TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUAZZEZ SALĞİT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/4596)
|
|
Karar Tarihi: 8/2/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
|
Başvurucu
|
:
|
Muazzez SALĞİT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, basketbol antremanı
sırasında rahatsızlanma ve devamında ölme olayının gerçekleşmesinde sorumluluğu
bulunduğu iddia edilen kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesi
nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucunun ilköğretim okulu öğrencisi olan oğlu E.S.
(20/4/2001)13/5/2013 tarihinde okulun basketbol takımı ile Mardin Atatürk Spor
Salonu'nda antrenman yaparken yere yığılmıştır. Beden Eğitimi Öğretmeni O.E.E. tarafından
çocuğa müdahale edilmeye çalışılmış ve ambulans çağrılmıştır.
7. Bir süre beklendikten sonra ambulansın gecikeceği düşünülerek
çocuk özel araçla Mardin Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesine götürülmüştür. Burada
yapılan müdahalenin ardından ambulansla Diyarbakır Çocuk Hastanesine sevk
edilen E.S. yoğun bakıma alınmış ancak vefat etmiştir.
8. E.S.nin ölüm sebebi, senkop aspirasyon pnömonisi, akut respiratuar distres sendromu olarak tespit edilmiştir.
9. Başvurucu; Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği
dilekçeyle antrenman sırasında spor salonunda sağlık görevlisi bulundurmamaları
nedeniyle spor salonu yetkilileri, çocuğun spor yapmasına engel sağlık sorunu
bulunmadığına ilişkin heyet raporu istemeyerek aile hekiminden alınan rapor ile
yetinmeleri nedeniyle öğretmenler ve olay yerine geç gelmeleri nedeniyle 112
Acil Servis görevlileri hakkında şikâyetçi olmuştur.
10. Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ilgili kamu
görevlilerinin kimlik tespiti yapılmış, 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı
Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun kapsamında
soruşturma izni talep edilmiştir.
11. Mardin Valiliği tarafından yaptırılan ön inceleme
neticesinde eğitim-öğretim kurumları lisansı hükümleri doğrultusunda çocuğun
spor yapması için gerekli veli izin belgesi ile sağlık raporunun alınmış
olduğu, olay anında öğretmenler tarafından gerekli müdahalenin yapıldığı, spor
salonlarında antrenmanlar sırasında sağlık görevlisi bulundurma uygulamasının
olmadığı, ambulansın sekiz dakika içinde olay yerine ulaşmış olduğu ancak
ambulans gelmeden bir süre önce çocuğun özel araçla hastaneye götürülmesi
nedeniyle müdahale edilemediği hususları tespit edilmiş olup kamu görevlileri
hakkında ileri sürülen iddiaların sübuta ermemiş olması nedeniyle soruşturma
izni verilmemesi yönünde görüş bildirilmiştir.
12. Ön inceleme raporunda tespit edilen hususlar doğrultusunda
Mardin Valiliği tarafından kamu görevlileri hakkında soruşturma izni
verilmemesine karar verilmiştir.
13. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz, Diyarbakır Bölge
İdare Mahkemesinin 14/2/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Başvurucu anılan
kararın 6/3/2014 tarihinde kendisine tebliğ edilmesi üzerine 1/4/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 26/3/2014
tarihinde, ilgililer tarafından soruşturma izni verilmemesi nedeniyle
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Anılan karar 15/5/2014 tarihinde
kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un "Sporcu
lisansı" başlıklı 22. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sporcuların yarışmalara katılabilmeleri için lisans almaları
şarttır. Spor yapmaya ve musabakalara katılmaya
elverişliliği sağlık raporu ile tevsik edilmeyenlere lisans verilmez."
