TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULHAMİT ALBEZ BAŞVURUSU
|
Başvuru Numarası: 2014/4509
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
|
Başvurucu
|
:
|
Abdulhamit
ALBEZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Engin ERDAL
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 2007 yılında
açtığı hizmet tespiti ve iş hukukuna dayalı alacak davalarının makul sürede
sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 1/4/2014 tarihinde
Erzurum Adliyesi Ön Büro Müdürlüğü vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 28/5/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm
tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
27/6/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığının 9/7/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, iş akdinin feshedilmesi üzerine, 19/11/2007
tarihinde Erzurum İş Mahkemesinin E.2007/334 sayılı dosyasında işçi alacaklarının
tahsili, 20/11/2007 tarihinde ise aynı Mahkemenin E.2007/342 sayılı dosyasında
hizmet tespiti davası açmıştır.
8. Hizmet tespiti davasına ilişkin yargılamada Mahkeme,
16/2/2010 tarih ve E.2007/342, K.2010/39 sayılı kararıyla, başvurucunun
25/5/2004–14/2/2005 tarihleri arasında davalı şirkete ait işyerinde
çalıştığının tespitine karar vermiştir.
9. Temyiz istemi üzerine karar, Yargıtay 21. Hukuk
Dairesinin 7/2/2012 tarih ve E.2010/5990, K.2012/1272 sayılı ilâmıyla; davanın,
temsilcide yanılma sonucu açıldığı ve Mahkemece gerçek temsilciye yöneltilmesi
gerekirken gösterilen davalı aleyhine yargılamanın sonuçlandırıldığı
gerekçesiyle bozulmuştur.
10. Erzurum İş Mahkemesi bozmaya uyarak, taraf teşkili
sağlandıktan sonra, 2/4/2013 tarih ve E.2012/187, K.2013/231 sayılı kararıyla
davanın kabulüne hükmetmiştir.
11. Temyiz istemi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin
10/10/2013 tarih ve E.2013/8699, K.2013/18357 sayılı ilâmıyla, eksik inceleme ve
araştırma sonucu hüküm kurulduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.
12. Erzurum İş Mahkemesi bozmaya uyarak, 31/12/2014 tarih ve
E.2013/611, K.2014/709 sayılı kararıyla davanın reddine hükmetmiştir.
13. Karar temyiz edilmiş olup temyiz incelemesi devam etmektedir.
14. İşçi alacaklarının ödenmesine ilişkin yargılamada, hizmet
tespiti davasının kesinleşmesinin beklenmesine karar verilmiş olup, yargılama
Erzurum İş Mahkemesinin E.2007/334 sayılı dosyasında devam etmektedir.
B. İlgili
Hukuk
15. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ve 447. maddesinin (1)
numaralı fıkrası, 30/1/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.
maddesinin birinci fıkrası, 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi (bkz.
B. No: 2013/6792, 18/6/2014, §§ 16–20).
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 22/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 1/4/2014 tarih ve 2014/4509
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
17. Başvurucu, 2007 yılında
açtığı hizmet tespiti ve iş hukukuna dayalı alacak davalarının makul sürede
sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, başvurucunun yargılamanın uzunluğuna ilişkin
şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar
verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşıldığından
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Hizmet Tespiti Davası Yönünden
19. Başvurucu, hizmet
sürelerinin tespiti istemiyle 20/11/2007 tarihinde açtığı davanın makul sürede
sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
20. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
21. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
22. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu
olayda, hizmet sürelerinin tespiti istemiyle açılmış bir davanın söz konusu
olduğu görülmekle, 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul
hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri
konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §
49).
23. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 20/11/2007
tarihidir.
24. Sürenin bitiş tarihi ise
yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların
yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan,
değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara
bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
25. Makul sürede yargılanma
hakkına ilişkin olarak yapılan değerlendirmede önemli bir ölçüt olan
başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği kriteri çerçevesinde, gerek bireylerin ekonomik geleceği gerek
çalışma barışı açısından arz ettiği önem nazara alındığında, iş
uyuşmazlıklarının ivedilikle çözülmesi hususunda yargı organlarının özel bir
itina göstermesi gerekmektedir. Bu nedenle kanun koyucu iş hukukunun çalışanı
koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel
mahkemelerin dışında sözlü yargılama usulüne tabi özel bir iş yargılaması
sistemi ihdas ederek iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün
olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B.
No: 2013/772, 7/11/2013, § 59).
26. 6100 sayılı Kanun’un 447.
maddesiyle daha önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri
yargılama usulleri kaldırılmış ve bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarına da
uygulanmak üzere basit yargılama usulü getirilmiştir. Basit yargılama usulü
yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir
incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek
dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (B. No: 2013/772,
7/11/2013, § 64-65).
