TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
RECEP TAYYİP ERDOĞAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/5376)
Karar Tarihi: 28/1/2020
Başkan
:
Recep KÖMÜRCÜ
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Recai AKYEL
Raportörler
Derya ATAKUL
Yunus HEPER
Başvurucu
Recep Tayyip ERDOĞAN
Vekili
Av. Ali ÖZKAYA
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bazı sosyal medya paylaşımları ile ilgili olarak derece mahkemelerince verilen erişiminin engellenmesi kararlarının gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle başvurucunun şeref ve itibar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Olayların meydana geldiği tarihte Başbakan olan başvurucu daha sonra Cumhurbaşkanı seçilmiş olup hâlen bu görevine devam etmektedir.
10. Twitter isimli sosyal paylaşım sitesinde "@BASCALAN" isimli hesaptan 24/2/2014 tarihinde “Herkese merhaba. Türkiye’de yaşanan kavganın asıl sebebini öğrenmek ve iç yüzünü anlamak için bu hesabı takip edin!” şeklinde bir bildirim paylaşılmış, hemen akabinde “Başçalan Erdoğan’ın Yalanlarının ve Yolsuzluklarının Kaydı!!!” içerikli bildirim ile de “http://youtube/Cvf4aeRLu0E Yaşa Mustafa Kemal Paşa @vuralergul @Ladyimam” şeklindeki ses kaydının adresi paylaşılmıştır.
11. Bu paylaşımdan kısa bir süre sonra anılan ses kayıtları takipçi sayıları on binleri aşan Twitter hesapları tarafından paylaşılmış, video yüklenebilen farklı yer sağlayıcıları aracılığı ile yaygınlaştırılmış, böylelikle internet ortamında hızlı bir şekilde yayılmıştır.
12. Başvurucu, bahsi geçen içeriklerin kişilik haklarına ve özel hayatına saldırı niteliğinde olduğu ve gerçeği yansıtmadığı iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucu ayrıca (kapatılan) Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesine (Mahkeme) başvurarak bu içeriklere erişimin engellenmesini talep etmiştir.
13. Mahkeme 19/3/2014 tarihinde video barındıran başlıca web sitesi Youtube'da yer alan 504 URL (içerik) adresine, 28/3/2014 tarihinde çeşitli internet platformlarında bulunan altı URL adresine, 15/4/2014 tarihinde de Twitter'da yer alan altı sosyal medya hesabına erişimin engellenmesine karar vermiş ve kararı, gereği yapılmak üzere (kapatılan) Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına (TİB) göndermiştir.
14. TİB 16/4/2014 tarihli yazısı ile başvurucuya; erişimin engellenmesi kararlarının kısmen yerine getirildiğini, bazı URL adreslerine erişimin engellenmesi mümkün olmadığından Mahkeme kararlarının gereğinin yapılamadığını bildirmiştir. Söz konusu yazının ilgili kısımları şöyledir:
“…
11/4/2014 tarihi itibarıyla yapılan kontrol neticesinde bahse konu yasadışı içeriklerin halen yer aldığı görülmektedir. Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 19/3/2014 tarihli ve 2014/174 değişik iş sayılı kararında yer verilen [toplam 504 URL adresinden] youtube URL adres linklerinin durumu: İçerik var (aktif): 331, Youtube çıkarmış: 74, Hesap kapatılmış: 23, Kullanıcı çıkarmış: 36 ve Tekerrür:14.
Ayrıca bahse konu Mahkeme kararında yer verilen 24 [adet] muhtelif URL adreslerinden bazılarına erişim mümkünken, bazılarına ise erişim mümkün olmamaktadır.
Buna ek olarak, Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 28/3/2014 tarihli ve 2014/941 [Değişik İş] sayılı kararında yer verilen http://player.vimeo.com/video/90230052 adlı URL’de yer alan içeriğe Türkiye’den erişim engeli olmasına karşın, yurtdışından girilebildiği ve ülke sınırları içinde de SSL (Secure Sockets Layer) destekli HTTP(S) uzantısı ile girildiğinde video içeriğine erişimin mümkün olduğu görüldüğünden, mezkur içeriğin çıkarılamadığı anlaşılmaktadır.
… sayılı kararında yer verilen diğer iki URL adresinde bulunan içeriklerin ise çıkarıldığı müşahede edilmektedir. …”
15. Başvurucu 18/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesince TİB'e yazılan müzekkere ile anılan yargı kararlarının gereklerinin yerine getirilip getirilmediği, kararların gerekleri yerine getirilememiş ise bunun gerekçelerinin bildirilmesi istenmiştir.
