TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KUDRET BAŞBUĞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/4714)
|
|
Karar Tarihi: 8/6/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
Raportör
|
:
|
Kamil KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Kudret
BAŞBUĞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
SÜRER
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mahkeme kararında yanlış gösterilen temyiz süresi
içinde yapılan temyiz başvurusunun süre yönünden reddedilmesiyle mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/4/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 10/7/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 12/9/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 3/11/2014 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
12/11/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık
görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, iflasına karar verilen bir kooperatiften olan
12.758,46 TL alacağının iflas idaresince sıra cetveline kaydedilmemesi üzerine
30/5/2011 tarihinde Sincan (Ankara Batı) Asliye Ticaret Mahkemesinde (Mahkeme)
sıra cetveline kayıt davası açmıştır.
9. Mahkemece 28/12/2012 tarihli ve E.2011/137, K.2012/399 sayılı
karar ile davanın reddine karar verilmiş; hükümde, kararın tebliğinden itibaren
on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir. Kararın hüküm
kısmı şöyledir:
“1-Davanın REDDİNE,
...
Dair, davacının yüzüne karşı, yasa yolları açık
olmak üzere (kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka
mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle hükmün temyiz edilebileceği, temyiz
incelemesinin Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi tarafından yapılacağı) verilen
karar açıkça okunup usulen anlatıldı.”
10. Mahkeme kararı 28/1/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiş, başvurucu bu kararı 8/2/2013 tarihinde (tebliğden itibaren on birinci
gün) temyiz etmiştir.
11. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 27/3/2013 tarihli ve E.2013/1643,
K.2013/1910 sayılı ilamıyla temyiz dilekçesinin on günlük temyiz süresi
geçirildikten sonra verildiği gerekçesiyle temyiz istemini süre yönünden
reddetmiştir. Yargıtay ilamında kararın tebliğinden itibaren on gün içinde karar
düzeltme yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir. Yargıtay ilamı şöyledir:
“Mahkemece kayıt kabul talebi hakkında verilen
hüküm temyiz eden davacıya 28.01.2013 günü tebliğ edildiği halde, temyiz
dilekçesi İİK.nın 164. maddesinde öngörülen 10 günlük
yasal süre geçirildikten sonra 08.02.2013 tarihinde verilmiştir.
Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar
verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 1989/3 Esas, 1990/4 Karar sayılı
İçtihadı Birleştirme Kararında Yargıtay tarafından da karar verilebileceği
kabul edilmiş olmakla, temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, davacının
temyiz isteminin süre yönünden REDDİNE, ... kararın tebliğinden itibaren 10 gün
içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.03.2013 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.”
12. Anılan Yargıtay ilamı 2/5/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir. Başvurucu, ilamda belirtilen sürede karar düzeltme isteminde
bulunmamıştır.
13. Başvurucu, Yargıtay 23. Hukuk Dairesine gönderilmek üzere
Mahkemeye sunduğu 11/7/2013 tarihli dilekçeyle Mahkeme kararında temyiz
süresinin on beş gün olarak gösterildiğini, bu hususun temyiz incelemesi
sırasında maddi hata sonucu gözden kaçırılmış olabileceğini belirterek temyiz
isteminin değerlendirilmesini talep etmiştir.
14. Mahkeme 12/7/2013 tarihli ve E.2011/137, K.2012/399 sayılı
ek kararı ile başvurucunun anılan dilekçesini karar düzeltme dilekçesi olarak
değerlendirerek dilekçenin on günlük yasal süre içinde sunulmadığı gerekçesiyle
talebin reddine karar vermiştir.
15. Söz konusu ek kararın başvurucu tarafından temyizi üzerine
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi de başvurucunun 11/7/2013 tarihli dilekçesindeki
talebini karar düzeltme istemi olarak değerlendirmiş ve 5/2/2014 tarihli ve
E.2013/6519, K.2014/749 sayılı ilamıyla istemin süre yönünden reddine, temyiz
başvurusunun süresinde olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir.
Anılan Yargıtay ilamı şöyledir:
“Taraflar arasında görülen kayıt kabul davası
sonucunda verilen hükmün süreden reddine ilişkin Dairemizin 27.03.2013 gün ve
1643 Esas, 1910 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı
vekilince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
...
