logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Sönmez Kaşıkcı [2.B.], B. No: 2014/466, 8/6/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SÖNMEZ KAŞIKÇI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/466)

 

Karar Tarihi: 8/6/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Alparslan ALTAN

 

 

Muammer TOPAL

Raportör

:

Okan TAŞDELEN

Başvurucu

:

Sönmez KAŞIKÇI

Vekili

:

Av. Ercan KANAR

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza yargılamasına konu eylemlerin mağdur ve tanıkların dinlenmesi taleplerinin reddedilmesi nedeniyle tanık dinletme hakkının; Mahkemenin delillerle doğrudan doğruya karşılaşmaması, başka bir dosyada işkence altında alındığı belirtilen ifadelere hükümde dayanılması ve bu iddialara ilişkin bir değerlendirme yapılmaması nedeniyle yargılamanın hakkaniyete uygun görülmesi hakkının; mahkeme kararının uygun biçimde gerekçelendirilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 3/1/2014 tarihinde İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 27/10/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 11/3/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 21/3/2016 tarihli yazısında, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Dev-Sol silahlı terör örgütüne yönelik soruşturma kapsamında başvurucu hakkında yakalama kararı çıkarılmıştır.

8. Başvurucu 17/6/2010 tarihinde üzerinde sahte bir kimlik taşırken Antalya'da gözaltına alınmış ve aynı gün İstanbul'a getirilmiştir.

9. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 18/6/2010 tarihli bir dilekçe vermiştir. Başvurucu dilekçesinde 1989 yılında Dev-Sol içinde faaliyet göstermeye başladığını, Y.E.nin talimatları doğrultusunda kır birliklerindeki yaklaşık kırk kişinin iaşesini sağladığını, 1991 yılında Y.A.nın telkiniyle örgütün silahlı kanadı olan Silahlı Devrim Birliği (SDB) ekibine katıldığını, 1992 yılında örgütten ayrıldığını ve o süreden beri kaçak yaşadığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca 1992 yılı içinde Beyoğlu'nda polis aracının taranarak bir polis memurunun yaralanması (3 No.lu eylem), eylem öncesi silahları saklamak ve olay sonrası teslim almak suretiyle Kağıthane'deki bir kahvehanede dört polis memurunun şehit edilmesi (4 No.lu eylem) ve Merter'de polis aracının taranarak üç polis memurunun şehit edilmesi (5 No.lu eylem) eylemlerine ve diğer dört olaya daha katıldığını söylemiştir.

10. Kollukta veya Cumhuriyet Savcılığında ifadesi alınmayan başvurucu, tutuklanması istemiyle sorgu hâkimi önüne çıkarılmıştır.

11. Başvurucu, müdafiinin huzurunda yapılan sorgusundaki ifadesinde de dilekçesinde belirttiği eylemlerde yer aldığını tekrarlamıştır. Başvurucuya, bağlantılı bir dosya kapsamında M.D., M.G., E.K. ve G.A.nın1992 ve 1993 yıllarında kollukta verdikleri ifadeleri okunmuştur.

12. Bu kişilerin beyanlarının aşağıdaki gibi olduğu anlaşılmaktadır:

 G.A.: "Kazım" ve/veya "Selim" kod adı kullanan başvurucunun üçüncü birlik sorumlusu olduğu ve başvurucuya bağlı hücrelerden birinde İ.A.nın da bulunduğu, başvurucunun 1, 2, 3 ve 4 No.lu eylemlere katıldığı, 6 No.lu eylemi ise diğer bir kişiyle birlikte İ.A.nın gerçekleştirdiği

 M.D.: Kazım kod adlı başvurucunun, G.A.nın üst sorumluluğundaki ikinci birliğin sorumlusu olduğu

 M.G.: 3 ve 4 No.lu eylemlerin Kazım kod adlı kişinin sorumluluğunda gerçekleştirildiğini, bu kişinin 3 No.lu eylemde kalaşnikof silah kullandığı

 E.K.: Başvurucunun "Kazım" kod adını kullandığı ve DSB'ye bağlı bir bölgenin sorumluluğunu yürüttüğü, 3 ve 4 No.lu eylemlere birlikte katıldıkları

13. Başvurucu, kendisine okunan ifadelerin içeriğini büyük ölçüde kabul ettiğini belirtmiştir. Başvurucu, bununla birlikte "Kazım" kod adını değil "Selim" ve "Sinan" kod adlarını kullandığını, 3 No.lu eyleme katıldığını, fakat elinde ifadede belirtilenin aksine tabanca bulunduğunu, G.A.nin ifadesinde geçen M. Dershanesinin bombalanması eylemine ve diğer bir olaya katılmadığını söylemiştir.

