancak aracın aynı gün Yıldırım ATAŞ tarafından
çalındığı ..."
12. Yapılan incelemede, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin
anılan mahkûmiyet kararının gerekçesinin UYAP sistemi üzerinden 26/12/2013
tarihinde yazılmaya başlandığı, UYAP'taki gerekçeli karar dokümanının
ilgililerce 25/2/2014 tarihinde onaylandığı anlaşılmıştır.
13. Mahkemece mahkûmiyet hükmü ile birlikte "verilen ceza miktarına ve tutuklulukta geçen
süreye göre tutuklama neden ve koşulları ile kaçma şüpheleri devam ettiği"
gerekçesiyle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar verilmiştir.
14. Başvurucu hükümle birlikte verilen tutukluluğun devamı
kararına itiraz etmiş, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 5/2/2014 tarihli ve
2014/162 Değişik İş sayılı kararı ile itirazın kesin olarak reddine karar
verilmiştir.
15. Anılan karar başvurucuya 6/3/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
16. Başvurucu 18/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
17. Öte yandan başvurucu, hakkında verilen mahkûmiyet kararını
12/12/2013 tarihinde temyiz etmiştir. Başvuru formu ve eklerinde gerekçeli
kararın başvurucuya hangi tarihte tebliğ edildiğine yönelik bir bilgi ya da
belge bulunmamakla birlikte başvurucu müdafiinin gerekçeli temyiz dilekçesini
Mahkemeye 13/3/2014 tarihinde sunduğu anlaşılmıştır. Mahkemece temyiz
istemlerine ilişkin usul işlemleri tamamlandıktan sonra dosya, 25/4/2014
tarihinde Yargıtaya gönderilmiştir.
18. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 7/7/2014 tarihli ve E.2014/4896,
K.2014/8159 sayılı ilamı ile başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet hükümlerinin
onanmasına karar verilmiştir. Yargıtay ilamında ayrıca başvurucu hakkında "29.01.2009 tarihli eylem nedeniyle en az bir
kişiyi kasten öldürmeye teşebbüs ve mağdur S.Y.ye karşı kişiyi hürriyetinden
yoksun kılma suçlarından her zaman dava açılıp hüküm kurulmasının mümkün
görüldüğü" değerlendirmesinde bulunulmuştur.
B. İlgili Hukuk
19. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Nitelikli hırsızlık" kenar
başlıklı 142. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mülga (b) bendi ile (2)
numaralı fıkrasının(d) bendi şöyledir:
"(1) Hırsızlık suçunun;
...
b) Herkesin girebileceği bir yerde
bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde
muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında,
...
İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur."
(2) Suçun;
...
d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit
anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek
suretiyle,
...
İşlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar
hapis cezasına hükmolunur ..."
20. 5237 sayılı Kanun'un
"Nitelikli yağma" kenar başlıklı 149. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Yağma suçunun;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale
koyması suretiyle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) (Değişik: 18/6/2014-6545/64 md.) Yol kesmek
suretiyle ya da konutta, işyerinde veya bunların eklentilerinde,
...
g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,
...
İşlenmesi halinde, fail hakkında on yıldan
onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur."
21. 5237 sayılı Kanun'un
"resmî belgede sahtecilik" kenar başlıklı 204. maddesinin
(1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bir resmî belgeyi sahte olarak
düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren
veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası
ile cezalandırılır."
22. 5237 sayılı Kanun'un
"Anayasa'yı ihlal" kenar başlıklı 309. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen
yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye
teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.
"
23. 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar
ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'un 13. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli
silahlarla bunlara ait mermileri satın alan veya taşıyanlar veya bulunduranlar
hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve otuz günden yüz güne kadar adlî para
cezasına hükmolunur."
24. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tutuklama nedenleri" kenar
başlıklı 100. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli
veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi
beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama
kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni
var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması
veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3)
Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı
halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununda yer alan;
…
7. (Ek: 6/12/2006 – 5560/17 md.) Hırsızlık
(madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),
...
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine
Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315)
..."
25. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama
kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin
tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi
tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka
gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten
hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/97 md.)
Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin
reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla
gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa
sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine
verilir ve bu husus kararda belirtilir."
26. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
27. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin
kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde
bulunulabilir."
28. 5271 sayılı Kanun'un "Hükmün
gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" kenar
başlıklı 232. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
"Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa
geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına
konulur."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 26/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu, yargılama boyunca verilen tutukluluğun devamı
kararların gerekçelerinde kanunda yer alan tutuklama nedenlerine ilişkin
ibarelerin soyut olarak tekrarlandığını, tutukluluğun makul süreyi aştığını,
ilk derece mahkemesinin mahkûmiyet kararının gerekçesinin yasal sürede
yazılmaması nedeniyle tutukluluğun uzadığını belirterek Anayasa'nın 19.
maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve tahliyesine karar verilmesiyle birlikte tazminat
talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Mahkûmiyet Kararından
Sonra Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
31. Başvurucu, ilk derece mahkemesinin mahkûmiyet kararının
gerekçesinin yasal sürede yazılmaması nedeniyle tutukluluğun uzadığını ileri
sürmüştür.
32. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konulduktan sonra
ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla
kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak
sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması
ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi
birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat
Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42). Anayasa'nın 19.
maddesinin amacı kişileri keyfî bir şekilde hürriyetten yoksun bırakılmaya
karşı korumak olup maddede öngörülen istisnai hâllerde kişi hürriyetine
getirilecek sınırlamaların maddenin amacına uygun olması gerekir (Abdullah Ünal, B. No: 2012/1094, 7/3/2014,
§ 38).
33. Anayasa'nın 19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ilk istisnası, anılan maddenin ikinci fıkrasında "Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı
cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" olarak
belirlenmiştir. Bu kapsamda yargı organlarınca verilecek mahkûmiyet
kararlarının sonucu olarak hapis cezası veya güvenlik tedbirlerinin uygulanması
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali kabul edilmeyecektir. Diğer
taraftan "suç şüphesine
bağlı tutma" kapsamında olan durumdan farklı olarak anılan istisna
"bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutmayı" ifade etmektedir (Tahir Canan (2), B. No: 2013/839,
5/11/2014, § 33).
34. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası kapsamına,
mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet hükmünün yerine getirilmesi hâllerinde ortaya
çıkan özgürlükten yoksun bırakma hâlleri dâhil ise de anılan kural, mahkûmiyet
kararının değil tutmanın hukuka uygun olmasını güvence altına almaktadır.
Dolayısıyla bu güvence kapsamında, kişi hakkında hükmedilen hapis cezasının
yerindeliği veya orantılılığı incelemeye tabi tutulamaz (Günay Okan, B. No: 2013/8114, 17/9/2014, §
18).
35. Öte yandan Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası
uyarınca hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar
verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest
bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına
sahiptir.
36. Kişi serbest bırakılmadan yargılanmakta olduğu davada İlk
Derece Mahkemesi kararıyla mahkûm olmuşsa mahkûmiyet tarihi itibarıyla
tutukluluk hâli sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu "bir suç
isnadına bağlı olarak tutuklu" olma kapsamından çıkmaktadır. Bu açıdan
mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez. (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013,
§ 33).
37. Somut olayda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/12/2013
tarihli kararı ile başvurucunun Anayasa'yı ihlal suçundan müebbet hapis; ayrıca
yağma, hırsızlık, resmî belgede sahtecilik ve ruhsatsız silah taşıma suçlarından
toplam 37 yıl 31 ay 35 gün hapis ve 2.250 TL adli para cezaları ile
cezalandırılmasına ve hükümle birlikte tutukluluğun devamına karar verilmiştir.
Başvurucunun hükümle birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına yönelik
itirazı, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 5/2/2014 tarihli kararı ile
reddedilmiştir.
38. Buna göre başvurucunun 12/12/2013 tarihli mahkûmiyet kararı
sonrasında hürriyetinden yoksun bırakılması, Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü
fıkrası anlamında "suç şüphesine bağlı tutma" kapsamından çıkmış,
ikinci fıkra bağlamında "bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak
tutmaya" dönüşmüştür. Bu aşamada ilgili mevzuat gereği, özgürlükten yoksun
bırakmanın dayanağı olan hükmün gerekçesi, hükümle birlikte tümüyle tutanağa
geçirilmediği durumda, açıklanmasından itibaren en geç on beş gün içinde dava
dosyasına konulmalıdır (bkz. § 28).
39. İlk derece mahkemesindeki yargılamanın sona erdiği davada
temyiz incelemesinin yapılabilmesi için öncelikle gerekçeli kararın dava
dosyasına konulması, sonrasında temyiz talebinde bulunan tarafların açıklanan
hükme dayanak teşkil eden gerekçeye ilişkin varsa itirazlarını bildirme
imkânına sahip olmaları gerekmektedir (Mehmet
İlker Başbuğ, B. No: 2014/912, 6/3/2014, § 72).
40. Başvurucunun yargılandığı dava dosyası incelendiğinde İlk
Derece Mahkemesince 12/12/2013 tarihinde verilen mahkûmiyet hükmünün
gerekçesinin yazılmasına kararın verildiği tarihten itibaren on beş gün içinde
başlandığı, temelde El Kaide terör örgütü adına ve bu örgüte gelir sağlamak
amacıyla işlenilen bir silahlı yağma, üç ayrı hırsızlık olaylarına ilişkin olup
on sanık hakkında hüküm tesis edilen ve dolayısıyla karmaşık nitelikte olduğu
anlaşılan davada, gerekçeli kararın 25/2/2014 tarihinde UYAP üzerinden
onaylandığı, başvurucunun gerekçeli temyiz dilekçesini kararın onaylanmasından
on yedi gün sonra Mahkemeye sunduğu, Mahkemenin temyiz istemleriyle ilgili usul
işlemlerini tamamladıktan sonra dosyayı 25/4/2014 tarihinde Yargıtaya
gönderdiği, temyiz incelemesinin İlk Derece Mahkemesinin mahkûmiyet kararının
verildiği tarihten itibaren yaklaşık yedi ay sonra sonuçlandırıldığı
görülmektedir.
41. Hükümle birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına
yapılan itiraz 5/2/2014 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir. Gerekçeli
kararın da 25/2/2014 tarihinde onaylanarak erişime açık halde geldiği dikkate
alındığında, başvurucunun bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak hürriyetinden
yoksun bırakıldığı 12/12/2013 tarihinden sonraki tutulmasının dayanağını
oluşturan mahkûmiyet kararına karşı kararın hukukiliğini temyiz mercii önünde
denetletme hakkını kullanmaktan yoksun kaldığı ya da gerekçeli kararın
yazımınındaki gecikmenin hak ihlali sonucu doğuracak kadar uzun olduğu
söylenemez.
42. Açıklanan nedenlerle başvurucunun mahkûmiyet sonrası tutulması
bakımından bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
43. Başvurucu, yargılama boyunca matbu gerekçelerle tutukluluğun
devamına karar verildiğini ve tutukluluğun makul süreyi aştığını ileri
sürmüştür. Başvurucunun anılan şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci
fıkrası kapsamında incelenmesi gerekmektedir.
44. Tutukluluk hâli sona ermiş olan başvurucuların (devam eden
tutukluluk hâlinden farklı olarak) tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi
ya da makul süreyi aştığı şikâyetleri yönünden iddia edilen ihlalin tespitini
ve tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise öncelikle bu
yolu tüketmeleri gerekir. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı
fıkrası ile öngörülen tazminat yolu, bir yandan başvurucuların maruz kaldığı
tutukluluk nedenleri ve süresinin uzunluğunun tespiti, diğer yandan da
uğranılan zararın tazmini imkânını sağladığından anılan şikâyetler açısından
erişilebilir ve elverişli bir çözüm olanağı ve makul ölçüde bir başarı olanağı
sunmaktadır (Hamit Kaya, B. No:
2012/338, 2/7/2013, §§ 46-48). Somut olayda hükümle birlikte verilen
tutukluluğun devamı kararı üzerine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunan başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet hükmü, bireysel başvuru henüz
sonuçlanmadan Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 7/7/2014 tarihli ilamı onararak
kesinleşmiştir. Başvurucu, mahkûmiyet hükmünün kesinleştiği 7/7/2014 tarihinden
itibaren kural olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesine dayanarak tazminat
talebinde bulunma imkânına sahiptir. Bununla birlikte başvuru konusu olayın
özelliği dikkate alındığında başvurucu açısından bireysel başvurunun karara
bağlandığı tarih itibarıyla tazminat talebinde bulunmak için kanunda öngörülen
süre (bkz. § 27) geçmiş bulunmakta ve bu sürenin geçirilmesinde başvurucuya
herhangi bir kusur izafe edilememektedir. Kaldı ki başvuru tarihi itibarıyla
başvurucunun mağduriyetini giderebilecek nitelikte tüketilmesi gereken bir
başvuru yolunun bulunmadığı da açıktır (Abdullah
Akyüz [GK], B. No: 2013/9352, 2/7/2015, §§ 48, 49).
45. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
46. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza
soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede
bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı
isteme haklarına sahip olduğu güvence altına alınmıştır (Murat Narman, § 60).
47. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusunun genel bir
ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir sanığın tutuklu olarak
bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi özelliklerine
göre değerlendirilmelidir. Tutukluluğun devamı ancak masumiyet karinesine
rağmen Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkından daha ağır basan somut bir kamu yararının mevcut olması
durumunda haklı bulunabilir (Murat Narman, §
61).
48. Bir davada tutukluluğun belli bir süreyi aşmamasını sağlamak
öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla yukarıda belirtilen kamu
yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından
incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarında bu olgu ve
olayların ortaya konması gerekir (Murat
Narman, § 62).
49. Kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının
yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya
değiştirmelerini önlemek maksadıyla tutuklama tedbirine başvurulabilir.
Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı
için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra uzatmaya ilişkin
kararlarda tutuklama nedenlerinin devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte
gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler "ilgili" ve "yeterli" görüldüğü takdirde yargılama sürecinin
özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı,
organize suçlarla ilgili olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin
işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu
unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda
bir sonuca ulaşılabilir (Murat Narman,
§ 63).
50. Dolayısıyla Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının
ihlal edilip edilmediğinin değerlendirmesinde esas olarak serbest bırakılma
taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan
kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler
çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı dikkate
alınmalıdır. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği
yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedeninin varlığı devam ettiği sürece
ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi
gerekir (Murat Narman, §§ 64,
65).
51. Bir kişinin gerekçeden tamamen yoksun bir yargı kararıyla
tutuklanması ve tutukluluğun uzatılması kabul edilemez. Bununla beraber
tutukluluğu meşru kılan gerekçeler gösterilerek bir şüpheli ya da sanığın
tutuklanmasının keyfî olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak aşırı derecede
kısa gerekçelerle ve hiçbir yasal hüküm gösterilmeden tutuklama kararı vermek
ya da tutukluluğu devam ettirmek bu çerçevede değerlendirilmemelidir (Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014,
§ 70).
52. Somut olayda başvurucunun yargılandığı davada İstanbul 13.
Ağır Ceza Mahkemesince 6/5/2009 tarihinde yapılan tensip incelemesinde "üzerine atılı suçun yasal yaptırımı, kuvvetli
suç şüphesini gösterir mevcut bulgular ve atılısuçun CMK'nın 100/3maddesinde
yazılı suçlardan olup buna göre kaçma şüpheleri dikkate alınarak"
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
53. Mahkeme 6/10/2009, 2/2/2010, 25/5/2010 ve 7/10/2010 tarihli
celselerde "dosya kapsamı, atılı suçu
işlediği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri varlığının halen devam etmekte
olması" gerekçeleriyle tutukluluğu devam ettirmiş; 8/2/2011,
31/5/2011 ve 13/10/2011 tarihli celselerde ise bu gerekçelere ilaveten " ... delil durumu ... atılı suçların CMK 100/3
maddesinde yazılan suçlardan oluşu, tutuklulukta geçen süre [yi] de dikkate alarak ..." tutukluluğun
devamına karar vermiştir.
54. Mahkemenin 21/2/2012 ve 24/5/2012 tarihli celselerde
tutukluluğun devamına karar verirken daha önceden açıkladığı gerekçelerin yanı
sıra "olay yakalama, el koyma
tutanaklarındaki bulgular dikkate alındığında atılı suçu işledikleri hususunda kuvvetli
şüphe sebepleri varlığının halen devam etmekte olması" olgusuna
dayandığı görülmektedir.