17. TİB 27/5/2014 tarihli yazısı ile Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 19/3/2014 tarihli kararında erişimin engellenmesine karar verilen 504 URL adresinden 315'ine erişimin engellenemediğini, yine Mahkemece diğer kararlar ile erişimin engellenmesine hükmedilen altı URL adresine yurt içinden erişimin engellendiğini fakat yurt dışında tüm URL adreslerine erişimin açık olduğunu, teknik olarak Türkiye’deki kullanıcıların da kolay bir yöntemle erişimi engellenen içeriklere ulaşabildiğini bildirmiştir. Yazının ilgili kısımları şöyledir:
Kişilik haklarının ve özel hayatın gizliliğinin ihlaline ya da diğer yasadışı ve zararlı İnternet içeriklerine yönelik erişimin engellenmesi; erişim sağlayıcılar tarafından filtre cihazları kullanılarak yapılmaktadır. Bu kapsamda Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından erişim sağlayıcıları aracılığıyla URL bazlı olarak erişimin engellenmesi sürecinde bazı teknik engeller bulunmaktadır. Günümüz İnternet dünyasında mevcut teknoloji ile tüm siteye erişim engellenmeden sadece URL bazında engelleme ‘http’ tipi sitelerde ve bağlantılarda mümkün olmakta, SSL destekli kriptolu ‘HTTPS’ tipi sitelerde ve bağlantılarda URL bazında engelleme teknik olarak mümkün olamamaktadır. Zira, erişim sağlayıcılarca bu amaçla kullanılan filtreleme cihazlarının teknik özellikleri ‘HTTPS’ linklerini filtre etmeye imkan vermemektedir. Nitekim, Türkiye’deki büyük erişim sağlayıcılarının (Türk Telekom, Avea, Turkcell, Vodafone, Türksat, TTNET, Turknet, İşnet) bu konuda TİB’e yapmış oldukları bildirim ve cevabi yazılarda bu durum açık ve net şekilde ifade edilmektedir. Dolayısıyla, özellikle ‘HTTPS’ protokolü ile kriptolu yayın yapan twitter ve facebook benzeri sosyal medya içeriklerine teknik olarak URL bazında erişim engelleme yapılamamaktadır. Bu nedenle, mahkeme kararlarına konu bu tür yasadışı içeriklerin yayından kaldırılması ancak ilgili web sitesi tarafından söz konusu içeriğin yayından çıkartılması ile gerçekleşebilmektedir. Bu yüzden TİB bu gibi durumlarda ilgili İnternet sitesine içerik çıkarmaya ilişkin bildirim e-postası atmak dışında herhangi bir işlem tesis edememektedir. Keza, ilgili sitenin yasadışı içeriği çıkartmamakta direnmesi durumunda, bir takım sakıncalar bulunmakla birlikte, mahkeme kararlarının uygulanması bakımından bahsi geçen sitenin tümüne erişimin engellenmesinden başka çıkar yol kalmamaktadır.
…
Nitekim twitter, mahkeme kararlarında yer alan hesaplara yönelik olarak Türkiye’den erişimi engellerken, kullanıcıya kişisel ayarlarda ‘ülke’ bazlı değişiklik yapabilme olanağı sağlayarak veya aynı yerden ‘worldwide’ seçeneğinin işaretlenmesiyle bahse konu yasadışı içeriklere kolayca ulaşılabilmesini temin etmektedir. Keza, youtube’un kullanıcılara sunmuş olduğu, görmek istediği yayınla ilgili olarak ‘ülke seçebilme’ hizmeti sayesinde Türkiye'den erişimi engellenmiş linklere çok kolay ve basit bir yöntem ile ulaşılması mümkün olabilmektedir. Buna göre, erişimi engellenmiş sayfanın en altında yer alan menüden ‘ülke’ seçeneği manuel olarak başka bir ülke adı ile değiştirilerek ilgili içeriğe ulaşılabilmektedir.
Sonuç olarak, … Bu durumda Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin vermiş olduğu kararların uygulanması mümkün olmamakta, kararlar infaz edilememekte ve hükümsüz kalmaktadır...”
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un “İçeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi” kenar başlıklı 9. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini de isteyebilir.
(2) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişilerin talepleri, içerik ve/veya yer sağlayıcısı tarafından en geç yirmi dört saat içinde cevaplandırılır.
(3) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik hakları ihlal edilenlerin talepleri doğrultusunda hâkim bu maddede belirtilen kapsamda erişimin engellenmesine karar verebilir.
(4) Hâkim, bu madde kapsamında vereceği erişimin engellenmesi kararlarını esas olarak, yalnızca kişilik hakkının ihlalinin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL, vb. şeklinde) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verir. Zorunlu olmadıkça internet sitesinde yapılan yayının tümüne yönelik erişimin engellenmesine karar verilemez. Ancak, hâkim URL adresi belirtilerek içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle ihlalin engellenemeyeceğine kanaat getirmesi hâlinde, gerekçesini de belirtmek kaydıyla, internet sitesindeki tüm yayına yönelik olarak erişimin engellenmesine de karar verebilir.
(5) Hâkimin bu madde kapsamında verdiği erişimin engellenmesi kararları doğrudan Birliğe gönderilir.
(6) Hâkim bu madde kapsamında yapılan başvuruyu en geç yirmi dört saat içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Bu karara karşı 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir.
...
(10) Sulh ceza hâkiminin kararını bu maddede belirtilen şartlara uygun olarak ve süresinde yerine getirmeyen sorumlu kişi, beş yüz günden üç bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır."
19. 10/11/2005 tarihli ve 25989 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Tespiti, Dinlenmesi, Sinyal Bilgilerinin Değerlendirilmesi ve Kayda Alınmasına Dair Usul ve Esaslar ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Yönetmelik’in “Başkanlığın görevleri” kenar başlıklı 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Başkanlığın görevleri şunlardır:
j) (Ek:RG-7/8/2009-27312) 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun kapsamında Ulaştırma Bakanlığı, kolluk kuvvetleri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile içerik, yer ve erişim sağlayıcılar ve ilgili sivil toplum kuruluşları arasında koordinasyon oluşturarak İnternet ortamında yapılan ve 5651 sayılı Kanun kapsamına giren suçları oluşturan içeriğe sahip faaliyet ve yayınları önlemeye yönelik çalışmalar yapmak; bu amaçla, gerektiğinde, her türlü giderleri Kurumca karşılanacak çalışma kurulları oluşturmak,”
20. 30/11/2007 tarihli ve 26716 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in (Yönetmelik) “Yer sağlayıcının yükümlülükleri” kenar başlıklı 7. maddesi şöyledir:
“(1) Yer sağlayıcı;
a) Yer sağladığı hukuka aykırı içerikten, ceza sorumluluğu ile ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla, Kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine göre Başkanlık, adli makamlar veya hakları ihlal edilen kişiler tarafından haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak engelleme imkânı bulunduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla
b) Sunucu barındırma hizmeti dâhil, yer sağlamakla ilgili hizmetlerinde (a) bendindeki hükümlere uymakla,
c) Yer sağlayıcı trafik bilgisini altı ay saklamakla, bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü oluşan verilerin dosya bütünlük değerlerini zaman damgası ile birlikte saklamak ve gizliliğini temin etmekle,
yükümlüdür.
(2) Yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir.”