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar,
davacının temyiz istemi üzerine, Dairemizin 27.03.2013 tarih ve 1643 E., 1910
K. sayılı ilamı ile süreden reddedilmiş, Dairemiz kararı davacıya 02.05.2013
tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili olan Av. M.S. 11.07.2013 tarihli karar
dilekçesiyle, yerel mahkeme kararında temyiz süresinin 15 gün olarak
belirtildiği, bu duruma rağmen Dairemizce yapılan maddi hata sonucunda temyiz
isteminin süreden reddine karar verildiği iddiasıyla, maddi hatanın
düzeltilmesi amacıyla Dairemize gönderilmek üzere istemde bulunmuş, yerel
mahkemece davacı vekili dilekçesi karar düzeltme dilekçesi olarak
değerlendirilerek, davacı vekilinin karar düzeltme dilekçesinin İİK’nın 164. maddesinde belirtilen 10 günlük sürede
sunulmadığı gerekçesiyle, 12.07.2013 tarihli ek kararla süreden reddine karar
verilmiştir.
Bu ek karar, davacı vekilince temyiz
edilmiştir.
Öncelikle değerlendirilmesi gereken husus;
davacı vekilinin sunduğu 11.07.2013 tarihli dilekçe üzerine yerel mahkemece
karar verilip verilmeyeceğidir.
Kararın temyiz edilmesi sonrasında, Yargıtay
tarafından inceleme yapılarak bir karar verildiğinden, bu karara karşı sunulan
maddi hata yahut karar düzeltme dilekçesi üzerine inceleme yapabilecek merci
ancak Yargıtay olabilir.
Bu durumda, yerel mahkemece alınan 12.07.2013
tarihli ek karar kaldırılarak, davacı vekilinin 11.07.2013 tarihli dilekçesinin
incelenmesine geçildi;
a) Dairemiz kararı; davacıya 02.05.2013 günü
tebliğ edilmesine karşın, sonradan dosyaya vekaletname sunan davacı vekilince İİK'nın 366/3. maddesi hükmünde öngörülen 10 günlük süre
geçirildikten sonra, 11.07.2013 tarihinde kararın düzeltilmesi istenilmiş
olmakla, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin süre yönünden reddi
gerekmiştir.
b)Davacının yerel mahkeme hükmüne yönelik temyiz isteminin, yasal sürede
yapılmadığından dolayı, HUMK’nın 432. maddesi
uyarınca reddine ilişkin Dairemiz kararına karşı, istemin süresinde olduğu
ileri sürülerek başvuruda bulunulması üzerine yapılan incelemede, temyiz
isteminin süresinde olmadığı anlaşılmakla talebin reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı
vekilinin 11.07.2013 tarihli dilekçesinin REDDİNE ... karar verildi. ”
16. Söz konusu Yargıtay ilamı başvurucuya 19/3/2014 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 4/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
18. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun
2/3/2005 tarihli ve 5311 sayılı Kanun ile değiştirilen 164. maddesi şöyledir:
“Ticaret mahkemesince verilen nihaî kararlar,
160 ıncı maddenin son fıkrasına göre alınan masraftan
karşılanmak suretiyle mahkemece re'sen taraflara
tebliğ olunur.
Bu
kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde istinaf yoluna
başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi kararına karşı da tebliğ tarihinden
itibaren on gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. İstinaf ve temyiz
incelemeleri, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yapılır.
...”
19. 2004 sayılı Kanun’un 164. maddesinin 5311 sayılı Kanun ile
yapılan değişiklikten önceki hâli şöyledir:
“Ticaret mahkemesince verilen nihai kararlar
tebliğden itibaren on gün içinde temyiz edilebilir. Kararlar 160 ıncı maddenin son fıkrasına göre alınacak masraftan
karşılanmak suretiyle mahkemece resen taraflara tebliğ olunur.
...”
20. 2004 sayılı Kanun’a 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesiyle
eklenen geçici 7. madde şöyledir:
“Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004
tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca göreve
başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar İcra ve
İflâs Kanununun bu Kanunla yapılan değişiklikten önceki temyiz ve karar
düzeltmeye ilişkin hükümleri uygulanır.”
