TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET EMİN BÜLBÜL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/4463)
|
|
Karar Tarihi: 16/6/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
Raportör
|
:
|
Selami ER
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Emin
BÜLBÜL
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
Emin KAYA
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, üçüncü kişiye ait maden işletme ruhsatının bedeli
ödenerek ve iyi niyetle adına devrine ilişkin işlemlerin geçerliliğinin ticaret
mahkemesi kararıyla sabit olmasına rağmen idarece iptal edilmesi nedeniyle
mülkiyet hakkının;anılan
işlemin iptali istemiyle açılan davanın idare mahkemesince reddedilmesi
nedeniyle adil yargılama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/3/2014 tarihinde Bakırköy 3. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek
bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 7/11/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı 28/12/2015 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 26/2/2016 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
9/3/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne
karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu; Kumtek Yapı Maden San.
ve Tic. A.Ş. (Şirket) adına kayıtlı bulunan İstanbul ili Çatalca ilçesi Ormanlı
köyü mevkiinde yer alan İR:2817 sayılı maden işletme ruhsatını (kuvars kumu)
26/2/2002 tarihinde söz konusu Şirketten devralmış, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğünce (İdare) ruhsatın işletme hakkı
başvurucu adına tescil edilmiştir.
10. Şirket ortağı Y.A. tarafından 19/12/2001 tarihinde yapılan
Olağanüstü Genel Kurul toplantısı ve alınan kararların yasal olmadığından
bahisle iptal istemiyle açılan dava sonucunda İstanbul 3. Ticaret Mahkemesinin
16/12/2004 tarihli ve E.2002/7 K.2004/1359 sayılı kararıyla yapılan Olağanüstü
Genel Kurul ile alınan kararlara pay sahibi olmayan kimselerin katıldığı ve
meşru pay sahipleri Y.A. ve M.K.nın toplantıya
katılmadıklarının anlaşıldığı tespiti yapılarak 9/4/1956 tarihli ve 6762 sayılı
mülga Türk Ticaret Kanunu'nun 361. maddesine göre geçersiz olduğu gerekçesiyle
Olağanüstü Genel Kurul toplantısı ve toplantıda alınan kararların iptaline
karar verilmiştir.
11. Bu karara dayanarak İdarenin 17/5/2005 tarihli ve 151136
sayılı işlemiyle başvurucu adına tescilli bulunan ruhsat iptal edilerek maden
ruhsatı yeniden Şirket adına tescil edilmiştir.
12. Şirket ortağı Y.A.nın
başvurusu üzerine İstanbul 3. Ticaret Mahkemesi 29/3/2005 tarihli tavzih
kararıyla 16/12/2004 tarihli ve E.2002/7 K.2004/1359 sayılı kararının, Şirketin
Olağanüstü Genel Kurulu ve Kurulda alınan kararların iptaliyle ilgili olduğunu
ve maden ruhsatının (başvurucuya) devrinin iptalini kapsamadığını belirtmiştir.
13. Yine Şirket ortağı Y.A. tarafından başvurucu ile Şirket
aleyhine açılan, maden işletme ruhsatının 26/2/2002 tarihinde başvurucuya
yapılan devrinin iptali istemli davada İstanbul 7. Ticaret Mahkemesi 15/11/2002
tarihli ara kararıyla başvurucu adına kayıtlı bulunan ruhsatın üçüncü kişilere
devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı vermiştir.
14. Davanın esasıyla ilgili olarak İstanbul 7. Ticaret
Mahkemesinin 31/10/2006 tarihli ve E.2002/1613, K.2006/633 sayılı kararıyla
İstanbul 3. Ticaret Mahkemesi kararının yalnızca Genel Kurul kararlarının
iptaline ilişkin olduğu ve hiçbir şekilde Şirket ile üçüncü şahıs (başvurucu)
arasındaki mülkiyet uyuşmazlığını çözer nitelikte bir karar olmadığı, bu
konudaki uyuşmazlığın kendi önündeki dosyanın konusu olduğu, iyi niyetle
iktisap ettiğini ileri süren üçüncü şahsa karşı açılmış bulunan derdest dava
var iken İdarenin bu uyuşmazlığı görmezden gelerek nizalı
yerin mülkiyetini değiştirecek nitelikte bir işlem yapma yetkisi bulunmadığı,
İdarenin devir işleminin bu aşamada yok hükmünde olduğu, bu davanın sonucuna
göre mülkiyet durumu vuzuha kavuşacağından İdare Mahkemesindeki dava sonucunun
beklenmesinin mümkün olamadığı, tersine İdare Mahkemesinin bu dava sonucunu
beklemesi gerektiği, iyi niyetli üçüncü kişi olarak hak iktisap eden başvurucu
adına yapılan tescilin korunması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar
verilmiş; karar temyiz edilmeyerek 20/12/2006 tarihinde kesinleşmiştir.