14. Mahkeme 18/6/2010 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir.

15. Başvurucu 29/7/2010 tarihli Cumhuriyet Savcılığı ifadesinde, gözaltına alındığı günün gecesinde İstanbul'a getirildiğini, adliyeye getirilene kadar uyumasına ve dinlenmesine izin verilmediğini, 18/6/2010 tarihli dilekçe örneğini polisin hazırladığını, kendisinin başka bir kâğıda yeniden yazdığını ve psikolojik baskı altında imzaladığını, bu beyanlarını kabul etmediğini ve bahse konu eylemlerin hiçbirine katılmadığını ileri sürmüştür.

16. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 28/10/2010 tarihinde, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve sahtecilik suçlarından başvurucu hakkında iddianame düzenlemiştir.

17. Başvurucu, (kapatılan) İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. madde ile görevli) önündeki 16/3/2011 tarihli duruşmada hakkındaki suçlamaları reddetmiştir. Başvurucu, Cumhuriyet Savcılığına verdiği dilekçeyi polisin dikte ettirdiğini, sorgudaki ifadeyi kendisinin söylemediğini, benzemesine rağmen sorgu tutanağındaki imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmiştir.

18. Başvurucu müdafii 20/1/2012 tarihli duruşmada olaylara katılmış olsaydı başvurucuyla ilgili teşhis işlemlerinin yaptırılacağını, fakat eylemlerde yer almaması nedeniyle böyle bir işlemin gerçekleştirilmediğini söylemiştir.

19. 20/1/2012, 13/4/2012 ve 20/6/2012 tarihli duruşmalarda, başvurucu hakkında ifade veren kişilerin ifadelerinin ve işkence gördüklerine dair raporların dosyaya getirtilmesi ve ilgili eylemlerin mağdur ve tanıklarının dinlenilmesi talep edilmiştir.

20. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, isnat edilen eylem tarihlerinin üzerinden çok uzun zaman geçmiş olması, hâlihazırda belirtilen tanık ve mağdurlardan bir kısmının Mahkemenin E.2006/221 sayılı dosyasında dinlenildiği, adreslerinde bulunamadıklarından bazılarının dinlenilmesinden vazgeçildiği, geçen süre itibarıyla yeniden dinlenilmelerinin dosyaya yenilik katmayacağı gerekçeleriyle tanık dinletme taleplerini reddetmiştir.

21. Belge içeriklerine dair bir bilgi bulunmamakla birlikte M.D., M.G., E.K. ve G.A.ya ilişkin ilgili dosyalarda mevcut olan raporların dosya içine konduğu anlaşılmaktadır.

22. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi 14/12/2012 tarihli ve E.2010/215, K.2012/386 sayılı kararı ile başvurucunun anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs etme suçundan müebbet hapis cezasıyla, resmî evrakta sahtecilik suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmetmiştir. Mahkeme, başvurucunun 3, 4 ve 5 No.lu eylemlerinin dışında M. Dersanesinin bombalanması (1 No.lu eylem), otobüs durağında bekleyen iki polis memurunun şehit edilmesi (2 No.lu eylem) ve bir taksinin gasbedilmesi ve bir partinin il başkanının silahla yaralanması (6 No.lu eylem) olaylarına da katıldığı sonucuna ulaşmıştır.

23. Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucunun dilekçesinde ve sorgusundaki beyanlarını, M.D. ve E.K.nın kolluk ifadelerini, olaylara ilişkin ceraim evraklarını, otopsi ve doktor raporlarını; 1, 2 ve 6 No.lu eylemler yönünden G.A.nın kolluk ifadesini, 3 ve 4 No.lu eylemler bakımından G.A. ve M.G.nin kolluk beyanlarını, 5 ve 6 No.lu eylemlerde ele geçen kovanlar ile başvurucunun katıldığı kabul edilen 2, 3 ve 4 No.lu eylemlerde ele geçen kovanların aynı silahtan atıldığına dair raporu ve G.A.nın 6 No.lu eylemde yer aldığını belirttiği İ.A.nın başvurucunun sorumluluğundaki silahlı birlik içinde faaliyet göstermesini dikkate almıştır. Mahkeme, belirtilen tanık ifadelerinde geçen "Kazım" veya "Kazım - Selim" kod adlı kişilerin başvurucu olduğunu değerlendirmiştir.

