|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
DİCLE SEBEN BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2014/4961)
|
Karar Tarihi: 2/2/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail Emrah
PERDECİOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Dicle SEBEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Semih
GÜNER
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, iş mahkemesinde görülen alacak davasında yargılama
makamlarının lehe olan hususları dikkate almayarak gerekçesiz karar verdiği ve
yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı nedenleriyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
A. Ankara 13. İş
Mahkemesinde Görülen Dava
8. Başvurucu aleyhine 11/7/2006 tarihinde Ankara 13. İş Mahkemesinde
açılan alacak davasında davacı M.B.A. başvurucu yanında işitme testi yapan
sağlık teknikeri olarak 2000 yılında işe başladığını, başvurucunun Ordu
Yardımlaşma Kurumu (OYAK) üyesi olması nedeniyle kendisinden OYAK-Toplu Konut
iş birliğiyle Ankara Eryaman'da yapılacak konutların satışına başvurucunun
kendi adına girmesini, peşinat ve taksitleri ödemesini istediğini, daha sonra
devir işlemlerini yapacağını belirttiğini, bu kapsamda başvurucu adına bahsi
geçen yerden konut aldığını, ilerleyen dönemlerde başvurucunun maaşını
düşürdüğünü, söz konusu konut için ödemeye yapmaya devam ettiğini fakat bir
süre sonra düşürülen ücretle geçinemeyeceğini belirterek 2006 yılı Şubat ayında
işten çıktığını belirterek söz konusu konutun adına devrini veya reel bedelinin
tahsilini talep etmiştir.
9. Ankara 13. İş Mahkemesi yaptığı değerlendirme sonucu
8/10/2008 tarihli kararı ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine
hükmetmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"...
Davalı vekili davanın reddini istemiş olup,öncelikle görev itirazında bulunmuş,tarafların sunduğu
deliller toplanmıştır.Her ne kadar dava iş mahkemesinde açılmış isede, taraflar
arasında hizmet akdine dayanan bir ilişki söz konusu olmayıp, işci işveren
ilişkiside yoktur. Meselenin halli genel mahkemelerin konusuna girdiği
kanaatine varıldığından davalı taraf vekilinin dilekcesinde de belirtildiği
gibi dava dilekcesinin görev yönünden reddine ve süresi içinde müracat
edildiğinde ve dosya kesinleştiğinde davadilekcesinde belirtilen harca değer
esas alınarak dosyanın görevli ve yetkili Ankara Nöbetci Sulh Hukuk Mahkemesine
gönderilmesine karar vermek gerekli görülmüştür. Belirtildiği gibi taraflar
arasında hizmet sözleşmesi söz konusu olmayıp, ayrıca iş yasasına dayalı bir
uyuşmazlık da söz konusu değildir.
..."
10. İlk Derece Mahkemesinin kararı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesince
3/2/2009 tarihinde onanmış ve yargılama süreci sona ermiştir.
B.Ankara 1. İş
Mahkemesinde Görülen Dava
11. Başvurucu aleyhine 12/7/2006 tarihinde Ankara 1. İş
Mahkemesinde açılan işçi ve işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak davasında,
yukarıda yer verilen davada da davacı taraf olan M.B.A., başvurucuya ait iş
yerinde 2000 yılı Kasım ayından 2006 yılı Şubat ayına kadar işitme testi yapan
sağlık teknisyeni olarak çalıştığını, iş akdinin başvurucu tarafından haksız
olarak feshedildiğini, başvurucunun OYAK üyesi olması nedeniyle kendisine
OYAK-Toplu Konut iş birliğiyle Ankara Eryaman'da yapılacak konutlara başvurucu
adına girmesini teklif ederek peşinatı ve taksitleri davacı ödediği takdirde "Konutun devrini sonra veririm."