15. Ticaret Mahkemesinin bu kararı üzerine İdarenin 26/1/2007
tarihli ve 400450 sayılı işlemiyle İR:2817 sayılı maden işletme ruhsatı tekrar
başvurucu adına tescil edilmiştir.
16. Bu arada başvurucu tarafından 17/5/2005 tarihli ve 151136
sayılı İdare işleminin iptali istemiyle açılan davada, İstanbul 2. İdare
Mahkemesinin 13/1/2007 tarihli ve E.2005/1879, K. 2007/387 sayılı kararıyla
ruhsatın davacıya devrine esas teşkil eden devir iradesinin temelini teşkil
eden Şirket Olağanüstü Genel Kurulu ve Kurulda alınan kararlar, kesinleşen
Ticaret Mahkemesi kararıyla iptal edildiğinden Mahkeme kararını uygulamak
zorunda olan İdarenin dayanaksız kalan ruhsat devrinin iptaline ilişkin olarak
tesis ettiği işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava
reddedilmiştir.
17. Başvurucu, İdare tarafından 26/1/2007 tarihli ve 400450
sayılı işlemiyle İR:2817 sayılı maden işletme ruhsatının tekraradına
tescil edilmesi nedeniyle temyiz aşamasında idari yargıdaki davanın konusuz
kalması nedeniyle davadan vazgeçtiğini 26/2/2007 tarihli dilekçesiyle
bildirmiş; Danıştay Sekizinci Dairesi 7/11/2007 tarihli ve E.2007/3161,
K.2007/5820 sayılı kararıyla başvurucunun davadan feragat ettiğini belirterek
feragat hakkında bir karar verilmek üzere İdare Mahkemesi kararını bozmuştur.
18. Bozma kararı sonrasında yapılan yargılamada İstanbul 2.
İdare Mahkemesi tarafından 26/3/2009 tarihli ve E.2009/507, K.2009/554 sayılı
kararla bozmaya uyularak davadan feragat edilmesi nedeniyle karar verilmesine
yer olmadığına karar verilmiştir.
19. İdare, İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 13/1/2007 tarihli ve
E.2005/1879, K. 2007/387 sayılı ret kararına (kesinleşmeyen) dayanarak
19/4/2007 tarihli ve 401990 sayılı işlemle başvurucu adına tescilli bulunan
ruhsatı iptal ederek yeniden Şirket adına ruhsat düzenlemiştir.
