TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İ. K. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5427)
|
|
Karar Tarihi: 26/10/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
İ. K.
|
Vekili
|
:
|
Av. Fevzi
AKSOY
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Türk Silahlı
Kuvvetlerinden (TSK) ayırma işlemi tesis edilmesi nedeniyle özel hayatın
gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 21/4/2014 ve 4/11/2015 tarihlerinde yapılmıştır.
3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4.Kişi ve konu yönünden hukuki irtibatları bulunması nedeniyle
2015/16949 numaralı başvuru dosyasının 2014/5427 numaralı başvuru dosyasıyla
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
5.Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9.Başvurucu, Hava Kuvvetleri Komutanlığında muvazzaf astsubay
statüsünde görev yapmakta iken ahlak dışı davranışlarda bulunduğuna dair
isimsiz bir e-posta gönderilmesi üzerine hakkında idari tahkikat
başlatılmıştır.
10. İstihbarata karşı koyma faaliyeti çerçevesinde 25/4/2012
tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından
başvurucunun ifadesi alınmıştır. Söz konusu ifade metninde başvurucunun
ifadesine hangi kapsamda başvurulduğu hususu belirtilmemiştir. Anılan ifade
metnine göre başvurucuya nerelerde görev yaptığı, sanal ortamdaki herhangi bir
sosyal paylaşım sitesinde üyeliğinin olup olmadığı, İnternet üzerinden veya yüz
yüze tanışmak suretiyle birlikte olduğu kadınların kimler olduğu, gösterilen
bazı görüntülerin kendisine ait olup olmadığı sorulmuştur. Başvurucu, sorulan
soruları ayrıntılı olarak yanıtlamış ve ifade tutanağını imzalamıştır.
11. İdari tahkikat sonucunda TSK'nın itibarını sarsacak şekilde
ahlak dışı hareketlerde bulunduğu gerekçesiyle sıralı sicil üstleri tarafından
başvurucu hakkında "Türk Silahlı
Kuvvetlerinde kalması uygun değildir" ortak kanaatli ayırma
sicil belgesi düzenlenmiştir.
12. 28/12/1998 tarihli ve 23567 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Astsubay Sicil Yönetmeliği’nin (Sicil Yönetmeliği) 61. maddesi
gereğince Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde oluşturulan Komisyonda
başvurucunun durumu değerlendirilmiştir. Komisyon 2/10/2013 tarihli kararı ile
başvurucu hakkında ayırma işlemi yapılmasına karar vermiştir. Anılan kararın 15/11/2013
tarihinde Millî Savunma Bakanı tarafından onaylanması ile ayırma süreci
tamamlanmıştır.
13. Başvurucu 24/1/2014 tarihinde ayırma işleminin iptali
talebiyle Millî Savunma Bakanlığı aleyhine Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde
(AYİM) dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; göreviyle ilgisi olmayan,
özel yaşantısına ilişkin soruların sorulduğu hukuka aykırı bir sorgu
neticesinde elde edilen beyanlarının delil olarak kullanılamayacağını,
takdirlerle dolu başarılı bir sicile sahip olmasına rağmen bu durumun dikkate
alınmadığını ileri sürmüştür.
14. AYİM Başsavcılığı, dava konusu işlemin iptali yönünde görüş
sunmuştur. Başsavcılığın 8/9/2014 tarihli düşünce yazısında, dava konusu işleme
dayanak gösterilen ilişkilerin özel hayat sınırları içinde kaldığı ve mesleki
yaşantıya yansımadığı, başvurucunun mesleki safahatının çok iyi seviyede
olduğu, buna rağmen ikaz dahi edilmeden tesis edilen ayırma işleminin hukuka
aykırı olduğu belirtilmiştir.
15. AYİM Birinci Dairesinin (Daire) 24/2/2015 tarihli kararıyla
dava, oyçokluğuyla reddedilmiştir. Kararda, 25/4/2012 tarihinde ifadesi alınan
başvurucunun yaşadığı cinsel birliktelikleri ikrar ettiği, geçmiş sicil ve
disiplin durumu itibarıyla başarılı bir personel olmasına karşın başvurucunun
iyi ahlak sahibi olma vasfını taşımadığı ve tesis edilen işlemde hukuka
aykırılık bulunmadığı şeklinde değerlendirmeler yer almıştır. Kararda ayrıca
söz konusu ifadenin ceza soruşturması kapsamında değil disiplin hukuku
çerçevesinde değerlendirilmek üzere alındığı belirtilmiştir.
16. Karara katılmayan iki üye tarafından kaleme alınan karşıoy yazılarında ise söz konusu eylemlerin mahremiyet
alanına ilişkin olduğu ve başvurucu tarafından iradi bir şekilde
alenileştirilmediği, olumlu olan geçmiş sicil durumunun dikkate alınmadığı,
ayrıca yasa dışı yöntemlerle elde edilen delillere dayanılarak işlem tesis
edildiği belirtilmiştir.