24. Mahkeme kararının ilgili kısımları şu şekildedir:

"Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;

Sanık Sönmez KAŞIKCI'nın silahlı terör örgütü olan DHKP/C'nin önceki yapılanması olan Dev-Sol terör örgütünün üyesi olduğu,sanığın örgüt içinde Kazım, Selim ve Sinan kod adlarını kullandığı, bu örgütün İstanbul ilinde faaliyet gösteren ikinci silahlı birliğinin komutanlığını yaptığı,

...

Sanık Sönmez KAŞIKCI'nın yukarıda belirtilen eylemleri birlikte değerlendirildiğinde; sanığın müdafii huzurunda verdiği sorgu hakimliği ifadesinde ve Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği kendi el yazısı ile yazdığı dilekçesinde örgüt üyesi olduğunu ve örgüt faaliyeti çerçevesinde bazı eylemlere katıldığını ve daha sonra örgütten kaçarak Antalya'da yaşadığını belirttiği, ancak daha sonra sanığın duruşmadaki savunmasında atılı suçlamayı kabul etmediği, sorgu hakimliğinde müdafii huzurunda verdiği ifadenin doğru olarak kabul edilmesi gerektiği, daha sonramahkemedekisavunmasına itibar edilemeyeceği, bu savunmanın suçtan kurtulmaya yönelik olduğu, sanığın katıldığı eylemlerin şiddeti, yoğunluğu ve yapıldığı tarihteki terör olayları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanığın üyesi bulunduğu silahlı terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını cebir ve şiddet kullanarak değiştirme amacına yönelik olarak vahamet arz eden olayları gerçekleştirdiği, sanığın işlediği kabul edilen eylemlerin amaç suçun işlenmesi doğrultusundaki örgüte bağlılık ile ülke genelindeki organik bütünlüğe göre, amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğunun kabulü gerektiği, dolayısıylasanığın mensubu olduğu örgütün amaçları doğrultusunda Türkiye Cumhuriyetinin anayasal düzenini cebren ortadan kaldırmaya teşebbüs suçunu işlediğinin sabit olduğu anlaşılmıştır."

25. Resen de temyize tabi olan Mahkeme kararına karşı başvurucu müdafileri, usul ve yasaya aykırı biçimde, araştırma yapılmaksızın kabul edilen eylemlere ilişkin mağdur ve tanıklar dinlenilmeksizin adil yargılanma hakkı ilkeleri ihlal edilerek karar verildiği gerekçeleriyle süre tutum dilekçeleri vermişlerdir. Başvuru dosyası içinde ve UYAP'a kayıtlı dosyada gerekçeli temyiz dilekçesine rastlanmamıştır.

26. Duruşmalı olarak yapılan ve başvurucu müdafilerinin katıldığı temyiz incelemesi sonrasında Yargıtay 9. Ceza Dairesi 13/11/2013 tarihli ve E. 2013/9315, K.2013/13606 sayılı ilamı ile kararı onamıştır. Yargıtay ilamı 4/12/2013 tarihinde tefhim edilmiştir.

27. Başvurucu 3/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

28. Başvurucunun mahkûmiyetine esas alınan anayasal düzeni zorla ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 146. maddesinde düzenlenmektedir.

29. 23/03/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 8. maddesi uyarınca olaylar tarihinde yürürlükte olan 4/04/1929 tarihli ve 1412 sayılı mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 305. maddesinde, on beş sene ve üzerinde hükmedilen hapis cezalarına ilişkin kararların kişilerin talebi olmasa dahi resen temyiz incelemesine tabi tutulacağı belirtilmektedir.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

30. Mahkemenin 8/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

31. Başvurucu, Mahkemenin iddianamenin tekrarıyla yetindiğini, gerçekçi bir değerlendirme yapmaksızın şeklî bir gerekçeye yer verdiğini, yazılı ifade, belge ve tutanaklara konu kişilerle duruşmada yüz yüze gelinip doğrudan dinlenilmeleri gerekirken buna uyulmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının; yargılama aşamasında maddi gerçeğin araştırılmasına yönelik bir faaliyetin gerçekleştirilmediğini, isnat edilen eylemlerle kendisinin bağını gösteren parmak izi gibi bir delil veya teşhis tutanağı bulunmadığını, bu olayların mağdur ve tanıklarının dinlenmesi taleplerinin reddedildiğini, kararda anılan kişilerin beyanlarına yönelik bir tartışma yapılmadığını belirterek silahların eşitliği ilkesinin; Mahkeme kararının diğer dosyaların sanıklarının işkence ürünü ve sonradan geri aldıkları ifadelerine dayandığını, bu kişilerin işkence gördüğüne dair ilgili dosyalarda raporlar bulunduğunu, bu raporların dosyaya getirilmesi taleplerinin kısmen karşılandığını; fakat hüküm kurulurken belirtilen raporların dikkate alınmadığını, G.A.nın yaralı ayağına işkence yapılarak ifadesini imzaladığını söylediğini; Me.D.nin gördüğü işkenceden dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) ihlal kararı verdiğini belirterek hukuka aykırı delil yasağının; mahkûmiyetine yeter maddi ve gerçekçi delil bulunmadığını belirterek masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu bu nedenlerle maddi tazminat ile 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme

32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun mağdur ve tanıkların dinlenilmesi taleplerinin reddedildiğine ilişkin iddiasının tanık dinletme hakkı, Mahkemenin delillerle birebir karşılaşması gerektiğine ve başka bir dosyanın sanıklarının işkence altında verdiği belirtilen ifadelerinin hükme esas alındığına ilişkin iddialarının yargılamanın hakkaniyete uygun görülmesi hakkı, mahkûmiyet kararının uygun biçimde gerekçelendirilmediğine yönelik iddiasının ise gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Yargılamanın Hakkaniyete Uygun Görülmesi Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

33. Başvurucu; mahkemelerin tutanaklara konu olan kişileri duruşmada dinlemesi gerekirken kendisi hakkındaki yargılamada buna uyulmamasının, başka dosyanın sanıklarının işkence altında verdikleri ve sonradan geri aldıkları ifadelerine dayanılmasının ve kararda bu hususta bir değerlendirme yapılmamasının yargılamanın hakkaniyete uygun görülmesi hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

34. Başvurucunun, Mahkemenin delillerle birebir karşılaşması gerektiğine ilişkin iddiasını somut başvuruyla ilişkilendirmeksizin genel biçimde dile getirdiği (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 20) ve Mahkemenin Me.D.nin ifadesine gerekçesinde yer verdiğini gösteren bir husus bulunmadığı anlaşıldığından, aşağıdaki gerekçelerle bu hususlarda ayrı bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.

35. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir"

37. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği öncelikle olağan başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi ve bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, §§ 18, 19).

38. Olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde dile getirilmeyen iddialar, bireysel başvuruya konu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (Bayram Gök, § 20).

39. Başvuruya konu olay bakımından Mahkemenin delillerle doğrudan doğruya karşılaşması gerektiğine ve işkence altında alındığı ileri sürülen ifadelerin karara gerekçe yapıldığına ilişkin şikâyetlerin, temyiz dilekçesinde veya Yargıtaydaki duruşma esnasında dile getirildiğine dair dosya içinde herhangi bir bilgi veya belge bulunmamaktadır (bkz. § 24).

40. Bu itibarla iddia edilen hak ihlallerinin temyiz aşamasında düzeltilmesi imkânını yargılama makamlarına tanımaksızın başvuruda bulunulduğu anlaşılmıştır. Diğer bir ifadeyle bireysel başvuruya konu edilen şikâyetler derece mahkemeleri önünde ileri sürülmeksizin ilk defa bireysel başvuru aşamasında dile getirilmiştir (Metin Polat, B. No: 2013/1145, 10/6/2015, § 25). Hükmedilen ceza miktarı dolayısıyla kararın resen temyiz incelemesine tabi olması veya dilekçede belirtilenlerin haricindeki hususların da Yargıtay tarafından dikkate alınacağı şeklindeki kanuni gereklerin, başvurucunun temyiz Mahkemesi önünde ihlal iddialarını en azından öz olarak ileri sürme yükümlülüğünü ortadan kaldırdığı söylenemez.

41. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Tanık Dinletme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

42. Başvurucu, kendisine isnat edilen eylemlerin mağdur ve tanıklarının dinlenilmesi taleplerinin kabul edilmemesinin tanık dinletme hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

43. Anayasa’nın 36. maddesinde adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).

44. Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"1. Herkes davasının, ... cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak, ... görülmesini isteme hakkına sahiptir.

...

3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:

...

d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;

..."

45. Adil yargılanma hakkı, bireylere dava sonucunda verilen kararın değil yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama sürecinde iddia makamının sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir iddianın dayanaklarıyla ileri sürülmüş olması gerekir (Naci Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).