20. Başvurucu, adına olan maden işletme ruhsatının iptaline
ilişkin bu idari işlemin iptali istemiyle dava açmış; İstanbul 6. İdare
Mahkemesinin 29/12/2008 tarihli ve E.2007/817, K.2008/2199 sayılı kararıyla,
idarelere mahkeme kararlarının uygulanması yönünde bir takdir hakkı tanınmadığı
açık olmakla birlikte Mahkeme kararı uyarınca tesis edilen işlemin, dayanağı
Mahkeme kararının temyiz incelemesi sonucunda bozulmuş olması karşısında yasal
dayanağı kalmayan dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle
dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
21. Bu kararı temyizen inceleyen
Danıştay Sekizinci Dairesi 24/11/2009 tarihli ve E.2009/5074, K.2009/6940
sayılı hükmüyle kararı onamakla birlikte karar düzeltme aşamasında verdiği
13/7/2010 tarihli ve E.2010/3122, K.2010/4198 sayılı kararıyla, dava konusu
işleme dayanak alınan İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 13/1/2007 tarihli ve
E.2005/1879, K.2007/387 sayılı kararının feragat nedeniyle ortadan kalkması ve
6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesi
ile yollamada bulunulan 18/06/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu’nun 95. maddesi uyarınca feragatin kesin hükmün hukuki
neticelerini meydana getirmesi karşısında, belirtilen hukuki durum uyarınca
ortada işin esasına yönelik bir mahkeme kararının bulunmaması, işlemin iptal
edilmemesi, geri alınmaması nedeniyle İstanbul 2. İdare Mahkemesinin davanın
reddine ilişkin bu kararına konu olan "Kumtek Yapı ve Maden Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin uhdesinde iken Mehmet Emin Bülbül'e devredilen İR:2817
sayılı maden ruhsatının devir işleminin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nca
iptal edilerek, ruhsatın yeniden Kumtek Yapı ve Maden
Sanayi ve Ticaret A.Ş. Adına tesciline ilişkin 17/05/2004 günlü 151136 sayılı''
işlemin ortadan kalktığından söz edilemeyeceğinden hukuk alemindeki varlığını
koruduğu tartışmasız olan "ruhsatın
yeniden Kumtek Yapı ve Maden Sanayi ve Ticaret A.Ş.
adına tesciline ilişkin işlemin sonucu olarak İR:2817 sayılı maden işletme
ruhsatının Kumtek Yapı ve Maden Sanayi ve Ticaret
A.Ş. adına tescil edildiğine, ruhsat ile iznin kullanılan ve kullanılmayan tüm
sevk fişlerinin ve diğer belgelerin verilmesi gerektiğine'' ilişkin
dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, bu durumda davanın
reddedilmesi gerekirken aksi yönde verilen Mahkeme kararında yasal isabet
bulunmadığı gerekçesiyle karar düzeltme istemi kabul edilerek yeniden bir karar
verilmek üzere İdare Mahkemesi kararının bozulmasına hükmedilmiştir.
22. Bozma kararına uyan İstanbul 6. İdare Mahkemesi 12/11/2010
tarihli ve E.2010/2271, K.2010/1874 sayılı kararı ile bozma kararındaki
gerekçelerle davanın reddine karar vermiştir.
23. Bu karar Danıştay Sekizinci Dairesinin 4/12/2012 tarihli ve
E.2011/1303, K.2012/10051 sayılı kararıyla onanmış; yapılan karar düzeltme
istemi de aynı Dairenin 20/11/2013 tarihli ve E.2013/9585, K.2013/8463 sayılı
kararı ile reddedilmiştir.
24. Kararın başvurucu tarafından 28/2/2014 tarihinde öğrenildiği
beyan edilmiştir.
25. Başvurucu 31/3/2014 tarihinde bireyselbaşvuruda
bulunmuştur.
26. Ayrıca dosya ekinde bulunmayan ancak Ulusal Yargı Ağı
Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden tespit edilen Şirket ve ortağı Y.A. tarafından
ruhsatın başvurucuya verilmesi işlemine karşı açılan davada, İstanbul 5. İdare
Mahkemesinin verdiği ret kararı temyiz incelemesinde bozulmuş; Mahkeme, bozma
kararına uyarak 29/12/2011 tarihli ve E.2011/1131, K.2011/2253 sayılı kararı
ile davanın kabulüne karar vermiştir. Bu karar Danıştay Sekizinci Dairesinin
30/10/2013 tarihli kararıyla onanmış ve başvurucunun karar düzeltme talebi
Dairece 10/9/2014 tarihinde reddedilerek karar kesinleşmiştir.