21. Yönetmelik’in “Erişimin engellenmesi usulü” kenar başlıklı 16. maddesi şöyledir:
“(1) Yönetmeliğin 13 üncü maddesi gereğince, hâkim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı tarafından verilen erişimin engellenmesi kararı Başkanlığa gönderilir. Kararlar, doğrudan erişim sağlayıcılara gönderilemez. Başkanlık, kararlara ilişkin bilgileri gereği derhal yapılmak üzere elektronik ortamda erişim sağlayıcılara bildirir.
(2) Kişiler veya kurumlar tarafından Başkanlığın kurduğu bilgi ihbar merkezine yapılan ihbarlar, teknik ve hukuki incelemeye alınır. Söz konusu içerikte bu suçlardan birisinin oluştuğu konusunda yeterli şüphe sebebi tespit edildiği takdirde, 14 üncü maddeye göre işlem yapılır. Suça ilişkin yeterli şüphe sebebi tespit edilemediği takdirde işlem yapılmaz.
(3) 13 üncü ve 14 üncü maddeler kapsamındaki erişimin engellenmesi kararlarına ilişkin bilgiler, Başkanlıkça ilgili erişim sağlayıcılara elektronik ortamda bildirilir ve kararların gereği erişim sağlayıcılar tarafından derhal ve en geç kararın bildirilmesi anından itibaren yirmidört saat içinde yerine getirilir. 13 üncü maddeye göre erişimi engellenen yayınlar, Başkanlık tarafından hazırlanan ve mevcut sayfa yerine kararı veren merciin adı ile karar tarih ve sayısını belirten uyarı sayfasına yönlendirilir.
(4) Erişim sağlayıcılar, Başkanlık ile aralarındaki bağlantıdan aktarılacak erişimin engellenmesi kararlarının, kendi sistemlerinde derhal uygulanabilmesi için gerekli olan donanım ve yazılımı kurarak lazım olan düzenlemeleri yapar.
(5) Erişimin engellenmesi kararı kapsamında, erişimin engellenmesi kararına konu olan suçun oluştuğu konusunda yeterli şüphe sebebinin tespiti sürecinde, erişim engellenmeden önceki yayının durumu elektronik ortamda Başkanlıkça arşivlenir.
(6) Gerektiğinde Başkanlık, erişimin engellenmesi kararlarına konu olan içeriğin yayından kaldırılmasını, 7 nci maddenin birinci fıkrası uyarınca yer sağlayıcıdan isteyebilir.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 28/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucu; sosyal medya hesaplarında ve video yüklenebilen bazı internet platformlarında kendisi ve yakın çevresi hakkında gerçek dışı videolar paylaşıldığını, konusu suç teşkil eden bu içeriklerle ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, ayrıca Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesine başvurarak anılan nitelikteki içeriklere erişimin engellenmesini talep ettiğini ifade etmiştir. Başvurucu; Mahkemece söz konusu içeriklere erişimin engellenmesine karar verildiğini, ancak karar gereklerinin yerine getirilmediğini, kararın uygulanması yönünde yapılan girişimlerin de sonuçsuz kaldığını belirterek haberleşme hürriyeti ile şeref ve itibar, özel hayatın gizliliği ve kararların icrası haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına yer verilerek başvurucunun şeref ve itibar hakkı ile ifade özgürlüğü arasında demokratik bir toplumun gerekleri dikkate alınarak adil bir dengenin kurulması gerektiği ifade edilmiştir. Bakanlık ayrıca mahkeme kararlarının teknik sebeplerle uygulanamaması nedeniyle devam eden özel hayata müdahale bakımından başvurucuya pratik ve etkili bir koruma sağlanamadığını bildirmiştir.
25. Başvurucu Bakanlığın görüşüne karşı beyanında başvuru dilekçesindeki iddialarını tekrarlayarak Türk hukuk sisteminin internet dünyasının hızına ulaşamadığından tehditleri engelleyici tedbirler ortaya koyamadığını, dolayısıyla 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesinin (4) numaralı fıkrasının pratik faydadan uzak bir düzenleme olduğunu belirtmiştir.
B. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun tüm iddiaları şeref ve itibar hakkı kapsamında incelenmiştir.
27. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. ..."
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
Recep KÖMÜRCÜ ve M. Emin KUZ bu görüşe katılmamışlardır.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
29. Kişinin itibarına yapılan saldırının belli bir ağırlık düzeyine erişmiş olduğu hâllerde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında mündemiç negatif yükümlülüğe, bireyin maddi ve manevi varlığına etkin bir saygının sağlanması için gerekli pozitif yükümlülükler eklenir. Pozitif yükümlülükler, kişilerin birbirleri ile olan ilişkilerini de kapsayacak şekilde kişisel itibara saygının güvence altına alınması amacıyla birtakım tedbirler alınmasını gerektirir (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 47; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 40).
30. Üçüncü kişilerce kişilik haklarına yapılan müdahaleler için ülkemizde hem cezai hem de hukuki koruma yolları öngörülmüştür. İnternet yolu ile kişilik haklarına yönelik bir saldırı ceza kanunlarına göre suç oluşturuyor ise müşteki yalnızca veya aynı zamanda failin cezalandırılmasını isteyebilir; bu durumda ceza soruşturması ve kovuşturması için Cumhuriyet savcılığına da başvurabilir. Esasen suç, şikâyete tabi olmayan suçlardan ise Cumhuriyet savcısının resen soruşturma başlatması da kanuni bir zorunluluktur. Dahası, genel dava veya savcılığa şikâyet usulünün yanında özel ve hızlı bazı usuller öngörülmüştür. Söz konusu usullerden biri de 5651 sayılı Kanun ile getirilen ve sulh ceza hâkiminin çelişmeli olmayan bir usulle verdiği içeriğin yayından çıkarılması ve yayına erişimin engellenmesi kararlarıdır. Anılan Kanun'a göre kişilerin Anayasa'da koruma altında bulunan haklarının ihlal edildiğinin daha ileri bir inceleme yapılmasına gerek olmaksızın ilk bakışta anlaşılabildiği hâllerde 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesinde öngörülmüş olan istisnai usul işletilebilmektedir (Ali Kıdık, B. No: 2014/5552, 26/10/2017, § 55, §§ 63-65).