46. Yargılama makamları yargılamanın taraflarınca ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Bununla birlikte belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada geçerli olan delil sunma ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Mahkemenin görevi başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını değerlendirmektir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).

47. Tanıkların dinlenmek üzere çağrılmasının uygun olup olmadığının değerlendirilmesi kural olarak derece mahkemelerinin takdir yetkisi dâhilindedir. Dolayısıyla bir sanığın bazı tanıkları dinletemediğinden şikâyet etmesi yeterli olmayıp ayrıca bu tanıkların dinlenmesinin niçin önemli olduğunu ve gerçeğin ortaya çıkması için niçin gerekli olduğunu açıklamak suretiyle tanık dinletme talebini desteklemesi gerekir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, § 54).

48. Mahkemeler, somut davadaki maddi gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olmayacağını değerlendirdiği savunma tanıklarının dinlenmesi talebini reddedebilir (Huseyn ve diğerleri/Azerbaycan, B. No: 35485/05, 45553/05, 35680/05, 36085/05, 26/7/2011, § 196). Diğer yandan 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 178. maddesine göre mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın (başvurucunun) gösterdiği tanık veya uzman kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde sanık, o kişileri mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir.

49. Başvurucu, yargılama konusu eylemler esnasında olay yerlerinde bulunmadığına yönelik olarak bu kişilerin dinlenilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bununla birlikte İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucunun eylemlerin gerçekleştirildiği yerlerde görüldüğüne dair herhangi bir tanık veya mağdur ifadesine dayanmamıştır. Mahkeme, bir başka dosyanın sanıklarının soruşturma evresinde alınan beyanlarına, 3, 4 ve 5 No.lu olaylara ilişkin başvurucunun Cumhuriyet Savcılığına vermiş olduğu dilekçesinde ve müdafii huzurunda sorgusunda yapmış olduğu savunmasındaki ikrarlarına, isnat edilen olaylara dair hazırlanmış ceraim evraklarına ve 2 ila 6 nolu olaylarda ele geçen kovanların bir kısmının aynı silahtan atıldığını gösteren uzman raporuna dayanarak başvurucunun mahkûmiyetine hükmetmiştir.

50. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda tanık dinletme taleplerinin reddedilmesinin Mahkemenin yargılamanın yürütülmesine yönelik takdir yetkisi kapsamında kaldığı ve tanıkların dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın adilliğini zedelemediği anlaşılmıştır.

51. Açıklanan nedenlerle başvurucunun iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

c. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

52. Başvurucu, Mahkeme kararının uygun biçimde gerekçelendirilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

53. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri gereği mahkemelerin her türlü kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).

54. Mahkeme; somut olayda dosyada bulunan ifadelerle, başvurucunun beyanlarıyla, olaylara ilişkin tutanaklarla ve uzman raporuyla ilişki kurmak suretiyle başvurucuya atılı suçun sübut bulduğuna karar vermiştir. Başvurucu, kovuşturma evresinde Sorgu Hâkimliğinde verdiği ifadesini ve dilekçesinde belirttiği hususları inkâr etmiş ise de İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, sonraki ifadesinin suçtan kurtulmaya yönelik olduğunu değerlendirmiş ve Sorgu Hâkimliğinde müdafii huzurunda verdiği ifadesini doğru kabul etmiştir.

55. Yapılan açık yargılama sonunda tarafların, davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışıldığı verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir. Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

56. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Yargılamanın hakkaniyete uygun görülmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tanık dinletme ve gerekçeli karar haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 8/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Sönmez Kaşıkcı [2.B.], B. No: 2014/466, 8/6/2016, § …)
   
Başvuru Adı SÖNMEZ KAŞIKCI
Başvuru No 2014/466
Başvuru Tarihi 3/1/2014
Karar Tarihi 8/6/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ceza yargılamasına konu eylemlerin mağdur ve tanıkların dinlenmesi taleplerinin reddedilmesi nedeniyle tanık dinletme hakkının; Mahkemenin delillerle doğrudan doğruya karşılaşmaması, başka bir dosyada işkence altında alındığı belirtilen ifadelere hükümde dayanılması ve bu iddialara ilişkin bir değerlendirme yapılmaması nedeniyle yargılamanın hakkaniyete uygun görülmesi hakkının; mahkeme kararının uygun biçimde gerekçelendirilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Tanık dinletme ve sorgulama hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (hukuka aykırı deliller, bariz takdir hatası vs.) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 765 Türk Ceza Kanunu 146
5320 Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun 8
1412 Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu 305
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi