TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BEKİR TAŞDEMİR VE DİĞERLERİ
|
(Başvuru Numarası: 2014/5138)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe GÜLTEKİN
|
Başvurucular
|
:
|
Bekir TAŞDEMİR
|
|
|
Bilal TAŞDEMİR
|
|
|
Ramazan TAŞDEMİR
|
|
|
Abdullah TAŞDEMİR
|
|
|
Nevzat TAŞDEMİR
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Ahmet CANPOLAT
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, 18/10/2007
tarihinde Maden Asliye Hukuk Mahkemesinde Devlet Su İşleri 10. Bölge Müdürlüğü
(DSİ) aleyhine açtıkları kamulaştırmasız el atma bedelinin tahsili davasında
Mahkemece hükmedilen tazminat miktarının çok düşük olduğunu, yargılamanın makul
sürede sonuçlanmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüşler ve tazminat talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 14/4/2014 tarihinde
Elazığ Hukuk Mahkemeleri Ön Bürosu vasıtasıyla
yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca 11/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
5/12/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığının 22/12/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucular, 18/10/2007
tarihinde Maden Asliye Hukuk Mahkemesinde DSİ aleyhine açtıkları davada, bağ
niteliğindeki taşınmazlarının kamulaştırma işlemi yapılmaksızın Kralkızı Baraj sularının altında bırakıldığını ve taşınmaz
bedelinin ödenmediğini ileri sürerek, kamulaştırmasız el atma bedelinin
tahsilini talep etmişlerdir.
8. Mahkemenin, 9/6/2011 tarihli
ve E.2007/93, K.2011/92 sayılı kararıyla alınan bilirkişi raporu ve diğer
delillerin değerlendirilmesi sonucunda başvuruculara ait olan bağ niteliğindeki
taşınmaza davalı tarafından haksız olarak el atıldığı, başvurucuların
taşınmazdan ekonomik olarak yararlanamadıkları ve malvarlıklarında azalma
meydana geldiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
9. Kararın temyizi üzerine,
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2/4/2012 tarihli ve E.2012/5698, K.2012/8735
sayılı ilâmıyla, ecrimisil hesabı yapılırken bağın
yaşının esas alınmadığı, yeniden alınacak bir ek rapor sonucunda bu hususun
değerlendirilmesi suretiyle karar verilmesi gerektiği belirtilerek, İlk Derece
Mahkemesi kararı bozulmuştur.
10. Mahkemece bozmaya uyularak
yapılan yargılamada, 5/4/2013 tarihli ve E.2012/84, K.2013/97 sayılı kararla,
alınan ek bilirkişi raporu da dikkate alınarak dava kısmen kabul edilmiştir.
11. Davalı tarafından İlk Derece
Mahkemesi kararının temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 30/1/2014
tarihli ve E.2013/16168, K.2014/1534 sayılı ilâmıyla hüküm onanmıştır.
12. Karar, başvuruculara
14/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucular, 14/4/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
14. Davalının karar düzeltme
talebi, aynı Dairenin, 18/11/2014 tarihli ve E.2014/9808, K.2014/17861 sayılı
ilâmıyla reddedilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
15. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi, 4/11/1983 tarih ve 2942
sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesi birinci fıkrası (bkz. B.No:2014/2229, 18/6/2014, §§ 10-12).
16. 22/4/1926 tarih ve 818
sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 41. maddesi şöyledir:
“Gerek
kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer
kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 22/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 14/4/2014 tarih ve 2014/5138
numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
18. Başvurucular, 18/10/2007
tarihinde Maden Asliye Hukuk Mahkemesinde DSİ aleyhine açtıkları
kamulaştırmasız el atma bedelinin tahsili davasında yargılamanın makul sürede
sonuçlanmadığını, bağ sınıfındaki arazilerine hukuka aykırı olarak el
atıldığını, Mahkemece hükmedilen tazminat miktarının çok düşük olduğunu,
yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle mağduriyetlerinin arttığını belirterek,
mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiği İddiası
19. Anayasa'nın 'Mülkiyet hakkı'
kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı
olamaz.”
20. Anayasa'nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır."
21. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da
ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının
bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
22. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, "ikincil nitelikte bir kanun yolu"
olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş
olması şarttır.
23. Temel hak ve özgürlüklere
saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun
davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari
mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır (B. No: 2013/8674,
16/10/2014, § 29).
24. Başvuru konusu olayda,
başvurucular, Maden Asliye Hukuk Mahkemesinde DSİ aleyhine açtıkları
kamulaştırmasız el atma bedelinin tahsili davasında Mahkemece hükmedilen
tazminat miktarının çok düşük olduğunu belirterek, mülkiyet haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
25. Bireysel başvurunun ikincil
niteliği gereği, başvurucuların, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği
iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne
uygun olarak iletmeleri, bu konuda sahip oldukları bilgi ve kanıtları zamanında
bu mercilere sunmaları, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurularını takip
etmek için gerekli özeni göstermiş olmaları gerekir. Bu şekilde olağan denetim
mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin
ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu
yapılamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).
26. Başvurucuların, Maden Asliye
Hukuk Mahkemesinde açtıkları kamulaştırmasız el atma bedelinin tahsili
davasında Mahkemece 5/4/2013 tarihli kararla başvurucular lehine tazminata
hükmedilmiş, davalı İdarenin temyiz istemi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin
30/1/2014 tarihli ilâmıyla hüküm onanmıştır. Davalı İdarenin karar düzeltme
istemi aynı Dairenin 18/11/2014 tarihli ilâmıyla reddedilmiştir.
27. Başvuru konusu
kamulaştırmasız el atma bedelinin tahsili davasında Mahkemece hükmedilen
tazminat miktarının çok düşük olduğu iddiasıyla mülkiyet hakkının ihlal
edildiği iddia edilmişse de söz konusu iddiaların öncelikle temyiz mercii
önünde ileri sürülmesi gerekir. Maden Asliye Hukuk Mahkemesinin 5/4/2013
tarihli kararının ise başvurucular tarafından temyiz edilmediği tespit
edilmiştir.
28. Açıklanan nedenlerle, hukuk
sisteminde düzenlenen başvuru yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden temel
hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin "başvuru
yollarının tüketilmemiş olması" nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlanmadığı İddiası
29. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas Yönünden
30. Başvurucular, 18/10/2007
tarihinde Maden Asliye Hukuk Mahkemesinde DSİ aleyhine açtıkları
kamulaştırmasız el atma bedelinin tahsili davasında yargılamanın makul sürede
sonuçlanmadığını belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
31. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile AİHM
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma
hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü
Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
32. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
33. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu
kamulaştırmasız el atma bedelinin tahsili davasında, 1086 sayılı mülga Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine
göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu
alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
34. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 50), somut başvuru açısından bu tarih
18/10/2007 tarihidir.
35. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut
başvuru açısından bu tarih, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi tarafından karar düzeltme
isteminin reddedildiği, 18/11/2014 tarihidir.
36. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, 18/10/2007 tarihinde Maden Asliye Hukuk Mahkemesinde
açılan kamulaştırmasız el atma bedelinin tahsili davasında Mahkemece dava
konusu taşınmaza ait tapu kaydının ve krokinin dava dosyasına getirtildiği,
taşınmazın kod seviyelerine baraj sularının hangi tarihlerde ulaştığının tespit
edildiği, ecri misil hesabı yapılması amacıyla 27/4/2009 tarihli bilirkişi
raporu alındığı, Mahkemenin 18/10/2011 tarihli kararıyla davanın kabulüne karar
verildiği, temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2/4/2012
tarihli ilâmıyla kararın bozulduğu, Mahkemece bozmaya uyularak 25/4/2013
tarihli kararla davanın kısmen kabulüne karar verildiği, temyiz üzerine
Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 30/1/2014 tarihli ilâmıyla İlk Derece Mahkemesi
kararının onandığı, karar düzeltme isteminin aynı Dairenin 18/11/2014 tarihli
ilâmıyla reddedildiği belirlenmiştir.
37. 6100 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede sonuçlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin
etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).
38. Başvuruya konu
kamulaştırmasız el atma bedelinin tahsili davasının incelenmesinde; hukuki
meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin
toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate
alındığında somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek
bir yön bulunmadığı, söz konusu yedi yıl bir aylık yargılama sürecinde makul
olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
39. Açıklanan nedenlerle,
başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
40. Başvurucular, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi,
10.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesini
talep etmişlerdir.
41. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
42. Başvurucuların tarafı
oldukları uyuşmazlığa ilişkin yedi yıl bir aylık yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında, her bir başvurucuya
net 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
43. Başvurucular tarafından
maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile
iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
44. Başvurucular tarafından
yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00
TL vekâlet ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin başvuruculara
müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucuların;
1. Mülkiyet haklarının ihlal edildiği
yönündeki iddialarının “başvuru yollarının
tüketilmemiş olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuların her birine net 5.000,00 TL manevi TAZMİNAT
ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucular tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA
MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.