27. Başvurucu bireysel başvuru yaptıktan sonra aynı konuda
farklı mahkemelerce verilmiş kararlarda hüküm uyuşmazlığı bulunduğu iddiasıyla
İdare Mahkemesinde aleyhine verilen kararların kaldırılması ve lehine olan
Ticaret Mahkemesi kararının kabulü talebiyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvurmuş;
Mahkeme, 14/3/2016 tarihli ve E.2015/489, K.2016/112 sayılı kararıyla "Yukarıda yapılan tüm açıklamalar, işaret edilen
mevzuat hükümleri, adli ve idari yargı kararları birlikte değerlendirildiğinde;
K. Yapı ve Maden Sanayi ve Ticaret AŞ.'ne ait maden
işletme ruhsatını iktisap eden M.E.B.’ün söz konusu
iktisabı, her ne kadar İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesince verilen ve
kesinleşen 16.12.2004 gün, E.2002/7, K.2004/1359 sayılı karar ile iptal edilen
19.12.2001 günlü Olağanüstü Genel Kurulda alınan kararlara ve bu kararların
sonucunda vuku bulan satış sözleşmesine dayanıyor ise de, neticeten bu
olağanüstü genel kurul kararlarının ilgili ticaret sicil gazetesinde
yayımlandığı ve böylece mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 37. maddesi
kapsamında aleniyet kazandığı, M.E.B.’ün davaya konu
edilen iktisabının da bu bağlamda aynı Kanunun 39. maddesi kapsamında söz
konusu sicile itimat ederek gerçekleştiğinin kabulü ile, M.E.B.'ün
iyi niyetle iktisap eden üçüncü şahıs olduğu ve maden haklarının anılan şahsa
devri konusunda adli yargı yerince verilen kararın hukuki isabet taşıdığı
sonucuna ulaşılmış, bu iktisap öncesinde yapılan ve geçersiz olduğu anlaşılarak
iptal edilen olağanüstü genel kurulda alınan kararların ise, yapılan devir
işlemini etkilemeyeceği, dolayısıyla iyi niyetli olarak hak iktisap eden M.E.B.
lehine oluşan tescilin korunması gerektiği kanaatine varılmıştır. Zira,
sonradan iptaline karar verilen işlemler, devirden önce ticaret sicilinde
tescil ve ilan edilmiştir. Davalı da buna dayanarak mülkiyet iktisap etmiştir.
Şu halde, mevcut hüküm uyuşmazlığında adli yargı yerince verilen bu kararın
esas alınması gerekmektedir." gerekçesiyle İstanbul 6. İdare
Mahkemesinin 12/11/2010 tarihli ve E.2010/2271, K.2010/1874 sayılı kararı ve
İstanbul 5. İdare Mahkemesinin 29/12/2011 tarihli ve E.2011/1131, K.2011/2253
sayılı kararının kaldırılmasına; İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin
31/10/2006 tarihli ve E.2002/1613, K.2006/633 sayılı kararının benimsenmesine
ve mevcut hüküm uyuşmazlığının bu şekilde giderilmesine karar vermiştir.
B. İlgili Hukuk
28. 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesinin 1. fıkrası şöyledir:
"Danıştay, Bölge İdare Mahkemeler, İdare
ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının
icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya
mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz
günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyaç i haciz uygulamaları ile ilgili
davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleşmesinden sonra
idarece işlem tesis edilir."
29. 1086 sayılı mülga Kanun’un 95. maddesi şöyledir:
“Feragat ve kabul, kati bir hükmün hukuki neticelerini hasıl eder. Bilbeyyine hükme raptı kanunen mecburi olan hallerde müddeaaleyh müddeinin neticei
talebini kabul ederse müddeaaleyhin davada devamı
huzuru mecburi değildir ve bu kabul bundan başka hukuki bir netice husule
getirmez.”
30. 6762 sayılı mülga Kanun'un38. maddesi şöyledir:
"Ticaret sicili kayıtları, nerede
bulunurlarsa bulunsunlar, üçüncü şahıslar hakkında, kaydın gazete ile ilan
edildiği; ilanın tamamı aynı nüshada yayınlanmamış ise, son kısmının
yayınlandığı günü takibeden iş gününden itibaren
hüküm ifade eder. Bu günler, kaydın ilanı tarihinden itibaren işlemeye başlıyacak olan müddetlere de başlangıç olur.
Bir
hususun tescil ile beraber derhal üçüncü şahıslar hakkında hüküm ifade
edeceğine veya müddetlerin derhal işliyeceğine dair
hususi hükümler mahfuzdur."