diye beyan ettiğini ve taahhütte bulunduğunu, bunun üzerine konutu alıp peşinat
ve taksitleri ödediğini, bu işlemler tamamlandıktan iki ay sonra başvurucu
tarafından 2004 yılı Haziran ayına kadar net 800 TL olan aylık ücretinin 2004
yılı Haziran ayından itibaren 200 TL'ye indirildiğini, başvurucunun ücret
indirme sebebi olarak başvurucunun OYAK üyesi olması imkânından yararlanarak
davacının ev sahibi oluşunu beyan ettiğini, bunun üzerine 2006 yılı Ocak ayında
davacının başvurucuya ücretinintam olarak verilmemesi hâlinde girmiş olduğu
KPSS'yi kazanması hâlinde tercihini ona göre yapacağını söylediğinde ise
başvurucunun bu nedenle iş akdini feshettiğini, iş yerinde fazla mesai
yapıldığını ve yıllık izinlerin kullanmadığını beyan ederek 2004 yılı Haziran
ve 2006 yılı Şubat arası ücret farkı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla
mesai ücreti ve yıllık izin ücretinden olmak üzere toplam 500 TL'nin
başvurucudan tahsilini talep etmiştir.
12. Başvurucu davaya cevap dilekçesinde, davacının başvurucuya
ait iş yerinde çalışmasının olmadığını, davacının M.Ç.ye ait iş yerinde 2000
yılı Kasım ayında stajyer konumunda işi öğrenmek için gelip gitmeye
başladığını, 1/3/2001 tarihinde sigortalı olarak işe başladığını, verdiği vekâletname
ile davacıyı gidip seçtiği konutta kendi nam ve hesabına satın alım
gerçekleştirme konusunda yetkili kıldığını, 2004 yılında teslim edilen konutun
eksiklerinin başvurucu tarafından yapıldığını, sözlü anlaşma uyarınca konutta
davacının 2006 Eylül ayına kadar oturup sonrasında işe başlaması nedeniyle
konutu boşaltması gerektiğini ancak davacının verdiği peşinat ve taksitlerin
faiziyleiadesi hâlinde konutu teslim edeceğini söyleyip başvurucudan 26.600 TL
alıp ibra ettiğini, davacının başvurucunun işverenliğinde bir çalışmasının
olmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
13. Yapılan yargılama sürecinde Ankara 1. İş Mahkemesince,
davacının çalıştığı iş yerinden ve Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) şahsi sicil
dosyası, ücret bordroları, fazla mesai ve puantaj kayıtları ile izin
çizelgeleri istenilerek dava dosyasına konulmuş; taraflarca gösterilen tanıklar
dinlenmiş ve ibraz edilen tüm belgeler alındıktan sonra dosya bilirkişiye
verilmiş; alınan bilirkişi raporuna itiraz edildiğinden ek rapor alınmış; bu
rapora da itiraz edildiğinden dosya başka bir bilirkişiye verilerek yeni bir
rapor ve ek rapor alınmış; yapılan değerlendirme sonucu 6/10/2009 tarihli karar
ile davanın kısmen kabulüne hükmedilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"...
Tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya alınan belge içerikleri, tanık
anlatımları ve bilirkişi raporu göz önüne alındığında; davacının davalıya ait
işyerinde 01.11.2000-01.03.2006 tarihleri arasında 5 yıl 4 ay hizmet akdı ile
çalıştığı iş akdinin 2006 yılıOcak ayında ücret hususunda davalı ile görüşerek
tam ücret verilmemesi halinde KPSS sonucuna göre tercihini kullanacağını
işverene bildirdikten sonra davalı "hem benim adıma eve girecek, benim
sayemde menfaat sahibi olacaksın, hemde verdiğim ücreti beyenmeyeceksin"
diyerek, davacının iş akdinin haksız olarak davalı tarafından feshedildiğinden
kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, davacı
ile aynı işyerinde çalışan Ö.B.'nİntalimatla alınan ifadesinde davacı ile aynı
işyerinde çalıştıklarını ve 800.00 TL ücret aldığını, ayrıca Samsun
Devlet hastanesinde çalışan emsal bir işçinin net837.43 TL ücretle
çalıştığıSağlık Bakanlığınca bildirilmiş ayrıca meslek kuruluşundan alınan
bilgilere göre davacınınsağlık teknisyeni olarak ücretinin 800.00 TL olduğu
kanaatine varılmıştır. Dinlenen tanık beyanlarına göre işyerinde fazla mesai
yapıldığı, davacının izinlerini kullandığı veya ücretinin ödendiği davalı
tarafça ispat edilemediğinden bilirkişinin 29.12.2008 tarihli rapora belirtilen
miktarlar kadar alacağının olduğu kananatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm
kurulmuştur.
