|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
MUHARREM ERKAN BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2014/5226)
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
|
Başvurucu
|
:
|
Muharrem ERKAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Abidin GÜLEÇ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, yatırdığı
sigortalılık primlerinin tespiti istemiyle 4/10/2007 tarihinde açtığı davanın
makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş, ihlalin tespiti ve tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 11/4/2014 tarihinde
İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede dosyanın Komisyona
sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca 10/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından
yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
6/11/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığının 8/12/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, isteğe bağlı
olarak Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) yatırdığı sigorta primlerinin tespiti
talebiyle 4/10/2007 tarihinde dava açmıştır.
8. İstanbul 1. İş Mahkemesi,
13/10/2011 tarihli ve E.2007/643, K.2011/860 sayılı kararıyla davanın kabulüne
hükmetmiştir.
9. Davalı SGK'nın
temyizi üzerine karar, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 25/2/2013 tarihli ve
E.2012/4195, K.2013/3124 sayılı ilâmıyla, kısa karar ile gerekçeli karar
arasında çelişki bulunduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
10. Bozmadan sonra dosyayı
devralan İstanbul 20. İş Mahkemesi bozmaya uyarak, 7/11/2013 tarihli ve
E.2013/238, K.2013/119 sayılı kararı ile davanın kabulüne hükmetmiştir.
11. Davalı SGK'nın
temyizi üzerine karar, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 24/3/2014 tarihli ve
E.2013/24542, K.2014/6605 sayılı ilâmı ile onanmıştır.
12. Başvurucu, onama kararı
tebliğ edilmeden önce, 11/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
13. Onama kararı başvurucuya
10/5/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
14. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ve 447. maddesinin (1)
numaralı fıkrası, 30/1/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.
maddesinin birinci fıkrası, 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi (bkz.
B. No: 2013/6792, 18/6/2014, §§ 16–20).
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 22/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 11/4/2014 tarih ve 2014/5226
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu, yatırdığı sigortalılık primlerinin tespiti istemiyle 4/10/2007 tarihinde
açtığı davanın uzun sürmesi nedeniyle emekli maaşını almaktan mahrum kaldığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
17. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Başvurucu, 4/10/2007
tarihinde açtığı davanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
19. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39)
20. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
21. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu
olayda, sigortalılık primlerinin tespitine ilişkin bir davanın söz konusu
olduğu görülmekle, 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul
hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve
yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 49).
22. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 4/10/2007
tarihidir.
23. Sürenin bitiş tarihi ise
yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Bu kapsamda,
somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihinin, Yargıtay 10. Hukuk
Dairesinin onama kararını verdiği 24/3/2014 tarihi olduğu anlaşılmaktadır.
24. Makul sürede yargılanma
hakkına ilişkin olarak yapılan değerlendirmede önemli bir ölçüt olan
başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği kriteri çerçevesinde, gerek bireylerin ekonomik geleceği gerek
çalışma barışı açısından arz ettiği önem nazara alındığında, iş
uyuşmazlıklarının ivedilikle çözülmesi hususunda yargı organlarının özel bir
itina göstermesi gerekmektedir. Bu nedenle kanun koyucu iş hukukunun çalışanı
koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel
mahkemelerin dışında sözlü yargılama usulüne tabi özel bir iş yargılaması
sistemi ihdas ederek iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün
olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B.
No: 2013/772, 7/11/2013, § 59).
25. 6100 sayılı Kanun’un 447.
maddesiyle daha önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri
yargılama usulleri kaldırılmış ve bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarına da
uygulanmak üzere basit yargılama usulü getirilmiştir. Basit yargılama usulü
yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir
incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek
dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (B. No: 2013/772,
7/11/2013, §§ 64-65).
26. Başvuruya konu yargılama
süreci incelendiğinde; yargılamanın, iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıkların
niteliği, başvurucu açısından taşıdığı değer ve başvurucunun davadaki menfaati
dikkate alındığında makul görülemeyecek derecede uzun bir süre olan altı yıl
beş ay sonunda neticelendiği, yargılama süresinin uzamasında ortalama dört ay
aralıklarla duruşma yapılmasının etkili olduğu anlaşılmaktadır.
27. İlgili yargılama evrakının
incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin İş Mahkemesi önünde
görüldüğü anlaşılmakla, 5521 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile
medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama
faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren
6100 sayılı Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 5521
sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30.
maddesinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya
koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 14).
28. 5521 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin
etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (B. No: 2013/3442, 20/3/2014, §§ 33-55).
29. Başvuruya konu davada yer
alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin
niteliği çerçevesinde davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu
altı yıl beş aylık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu
sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi
Yönünden
31. Başvurucu, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 20.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL
manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
32. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
33. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin altı yıl beş aylık yargılama
süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya
net 5.400,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun
maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
35. Başvurucu yapılan ve
dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet
ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.400,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.