16. 26/4/2005 tarihli Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Gençlik ve
Spor Faaliyetlerinin Düzenlenmesine Dair Yönetmelik'in ilgili maddeleri
şöyledir:
"Madde 1 — Bu Yönetmeliğin amacı, Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğünün Merkez ve taşra teşkilatlarınca düzenlenecek ulusal
veya uluslararası gençlik ve spor organizasyonlarının sevk ve idaresinde birlik
ve beraberliğin sağlanarak uluslararası spor kurallarına uygun olarak
sonuçlandırılmasına dair usul ve esasları düzenlemektir.
...
Madde 4 —
...
Organizasyon: Ulusal ve uluslararası
nitelikteki gençlik ve spor faaliyetleri ile gençlik ve spora yönelik her türlü
toplantı, kongre ve seminerleri,
ifade eder.
Madde 19 — Sağlık hizmetleri ve doping kontrol
hizmetleri komitesinin görevleri aşağıda belirtilmiştir:
a) (Değişik:RG-7/10/2009-27369)
Faaliyetin yapılacağı tesiste ve barınma yerlerinde görev yapacak yeterli
sayıda doktor, sağlık görevlileri, ilk yardım kursu sertifikalı kişi ve
ambulansın hazır bulundurulmasını sağlamak.
b) İhtiyaç duyulacak tıbbi malzemeler ile
sedye ve sağlık çantasını hazır bulundurmak.
c) Sağlık görevlilerinin rahatça görev
yapabileceği ortamı sağlamak.
..."
17. 28/1/2010 tarihli Spor Genel Müdürlüğü Sporcu Eğitim
Merkezleri Yönetmeliği'nin ilgili maddeleri şöyledir:
"MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı;
spor dallarına göre spora başlama yaşında bulunan çocukların eğitim ve
öğretimlerini aksatmadan üst düzey sporcu olarak yetiştirilmelerini sağlamak
için sporcu eğitim merkezleri kurulması ve yönetilmesine ilişkin usul ve
esasları belirlemektir.
...
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
...
d) Gündüzlü Eğitim: İaşe ve diğer
ihtiyaçlarının il müdürlüğü tarafından karşılandığı eğitimi,
...
ı) Merkez: Bir veya birden fazla spor
branşının yatılı ve/veya gündüzlü statüde eğitimin yapıldığı sporcu eğitim
merkezini,
...
m) Yatılı Eğitim: İaşe-ibate ve diğer
ihtiyaçlarının il müdürlüğü tarafından karşılandığı eğitimi
ifade eder.
MADDE 7 – (1) Sporcu eğitim merkezinde ilgili
spor dalında yeterli sayıda antrenör, psikolog, beslenme uzmanı, doktor,
fizyoterapist, sağlık memuru, belletmen, spor masörü ve il müdürlüğünce ihtiyaç
duyulan diğer elemanlar görevlendirilir.
MADDE 17 – (1) Sporculardan merkeze kayıt
sırasında aşağıdaki belgeler istenir;
...
c) Hastanelerden alınacak sağlık kurulu
raporu,
..."
18. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usul
Kanunu'nun “İptal ve tam yargı davaları”
kenar başlıklı 12. maddesi şöyledir:
"İlgililer haklarını ihlal eden bir idari
işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi
mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı
davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın
karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına
başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası
sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde
tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları
saklıdır."
19. 2577 sayılı Kanun'un “Doğrudan
doğruya tam yargı davası açılması” kenar başlıklı 13.maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş
olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya
başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl
ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak
haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen
veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden
itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu
sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir."
20. Danıştay Onuncu Dairesinin 18/2/2011 tarihli ve E.2007/7683,
K.2011/630 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:
"İdare kural olarak yürüttüğü kamu
hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari
eylem ve işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet
kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. İdarenin
yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya
işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya eksiklik şeklinde tanımlanabilen
hizmetkusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi
veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin hukuki sorumluluğunun
doğmasına yol açmaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden;...
acilen ambulans istenildiği; ancak aradan yaklaşık yarım saat geçmesine rağmen
ambulansın gelmediği; bu nedenle olay yerinde bulunanlar tarafından [yaralının]
özel bir araca bindirilmek suretiyle Kaş Devlet Hastanesine götürüldüğü;
hastanede beyin cerrahı ile ortopedi ve travmatoloji uzmanının bulunmaması ve
hastanın durumunun kötü olması nedeniyle Fethiye Devlet Hastanesine sevk
edildiği; anılan hastaneye götürüldüğü sırada yolda öldüğü anlaşılmaktadır.