..."
14. Temyiz üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme
sonucu 16/2/2012 tarihli ilam ile davacı tarafın sunduğu ıslah dilekçesine
karşı başvurucunun zamanaşımı itirazı değerlendirilmeden karar verildiği
gerekçesine dayanılarak bozmaya hükmedilmiştir.
15. Bozma üzerine dava dosyasını tekrar incelemeye alan Ankara
1. İş Mahkemesi, bozma ilamı doğrultusunda değerlendirme sonucu davanın kısmen
kabulüne hükmedilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"...
Bu kez mahkememizin yukarıda yazılı esasına kaydı yapılarak Yargıtay
bozma ilamına uyularak Yargılamaya devam olunmuş, Yargıtay bozma ilamı
doğrultusunda zaman aşımı itirazın değerlendirilmesi içindosya bilirkişiye
verilerek 27.03.2013 tarihli ek rapor alınmış buna göre davacının ihbar
tazminatından net 1.882.24 TL kıdem tazminatından net
6.333.61 TL izin ücretinden net 1.813.33 TL ücret alacağından net 12.600.00 TL
ve fazla mesai ücretinden net 2.519.06 TL alacağı olduğu belirlenmiştir.
..."
16. Tarafların temyiz talebinde bulunmaları üzerine Yargıtay 22.
Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucu 24/9/2013 tarihli karar ile İlk Derece
Mahkemesi kararı onanmış ve yargılama sona ermiştir.
17. Onama ilamı başvurucuya
13/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 9/4/2014 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 2/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucu, Ankara 1. İş Mahkemesinde görülen dava yönünden
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemeleri
nezdinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç
tarihi olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak davanın açıldığı tarih; sürenin
sona erdiği tarih olarak yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013 § 69), yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkinşikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Mehmet Salih Ayyıldız, B.
No: 2012/397, 17/11/2014, § 25).
22. İş mahkemelerinde görülen davalarda yargılama süresinin
makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç
dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu
ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin
niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin
Kılıç, §§ 57, 58).
23. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 7 yıl 3 aylık
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
25. Başvurucu, işçi alacaklarına ilişkin Ankara 1. İş
Mahkemesinde aleyhine açılan davanın kısmen kabul edilmesi yönündeki kararın
gerekçesiz olarak verildiğini, yargılama sürecinde bilirkişi raporlarına
itirazlarının değerlendirilmediğini, lehine olan bilirkişi raporlarının dikkate
alınmamasının sebebinin gerekçeli kararda açıklanmadığını, hükme esas alınan
raporda da lehine olan hususların dikkate alınmadığını, ayrıca daha önce aynı
davacı tarafından Ankara 13. İş Mahkemesinde aleyhine açılan davada davacı ile
aralarında hizmet akdi olmadığı belirtilerek görevsizlik kararı verildiğini ve
bu kararın Yargıtayca onanarak kesinleştiğini, bu kapsamda husumet
itirazlarının da değerlendirmeye alınmadığını, dolayısıyla verilen kararlar
kapsamında her iki dava arasında çelişki oluştuğunu belirterek gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
1. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda başvurucunun Ankara 1. İş
Mahkemesinde aleyhine açılan davanın kısmen kabul edilmesi yönündeki kararın
gerekçesiz olarak verildiği, yargılama sürecinde bilirkişi raporlarına
itirazlarının değerlendirilmediği, lehine olan bilirkişi raporlarının dikkate
alınmamasının sebebinin gerekçeli kararda açıklanmadığı, ayrıca hükme esas
alınan raporda da lehine olan hususların dikkate alınmadığı şikâyetlerinin
gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi uygun görülmüştür.
27. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri uyarınca her türlü mahkeme
kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri sürülen tüm
iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu
nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre
değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No:
2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı
yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya
atıfla kararına yansıtması yeterlidir (Yasemin
Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
28. Somut olayda, yapılan açık yargılama sonunda tarafların
davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışılarak
verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu
anlaşılmaktadır. Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararın gösterilen
gerekçe ve karar sonucunu uygun bulduğu dikkate alındığında gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğinden bahsedilemez.
29. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Hakkaniyete Uygun
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvurucunun, daha önce aynı davacı tarafından Ankara 13. İş
Mahkemesinde aleyhine açılan davada davacı ile aralarında hizmet akdi olmadığı
belirtilerek görevsizlik kararı verildiği ve bu kararın Yargıtayca onanarak
kesinleştiği, bu kapsamda husumet itirazlarının da değerlendirmeye alınmadığı,
dolayısıyla verilen kararlar kapsamında her iki dava arasında çelişki oluştuğu
şikâyetinin ise hakkaniyete uygun yargılanma hakkı yönünden incelenmesi uygun
görülmüştür.
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334,
17/9/2013, § 24).
32. Yargılama makamları yargılamanın taraflarınca ileri sürülen
iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Bununla
birlikte belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve
gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi
esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada geçerli olan delil sunma
ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup olmadığını
denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Mahkemenin görevi,
başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığını
değerlendirilmektir. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri
ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması
şarttır. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik
iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi gerekir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt
Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No:
2013/1213, 4/12/2013, § 27).
33. Başvuru konusu olayda başvurucu; daha önce aynı davacı
tarafından aleyhine açılan bir başka alacak davasında davacı ile aralarında
hizmet akdi olmadığı belirtilerek görevsizlik kararı verildiğini ve bu kararın
Yargıtayca onanarak kesinleştiğini ancak bu kapsamda bireysel başvuruya konu
ettiği davada husumet itirazlarının değerlendirmeye alınmadığını, dolayısıyla
verilen kararlar kapsamında her iki dava arasında çelişki oluştuğunu ileri
sürmüştür.
34. Söz konusu şikâyetinin incelenmesi sonucu Ankara 13. İş
Mahkemesinde başvurucu aleyhine açılan davanın dava dilekçesinin görev yönünden
reddi ile sonuçlanarak sona erdiği, bu durumda görev yönünden ret ile
sonuçlanan bir davada ortaya konulan taraflar arasında hizmet akdi olmadığı yönündeki
değerlendirmenin esasa ilişkin bir değerlendirme olmadığı, bu değerlendirme
sonucunda verilen kararın da bireysel başvuruya konu edilen Ankara 1. İş
Mahkemesinde görülen dava açısından maddi anlamda kesin hüküm teşkil
etmeyeceğianlaşılarak her iki dava arasında verilen kararlar kapsamında çelişki
oluştuğu yönünde bir kanaate varılmamıştır.
35. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
36. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
37. Başvurucu, maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
38. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
39. Başvuruya konu olan yargılama sürecinin kesinleşerek sona
erdiği dikkate alındığında, başvurucunun da tazminat talebi bulunmaması
nedeniyle ihlalin tespiti dışında sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gereken bir husus bulunmadığı anlaşılmaktadır.
40. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Ankara 1. İş Mahkemesine (E.2012/523,
K.2013/221) GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
2/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.