31. 6762 sayılı mülga Kanun'un39. maddesi şöyledir:
"Üçüncü şahısların, yukarıki
madde gereğince kendilerine karşı hüküm ifade etmiye başlıyan kayıtları bilmediklerine mütaallik
iddiaları dinlenmez.
Tescili
lazım geldiği halde tescil edilmemiş veya tescil edilip de ilanı gerekirken
ilan edilmemiş olan bir husus ancak bunu bildikleri ispat edilmek şartiyle, üçüncü şahıslara karşı dermeyan edilebilir."
32. 6762 sayılı mülga Kanun'un383. maddesi şöyledir:
"Kararın iptaline dair ilam,
katileştikten sonra bütün pay sahipleri hakkında hüküm ifade eder. İdare
meclisi bu ilanın bir suretini derhal ticaret siciline kaydettirmeye
mecburdur."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 16/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucu, Ticaret Mahkemesince Şirket Olağanüstü Genel
Kurul kararının iptal edilmesinin ruhsatın Şirket tarafından kendisine devrini
etkilemediğini zira iptalin gerekçesinin Şirketin iç işleyişine ilişkin olup
iyi niyetli üçüncü kişi olarak Şirketten ruhsatı devralması işleminin
geçerliliğini koruduğunu zaten Ticaret Mahkemesinin tavzih kararı ile aleyhine
açılan ve ruhsatın kendisine devrine ilişkin olan işlemin iptali istemli davada
Mahkemenin davayı reddederek haklılığını ortaya koyduğunu, Ticaret Mahkemesinin
bu davada asıl görevli mahkeme olduğunu, İstanbul 2. İdare Mahkemesince verilen
13/1/2007 tarihli ve E.2005/1879, K.2007/387 sayılı ret kararının Ticaret
Mahkemesince kendisi lehine verilen ve kesinleşen kararları yok saydığını,
İstanbul 7. Ticaret Mahkemesinin şahsı adına tescilli olan ruhsatın üzerine ihtiyati
tedbir koyarak dava sonuçlanıncaya kadar herhangi bir kişiye devrini
engellediği hâlde üzerine kayıtlı olan ruhsatın idare tarafından Şirkete
devredilmesi ve buna karşı açılan davanın da İdare Mahkemesince reddedilmesinin
tedbir kararını etkisiz kıldığını, İstanbul 2. İdare Mahkemesi kararının
ruhsatını iptal eden İdarenin 17/5/2005 tarihli birinci işlemine yönelik olup
bu işlemin de ruhsatın tekrar kendisine verilmesine ilişkin 26/1/2007 tarihli
işlemle ortadan kalktığının açık olduğunu, tüm bu işlem ve kararlar nedeniyle
mülkiyet ve adil yargılama haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin
tespit edilerek maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
36. Başvurucu aleyhine sonuçlanan İdare Mahkemesi kararları
nedeniyle lehine sonuçlanan Ticaret Mahkemesi kararının yok hükmünde sayılarak,
bedelini ödeyerek ve iyi niyetli olarak satın aldığı işletme ruhsatının iptal
edildiğini ileri sürmekle beraber bireysel başvuru yaptıktan sonra Uyuşmazlık
Mahkemesine de hüküm uyuşmazlığı nedeniyle davayı taşımış olupyapılan
yargılama sonucunda aleyhine olan idari yargı kararları kaldırılmış ve lehine
verilen Ticaret Mahkemesi kararının geçerli olduğuna hükmedilmiştir.
37. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir. ..."
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar
başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı
doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir."
39. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel
başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi ve şartları" kenar
başlıklı 48. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"(5) Kabul edilebilirlik şartları ve
incelemesinin usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar İçtüzükle
düzenlenir."
40. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) "Düşme kararı" başlıklı 80. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (c) bendi şöyledir:
"(1) Bölümler ya da Komisyonlarca
yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hâllerde düşme kararı verilebilir:
...
(c) İhlalin ve sonuçlarının ortadan kalkmış
olması."
41. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkına sahip olanlar" başlıklı 46. maddesinde kimlerin
bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı
fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi
için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar,
başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya
işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun "güncel bir hakkının ihlal
edilmesi", bu ihlalden dolayı kişinin "kişisel olarak" ve"doğrudan" etkilenmiş olması ve bunların
sonucunda başvurucunun kendisinin "mağdur" olduğunu ileri sürmesidir
(Onur Doğanay, B. No: 2013/1977,
9/1/2014, § 42).
42. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bir hakkın ihlaline
karar verilebilmesi için mağdurluk statüsünün ve/veya başvuruya konu olan kamu
gücü kullanımına dayalı temel nedenlerin başvuru hakkında karar verileceği
zamana kadar devam etmesi gerekir. Mağdurluk statüsünün devamı konusunda
değerlendirme yapılırken başvurucunun şikâyet ettiği hususların mevcut olup
olmadığı ve muhtemel hak ihlalinin etkilerinin giderilip giderilmediği incelenmelidir
(Arman Mazman, B.
No: 2013/1752, 26/6/2014, § 41).
43. Somut başvuruda başvurucunun mülkiyet ve adil yargılanma
haklarına ilişkin şikâyeti temel olarak bedelini ödeyerek ve iyi niyetli olarak
satın aldığı işletme ruhsatının iptal edilmesi ve Ticaret Mahkemesinde lehine
verilen karara rağmen adına düzenlenen ruhsat iptali işlemine karşı İdare
Mahkemesinde açtığı davaların reddedilmesi, üçüncü kişilerce aynı konuda açılan
davaların kendisi aleyhine sonuçlanması nedenlerine dayanmaktadır. Başvurucunun
başvuruya konu ettiği somut dava İstanbul 6. İdare Mahkemesinde görülen
E.2010/2271 sayılı dava olup bu davada Danıştay bozma ilamına
uyularak12/11/2010 tarihinde başvurucunun aleyhine olacak şekilde idari işlemin
iptali istemi talebi reddedilmiştir. Bahsedilen karar derecattan
geçerek kesinleşmiştir.
44. Başvurucunun başvuru dilekçesinde bahsetmediği ancak ilgili
dosyaların elektronik ortamda incelenmesi sonucunda tespit edilen İstanbul 5.
İdare Mahkemesinde görülen dava da temyiz incelemesinde bozulduktan sonra bozma
kararına uyularak 29/12/2011 tarihinde başvurucu aleyhine karar verilmiş ve bu
karar da derecattan geçerek kesinleşmiştir.
45. Başvurucu idari yargıda verilen kararlar ile İstanbul 7.
Ticaret Mahkemesinin lehine verdiği 31/10/2006 tarihli karar ve 15/11/2002
tarihli ihtiyati tedbir kararlarının yok hükmünde sayıldığını ve bu nedenle
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
46. Yapılan incelemelerde başvurucunun, haklarının ihlaline
sebep olarak gösterdiği İdare Mahkemesi kararlarının, açtığı hüküm uyuşmazlığı
davası sonucunda 14/3/2016 tarihli Uyuşmazlık Mahkemesi kararıyla
kaldırılmasına, lehine verilen İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi kararının
benimsenmesine ve mevcut hüküm uyuşmazlığının bu şekilde giderilmesine karar verildiği
görülmüştür. Bu durumda, başvurucunun lehine olan Ticaret Mahkemesi kararını
yok hükmünde saydığını iddia ettiği ve hak ihlaline sebep olarak göstererek
bireysel başvuruya konu ettiği İdare Mahkemesi kararlarının Uyuşmazlık
Mahkemesi kararıyla ortadan kaldırılması nedeniyle iddia edilen mağduriyete
neden olan bir hususun kalmadığı anlaşılmaktadır.
47. Sonuç olarak başvurucunun mülkiyet ve adil yargılanma
haklarına ilişkin mağduriyetine konu ettiği Mahkeme kararları 14/3/2016 tarihli
Uyuşmazlık Mahkemesi kararıyla ortadan kaldırıldığından başvurucunun mağdurluk
statüsü de aynı tarihte sona ermiş ve başvuruya konu ihlal iddiası açısından
ihlal ve sonuçları da aynı tarihte ortadan kalkmıştır.
48. Açıklanan nedenlerle İçtüzük'ün
80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi uyarınca başvuru hakkında
düşme karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kalkmış olması nedeniyle DÜŞMESİNE,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
16/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.