31. Bireyler arasındaki bir ilişkiye müdahale edilirken hangi tedbirlerin alınması gerektiğinin belirlenmesinde devletin geniş bir takdir alanı bulunmaktadır. Bilhassa kişilerin şeref ve itibarlarına yönelik saldırıların özel kişilerden geldiği durumlarda, özel kişilerin bireylerin şeref ve itibarlarına "saygı" göstermelerini sağlamak bakımından kamu gücünü kullanan organlara yüklenecek pozitif yükümlülükleri belirlemenin kolay olmadığının kabul edilmesi gerekir. Fakat her durumda pozitif yükümlülüklerin belirlenmesinde bireyin menfaatleri ile toplumun menfaatleri arasında adil bir denge kurulması gerekir ve yine her durumda devlet belirli bir takdir alanına sahiptir (Mustafa Tepeli [GK], B. No: 2014/5831, 1/3/2017, § 27).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
32. Başvuru konusu olayda başvurucu, erişimin engellenmesi yönündeki Mahkeme kararlarına rağmen TİB tarafından karar gereklerinin yerine getirilmemesi nedeniyle çok sayıda anayasal hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Başvurucunun şikâyet ettiği içerikler, sosyal medya şirketleri tarafından yönetilen sosyal medya platformlarında kullanıcılar tarafından üretilen içeriklerdir. TİB, gerek başvurucuya cevap olarak yazdığı, gerekse Anayasa Mahkemesine gönderdiği yazılarda URL bazlı erişimin engellenmesi sürecinde karşılaşılan bazı teknik zorluklardan bahsetmiştir. Teknik değerlendirmelerin sonunda TİB, yayınlarını şifrelendirerek yapan sosyal medya platformlarında yer alan içeriklere teknik olarak URL bazlı erişim engellemesi yapılamadığını, mahkeme kararlarına konu içeriklerin ancak ilgili sosyal medya şirketi tarafından yayından kaldırılabildiğini ifade etmiştir. Anılan yazıda TİB'in bu durumlarda ilgili sosyal medya şirketine içerik çıkartmaya ilişkin bildirim e-postası atmak dışında herhangi bir işlem tesis edemediği, ilgili sosyal medya şirketinin yasa dışı içeriği çıkartmamakta direnmesi durumunda mahkeme kararlarının uygulanması bakımından bahsi geçen sosyal medya şirketinin yayınının tümüne erişimin engellenmesinden başka çıkar yol kalmadığı, Türkiye'den teknik olarak engellenmesi mümkün olan ve erişimi engellenen internet sitelerine ise yurt dışından ulaşılabildiği gibi yurt içinden dahi belli yöntemlerle erişimin mümkün hâle gelebildiği ifade edilmiştir.
34. TİB, kendileri tarafından erişim engellemesi uygulanamamış şikâyete konu içeriklerin bir kısmına sosyal medya şirketleri tarafından Türkiye'den erişiminin engellendiğini ifade etmiştir. TİB, sosyal medya şirketlerinden Twitter ve Youtube'un, içeriklerin çıkarılmasına yönelik mahkeme kararlarını yalnızca yayının Türkiye'den engellenmesi şeklinde uyguladıklarını, söz konusu içeriklere küresel olarak erişimin mümkün olduğunu, öte yandan söz konusu içerikler tümüyle yayından kaldırılmadığı için basit yöntemlerle söz konusu içeriklere ulaşılabildiğini ifade etmiştir.
35. Söz konusu içeriklere erişimin engellenmesi amacıyla ülkemizde kullanılan mevcut filtreleme teknolojileri sosyal medya platformlarında üretilen her türden içeriğe erişimin engellenmesini sağlayacak özellikleri barındırmadığı gibi özellikle sosyal medya kullanıcılarına hizmet veren ve faaliyet gösteren yurt dışı kaynaklı içerik ve sosyal medya platformlarında üretilen içeriğe yalnızca sosyal medya şirketleri tarafından erişim engelleme veya içerik çıkartma yapılabilmektedir. Söz konusu şirketler ise ulusal ve uluslararası mekanizmaların yetersizliği nedeniyle ulusal mahkemeler tarafından verilen kararları uygulama konusunda isteksiz davranmakta, bu sebeple de mahkemelerce verilen kararların bir kısmının gereği yerine getirilememektedir.
36. Haber ve fikirleri iletmedeki hızı ve bunları saklama süresi ile kapasitesi gözetildiğinde internet geleneksel iletişim araçlarından farklı, küresel olarak bilgiye erişim ve iletişim aracıdır. Anayasa Mahkemesi daha önce internetin ifade özgürlüğü üzerindeki önemine karşın internet ortamında üretilen içeriklerin bir kısmının birey, millet ve devlet hayatı için ciddi riskler barındırdığına; kendine has özellikleri nedeniyle internetin aynı zamanda ciddi biçimde suistimal edildiğine dikkat çekmiştir (Wikimedia Foundation Inc. ve diğerleri [GK], B. No: 2017/22355, 26/12/2019, § 70). Sınır ötesi verilerin hızlı, kolay ve özgürce paylaşıldığı internet ortamının sağladığı avantajlar hukuka aykırı davranışlar için de uygun bir zemin oluşturmaktadır. İnternetin anonim kalmayı kolaylaştıran özelliği, bu ortamda üretilen sınırsız içerik ve çoğu zaman mağdur ve failin aynı yargı yetkisi içerisinde bulunmaması gibi unsurlar suç ve suçluların takibini zorlaştırmaktadır.