181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri
Temel Kanunu ile, herkesin hayatının beden ve ruh sağlığı içinde devamını
sağlamak, ülkenin sağlık şartlarını düzeltmek, fertlerin ve cemiyetin sağlığına
zarar veren amillerle mücadele etmek ve halka sağlık hizmetlerini ulaştırmak,
sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermelerini temin etmek
görevleri Sağlık Bakanlığının görevleri arasında sayılmıştır.
Aktarılan Kanunlara dayanılarak çıkarılan ve
olay tarihinde yürürlükte bulunan Ambulanslar ile Özel Ambulans Servisleri ve
Ambulans Hizmetleri Yönetmeliğinin 1. maddesinde, bu Yönetmeliğin amacının
ambulans hizmetleri ve özel ambulans servislerinin, kuruluş, işleyiş ve
denetlenmesine ilişkin usul ve esaslar ile ambulansların tıbbi ve teknik
özelliklerini düzenlemek olduğu, 5. maddesinde; acil yardım ambulanslarının her
türlü acil durumlarda, olay yerinde ve ambulans içerisinde hasta ve yaralılara
gereken tüm acil tıbbi müdahaleyi yapabilecek ekibe ve EK-1, 2 ve 4 te yer alan
teknik ve tıbbi donanımlara sahip 24 saat hizmet veren kara araçları olduğu
belirtilmiştir.
Öte yandan, 7.12.2006 tarih ve 26369 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe giren ve yukarıda belirtilen Yönetmeliği yürürlükten kaldıran
Ambulanslar ve Acil Sağlık Araçları İle Ambulans Hizmetleri Yönetmeliğinin 5.
maddesinde; acil yardım ambulansının her türlü acil durumda, olay yerinde ve
ambulans içerisinde hasta ve yaralılara gerekli acil tıbbi müdahaleyi
yapabilecek ekibe ve EK-1 ve EK-2' de yer alan teknik ve tıbbi donanıma sahip
kara aracı olduğu düzenlenmesine yer verilmiştir.
Olayla ilgili olarak idarece yaptırılan
inceleme sonucu düzenlenen inceleme raporunda, kadro sayısının yetersiz olması
nedeniyle Kaş Devlet Hastanesi bünyesinde 112 istasyonu kurulup faal hale
getirilmesinin mümkün olmadığı, Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği'nde ifade
edildiği üzere 24 saat hizmet veren 112 acil yardım ambulansında 1 şoför, 1
doktor ve 1 yardımcı sağlık personeli bulundurma zorunluluğu olduğu, hastane
olarak bu kadroyu sağlayamadıklarından sadece hastaların sevki açısından
ambulansın hasta nakil ambulansı olarak kullanılmakta olduğu ve Yönetmeliğe
uygun şekilde 1 şoför ve 1 yardımcı sağlık personelinin icapçı olarak
çalıştırıldığı saptanmıştır.
...yukarıda belirtilen mevzuat uyarıncaher türlü acil durumda 24 saat acil yardım
ambulansı ile yine anılan mevzuatta öngörülen şekilde ve sayıda personel
bulundurulmaması, icap usulü ile personel çalıştırılarak ambulans hizmetinin
gördürülmesi, bu nedenlerle de zamanında ihtiyaca cevap verilmemesi karşısında
olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu sonucuna varılmaktadır.
..."
B. Uluslararası Hukuk
21. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "İnsan haklarına saygıyükümlülüğü"
kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Yüksek Sözleşmeci Taraflar kendi yetki
alanları içinde bulunan herkesin, bu sözleşme'nin
birinci bölümünde açıklanan hak ve özgürlüklerden yararlanmalarını
sağlarlar."