17.Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 10/9/2015 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
18.Nihai karar 7/10/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve
başvurucu bu karara karşı 4/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Öte yandan başvurucu, yasak yöntemler kullanarak kendisini
sorgulayan görevliler hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda
bulunmuştur. Söz konusu kişiler hakkında soruşturma açılmasına yer olmadığına
karar verilmiştir. Başvurucu, soruşturma emri verilmemesi işleminin iptali
istemiyle dava açmıştır. AYİM Üçüncü Dairesi, 11/7/2013 tarihli kararıyla,
idari davaya konu bir işlem bulunmadığı gerekçesiyle inceleme kabiliyeti bulunmayan
davanın reddine hükmetmiştir. Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 16/1/2014
tarihli kararıyla reddedilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK'da görev
yapan askerî personel hakkında ahlaki nedenlerle ayırma işlemi tesis edilmesine
dayanak oluşturan mevzuata (G.G.
[GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016, §§ 23-30) ve benzer durumlara ilişkin
uluslararası hukuka (Yaşar Türkmen,
B. No: 2014/5418, 15/2/2017, §§ 26-33) yer vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 26/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; hukuka aykırı şekilde ve özel hayatın gizliliği
ihlal edilerek istihbarat birimi tarafından psikolojik baskı altında sorgulandığını,
söz konusu sorgulama usulünün fiziksel ve psikolojik işkence boyutuna
ulaştığını, idarenin hukuk dışı yollarla ifadesini aldığını ve beyanlarını
çarpıtarak istihbarat raporu düzenlediğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca
TSK'da görev yaptığı sürede çok sayıda takdirname ile ödüllendirildiğini,
sicillerinin çok iyi olduğunu, özel hayatına ilişkin unsurların hiçbir şekilde
görevine yansımadığını, ayırma işleminin ölçüsüz olduğunu belirtmiştir.Başvurucu ayrıca, idare tarafından
gönderilen gizlilik dereceli belgelerin tebliğ edilmediğini ve bu belgeleri
incelemesine de imkân verilmediğini ileri sürmüştür. Başvurucu, bu nedenlerle
kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının, özel hayatın
gizliliği hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiş;
yeniden yargılama yapılmasına ve 253.516 TL tazminat verilmesine karar
verilmesini talep etmiştir. Başvurucu ayrıca kimliğinin kamuya açık belgelerde
gizli tutulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki nitelendirmesini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde;
başvurucunun temel iddiasını, özel hayat alanına ilişkin olan ve yasak
sorgulama yöntemleri kullanılarak elde edilen birtakım bilgilere dayanılarak
TSK'dan ayırma işlemi tesis edilmesi oluşturmaktadır. Bu nedenle başvurunun,
özel hayatın gizliliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
24. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın
20. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, özel hayatına
ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve
aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan özel
hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
26. Cinsel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek
"disiplinsizlik ve ahlaki durum" sebebiyle başvurucu hakkında TSK'dan
ayırma işlemi tesis edilmesinin özel hayatının gizliliği hakkına bir müdahale
oluşturduğu açıktır (Ata Türkeri,
B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 34; G.G., §
43).
27. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için Anayasa'nın 13.
maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen "kanunlar tarafından
öngörülme", "Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma","demokratik toplum düzeninin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama" ölçütlerine uygun olması gerekir.
28. Ayırma işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri
dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun
olduğu (Ata Türkeri, § 39; G.G., §§ 48-50), askerî disiplinin ve kamu
hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması, bu itibarla millî güvenliğin
korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı (Ata
Türkeri, §§ 40-41; G.G.,
§§ 51-53; Yaşar Türkmen, §§
50-58) anlaşılmaktadır.
29. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi Ata Türkeri ve G.G. başvurularında, benzer idari süreçler izlenerek askerî
personelin cinsel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek
"disiplinsizlik ve ahlaki durum" sebebiyle TSK'dan ayırma işlemlerini
incelemiş ve özel hayatın gizliliğine yapılan müdahalenin demokratik toplum
düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğu sonucuna varmıştır.
Mahkeme, G.G. kararında bu sonuca
varırken aşağıdaki gerekçelere dayanmıştır:
"65. Somut olayda başvurucunun söz konusu
ifadesinin, belirli ve somut fiiller belirtilmeden ve hangi hukuki işleme esas
alınacağı konusunda bilgi verilmeden temin edilmiş olması anılan ifadeyi hukuki
yönden şüpheli duruma getirmektedir. Ayrıca ifadealma
işlemi esnasında sorulan sorular gözönüne alındığında
başvurucunun mesleki hayatını değil özel hayatını ilgilendiren iddialara yanıt
vermek zorunda bırakıldığı görülmektedir. Bu kapsamda başvurucuya yöneltilen
iddiaların görevinin ifasıyla değil daha çok mahremiyet alanında gerçekleşen
özel yaşam eylemleri ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla ihtilaf
konusu ayırma işleminin kapsamı mesleki hayatın sınırlarını aşmaktadır. ...
başvuruya konu disiplin işlemi ile yargısal sürece konu edilen davranışların
esasen mesleki faaliyet ile ilgisi olmayan, mahremiyet alanına dâhil özel yaşam
eylemleri olduğu anlaşılmaktadır.