37. Sonuç olarak sosyal hayatı zenginleştiren, bilgi edinme süreçlerini kolaylaştıran, yeni iş fırsatları doğuran internet; aynı zamanda bazı bireylerin başta kişilik hakları olmak üzere temel haklarına ağır saldırıların gerçekleştirildiği ve yanlış bilgilerin yayılması, siber zorbalık, sanal dolandırıcılık, pornografi, çocuk istismarı, fuhuş, kumar, şiddetin, nefretin ve ırkçılığın yayılması, terörizmin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması gibi topluma ve devlete yönelik gerçek güvenlik risklerinin ve zararlarının oluşmasına neden olan bir ortam hâline de gelebilmektedir (Wikimedia Foundation Inc. ve diğerleri, § 70).
38. Son yıllarda özellikle sosyal medya platformlarından yayılan yasadışı içeriğin miktarındaki artış temel hak ve özgürlüklerin önünde ciddi bir tehdide dönüşmüştür. İnternet ortamı kullanılmak suretiyle işlenen ve kaçınılmaz olarak doğrudan etkili olan ciddi anlamda incitici veya temel haklara zarar veren suçlara karşı bireylerin ve kamunun korunmasının devletin yükümlülüklerinden olduğu tartışılmaz bir gerçektir (Mustafa Tepeli, § 28).
39. Bununla birlikte sosyal medya platformlarından yayılan içeriğin ürettiği risklerle mücadelede internete yalnızca ülkesel ölçekte getirilecek bazı kısıtlamalar ile başarılı olabilmenin de mümkün olmadığı açıktır. İnternet ortamında yer alan içeriğe müdahalenin bir aracı olarak kullanılan erişimin engellenmesi tekniklerinin etkili olabilmesi için engellemenin ülke genelindeki internet trafiğinin tüm çıkış noktalarında uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. İkinci olarak internetin sınır tanımayan özelliği ve hiçbir ülkenin tekelinde olmaması devletlerin bu alana müdahale konusundaki başarı şansını daha da azaltmaktadır. Ayrıca internetin ve diğer dijital ortamların büyük bölümünün altyapısı özel sosyal medya şirketlerinin elindedir. Devletlerin yanı sıra sistem içinde baş aktörlerden biri olarak yer alan bu şirketler kuruldukları ya da faaliyet gösterdikleri ülkelerin ulusal kanunlarına bağlıdır ve bu kanunlar her zaman diğer ülkelerin ulusal kanunları ve insan hakları standartları ile paralellik göstermeyebilmektedir.
40. Uluslararası hukuk ilkeleri, uluslarüstü ticari yapılanmalar ve teknolojik gelişmeler, devletlerin internet alanındaki pozitif yükümlülüklerinin imkân sınırlarını belirleyici etkenlerdir. İnternetin doğasından kaynaklanan bu etkenler, internet ortamında yer alan yayınlara ulusal kanunlara dayanan bazı adli ve idari mekanizmaların devreye sokulması suretiyle gerçekleştirilen devlet müdahalelerini güçleştirmekte, maliyetlerini artırmakta ve bazı durumlarda sonuç almayı imkânsız kılmaktadır (Mustafa Tepeli, § 29).
41. Tüm bu somut sebeplerle günümüzde devletler internet ortamındaki zararlı yayınlarla mücadelede kaynaklarının büyük kısmını çocuğun cinsel istismarı, nefret söylemi, terörizm gibi demokratik toplum düzenini tehdit eden suçları barındıran içeriklerle mücadele etmeye yönlendirmekte, bu tür içeriklerin internet ortamında yayılmasını önlemek için çeşitli yasal düzenlemeler yapmakta ve suç teşkil eden içeriklerle mücadelede uluslararası işbirliğine gitmektedir (Wikimedia Foundation Inc. ve diğerleri, § 71).
42. Bu kapsamda internet ortamında yayınlanan zararlı içeriklerle mücadelede karşılaşılan sorunlar ancak teknolojik altyapıyı hazırlamak, servis sağlayıcılar, sosyal medya şirketleri ve öteki kişiler tarafından kullanılacak standartları tespit etmek, ulusal veya uluslararası mekanizmalar kurulmasına veya mevcut mekanizmaların işletilmesine ve geliştirilmesine katkıda bulunmak ve teknolojinin, uluslararası ilişkilerin ve hukukun gereklerine uygun başka önlemler almak suretiyle çözüme kavuşturulabilir.
43. Sosyal medya platformlarında üretilen içeriği kontrol altında tutma, kullanıcıların etkileşim yöntemlerini ve biçimini belirleme imkânı önemli oranda sosyal medya şirketlerinin elindedir. Sosyal medya şirketlerinin sahip olduğu teknolojik üstünlük, yasadışı içerikle mücadelede bu internet aracılarının daha fazla sorumluluk üstlenmesi hususundaki talebi pekiştirmektedir. Nitekim ilk defa 2017 yılında Almanya’da ve ardından 2019 yılında Birleşik Krallık'ta sosyal medya şirketlerinin yasadışı içeriğin yayılmasını önlemede kullandığı öz-düzenleme tekniklerinin geliştirilmesi ve etkinliğinin artırılması yönünde yasal düzenlemeler yapılmıştır.
44. Sosyal medya şirketlerinin yasadışı içerikle mücadelede daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerektiğine ilişkin olarak dünyada giderek yaygınlaşmakta olan görüş, bu şirketleri platformlarının özdenetiminde kullanılacak iç yönergeler ve kabul edilebilir kullanım politikaları oluşturmaya yöneltmiştir. Kabul edilebilir kullanım politikalarına aykırı içerikler, uyar-kaldır olarak adlandırılan bir yöntemle sosyal medya şirketleri veya söz konusu şirketlerin birlikte çalıştıkları kuruluşlar tarafından, ulusal otoriteler veya bizzat kullanıcılardan gelen bildirimler üzerine yayından çıkartılmaktadır. Bundan başka yapay zekâ aracılığıyla oluşturulan otomatik sistemlerle de, tespit edilen zararlı içeriklerin henüz okuyucuyla buluşmadan platforma yüklenmeleri engellenebilmektedir.
