TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖMER EREN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/4639)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail Emrah PERDECİOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Ömer EREN
|
Vekili
|
:
|
Av. Murat DURGAN
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 27/5/2008
tarihinde Kızıltepe Sulh Hukuk Mahkemesinde aleyhine açılan itirazın iptali
davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 3/4/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede
başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca 17/6/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına ve dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
12/9/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığının 19/9/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, M.Y. tarafından
Kızıltepe İcra Müdürlüğü nezdinde aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine
itiraz etmiş, bu itirazı sonucu söz konusu icra takibi durmuştur.
8. Başvurucu aleyhine M.Y.
tarafından, 26/5/2008 tarihinde Kızıltepe Sulh Hukuk Mahkemesinde itirazın
iptali davası açılmıştır.
9. Yargılamaya Kızıltepe Sulh
Hukuk Mahkemesinde halen devam edilmektedir.
10. Başvurucu, 3/4/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
11. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 30. maddesi, 9/6/1932 tarih ve 2004 sayılı
İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
12. Mahkemenin 22/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 3/4/2014 tarih ve 2014/4639
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
13. Başvurucu, 26/5/2008
tarihinde Kızıltepe Sulh Hukuk Mahkemesinde aleyhine açılan itirazın iptali
davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
14. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi
sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar
verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
15. Başvurucu, 26/5/2008 tarihinde Kızıltepe Sulh Hukuk Mahkemesinde aleyhine
açılan itirazın iptali davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni
ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 38–39).
17. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 41–45).
18. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi
uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede
karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, Sulh Hukuk Mahkemesi
nezdinde açılan itirazın iptali davasının söz konusu olduğu görülmekle, 1086
sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile 6100 sayılı Kanun’da yer alan
usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve
yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 49).
19. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih,
26/5/2008 tarihidir.
20. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin
devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas
alınacak sürenin bitiş anı başvurunun karara bağlandığı tarihtir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 52).
21. Bireysel başvuruya konu
dava, açıldığı tarihte yürürlükte olan 1086 sayılı mülga Kanun’un 8. maddesine
göre Sulh Hukuk Mahkemesinde açılmış ve halen devam eden bir dava olup 6100
sayılı Kanun’un 316. maddesine göre de bu mahkemelerde basit yargılama usulüne
göre yargılama yapılmaktadır.
22. Basit yargılama usulü, 6100
sayılı Kanun’un 316. maddesinde yer alan davalar ile kanunlarda açıkça
belirtilen bazı davalarda uygulanan ve yazılı yargılama usulünden daha basit ve
çabuk işleyen, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir
inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş bir
yargılama usulüdür (Nesrin Kılıç,
B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 65).
23. Bu şekilde kanun koyucu,
sulh hukuk mahkemelerinde görülen davaların, bu uyuşmazlıklara bakmakla görevli
mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde
sonuçlandırılmasını amaçlamıştır.
24. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun, başvurucu aleyhine başlatılan
ilamsız icra takibine başvurucu tarafından itiraz edilmesi üzerine, davacı
tarafından açılan itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, 26/5/2008 tarihinde
açılan davada, resmi kurumlara yazılan müzekkere cevaplarının beklendiği,
tanıkların dinlendiği, dosyanın bilirkişiye gönderildiği ve henüz dosya
üzerinde bilirkişi incelemesinin tamamlanmadığı dolayısıyla yargılamanın
Kızıltepe Sulh Hukuk Mahkemesinde halen devam ettiği anlaşılmıştır.
25. 6100 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin
etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (Güher Ergun ve Diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).
26. Başvuruya konu itirazın iptali davasının incelenmesinde;
hukuki meselenin çözümündeki güçlük, yargılamanın niteliği, maddi olayların
karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller gibi kriterler
dikkate alındığında başvuruya konu yargılamanın karmaşık nitelikte olduğu
anlaşılmışsa da somut başvuru açısından, daha önce verilen kararlar dışında
farklı karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı, söz konusu yedi yılı
aşkın bir süredir devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin
olduğu sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi
Yönünden
28. Başvurucu, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespiti ile 20.000,00 TL manevi
tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
29. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
30. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık yedi yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama
süreci nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya
net 6.650,00 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
31. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca
tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
1.706,10 TL
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
32. Başvuruya konu yargılamanın
yedi yılı aşkın bir süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma
hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan
bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir
örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 6.650,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet
ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme
olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre
için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Kızıltepe Sulh Hukuk Mahkemesine
gönderilmesine,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.