27. Başvuruya konu yargılama
süreci incelendiğinde; yargılamanın, iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıkların
niteliği, başvurucu açısından taşıdığı değer ve başvurucunun davadaki menfaati
dikkate alındığında makul görülemeyecek derecede uzun olan yedi yılı aşkın
süredir devam ettiği, söz konusu yargılama sürecinin uzamasında büyük oranda,
delillerin toplanması aşamalarında ve temyiz incelemesinde geçen süreler ile
celse aralarının uzun tutulmasının etkili olduğu anlaşılmaktadır.
28. İlgili yargılama evrakının
incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin iş mahkemesi önünde
görüldüğü anlaşılmakla, 5521 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile
medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama
faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren
6100 sayılı Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 5521
sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30.
maddesinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya
koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 15).
29. 5521 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin
etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (B. No: 2013/3442, 20/3/2014, §§ 33-55).
30. Başvuruya konu davada yer
alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin
niteliği çerçevesinde davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu
yedi yılı aşkın süredir devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
31. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
b. İşçi Alacaklarına İlişkin Dava Yönünden
32. Başvurucu, işçi
alacaklarının tahsili istemiyle 19/11/2007 tarihinde açtığı davanın makul
sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
33. İşçi alacaklarının tahsiline
ilişkin söz konusu yargılamanın, iş hukukundan doğan uyuşmazlıklara uygulanan
özel bir yargılama sisteminin benimsendiği iş mahkemesinde görüldüğü
anlaşılmakta olup, 19/11/2007 tarihinde açılan ve halen devam eden yargılama
sürecinin makul sürede sonuçlanmadığı yönündeki iddiaların iş mahkemelerindeki
yargılama usulü dikkate alınarak, adil yargılanma hakkı kapsamında
değerlendirilmesi gerektiği açıktır (bkz. §§ 20-26).
34. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, 17/2/2009 tarihli celseden itibaren hizmet tespiti
davasının sonuçlanmasının beklenildiği, yargılamanın, iş ilişkisinden doğan
uyuşmazlıkların niteliği, başvurucu açısından taşıdığı değer ve başvurucunun
davadaki menfaati dikkate alındığında makul görülemeyecek derecede uzun olan
yedi yılı aşkın süredir İlk Derece Mahkemesi önünde devam ettiği
anlaşılmaktadır.
35. 5521 sayılı Kanun ve 6100
sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların
makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru
konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati
temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (B. No: 2013/4701, 23/1/2014, §§ 35-51).
36. Başvurunun değerlendirilmesi
neticesinde, başvuruya konu iş hukukuna dayalı alacak davası; hizmet tespiti
davasının bekletici mesele yapılması dışında, hukuki meselenin çözümündeki
güçlük, maddi olayların niteliği, delillerin toplanmasında karşılaşılan
engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan
uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli
haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli
ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Hizmet tespiti davalarının, işçi
alacaklarına ilişkin davalarda bekletici mesele yapılabileceği düşünülebilirse
de uyuşmazlığı makul sürede sonuçlandırmak yargının ve nihai olarak Devletin
yükümlülüğünde olup, bu hususta başvurucuya atfedilecek bir kusur
bulunmamaktadır. Anılan davanın başvurucu açısından taşıdığı değer ve
başvurucunun davadaki menfaati dikkate alındığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve yedi yılı
aşkın süredir devam eden söz konusu yargılama sürecinde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır
37. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
38. Başvurucu, yargılamaların
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 20.000,00
TL manevi tazminata hükmedilmesini
talep etmiştir.
39. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
40. Başvurucunun tarafı olduğu
hizmet tespiti davasında, yedi yılı aşkın süredir devam eden yargılama süreci
nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında, iki dereceli bir
yargılamada başvurucuya net 6.500,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
41. Başvurucunun tarafı olduğu
işçi alacağı davasında, yedi yılı aşkın süredir devam eden yargılama süresi
nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında, yargılamanın İlk
Derece Mahkemesi önünde devam ettiği de dikkate alınarak, başvurucuya net
8.650,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
42. Başvurucu yapılan ve
dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet
ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
43. Başvuruya konu
yargılamaların yedi yılı aşkın süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede
yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği
açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven
ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamaların
mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen,
kararın bir örneğinin ilgili Mahkemelere gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
3. Başvurucuya, hizmet tespitine ilişkin dava
yönünden net 6.500,00 TL, işçi alacaklarının tahsiline ilişkin dava yönünden
net 8.650,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin
diğer taleplerinin REDDİNE,
B. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
C. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
D. Kararın birer örneğinin Erzurum İş Mahkemesi ile Yargıtay 21.
Hukuk Dairesine gönderilmesine,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.