TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NAZİF KILIÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5162)
|
|
Karar Tarihi: 15/6/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Fatma
KARAMAN ODABAŞI
|
Başvurucu
|
:
|
Nazif KILIÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Kılıç
Kağan KILIÇLI
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, dere ıslah çalışmaları sırasında mülkiyeti belediyeye
ait olan taşınmaz üzerindeki gecekondunun yıkılması ve ağaçların sökülmesi
kapsamında enkazın ve ağaçların bedelinin ödenmemesi sebebiyle mülkiyet hakkı
ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/4/2014 tarihinde İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 22/7/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 5/1/2016 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 1/2/2016 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. İstanbul ili Kadıköy ilçesi Küçükbakkalköy
Mahallesi 1870 ada 2 parsel sayılı taşınmaz, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık
Toplu Konut İdaresi adına kayıtlı iken 1991 yılında Kadıköy Belediye Başkanlığı
(Belediye) adına tescil edilmiş olup başvurucu, anılan taşınmaz üzerinde tek
katlı bir gecekondu inşa ettirmiş ve taşınmaz üzerine çok sayıda ağaç
dikmiştir.
8. İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünün (İSKİ)
Belediyeye gönderdiği 10/7/2004 tarihli ve 4071 sayılı yazı ile Kurbağalıdere ıslah çalışmaları kapsamında atık su kaçaklarının
tamamen kesilebilmesi için derenin ve kollarının sağında ve solunda kadastral sınırları ihlal ederek yapılmış işgallerin
kaldırılması, kadastral sınırların kaçak yapılaşmaya
karşı muhafaza edilmesi ve tecavüzlü parsellerin kadastral
sınırlarına çekilmesi talep edilmiştir.
9. Belediye İmar İşleri Müdürlüğü tarafından Belediye Zabıta
Müdürlüğüne gönderilen 17/9/2004 tarihli ve 408806 sayılı yazı ile Kurbağalıdere ıslah çalışmaları kapsamında kalan ve
aralarında başvurucunun da bulunduğu isimleri belirtilen kişilere ait
gecekonduların boşaltılması için tebligat yapılması istenmiştir.
10. Başvurucu, sahibi bulunduğu gecekondunun bütünleyici
parçaları ile birlikte maliyet, inşaat ve yıkımın gerçekleşmesi hâlinde enkaz
bedelinin tespit edilmesi için Kadıköy 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2004/242
Değişik İş sayılı dosyası ile delil tespiti talebinde bulunmuş; bu kapsamda
alınan 8/10/2004 tarihli bilirkişi raporunda başvurucuya ait yaşları 13 ile 17
arasında değişen ağaçların toplam bedeli 4.640 TL olarak tespit edilmiş;
11/10/2004 tarihli bilirkişi raporunda ise başvurucuya ait bina ve
eklentilerinin bedeli 23.780 TL, işçilik hariç enkaz bedeli 15.457 TL olarak
tespit edilmiştir.
11. Başvurucunun gecekondusu 1/12/2004 tarihinde yıktırılmış ve
ağaçları sökülmüştür.
12. Başvurucu 1980 yılından bu yana hiçbir engelleme ile
karşılaşmadan ailesi ile birlikte yaşadığı, Belediye hizmetlerinden
yararlandığı, emlak vergilerini yatırdığı gecekondusunun yıkılması ve
ağaçlarının sökülmesi nedeniyle kendisine hiçbir bedel ödenmediğini belirterek
tazminat istemiyle İSKİ, Belediye ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
(Büyükşehir Belediyesi) aleyhine 14/9/2007 tarihinde Kadıköy 6. Asliye Hukuk
Mahkemesinde dava açmıştır.
13. Mahkemenin 26/6/2008 tarihli ve E.2007/365, K.2008/185
sayılı kararı ile İSKİ'nin başvurucuya ait gecekondunun yıkılması veya yıkım
kararı alınmasıyla ilgili hiçbir eylem ve işleminin bulunmadığı gerekçesiyle
İSKİ aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddine, bir hizmetin ifası
sırasındaki idari eylemden dolayı uğranılan zararların tahsiline ilişkin
davalarda idari yargı görevli olduğundan diğer davalılar aleyhine açılan davada
yargı yeri bakımından dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
14. Temyiz üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 14/1/2009
tarihli ve E.2008/14267, K.2009/440 sayılı ilamıyla İlk Derece Mahkemesinin
kararı onanmıştır.
15. Yargıtay onama ilamından sonra başvurucu, taleplerini tekrar
ederek İSKİ, Belediye ve Büyükşehir Belediyesi aleyhine 24/3/2009 tarihinde
İstanbul 4. İdare Mahkemesinde 28.420 TL tazminat talepli tam yargı davası
açmıştır.
16.Mahkemenin 24/11/2009 tarihli ve E.2009/450, K.2009/1572
sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir. İlgili gerekçe şöyledir:
"Kamu yararı doğrultusunda yürütülen kamu
hizmetinin icrası amacıyla yıkılan bina veya gecekondunun değeri için bedel
ödenebilmesi için üzerinde yer aldığı taşınmazın mülkiyetinin ilgiliye ait
olması veya taşınmazı tapu tahsis belgesine istinaden kullanması gereklidir.
Başka bir deyişle taşınmazı kullanmasını gerektiren hukuken haklı ve geçerli
bir nedenin bulunması zorunludur.
Olayda, davacının gecekondusunun kamu yararı
doğrultusunda dere ıslah çalışması kapsamında yıkıldığı, gecekondunun üzerinde
yer aldığı taşınmazın mülkiyetinin Kadıköy Belediyesine ait olduğu ve taşınmaz
için tapu tahsis belgesi de bulunmadığı, dolayısıyla davacının taşınmazda
işgalci olduğu, gecekondusu için korunmaya değer bir hakkının bulunmadığı
görüldüğünden tazminat ödenebilmesi için gerekli şartların oluşmadığı sonucuna
varılmaktadır."
17. Temyiz üzerine Danıştay Ondördüncü
Dairesinin 16/10/2012 tarihli ve E.2011/7919, K.2012/7175 sayılı ilamıyla
hükmün onanmasına karar verilmiştir.
18. Karar düzeltme istemi ise aynı Dairenin 9/1/2014 tarihli ve
E.2013/4043, K.2014/749 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
19. Karar, başvurucuya 3/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
20.Başvurucu 2/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B.İlgili Hukuk
21. 20/7/1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu'nun 2.
maddesi şöyledir:
"Bu kanunda sözü geçen (Gecekondu) deyimi
ile, imar ve yapı işlerini düzenliyen mevzuata ve
genel hükümlere bağlı kalınmaksızın, kendisine ait olmıyan
arazi veya arsalar üzerinde, sahibinin rızası alınmadan yapılan izinsiz yapılar
kastedilmektedir."
22. 775 sayılı Kanun'un 18. maddesinin ilgili bölümleri
şöyledir:
"Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
sonra, belediye sınırları içinde veya dışında, belediyelere, Hazineye, özel
idarelere, katma bütçeli dairelere ait arazi ve arsalarda veya Devletin hüküm
ve tasarrufu altında bulunan yerlerde yapılacak, daimi
veya geçici bütün izinsiz yapılar, inşa sırasında olsun veya iskan edilmiş
bulunsun, hiçbir karar alınmasına lüzum kalmaksızın, belediye veya Devlet
zabıtası tarafından derhal yıktırılır.
Yıkım
sırasında lüzum hasıl olduğunda, belediyeler ilgili mülkiye amirlerine
başvurarak yardım istiyebilirler. Mülkiye amirleri,
Devlet zabıtası ve imkanlarından faydalanmak suretiyle, izinsiz yapıların yıkım
konusunda yükümlüdürler."
23. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun
722. maddesi şöyledir:
"Bir kimse kendi
arazisindeki yapıda başkasının malzemesini ya da başkasının arazisindeki yapıda
kendisinin veya bir başkasının malzemesini kullanırsa, bu malzeme arazinin
bütünleyici parçası olur.
Ancak,
sahibinin rızası olmaksızın kullanılmış olan malzemenin sökülmesi aşırı zarara
yol açmayacaksa, malzeme sahibi, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere
bunların sökülüp kendisine verilmesini isteyebilir.
Aynı
koşullar altında arazinin maliki de, rızası olmaksızın
yapılan yapıda kullanılan malzemenin, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere
sökülüp kaldırılmasını isteyebilir."
24. 4721 sayılı Kanun'un 728. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Başkasının arazisi üzerinde kalıcı
olması amaçlanmaksızın yapılan kulübe, büfe, çardak, baraka ve benzeri hafif
yapılar, bunların malikine aittir. "
25. 4721 sayılı Kanun'un 729. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Bir kimse başkasının fidanını kendi
arazisine ya da kendisinin veya bir üçüncü kişinin fidanını başkasının
arazisine dikerse, başkasının malzemesini kullanarak yapılan yapılara veya
taşınır yapılara ilişkin hükümler bunlar hakkında da uygulanır."
26. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 9. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Çözümlenmesi Danıştayın,
idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı
yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu
husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde
görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi
olarak kabul edilir."
27. 2577 sayılı Kanun'un 13. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
" Görevli olmayan adli ve askeri yargı
mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan
idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye
başvurma şartı aranmaz."
IV.İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 15/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
29.Başvurucu, dere ıslah çalışmaları kapsamında mülkiyeti
Belediyeye ait bulunan taşınmaz (arazi) üzerine kendisi tarafından inşa edilen
gecekondunun yıkılmasına ve bahçede bulunan ağaçların kaldırılmasına rağmen
gecekondu enkaz bedeli ile sökülen ağaç bedellerinin kendisine ödenmediğini, bu
hususta yargı mercilerinde açtığı davaların reddedildiğini, gecekonduyu 1980
yılından 2004 yılına kadar hiçbir engelleme ile karşılaşmadan ailesiyle
birlikte kullandığını, Belediyenin tüm hizmetlerinden yararlandığını, yıllarca
bina emlak vergilerinin kendisinde tahsil edildiğini, uzun yıllar sessiz
kalınarak taşınmazın (arazi) kullanılmasına zımnen rıza gösterildiğini, tapu
tahsis belgesi bulunmamasının enkaz bedeli ödenmesine engel teşkil
etmeyeceğini, kendisi ile benzer durumda olan kişilere enkaz bedellerinin
ödendiğini belirterek Anayasa'nın 10. ve 35. maddelerinde tanımlanan eşitlik
ilkesi ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; yeniden yargılama
yapılması, yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar görülmemesi hâlinde ise
maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkıyla bağlantılı
olarak eşitlik ilkesinin de ihlal edildiğini ileri sürmekle birlikte
başvurucunun hangi temele dayalı olarak ayrımcılığa maruz kaldığına dair somut
bir bilgi veya belge sunmadığı görülmektedir. Bu nedenle başvurucunun ihlal
iddiaları mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
31. Başvurucunun, mülkiyeti Belediyeye ait bulunan taşınmaz
(arazi) üzerine kendisi tarafından inşa edilen gecekondunun yıkılmasına ve
bahçede bulunan ağaçların kaldırılmasına rağmen gecekondu enkaz bedeli ile
sökülen ağaç bedellerinin kendisine ödenmemesi sebebiyle mülkiyet hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurusunun açıkça dayanaktan yoksun olmaması
ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de
bulunmaması nedeniyle başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı ve Türü
32. Bireysel başvuru yoluyla mülkiyet hakkının ihlali iddiasının
ileri sürülebilmesi için mülkiyetin konusu "sahip olunan bir mülk"e ihlal sonucunu doğuracak bir müdahalenin
bulunması gerekmektedir. Mülkiyet hakkı kapsamında sahip olunan şey
"mevcut bir şey" olabileceği gibi "mal varlığına ilişkin
değerler" de olabilir (Selçuk Emiroğlu,
B. No: 2013/5660, 20/3/2014, §§ 26, 28).
33. Anayasa'nın 35. maddesinde yer verilen mülkiyet kavramı,
kapsam itibarıyla 4721 sayılı Kanun'da yer alan mülkiyet kavramı ile sınırlı
olmamakla birlikte taşınmaz mülkiyetinin Anayasa'nın 35. maddesindeki güvence
kapsamına girdiğine kuşku yoktur (Ayşe Öztürk,
B. No: 2013/6670, 10/6/2015, § 80).
34. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme)
ortak koruma alanındaki mülkiyet hakkı, özel hukukta veya idari yargıda kabul
edilen mülkiyet hakkı kavramlarından farklı bir anlam ve kapsama sahip olup
yasal düzenlemeler ile yargı içtihatlarından bağımsız olarak özerk bir yorum
ile ele alınmalıdır (Hüseyin Remzi Polge, B. No: 2013/2166, 10/6/2015, § 31).
35. Kamu malı niteliğindeki taşınmazlar (arazi) üzerinde şehir
planlaması ile ilgili düzenlemelere aykırı olarak inşa edilen yapıların
kullanılmasından kaynaklanan ekonomik menfaatin bazı durumlarda Sözleşme'ye ek (1) No.lu Protokol’ün 1. maddesi kapsamında
mülk teşkil etmesi mümkündür. Bu bakımdan şehir planlaması ile ilgili
düzenlemelere aykırı şekilde inşa edilmiş olması sebebiyle idari makamlarca her
an yıkımı mümkün bulunmasına rağmen bu yönde bir girişimde bulunulmaması ve
önlem alınmaması, uzunca bir süre bu duruma sessiz kalınması ve esasen yapı
sebebiyle vergi tahsil etmek ve yapının kamu hizmetlerinden yararlandırılması
suretiyle bu alanlarda sosyal ortam ve aile ortamının oluşturulmasına izin
verilmesi hâlinde inşa edilen yapının kullanılmasından kaynaklanan ekonomik
değerin Sözleşme'ye ek (1) No.lu Protokol'ün 1.
maddesi çerçevesinde önemli bir mal varlığı değeri dolayısıyla bir
"mülk" oluşturduğunun kabul edilmesi gerekir (Anat ve diğerleri/Türkiye,
B. No: 37899/04, 26/4/2011, §§ 57-59; Öneryıldız/Türkiye, B. No: 48939/99, 30/11/2004, §§
121-129).
36. Anayasa’nın 35. maddesi ve Sözleşme'ye
ek (1) No.lu Protokol’ün 1. maddesi benzer düzenlemelerle mülkiyet hakkına yer
vermiştir. Her iki düzenleme de üç kural ihtiva etmektedir. Sözleşmenin ilk
cümlesi herkese mülkünden barışçıl yararlanma hakkı verirken Anayasa daha geniş
manada mülkiyet hakkını tanımaktadır. Düzenlemelerin ikinci cümleleri ise
kişilerin hangi koşullarda mülkünden yoksun bırakılabileceğini ya da kişilere
ait mülkiyetin hangi koşullarla sınırlandırılabileceğini hüküm altına
almaktadır.
37. Her iki düzenlemenin üçüncü cümleleri ise mülkiyetin
kullanımının kontrolü ya da düzenlenmesine ilişkindir. Anayasa’nın 35.
maddesinin son fıkrası mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı
olamayacağı şeklinde hakkın kullanımına ilişkin genel bir ilkeye yer verirken Sözleşme'ye ek (1) No. lu
Protokol'ün 1. maddesinin ikinci fıkrası devletlere mülkiyeti kamu yararına
düzenleme ile vergiler ve diğer katkılar ile cezaların tahsili konusunda
gerekli gördükleri yasaları uygulama konusundaki haklarını saklı tutarak taraf
devletlerin genel yarara uygun olarak “mülkiyetin kullanımını kontrol”
yetkisine sahip olduğunu kabul etmektedir. Bununla beraber Anayasa’nın birçok
maddesi ilgili olduğu hususta devlete mülkiyetin kullanımının kontrolü ya da
mülkiyeti düzenleme yetkisi vermektedir.
38. Anayasa’da ve Sözleşme’de yer alan
ve yukarıda yer verilen üçüncü kurallar devlete mülkiyetin kullanımı veya
mülkiyetten yararlanma hakkını kontrol etme ve bu konuda düzenleme yetkisi
vermektedir. Mülkiyeti sınırlamaya göre daha geniş takdir yetkisi veren düzenleme
yetkisinin kullanımında da yasallık, meşruluk ve ölçülülük ilkelerinin
gereklerinin karşılanması kural olarak aranmaktadır (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, §
48). Buna göre mülkiyet hakkının düzenlenmesi yetkisi de kamu yararı amacıyla
ve kanunla kullanılmalıdır. Bunun yanında ölçülülük ilkesi gereği mülkiyetten
yoksun bırakmada aranan tazminat ödeme yükümlülüğü, davanın koşullarına göre
düzenleme yetkisinin kullanıldığı her durumda gerekmeyebilir (Depalle/Fransa [BD], B. No: 34044/02, 29/3/2010,
§ 91).
39. Başvuru konusu olayda yıkılan gecekondunun ve sökülen
ağaçların üzerinde bulunduğu taşınmazın (arazi) tapu kayıtlarına göre 1991
yılında Belediye adına tescil edildiği ve mülkiyetinin Belediyeye ait olduğu
hususu tartışmasız olup başvurucunun da Belediyeye ait taşınmazın (arazi)
üzerinde bulunan gecekondunun yıkımı veya tahliyesi ile ağaçların kaldırılması
işlemine dair bir şikâyeti bulunmamaktadır. Başvurucu yalnızca gecekondunun
yıkılması ve ağaçların sökülmesi kapsamında enkaz bedelinin ödenmemesi
sebebiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmektedir.
40. Başvurucu, Belediyeye ait taşınmaz (arazi) üzerinde bulunan
gecekondunun kendisi tarafından yapıldığını ve 1980 yılından 2004 yılına kadar
hiçbir engelleme ile karşılaşmadan ailesi ile birlikte burada yaşadığını, tüm
belediye hizmetlerinden yararlanarak bina emlak vergilerini de ödediğini iddia
etmiştir. Başvuru formu ekinde sunulan bilgi ve belgeler incelendiğinde
24/6/2002 tarihli ihtarname içeriğinden başvurucu ile İSKİ arasında akdedilen
"AK 2036861-9" sayılı abonelik sözleşmesine istinaden gecekondunun su
ve atık su bağlantılarının yapılmış olduğu, 1994 yılının Mayıs ayında
düzenlenen bina emlak vergisi beyannamesine göre inşaatın bitim tarihinin 1987
olarak gösterildiği, Kadıköy 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2004/242 Değişik İş
sayılı dosyası kapsamında alınan 11/10/2004 tarihli bilirkişi raporunda
gecekondunun on dört yıllık bir bina olduğunun ve yine 8/10/2004 tarihli
bilirkişi raporunda ise başvurucu tarafından dikildiği belirtilen meyveli ve
meyvesiz ağaçların yaşlarının 13 ile 17 arasında değiştiğinin ifade edildiği
anlaşılmaktadır. Bu bakımdan gecekondunun başvurucu tarafından yaptırıldığı ve
uzun bir zamandan bu yana kullanıldığı hususlarının nizalı
olduğu söylenemez. Kaçak olarak inşa edildiği anlaşılan gecekondunun yıkımı ve
izinsiz dikilen ağaçların sökülmesi için gerekli imkânlara sahip bulunan
idarece uzun bir süre girişimde bulunulmadığı gibi Belediyecilik hizmetleri
sunulması suretiyle bu alanda sosyal ortam ve aile çevresinin kurulmasına
müsaade edilmesi karşısında yıkılan gecekondu ve sökülen ağaçların kullanımının
başvurucu yönünden önemli bir ekonomik menfaat teşkil ettiği, bu yönden
başvurucunun mülkiyet hakkının bulunduğu kabul edilmiştir.
41. Bu bakımdan atık su ve yağmur suyu kanal inşaatı ile dere
ıslah çalışmalarının işlerlik kazanabilmesi bakımından kadastral
sınırlar işgal edilerek yapılan kaçak yapıların ortadan kaldırılması için
başvurucu yönünden ekonomik değer teşkil eden gecekondunun yıkılması ve
ağaçların sökülmesi şeklindeki müdahale, mülkiyetin kullanımını
kontrol/düzenleme suretiyle mülkiyet hakkına müdahale teşkil etmektedir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
42. Mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'nın 13. ve 35.
maddelerine uygunluğunun denetlenmesi gerekmekte olup bu itibarla müdahalenin;
hakkın özünedokunmama, Anayasa'nın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplerle ve kanunla sınırlandırma ve ölçülülük ilkesi
kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
i. Kanunilik
43.Başvurucu tarafından mülkiyeti Belediyeye ait bulunan
taşınmaz (arazi) üzerine izinsiz olarak yaptırıldığı anlaşılan gecekondunun Kurbağalıdere ıslah çalışmalarının amacına ulaşması ve
işlerlik kazanabilmesi için 775 sayılı Kanun kapsamında kaldırılmasına karar
verildiği anlaşılmaktadır. 775 sayılı Kanun'un 18. maddesinde, bu Kanun'un
yürürlüğe girdiği tarihten sonra belediye sınırları içinde veya dışında,
belediyelere, Hazineye, özel idarelere, katma bütçeli dairelere ait arazi ve
arsalarda veya devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde yapılacak
daimî veya geçici bütün izinsiz yapıların -inşa sırasında olsun veya iskan edilmiş bulunsun- hiçbir karar alınmasına lüzum
kalmaksızın belediye veya devlet zabıtası tarafından derhâl yıktırılacağı
düzenlenmiştir.
44. Bu bakımdan mülkiyetin kullanımını kontrol/düzenleme
şeklindeki müdahalenin 775 sayılı Kanun'un 18. maddesinde yasal dayanağı
bulunmaktadır. Esasen başvurucunun bunun aksine bir iddiası da olmayıp
başvuruya konu müdahale kanunilik unsurunu taşımaktadır.
ii. Meşru Amaç
45. Kamu yararı kavramı, genel bir ifadeyle özel veya bireysel
çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yararı ifade etmektedir. Bütün
kamusal işlemler, nihai olarak kamu yararını gerçekleştirmek hedefine yönelmek
durumundadır (AYM, E.2010/30, K.2012/7, 19/1/2012).
46. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de toplumun genel
çıkarlarının büyük önem taşıdığı bölgesel planlama ve çevre koruma
politikalarının bilhassa medeni haklar söz konusu olduğunda devlete geniş bir
takdir yetkisi tanıdığını belirtmiştir (Depalle/Fransa, § 84).
47. Başvurucu tarafından inşa ettirilen gecekondunun bulunduğu
bölgenin "Kadıköy- Maltepe ilçeleri müteferrik atık su ve yağmur suyu
kanal inşaatı" işi kapsamında kaldığı, Kurbağalıdere'deki
atık su kaçaklarının tamamen kesilebilmesi için Kurbağalıdere'nin
ve kollarının sağında ve solunda kadastral sınırların
ihlal edilerek yapılan işgallerin kaldırılması ve mevcut hatların
işletilebilmesi için bir servis yolunun teşkil edilmesinin gerektiği İSKİ
tarafından Belediyeye gönderilen 10/7/2004 tarihli yazı içeriğindenanlaşılmaktadır.
Yazının devamında yapılan çalışmaların amacına ulaşması ve Kurbağalıdere'ye
yapılmış olan sol sahil kollektörünün işletilebilmesi
için bu hatların geçtiği güzergâhların muhafaza edilmesi gerektiği, bu kapsamda
başvurucuya ait yapıyı da içine alan ek planda gösterilen güzergâhtaki kadastral sınırları aşarak yapılan işgaller kollektörün işletilmesini imkânsız hâle getirdiğinden kadastral sınırların kaçak yapılaşmaya karşı muhafaza
edilmesinin ve tecavüzlü parsellerin kadastral
sınırlarına çekilmesinin istendiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda yapılan dere
ıslah çalışmalarının sağlıklı bir şekilde tamamlanabilmesi ve işlerlik
kazanabilmesi amacıyla başvurucuya ait yapının yıkılmasına karar verildiği
hususu taraflar arasında ihtilafsızdır. Kamu yararı amacıyla gerçekleştirilen
alt yapı hizmetlerine sağlıklı bir şekilde işlerlik kazandırmak amacıyla
yapılan başvuruya konu müdahalenin meşru amaç taşımadığı söylenemez.
iii. Ölçülülük
48. Anayasa'nın 35. maddesine göre mülkiyet hakkı ancak kanunla
öngörülmüş usullerle ve kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilir. Anayasa'nın
13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi gereği kişilerin mülklerinden mahrum
bırakılmaları hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile mülkünden mahrum
bırakılan bireyin hakları arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No:
2013/817, 19/12/2013, § 37).
49. Ölçülülük ilkesi, "elverişlilik",
"gereklilik" ve "orantılılık" olmak üzere üç alt ilkeden
oluşmaktadır. "Elverişlilik" öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen
amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, "gereklilik" ulaşılmak
istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif
bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, "orantılılık" ise
bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir
dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 38).
50. Temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi bir sınırlamanın,
demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte başka bir ifadeyle güdülen kamu
yararı amacını gerçekleştirmekle birlikte temel haklara en az müdahaleye olanak
veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup olmadığının incelenmesi gerekir
(AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007).
51. Öte yandan mülkiyetin kullanımını düzenleyen kanun ve
uygulamalardan elde edilmek istenen kamu yararı ile bireysel menfaatler
arasında adil bir denge kurulması yani müdahalenin ölçülü olması gerekmekle birlikte
mülkiyetin kullanımını düzenleyen bu uygulamalar sebebiyle bireylerin kişisel
hakları ile toplumun genel menfaati arasında dengeyi sağlamak için her zaman
tazminat ödenmesi zorunlu görülemez (Necmiye
Çiftçi ve diğerleri,§
48)
52.Somut olayda başvurucu, yıkılan gecekonduyu 1980 yılından
2004 yılına kadar idarenin herhangi bir engellemesi bulunmaksızın ve her türlü
belediyecilik hizmetinden yararlanmak suretiyle kullandığını iddia etmiştir. Bu
kapsamda sunulan belgelerin incelenmesinden İSKİ ile başvurucu arasında
abonelik sözleşmesi bulunduğu, gecekondunun su ve atık su bağlantısının
yapıldığı, bina emlak vergisi beyannamesine göre inşaatın bitim tarihinin 1987
yılı olarak gösterildiği, gecekondunun yıkılmasından önce başvurucunun talebi
üzerine Kadıköy 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2004/242 Değişik İş sayılı tespit
dosyası kapsamında alınmış bulunan 11/10/2004 tarihli bilirkişi raporunda
gecekondunun on dört yıllık bir yapı olduğunun belirtildiği, yine 8/10/2004
tarihli bilirkişi raporunda başvurucunun bahçesinde bulunan ağaçların yaşının
13 ile 17 arasında değiştiğinin tespit edildiği görülmüştür.
53. Bu bakımdan başvurucu adına düzenlenmiş tapu kaydı
bulunmayan ve mülkiyetinin Belediyeye ait bulunduğu nizasız olan taşınmaz
(arazi) başvurucu tarafından gecekondu yapılmak ve bahçe olarak düzenlenmek
suretiyle uzunca bir süre kullanılmış ve idari makamlarca bu kullanıma müdahale
edilmemiş ise de başvurucunun üzerinde hiçbir zaman mülkiyet hakkına veya
kendisi için bu kapsamda şahsi hak, bu yönde bir beklenti doğuracak herhangi
bir belgeye dayanmaksızın araziyi kullandığı; kullanım yönünden hukuken haklı
ve geçerli bir nedeninin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
54. Somut olayda müdahale kamu yararı amacıyla ve 775 sayılı
Kanun'a uygun olarak tahliye ve yıkım kararı alınması suretiyle
gerçekleştirmiştir. 775 sayılı Kanun kapsamında bu Kanun'un yürürlüğe girdiği
tarihten sonra belediye sınırları içinde veya dışında belediyeye ait arazi ve
arsalarda yapılacak daimî ve geçici bütün izinsiz yapıların belediye tarafından
derhal yıktırılacağı düzenlenmiş olup 775 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği
tarihten önce yapılan gecekondulardan farklı olarak yıkım hâlinde enkaz
bedelinin ödenmesini öngören bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Ancak somut
olayda işgal edilen alanın boşaltılması için tebligat yapılmasından sonra
başvurucunun enkaz bedelinin tespiti için İlk Derece Mahkemesinden delil
tespiti talebinde bulunduğu, 8/10/2004 tarihinde keşif yapıldığı, yıkım
işleminin ise 1/12/2004 tarihinde gerçekleştirildiği dikkate alındığındayıkım ve ağaçların sökülmesi işleminin bizzat
başvurucunun kendisi tarafından gerçekleştirilmesine ve enkaz üzerinde
tasarrufta bulunmasına imkân sağlayacak bir sürenin başvurucuya tanınmadığı
söylenemez. Başvurucunun gecekondunun yıkımını kendisi gerçekleştirerek enkaz
üzerinde tasarrufta bulunmasına, ağaçları sökerek başka bir yere taşıtma veya
ağaçlar üzerinde başka şekillerde tasarrufta bulunmasına engel bir yasal
düzenleme bulunmamaktadır. Başvurucunun zararını telafi etme imkânı
sağlayabilecek bu haklarının kullandırılmadığına dair bir şikâyetinin de
bulunmadığı dikkate alındığında başvuruya konu müdahalenin başvurucu aleyhine
ölçüsüz ve önemli ölçüde zarara sebebiyet vereceği söylenemez.
55. Belirtilen nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 35.
maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
15/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.