45. Tüm bu değerlendirmeler ışığında devletin, temel hak ve özgürlüklere yönelik olarak üçüncü kişilerce yapılan müdahalelere karşı etkili mekanizmalar kurma kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün ancak bir imkân yükümlülüğü olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Nitekim başvuru konusu olayda erişimin engellenmesi kararlarının uygulanması, TİB'in gösterdiği tüm çabalara karşın konunun hukuki tıkanıklığa yol açan uluslararası boyutu nedeniyle sonuçsuz kalmıştır.
46. Açıktır ki söz konusu uluslararası işbirliğinin sağlanması, temel hakların gözetildiği ve titizlikle uygulanan bir yasal çerçevenin yanısıra kamu gücünü kullanan organların müdahalelerinin haklılığını, kamuoyunun ve bireylerin sahip oldukları hakların dengelendiğini yeterince gösterebilmeleri ile mümkündür (Wikimedia Foundation Inc. ve diğerleri, § 72).
47. Suç içeren internet yayınlarına karşı alınabilecek daha ağır tedbirlere başvurulabilmesinde anahtar noktalardan birincisi sosyal medya şirketlerinin hak ve vazifelerini gösteren, onların davranışlarını düzenleyen, kesin ve öngörülebilir bir mevzuat sisteminin bulunmasıdır. Bir diğeri Anayasa'nın devlete yüklediği pozitif yükümlülükler bakımından bireyin menfaatleri ile toplumun menfaatleri arasında adil bir dengenin sağlanması ve sonuncusu da Türkiye’nin taleplerinin karşılık bulması için uluslararası diyalog ve iletişim kanallarının işletilmesidir.
48. Somut olayda başvurucu, yalnızca, kanun koyucu tarafından ancak çok istisnai hâllerde başvurulması için getirilmiş bulunan 5651 sayılı Kanun yoluna başvurmuş; Anayasa Mahkemesine de 5651 sayılı Kanun çerçevesinde sulh ceza mahkemelerince herhangi ileri bir araştırma ve değerlendirme yapılmadan verilen kararların uygulanamamasını şikâyet etmiştir. Devlet mevcut imkânlarını kullanmasına rağmen başvurucunun taleplerinin bir kısmını karşılamakta yetersiz kalmıştır.
49. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesine sunulan bilgi ve belgelere göre başvurucunun temel hak ve özgürlüklerinin korunması için 5651 sayılı Kanun çerçevesinde yaptığı başvurularda kamu gücünü kullanan organların imkân yükümlülüklerini yerine getirmek için gerekli tedbirlere başvurmadığı değerlendirilmemiştir. Mevcut başvurunun koşullarında ve Anayasa Mahkemesine başvurucu tarafından sunulan bilgi ve belgelere göre başvurucunun temel haklarının korunması için 5651 sayılı Kanun'un sunduğu imkanlar çerçevesinde devlete daha ağır yükümlülükler yüklenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmamıştır (benzer değerlendirmeler için bkz. Burhan Kuzu, B. No: 2014/4988, 19/12/2017, § 44).
50. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun şeref ve itibar hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
Recai AKYEL bu görüşe katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA Recep KÖMÜRCÜ ve M. Emin KUZ'un karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibar hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE Recai AKYEL'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/1/2020 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Bazı sosyal medya paylaşımları ile ilgili olarak mahkemelerce verilen erişimin engellenmesi kararlarının gereğinin yerine getirilmemesi sebebiyle şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmiştir.
Bilindiği gibi, kişinin itibarına yönelik saldırının belli bir ağırlık düzeyine eriştiği durumlarda Anayasa’nın 17. maddesine göre kişilerin birbirleriyle ilişkilerini de kapsayacak şekilde itibara saygının teminat altına alınması amacıyla tedbirler alınmasını gerektiren pozitif yükümlülükler söz konusudur.
Bu kapsamda, kişilik haklarına üçüncü kişiler tarafından yapılan müdahaleler bakımından da cezaî ve hukukî koruma yolları öngörülmüştür. Buna göre internet ortamında kişilik haklarına saldırıda bulunulan kişilerin 4721 sayılı Türk Medenî Kanununa göre müdahalenin önlenmesi, durdurulması, hukuka aykırılığının tespit edilmesi, mahkeme kararının ve cevap ve düzeltme metnini yayımlanması yahut tazminat ödenmesi talebiyle dava açmaları mümkün olduğu gibi 5651 sayılı Kanuna göre sulh ceza hâkimince içeriğin yayından çıkarılmasına ve yayına erişimin engellenmesine karar verilmesi veya kişilik haklarına yönelen saldırı 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa göre suç oluşturuyorsa bu kapsamda bir ceza soruşturması açılması imkânı da bulunmaktadır.
Bireyler arasındaki ilişkilere müdahale edilirken alınacak tedbirlerin belirlenmesinde devletin geniş bir takdir yetkisi bulunmakla birlikte, şeref ve itibara üçüncü kişilerce saygı gösterilmesini sağlama bakımından devletin pozitif yükümlülükleri konusunda bireyin menfaatleri ile toplumun menfaatleri arasında adil bir denge kurulması gerekir.
Erişimin engellenmesine ilişkin mahkeme kararlarının uygulanmasında, URL bazlı erişimin engellenmesiyle ilgili teknik engellerden dolayı kararların bir kısmının gereğinin yerine getirilemediği anlaşılmaktadır. Böyle durumlarda internet sitesindeki tüm yayına erişimin engellenmesinin ise -internetin haber ve fikirleri iletmedeki rolüne bağlı olarak demokratik toplum düzenindeki önemi sebebiyle- yukarıda sözü edilen dengenin toplum menfaati aleyhine bozulması sonucunu doğuracağı açıktır.
Bu itibarla, devletin temel hak ve hürriyetlere yönelik olarak üçüncü kişilerce yapılan müdahalelere karşı etkili mekanizmalar kurma yönündeki pozitif yükümlülüğünün devletin imkânları ile sınırlı olduğu da dikkate alındığında, somut başvuruda devletin mevcut imkânlarını kullanmasına rağmen başvurucunun bazı taleplerini karşılamakta yeterli sonuca ulaşamaması nedeniyle başvurucunun şeref ve itibar hakkını korumak için her türlü tedbire başvurmadığı ve bu hakkı yeterince güvence altına almadığı söylenemez.