22. Sözleşme'nin "Yaşam
hakkı" kenar başlıklı 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"Herkesin yaşam hakkı yasayla
korunur..."
23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 2.
maddesinin 1. maddesiyle birlikte yorumlandığında devletin yaşama hakkı
kapsamındaki bir olayı pozitif yükümlülük kapsamında etkili soruşturma
yükümlülüğünün bulunduğunu kabul etmiştir (McCann ve diğerleri/Birleşik
Krallık [BD], B. No: 18984/91,
27/9/1995, § 161). Mahkeme, yaşama hakkı kapsamında incelediği McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık
başvurusunda verdiği kararla devletin etkili soruşturma yükümlülüğü bulunduğunu
ilk kez belirgin bir şekilde karar altına almış olmaktadır.
24. Mahkemeye göre kasten gerçekleştirilen ölümlerde etkili bir
cezai soruşturma yürütme zorunluluğu bulunmakla birlikte ihmal nedeniyle
meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin davalar açısından farklı bir yaklaşımın
benimsenmesi gerekir. Buna göre yaşama hakkının ihlaline kasten sebebiyet
verilmemiş ise “etkili bir yargısal sistem kurma” yönündeki pozitif yükümlülük
her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara tek başına ya
da bir ceza soruşturmasıyla birlikte hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili
hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Vo/Fransa
[BD], B. No: 53924/00, 8/7/2004, § 90; Mastromatteo/İtalya [BD], B. No: 37703/97, 24/10/2002, §§ 90, 94, 95; Calvelli ve Ciglio/İtalya, B. No:
32967/96, 17/1/2002, § 51; Anna Todorova/Bulgaristan,
B. No: 23302/03, 24/5/2011, § 73; Ercan
Bozkurt/Türkiye, B. No: 20620/10, 23/6/2015, § 59).
25. AİHM, yaşama hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmediği
olaylarda kullanılabilecek birden fazla başvuru yolu bulunup da başvurucuların
bu yolların tamamını kullandıkları durumlarda etkili yargısal sistem kurma
yükümlülüğünün yerine getirilebilmesi için söz konusu yolların tamamının etkili
yürütülmesi gerekmediğini, bu nedenle incelemenin sadece devletin bu yollardan
herhangi biriyle etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünü yerine getirip
getirmediğini denetlemekten ibaret olacağını belirtmiştir (Anna Todorova/Bulgaristan, § 74; Nurettin Demir ve Çiçek Demir/Türkiye, B.
No: 34885/06, 13/11/2012, § 71).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 8/2/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
27. Somut olayda başvurucunun 1/4/2014 tarihli bireysel başvuru
formunda adli yardım talep ettiği ancak aynı tarihte bireysel başvuru için
gerekli harcı da yatırdığı anlaşılmıştır. Bireysel başvuruda harç dışında
başvurucu tarafından ödenmesi gereken başka bir yargılama gideri
bulunmamaktadır.
28. Bu itibarla başvuru harcının yatırılmış olması ve adli
yardımın daha önce yapılan giderleri kapsamaması nedeniyle başvurucunun adli
yardım talebi hakkında karar verilmesine yer bulunmamaktadır (Fettah Hansu, B. No: 2013/906, 16/4/2013,
§ 21).
B. Yaşama Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu; spor salonunda sağlık görevlisi bulundurulmaması,
ambulansın olay yerine geç gelmesi, spor yapılmasında sakınca bulunmadığına
ilişkin aile hekiminden alınan rapor ile yetinilmesi ve heyet raporu
istenmemesi nedenleriyle antrenman sırasında meydana gelen sağlık sorunu sonucu
oğlunun vefat ettiğini, bu nedenlerle oğlunun ölümünde ihmal bulunduğunu, kamu
görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle yaşama hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 46. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında; ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenlerin bireysel başvuru
hakkına sahip oldukları kurala bağlanmıştır. Yaşama hakkının doğal niteliği
gereği, yaşamını kaybeden kişiler açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak
yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişilerin mağdur olan yakınları tarafından
yapılabilecektir (Sadık Koçak ve diğerleri,
B. No. 2013/841, 23/1/2014, § 65). Başvuru konusu olayda müteveffa,
başvurucunun oğludur. Bu nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik
bulunmamaktadır.