66. Kamu görevlilerinin mesleki yaşamlarıyla
da bütünleşen bazı özel hayat unsurları açısından sınırlamalara tabi tutulabilecekleri
açıktır. Ancak hakkındaki tahkikat sonucunda TSK’dan ayırma işlemi tesis
edilmesinin başvurucunun mesleki hayatı üzerinde olduğu kadar temel geçim
kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de önemli bir
etki oluşturduğu, bu nedenle ayırma işleminin daha önemli hâle geldiği
anlaşılmaktadır. Bu bağlamda özel hayatın gizliliği hakkı üzerindeki
sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir mahiyetinde olması,
başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olması
gerekir.
67. AYİM kararında da,
başvurucunun ifade alma işleminin usul ve içerik yönünden hukuka aykırı
unsurlar taşıdığı iddialarına rağmen anılan ifadenin alındığı koşulların
detaylı şekilde incelenmediği, başvurucunun özel hayatının en mahrem yönünü
oluşturan cinsel hayatını ... tüm detaylarıyla anlatmasının nasıl gerçekleştiği
hususunun ortaya konulmadığı görülmektedir. AYİM tarafından söz konusu soyut
nitelikteki ifadede belirtilen hususlar dayanak alınmak suretiyle TSK'dan
ilişiğin kesilmesi işlemine karşı açılan davanın reddedildiği anlaşılmıştır.
Öte yandan Mahkeme kararında başvurucunun özel hayatına ilişkin tutum ve
eylemlerinin mesleki hayatı üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici
gerekçeler ortaya konulmadığı gibi anılan eylemlerin TSK’nın işleyişi
üzerindeki etkisi ve risklerinin de detaylı şekilde açıklanmadığı, ayırma
işlemine dayanak olarak kabul edilen delillerin hukuka aykırı şekilde elde
edildiğine ilişkin ileri sürülen iddialar hakkında bir araştırma yapılmadığı
... görülmüştür.
68. Bu durumda muhakeme sırasında açık ve
somut bir biçimde öne sürülen ve davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte
olduğu anlaşılan başvurucunun söz konusu iddialarına Mahkemece makul bir
gerekçe ile yanıt verilmemesi, başvurucunun özel hayatına ilişkin hususların
mesleği üzerindeki etkisinin açıklanmaması ve özel hayatın gizliliği hakkına
gerekli saygının gösterilmesini adil şartlarda savunabileceği usule ilişkin
etkili güvencelerden başvurucunun yararlandırılmaması nedenleriyle AYİM kararının
mahremiyet hakkına müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve yeterli
gerekçe içermediği kabul edilmelidir. Bunun yanında tesis edilen ayırma
işleminin başvurucunun geçmiş sicili ve başarı durumu dikkate alınarak
ölçülülük yönünden değerlendirilmediği, sınırlama ile ulaşılabilecek genel
yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlanan başvurucunun kaybı arasında adil
bir denge gözetilmediği, başvurucunun özel hayatının gizliliği hakkı üzerindeki
sınırlamanın zorunlu ya da istisnai tedbirler niteliğinde olduğu veya
başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olduğu
hususunda bir inceleme yapılmadığı ve gerekli özenin gösterilmediği sonucuna
ulaşılmıştır. "
30. Somut olayda anılan değerlendirmelerden ve ulaşılan sonuçtan
ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
31. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde
güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
32. Başvurucunun özel hayatının gizliliği hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılarak ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmak üzere kararın ilgili yargı merciine gönderilmesine
karar verilmiş olmakla (bkz. § 37), başvurucunun diğer iddialarının ayrıca
değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
34. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına ve 253.516 TL
tazminat verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
35. Başvuruda Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan
özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
36. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili
yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
37. Başvurucu tazminat talep etmişse de yeniden yargılama
yapılmak üzere dosyanın yetkili idari yargı merciine gönderilmesine karar
verilmesinin ihlal iddiası açısından yeterli bir tazmin oluşturduğu
anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi
gerekir.
38. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 433 TL harç ve 1.800 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.233 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması
talebinin KABULÜNE,
B. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın
gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere -Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici
21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmış
olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ YARGI MERCİİNE
GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesinin
E.2014/143, K.2015/209 sayılı dosyasıyla ilgilidir).
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 433 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.233 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme
olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre
için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
26/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.