Açıklanan sebeplerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu düşüncesiyle çoğunluğun kabul edilebilirlik kararına katılmıyoruz.
Üye
1. Başvuru, bazı sosyal medya paylaşımları ile ilgili olarak derece mahkemelerince verilen erişiminin engellenmesi kararlarının yerine getirilmemesi nedeniyle başvurucunun şeref ve itibar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuru ile ilgili olarak çoğunluğun Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibar hakkının ihlal edilmediğine dair kararına karşı, aşağıda yazacağım sebeplerle çoğunluktan ayrılarak başvurucunun Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasındaki haklarının ihlal edildiğini düşünmekteyim.
2. Olayların meydana geldiği tarihte Başbakan olan başvurucu hakkında Twitter isimli sosyal paylaşım sitesinde 24/2/2014 tarihinden itibaren değişik hesaplardan yapılan paylaşımlardan anılan ses kayıtları takipçi sayıları on binleri aşan Twitter hesapları tarafından paylaşılmış, video yükleme hizmeti veren youtube, vimeo gibi farklı sosyal medya şirketleri aracılığı ile yaygınlaştırılmış, böylelikle internet ortamında hızlı bir şekilde yayılmıştır. Başvurucu, bahsi geçen içeriklerin kişilik haklarına ve özel hayatına saldırı niteliğinde olduğu ve ayrıca sahte olarak üretilmiş içeriklerin gerçeği yansıtmadığı iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucu ayrıca (kapatılan) Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesine (Mahkeme) başvurarak bu içeriklere erişimin engellenmesini talep etmiştir.
3. Mahkeme 19/3/2014 tarihinde video barındıran başlıca web sitesi Youtube'da yer alan 504 URL (içerik) adresine, 28/3/2014 tarihinde çeşitli internet platformlarında bulunan altı URL adresine, 15/4/2014 tarihinde de Twitter'da yer alan altı sosyal medya hesabına erişimin engellenmesine karar vermiş ve kararı, gereği yapılmak üzere (kapatılan) Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına (TİB) göndermiştir. Ayrıca, başvurucunun başvurusu üzerine, Yüksek Seçim Kurulu da, 28/3/2014 tarih ve 941 sayılı kararı ile internet adresindeki videonun Yüksek Seçim Kurulu’nun 30/11/2013 tarihli Basın İletişim araçları ve internette propaganda başlıklı D maddesinde ve Yüksek Seçim Kurulu’nun 22/12/2013 tarihli 2013/605 sayılı kararının sonuç bölümünün 4. Maddesinde yer alan hükümlere aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle seçmenin oyuna tesir edecek nitelikte propaganda içeren videoya erişimin engellenmesine karar vermiştir.
4. Söz konusu kararlar, gereği yerine getirilmek üzere Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) gönderilmiştir. TİB 16/4/2014 tarihli yazısı ile başvurucuya; erişimin engellenmesi kararlarının kısmen yerine getirildiğini, bazı URL adreslerine erişimin engellenmesi mümkün olmadığından Mahkeme kararlarının gereğinin yapılamadığını bildirmiştir.
5. Başvurucu 18/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesince TİB'e yazılan müzekkere ile anılan yargı kararlarının gereklerinin yerine getirilip getirilmediği, kararların gerekleri yerine getirilememiş ise bunun gerekçelerinin bildirilmesi istenmiştir. TİB 27/5/2014 tarihli yazısı ile Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 19/3/2014 tarihli kararında erişimin engellenmesine karar verilen 504 URL adresinden 315'ine erişimin engellenemediğini, yine Mahkemece diğer kararlar ile erişimin engellenmesine hükmedilen 6 URL adresine yurt içinden erişimin engellendiğini fakat yurt dışında tüm URL adreslerine erişimin açık olduğunu, teknik olarak Türkiye’deki kullanıcıların da kolay bir yöntemle erişimi engellenen içeriklere ulaşabildiğini bildirmiştir.
6. Sayın çoğunluk mevcut teknolojik imkanlar ve ulusal mahkemelerimizce verilen kararların uluslararası şirketler üzerinde kayda değer bir etkisi bulunmadığını gözeterek başvurucu sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın temel haklarının korunması için 5651 sayılı Kanun'un olanakları çerçevesinde devlete daha ağır yükümlülükler yüklenemeyeceğini kabul etmiştir. Oysa, ilgili kamu otoritelerinin Başvurucunun şeref ve itibarının korunması hususunda daha fazla çaba göstermeleri, Devletin pozitif yükümlülüğünün zorunlu bir gereği olarak düşünülmeliydi.
7. Başvurucuya karşı işlendiği ileri sürülen suçların büyük çoğunluğu şikâyete tabi olmayan ve Cumhuriyet savcılarınca kamu gücü imkanları ile resen takip edilmesi gereken suçlardır. Anayasa'nın başta şeref ve itibar hakkını düzenleyen 17. maddesi olmak üzere, özel hayatın gizliliği başlıklı 20. maddesi ve haberleşme hürriyetini düzenleyen 22. maddesi söz konusu suçlarla mücadele bakımından Devlete pozitif yükümlülük yüklemektedir. Başka bir deyişle Anayasa'nın bu hükümleri kamu gücünü kullanan tüm organlara başvurucuya karşı işlenen suçlarla mücadele görevi vermektedir.
8. Buna karşın Anayasa Mahkemesi önüne gelen belgeler incelendiğinde internet ortamında işlenen suçlara karşı yalnızca şablon mahkeme kararları verildiği ve söz konusu mahkeme kararlarının da TİB tarafından yine şablon üst yazılarla sosyal medya şirketlerine gönderildiği anlaşılmaktadır. Sosyal medya şirketine konu aktarılırken yeterince çaba gösterilmemiş; İnternet ortamında yayınlanan şikayete konu videoların içeriği hakkında hiç bir değerlendirme yapılmamıştır. Sahte olarak üretilmiş içeriklerin sahte olduklarını gösteren güvenilir ve bağımsız bilirkişi raporları alınmamış; kayıtların sahte olduğu, ve hukuka aykırı telefon dinlemeleriyle elde edildiği gösterilmemiştir. Sonuç olarak başvurucunun hakları korunamamış ve mağduriyeti kamu otoritelerince giderilememiştir.