31. Anayasa'nın 125. maddesinin birinci ve yedinci fıkraları
şöyledir:
"İdarenini her
türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.
...
İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle
yükümlüdür."
32. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"... Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
33. 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
34. Anılan Anayasa ve Kanun maddelerinde yer verilen kanun
yollarının tüketilmesi koşulu, bireysel başvurunun temel hak ihlallerini
önlemek için son ve olağanüstü bir çare olmasının doğal sonucudur. Diğer bir
ifadeyle temel hak ihlallerini öncelikle idari makamların ve derece
mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu
zorunlu kılmaktadır (Necati Gündüz ve Recep
Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 20).
35. Diğer taraftan etkili bir başvurudan söz edebilmek için
başvuru yolunun sadece hukuken mevcut bulunması yeterli olmayıp bu yolun
uygulamada fiilen de etkili olması ve başvurulan makamın ihlal iddiasının özünü
ele alma yetkisine sahip bulunması gerekir. Başvuru yolunun ancak bir hak
ihlali iddiasını önleyebilme, devam etmekteyse sonlandırabilme veya sona ermiş
bir hak ihlalini karara bağlayabilme ve bunun için uygun bir giderim
sunabilmesi hâlinde etkililiğinden söz etmek mümkün olabilir. Yine vuku bulmuş
bir hak ihlali iddiası söz konusu olduğunda tazminat ödenmesinin yanı sıra
sorumluların ortaya çıkarılması bakımından da yeterli usule ilişkin
güvencelerin sağlanması gerekir (S.S.A.,
B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 28).
36. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına
sahiptir.”
37. Anayasa'nın 5. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak,
kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak
ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır.”
38. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşama
hakkı, Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif
ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu
ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013,§
50).
39. Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında
bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme
yükümlülüğünün yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki alanında
bulunan tüm bireylerin yaşama hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer
bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere
karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 50, 51).
40. Devletin yaşama hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin
ayrıca usule ilişkin yönü bulunmaktadır (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 54). Yaşama hakkı kapsamındaki usule
ilişkin yükümlülük olayın niteliğine bağlı olarak cezai, hukuki ve idari
nitelikte soruşturmalarla yerine getirilebilir. Kasten meydana gelen ölüm
olaylarında Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitini
ve cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme
yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda idari soruşturmalar ve tazminat
davaları sonucunda idari bir yaptırım veya tazminata hükmedilmesi, ihlali
gidermek ve dolayısıyla mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §
55).
41. Bununla birlikte kasıtlı olmayan eylemler nedeniyle meydana
gelen ölüm olaylarına ilişkin soruşturma yükümlülüğü açısından farklı bir
yaklaşım benimsenebilir. Bu kapsamda yaşama hakkının ihlaline kasten sebebiyet
verilmediği durumlarda "etkili bir yargısal sistem kurma" yönündeki
pozitif yükümlülük, mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk
yollarının açık olması ile yerine getirilmiş sayılabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).
42. Ancak bu tür eylemler nedeniyle meydana gelen ölüm
olaylarında kamu makamlarının muhakeme hatası veya dikkatsizliği aşan bir
kusuru olduğu veya olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu
makamların kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli bir faaliyet
nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri
almadığı durumlarda ilgililer diğer hukuk yollarına başvurmuş olsalar dahi
bireylerin hayatının tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine hiçbir
suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması yaşama hakkının
ihlaline neden olabilir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 60).