21. 2004 sayılı Kanun’un 235. maddesi şöyledir:
“Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret
mahkemesine dava açmaya mecburdurlar. 223 üncü
maddenin üçüncü fıkrası hükmü mahfuzdur. Bu davaya bakan mahkeme, davacının
isteği halinde ikinci alacaklılar toplantısına katılıp katılmaması ve ne nisbette katılması gerektiği konusunda 297
nci maddenin son fıkrasına kıyasen onbeş gün zarfında karar verir.
İtiraz eden, talebinin haksız olarak ret veya
tenzil edildiğini iddia ederse dava masaya karşı açılır. Muteriz başkasının
kabul edilen alacağına veya ona verilen sıraya itiraz ediyorsa davasını o
alacaklı aleyhine açar.
Bir
alacağın terkini hakkında açılan dava kazanılırsa, bu alacağa tahsis edilen
hisse dava masrafları da dahil olduğu halde sıraya bakılmaksızın alacağı nisbetinde itiraz edene verilir ve artanı da diğer
alacaklılara sıra cetveline göre dağıtılır. Dava basit yargılama usulü ile
görülür.
Ancak,
itiraz alacağın esas veya miktarına taallük etmeyip
yalnız sıraya dair ise şikayet yoliyle
icra mahkemesine arz olunur.”
22. 12/1/2011 tarihli ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun geçici 3. maddesi gereğince temyize ilişkin hükümlerinin
uygulanmasına devam olunan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu’nun 432. maddesinin 1. fıkrası şöyledir:
“Temyiz süresi on beş gündür. Temyiz süreleri,
ilâmın usulen taraflardan her birine tebliği ile işlemeye başlar.”
23. 6100 sayılı Kanun’un 297. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir
ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya
hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme
çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
…
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın
harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
…”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 8/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu; Ticaret Mahkemesinde açtığı sıra cetveline kayıt
davasının reddine karar verildiğini, tefhim edilen kısa karar ve gerekçeli
kararda temyiz süresinin on beş gün olarak gösterildiğini, söz konusu kararı
tebliğden itibaren on birinci gün temyiz ettiğini ancak Yargıtay 23. Hukuk
Dairesince on günlük yasal temyiz süresinin geçmiş olduğu gerekçesiyletemyiz
isteminin süre yönünden reddedildiğini, karara karşı yasal temyiz süresi on gün
olmasına rağmen Mahkemece bu süre on beş gün olarak gösterilerek
yanıltıldığını, bu şekilde temyiz yoluna başvurma ve hukuki dinlenilme hakkının
elinden alındığını belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; temyiz talebinin esastan
incelenmesi için ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
26. Bakanlık görüş yazısında, mahkemeye erişim hakkının mutlak
bir hak olmayıp bazı sınırlamalara tabi tutulabileceği ancak söz konusu
sınırlamaların hakkın özünü zedelememesi gerektiği, somut başvuru açısından
temyiz merciinin temyiz süresine ilişkin yorumunun temyiz incelemesi talebini
aşırı derecede zorlaştırıp zorlaştırmadığının değerlendirilmesi gerektiği, kısa
karar ve gerekçeli kararda temyiz süresinin Mahkeme tarafından on beş gün
olarak gösterildiği ve başvurucunun davasını avukat vasıtasıyla değil bizzat
takip ettiğinin dikkate alınması gerektiği ifade edilerek başvurucunun
şikâyetleri incelenirken bu hususların gözönünde
bulundurulması gerektiği yönünde beyanda bulunulmuştur.
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi
içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle
birlikte başvurabilirler. …"
28. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 64. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel
başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu
öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması
gerekir."
29. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre
kuralıdır. Süre, başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul
hükmüdür (Deniz Baykal, B. No:
2013/7521, 4/12/2013, § 32).
30. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin
(5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin
(1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru
yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt dışı
temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, §§ 18, 19).
31. Hukuk davalarında olağan kanun yolları temyiz ve karar
düzeltme yoludur. Karar düzeltme yolu açık olan bir hükmün kesinleşmesi, karar
düzeltme istemi sonunda verilen ret kararıyla veya karar düzeltme yoluna
başvurulmamışsa temyiz onama kararının tebliğinden itibaren karar düzeltme
başvuru süresinin sonunda gerçekleşir.