9. Söz konusu yayınlar sadece başvurucunun itibarına yönelik bir saldırı amaçlamamıştır. Bu yayınlar toplum ve devlet hayatımıza dönük vahim saldırılar zincirinin halkalarından biriydi. Söz konusu internet yayınlarının 17-25 Aralık sürecinde ülke içerisinde kaos çıkartmaya çalışan organize bir güç/örgüt tarafından yapıldığına ilişkin deliller ortaya konmamış ve olayın vahameti anlatılamamıştır.
10. Oysa öncelikle, başvuruya konu sahte olarak üretilmiş içeriklerden oluşan yayınları yapanların ulaşmaya çalıştıkları hedefler tespit edilmeliydi. Bundan sonra adli makamlar ve BTK videoların yayınlanması ile başvurucuya, topluma ve devlete karşı işlenen suçları tam olarak göstermeliydi. Devlet organlarının yapması gereken soyut bazı değerlendirmeler yerine videoların yayınlandığı koşulların, içeriklerinin, yayınlanma amacının, ulusal ve uluslararası hangi suçlara vücut verdiğinin ve sonuçlarının somut olgulara dayanılarak değerlendirilmesiydi.
11. Oysa somut olayda videoları yayınlayan internet şirketlerine yetersiz bir yazı ile başvurulmuştur. Yukarıda izah ettiğim şekilde bir dosya hazırlandıktan sonra talebin gereğinin yerine getirilmesi için daha ciddi çabalar gösterilmeliydi. Tüm bu çabalara rağmen talebi yerine getirmeyen şirketlerin ülkemiz topraklarındaki faaliyetlerine talep gereğini yerine getirinceye kadar son verilmeliydi. Böylece hem Türk kamuoyunda hem de uluslararası arenada alınan ağır tedbirin bir zorunluluk olduğu ikna edici bir şekilde anlatılabilirdi.
12. İnternet ortamında işlenen suçlar ile mücadelede tek başına ulusal olanakların yeterli olmadığı, uluslararası iş birliğine gidilmesinin zorunluluk olduğuna ve ayrıca söz konusu şirketlerin hak ve ödevlerini gösteren kapsamlı bir hukuki alt yapının bulunmadığına ilişkin değerlendirmeler karşısında ilgili kamu organlarının gerekli çalışmaları yapmaları gerekirdi. URL tabanlı engellemenin teknik olarak mümkün olmaması ve anılan içeriklerin internet sitesinden çıkarılmaması, mevcut teknolojik imkanların yetersizliği ve ulusal mahkemelerimizce verilen kararların uluslararası şirketler üzerinde kayda değer bir etkisinin bulunmadığı gerekçeleriyle başvurucunun temel haklarının korunması hususunda devlete daha ağır yükümlülükler yüklenemeyeceği kabulü, başvurucunun Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasındaki haklarının ihlal edilmesine yol açmıştır. Oysa, devlet gücünü kullanan organların başvurucunun mağduriyetlerinin başvuru anından itibaren hemen giderilmesi konusunda daha etkin çaba içinde olmaları gerekmekteydi.
13. Tam da bu sebeple devlet gücünü kullanan organların, başvurucuya karşı işlenen suçların aydınlatılması ve başvurucunun mağduriyetinin giderilmesi için; başta hukuksal olmak üzere ulusal alt yapının hazırlanması, uluslararası iş birliği mekanizmalarının etkili bir şekilde harekete geçirilmesi ve bunun için de etkin bir soruşturma sonucunda elde edilmiş güvenilir verilerle desteklenmiş ikna edici bir dosyanın hazırlanması konusunda üzerlerine düşeni yapmadıkları kanaatine ulaşılmıştır.
14. Sosyal medya kuruluşlarının haberleşme, fikir ve ifade, basın özgürlüğü gibi hakların kullanımında özen yükümlülüğünü yerine getirmeleri; bireylerin şeref ve itibar haklarının korunmasında daha duyarlı olmaları gerekmektedir. Ulusal mahkemelerce verilen kararların Sosyal medya kuruluşları tarafından uygulanmaması, ulusal mahkeme kararlarının uluslararası sosyal medya şirketleri üzerinde kayda değer bir etkisinin bulunmaması anlaşılır bir durum değildir. Bireylerin değişik faktörler nedeniyle, sosyal medya kuruluşları aracılığıyla haksız saldırılar karşısında korumasız kaldıkları gözlenmektedir. Tam da bu nedenden dolayı Devletler, bireylerin şeref ve itibarlarının korunması hususunda üçüncü kişilere karşı, bu tür sosyal medya kurumlarına karşı, bireylerin şeref ve itibarlarının korunması hususunda pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilmesi hususunda daha etkin olmalıdırlar.
15. Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesinin (kapatılan) 19/3/2014 tarihli, 28/3/2014 tarihli ve 15/4/2014 tarihli Twitter'da yer alan sosyal medya hesaplarının erişimin engellenmesine dairkararlarının ve Yüksek Seçim Kurulu’nun 28/3/2014 tarih ve 941 sayılı kararı ile internet adresindeki videonun erişimin engellenmesine dair kararının gereği ilgili kamu otoriteleri tarafından yerine getirilmemiştir. Başvurucunun şeref ve itibarının korunmasına dönük mahkeme kararlarının gerekleri yerine getirilmeyerek başvurucunun mağduriyetine ve haklarının ihlal edilmesine yol açılmıştır.
16. Yukarıda açıkladığım nedenlerle; başvurucunun şeref ve itibar hakkının ihlal edildiği kanaatine vardığımdan; çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.