43. Başvurucu, somut olayda ihmali olduğunu ileri sürdüğü
görevliler hakkında suç duyurusunda bulunarak ceza soruşturması açılması
talebinde bulunmuş olmakla birlikte idarenin sorumluluğuna ilişkin idari yargı
yoluna başvurduğuna ilişkin bir bilgi ve belgeye rastlanmamıştır. Başvurucu,
söz konusu yolun etkililiği hakkında herhangi bir açıklamada da bulunmamıştır.
44. Bu durumda üzerinde durulması gereken husus -somut olayın
koşulları çerçevesinde- yaşama hakkı kapsamında devletin sahip olduğu
"etkili bir yargısal sistem kurma" yönündeki pozitif yükümlülüğün
anılan hukuki çarelerden herhangi biri ile yerine getirilip getirilmediğidir.
45. Başvurucu, yaşama hakkının kasten ihlal edildiğini ileri
sürmemiş olup somut olayda başvurucunun ölümüne kasten sebebiyet verildiği
izlenimi edinilmesini gerektirecek bir unsur da saptanmamıştır. Başvurucu, spor
faaliyetleri ve acil sağlık hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin ihmaller
nedeniyle ölüm olayının meydana geldiğini iddia etmektedir.
46. Somut olayda, ulusal ve uluslararası nitelikteki gençlik ve
spor faaliyetlerinin yapılacağı tesislerde ve barınma yerleri ile sporcu eğitim
merkezlerinde sağlık personeli bulundurma zorunluluğu bulunmakla birlikte spor
il müdürlükleri bünyesinde hizmet veren tüm spor salonlarında antrenmanlar
sırasında sağlık personeli bulundurulmasına ilişkin bir zorunluluk bulunmadığı
anlaşılmaktadır. Ayrıca sporcu lisansı alınmasında sağlık raporu alınması
zorunluluğu bulunmakla birlikte sağlık kurulu raporu alınmasının eğitim
merkezlerine öğrenci kabul edilmesinde bir koşul olarak arandığı, sporcu
lisansı verilmesinde sağlık kurulu raporu şartı aranmadığı anlaşılmaktadır.
47. Olayın meydana geliş şekli incelendiğinde spor yapmasına
engel sağlık sorunu bulunmadığına ilişkin aile hekiminden alınmış sağlık raporu
ile spor yapmasına ilişkin veli izin belgesi bulunan çocuğun spor yapmasına
engel bir sağlık durumunun olduğu ancak aile hekimi tarafından tespit
edilemediği yönünde bir iddia da bulunmamaktadır.
48. Okul basketbol takımının antrenmanı sırasında solunum
durmasına bağlı olarak E.S.nin bilincini kaybetmesi
üzerine olay yerine sekiz dakikada ulaştığı soruşturma aşamasında tespit
edilmiş olan ambulansın beklenmeyerek hastanın özel araçla hastaneye
götürülmesi ve yapılan müdahaleye karşın kurtarılamaması olayında kamu
görevlilerinin muhakeme hatası veya dikkatsizliği aşan ağır ve kişisel kusuru
bulunduğu sonucuna ulaşılamamaktadır. İddialar, spor faaliyetleri ile sağlık
hizmetlerine ilişkin kamu hizmetinin iyi işlememesi çerçevesinde kalmaktadır.
49. Dolayısıyla başvurucu tarafından da iddiaları bakımından
erişilebilir ve etkili olmadığı ileri sürülmeyen kamu idaresi aleyhine tam
yargı davası açma yolunun, somut olayda varsa kamu hizmetinin işlemesindeki
aksaklıkları, sorumluluğu tespit ve tazmin etme kapasitesini haiz olduğu
sonucuna varılmıştır.
50. Bu itibarla başvuru konusu olayda yaşamı koruma
yükümlülüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkin kanunda öngörülen ve fiilen de etkili
olmadığını gösteren bir veri bulunmayan idari yargı yoluna başvurulmadığından
başvuru yollarının usulünce tüketildiği söylenemez.
51. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebi hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşamı
koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 8/2/2018
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.