32. Karar düzeltme yolu açık olan bir hükme yönelik olarak
etkili görmedikleri için bu yola başvurmayan başvurucular, temyiz onama
kararını öğrendikleri tarihte ihlale neden olduğunu ileri sürdükleri kararı
öğrenmiş olup karar düzeltme yoluna başvurmayarak Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru hakkını kullanmışlarsa başvurucuların buna ilişkin süreye riayet etmeleri
beklenir. Her ne kadar derece mahkemesi kararı, karar düzeltme süresi sonunda
kesinleşmekte ise de başvurucular bu yola başvurmadığında temyiz onama kararı
ile ihlale neden olduğunu ileri sürdükleri kararı öğrendiklerine göre bu
tarihten itibaren otuz gün içinde başvuruda bulunmaları gerekir. Aksi
düşünüldüğü takdirde davacı veya davalı sayısı çok olan dava dosyalarında
temyiz onama kararının tüm taraflara tebliğinden sonra başvurucular dışında
karar düzeltme yoluna başvurulmuşsa bu istemin sonucunun beklenerek hükmün
kesinleşmesi şartının dikkate alınması, başvurucular için farklı ihlalleri
gündeme getirebilir. Karar düzeltme yolunu etkili bir yol olarak görmeyen
başvurucular bireysel başvuruda bulunma yolunu tercih etmişlerse bireysel
başvuruya ilişkin süreye riayet etmelidirler (Fikret
Güney, B. No: 2013/1936, 18/9/2013, § 23).
33. Başvuruda bulunmak için hükmün kesinleşmesi şartı, başvuru
yollarının tüketilmesi anlamında değerlendirilmelidir. Ancak başvurucular,
etkili yol olarak görmedikleri karar düzeltme yoluna başvurmamışlarsa temyiz
onama kararıyla başvuru yollarını tükettikleri için onama kararının
öğrenilmesinden itibaren başvurucuların otuz gün içinde bireysel başvuruda
bulunmaları gerekir (Fikret Güney,
§ 24)
34. Somut olayda başvurucunun temyiz istemi, Yargıtay 23. Hukuk
Dairesince 27/3/2013 tarihli ilamla süre yönünden reddedilmiş; anılan Yargıtay
ilamı başvurucuya 2/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu, karar
düzeltme yolu açık olan bu karara karşı ilamda belirtilen sürede karar düzeltme
yoluna başvurmamıştır.
35. Başvurucu ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü Yargıtayın temyiz talebinin reddi kararını 2/5/2013
tarihinde tebellüğ etmesine rağmen etkili bir yol olarak görmediği için karar
düzeltme isteminde bulunmamış ve söz konusu Yargıtay kararının tebliğ edildiği
tarihten itibaren otuz gün geçtikten sonra bireysel başvuruda bulunmuştur.
36. Başvurucu; Yargıtay 23. Hukuk Dairesine gönderilmek üzere
Mahkemeye sunduğu 11/7/2013 tarihli dilekçeyle Mahkeme kararında temyiz
süresinin on beş gün olarak gösterildiğini, bu hususun temyiz incelemesi
sırasında maddi hata sonucu gözden kaçırılmış olabileceğini belirterek temyiz
isteminin incelenmesini talep etmiş ise de Yargıtay 23. Hukuk Dairesince
başvurucunun bu dilekçesindeki talebi karar düzeltme istemi olarak
değerlendirilmiş ve karar düzeltme isteminin süre yönünden reddine karar
verilmiştir. Karar düzeltme yolu açık bir karara karşı süresi geçtikten sonra
karar düzeltme isteminde bulunması başvurucuya bireysel başvuruda bulunmak için
yeniden süre kazandırmaz. Bir başka ifadeyle bireysel başvuru süresi geçtikten
sonra yapılan karar düzeltme talebi bireysel başvuru süresini canlandırmaz.
37. Sonuç olarak başvurucunun Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin
27/3/2013 tarihli temyizi talebinin reddi kararının kendisine tebliğ edildiği
2/5/2013 tarihinde ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü kararı öğrendiği ve bu
tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunması gerekirken bu sürenin geçmesinden sonra 19/3/2014 tarihinde başvuruda
bulunduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvuruda süre aşımı bulunduğu sonucuna
varılmaktadır.
38. Açıklanan nedenlerle ihlale neden olduğu iddia edilen karara
ilişkin olarak otuz gün geçtikten sonra yapılan başvurunun diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
8/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.