55. Mahkemece son olarak 20/9/2012, 29/1/2013, 14/5/2013,
20/8/2013 ve 19/11/2013 tarihli celselerde "dosya
kapsamı, delil durumu, olay yakalama, el koyma tutanaklarındaki bulgular,
ceraim evrakları, sevk maddelerindeki ceza miktarları dikkate alındığında atılı
suçu işledikleri hususunda kuvvetli şüphe sebepleri varlığının halen devam
etmekte olması, atılı suçların CMK 100/3 maddesinde yazılan suçlardan oluşu,
kaçma şüphelerinin bulunması tutuklulukta geçen süre de dikkate alındığında
adli kontrol hükümleri yetersiz kalacağı" gerekçeleriyle
tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
56. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı,
başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan
tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak
kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği
tarihtir (Murat Narman, § 66).
Dolayısıyla tutukluluk süresinin hesabında ilk derece mahkemesi önünde
yargılama aşamasında geçen sürelerin dikkate alınması gerekir.
57. Somut olayda başvurucu 29/1/2009 tarihinde gözaltına alınmış
ve 2/2/2009 tarihinde tutuklanmıştır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca
düzenlenen 16/4/2009 tarihli iddianamede başvurucunun silahlı terör örgütü
üyesi olmasından; hırsızlık, yağma ve ruhsatsız silah taşıma suçlarını
işlediğinden bahisle cezalandırılması talep edilmiştir. İstanbul 13. Ağır Ceza
Mahkemesinin 12/12/2013 tarihli kararı ile başvurucunun Anayasa'yı ihlal
suçundan müebbet hapis; yağma, hırsızlık, resmî belgede sahtecilik ve ruhsatsız
silah taşıma suçlarından ise toplam toplam 37 yıl 31 ay 35 gün hapis ve 2.250
TL adli para cezaları ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Anılan
mahkûmiyet hükümlerinin temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 9. Ceza Dairesinin
7/7/2014 tarihli ilamı ile onandığı görülmektedir.
58. Bu belirlemelere göre başvurucu 29/1/2009-12/12/2013
tarihleri arasında "bir suç isnadına bağlı olarak" hürriyetinden yoksun kalmış iken
12/12/2013 tarihinden sonra "bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak"
tutulmuştur. Başvurucu, bir suç isnadına bağlı olarak 29/1/2009 ile 12/12/2013
tarihleri arasında 4 yıl 10 ay 13 gün süreyle hürriyetinden yoksun bırakılmıştır.
59. Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler ancak
kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla
veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde
tutulabilir. Bu şartların tutukluluk süresince devam ediyor olması,
tutukluluğun devamının hukuka uygunluğu ve meşruiyeti bakımından olmazsa olmaz
bir koşul olmakla birlikte bu durumun devam edip etmediğinin ilgili ve yeterli
gerekçelerle ortaya konması ve yürütülen işlemlerde gerekli özenin gösterilmesi
gerekir (Burhan İsmailoğlu, B.
No: 2012/349, 25/6/2014, § 37).
60. Dava dosyasının incelenmesinde İlk Derece Mahkemesince
kuvvetli suç şüphesi altında bulunduğu kabul edilen başvurucunun tutukluluğunun
devamına ilişkin kararların gerekçelerinde genel olarak suçların niteliğine,
inat edilen suçların (Anayasa'yı ihlal, yağma ve hırsızlık) 5271 sayılı
Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve Kanun gereği
"tutuklama nedeni varsayılabilen" suçlar arasında olmasına, kaçma
şüphesinin bulunmasına, atılı suçlara ilişkin kanunda öngörülen hapis cezasının
miktarına ve adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacak olmasına değinildiği
görülmektedir. Kişinin mahkûmiyeti hâlinde alacağı hapis cezanın ağırlığı,
kaçma şüphesinin varlığına işaret eden durumlardan biridir. Kaldı ki başvurucu,
birçok ülkede faaliyet gösteren El Kaide terör örgütü adına örgüte gelir
sağlamak amacıyla hırsızlık ve silahlı yağma eylemlerinde bulunmakla suçlanmış
ve bu eylemleri nedeniyle mahkûm olmuştur. Başvurucunun -bağlı olduğu örgütün
yurt dışı bağlantısı dolayısıyla- serbest bırakıldığında yurt dışına çıkış
yapma ya da saklanma imkânı diğer kişilere göre çok daha fazladır. İsnat edilen
Anayasa'yı ihlal, yağma ve hırsızlık gibi ağır nitelikteki suçlara ilişkin
kuvvetli suç şüphesi altında bulunduğu kabul edilen, hakkında adli kontrol
tedbirlerinin yetersiz kalacağı anlaşılan ve İlk Derece Mahkemesindeki
yargılama sonucunda müebbet hapsin yanı sıra 40 yıla yakın da süreli hapis
cezasıyla cezalandırılmasına karar verilen ayrıca Yargıtay ilamı ile yargılama
konusu olaylar kapsamında "en az bir kişiyi kasten öldürmeye teşebbüs ve
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından" da yargılanması gerektiğine
dolaylı olarak işaret edilen (bkz. § 18) başvurucunun tutukluluk hâlinin
devamına ilişkin Derece Mahkemelerince açıklanan gerekçelerin ilgili ve yeterli
olmadığı söylenemez.
61. Öte yandan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen iki
ayrı davanın, hukuki ve fiilî irtibat bulunması nedeniyle başvurucunun yargılandığı
E.2009/124 sayılı dosya ile birleştirildiği, birleştirilen dosyalardan birinde
başvurucunun resmî belgede sahtecilik suçunu işlediğinden bahisle
cezalandırmasının talep edildiği görülmektedir.
62. Başvurucunun yargılandığı dava, temelde El Kaide terör
örgütü adına ve bu örgüte gelir sağlamak amacıyla işlenilen bir silahlı yağma,
üç ayrı hırsızlık olaylarına ilişkin olup anılan eylemlerin
gerçekleştirilmesinde ayrıca resmî belgede sahtecilik ve ruhsatsız silah taşıma
suçlarının da işlendiği kabul edilmiştir. Başvurucu ile birlikte on sanık
hakkında yürütülen yargılamada iki katılan ve dört müşteki bulunmaktadır.
Mahkemenin dava sonucunda başvurucunun da aralarında olduğu sanıklardan dokuzu
hakkında çeşitli suçlardan mahkûmiyet hükmü tesis ettiği görülmektedir. Bu
itibarla davanın kısmen karmaşık olduğu söylenebilir. Mahkemece yargılama
sürecinde davanın esasına ilişkin işlemlerin icra edildiği on beş duruşma
yapılmış ayrıca üç kez haklarında yakalama emri bulunan sanıkların
savunmalarının alınması için ara celse açılmıştır. Mahkemenin bu süreçte
sanıkların savunmaları ile müşteki ve katılanların beyanlarını tespit ettiği,
kaçak konumda olan bazı sanıkların yakalanması için haklarında yakalama emri
çıkarttığı ve bu yakalama emirlerinin infazını beklediği, yargılama konusu
olaylara ilişkin bir GSM hattının iletişiminin tespitine yönelik yazışmalar
yaptığı, sanıklardan birinin cezai ehliyetinin olup olmadığının tespitine
yönelik araştırma yaptığı, birleşen dosyalarda suça konu edilen sahtecilik
eylemlerine ilişkin ekspertiz raporları aldığı anlaşılmış olup Mahkemece genel
olarak davanın yürütülmesinde bir özensizlik gösterildiği tespit edilmemiştir.
63. Başvurucu hakkındaki tutukluluğun devamına ilişkin Derece
Mahkemelerince açıklanan gerekçelerin hürriyetten yoksun bırakılmanın meşru
nedenlerinin belirtilmesi bakımından ilgili ve yeterli olması ve davanın
yürütülmesinde bir özensizliğin bulunmaması dikkate alındığında 4 yıl 10 ay 13
günlük tutukluluk süresinin somut olayın koşullarında makul olduğu sonucuna
varılmıştır.
64. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci
fıkrasının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkûmiyet kararına bağlı tutma bakımından kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak
Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
26/10/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.