TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RAMAZAN AÇIKGÖZ BAŞVURUSU (3)
|
(Başvuru Numarası: 2014/8400)
|
|
Karar Tarihi: 26/10/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Ramazan
AÇIKGÖZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yüksekokulda alınan eğitimin süresinin fiilî hizmete
dâhil edilmesi yönündeki talebin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle
açılan davada mevzuata aykırı karar verilmesi ve yargılamanın makul sürede
tamamlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
(mülga Denizcilik Müsteşarlığı) İstanbul Bölge Müdürlüğü bünyesinde uzman
olarak görev yapmakta iken Denizcilik Yüksekokulunda geçen eğitim süresinin
fiilî hizmetine dâhil edilmesi istemiyle Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK)
başvuruda bulunmuştur. Bu başvuru, SGK' nın 7/8/2009
tarihli işlemiyle reddedilmiştir. Başvurucu, söz konusu işlemin iptali
istemiyle 18/8/2009 tarihinde dava açmıştır.
9.İstanbul 2. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 23/9/2010 tarihli
kararıyla 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı T.C Emekli Sandığı Kanunu'nun
başvurucunun öğrenci olduğu dönemde yürürlükte bulunan hükümleri uyarınca
öğrencilikte geçen sürenin fiilî hizmet süresine dâhil edilebilmesi için askerî
öğrenci olunması veya kişinin kendi hesabına eğitim aldıktan sonra muvazzaf
subay olarak atanması gerektiğini belirtmiştir. Mahkeme, başvurucu söz konusu
şartları taşımadığından işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle
davayı reddetmiştir.
10. Söz konusu karar, Danıştay Onbirinci
Dairesinin 13/6/2011 tarihli kararıyla onanmış ve karar düzeltme istemi aynı
Dairenin 25/3/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin 26/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Yargılamanın Sonucu
İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
12. Başvurucu; uyuşmazlık konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu,
eşitlik ilkesini ihlal ettiğini ve yargılama sürecinde hukuki dayanaktan yoksun
karar verildiğini ileri sürmektedir.
13. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).Başvurucu, uyuşmazlık
konusu işlem ve yargılama sonucu verilen karar nedeniyle Anayasa'nın 10. ve 36.
maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu her ne kadar
Anayasa'nın farklı maddelerini temel almak suretiyle ihlal iddiasında bulunmuş
ise de şikâyetlerin özü dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu ve Mahkeme
tarafından hatalı karar verildiği iddialarına yönelik olduğundan şikâyetin
yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiası kapsamında
değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
14. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
15. Somut olayda Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı
incelenerek ilgili kısımları yukarıda belirtilen (bkz. § 9) gerekçe ile
23/9/2010 tarihinde hüküm kurulmuştur. Danıştay Onbirinci
Dairesi tarafından da, delillerin Mahkemece takdir
edilerek karar verildiği ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmadığı
gerekçesiyle karar onanmıştır.
16. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece
mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına
ilişkin olup Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate
alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir..
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
20. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
21. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
22. Somut başvuruya konu yargılama sürecinde uyuşmazlık, özlük
haklarına dair işlemden doğmaktadır ve işlemin karmaşık bir uyuşmazlığa vücut
vermediği görülmektedir. Derece mahkemesi sürecinin yaklaşık bir yılda
tamamlanmasına karşın temyiz ile karar düzeltme taleplerinin üç yılı aşan bir
zaman diliminde sonuçlandırıldığı ve bu gecikmede başvurucuya atfedilecek bir
kusurun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
23. Anılan ilkeler, Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar ve somut başvuruya konu yargılama sürecinin niteliği dikkate
alındığında yaklaşık 4 yıl 7 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna
varmak gerekir.
24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
26.Başvurucu tazminat talebinde bulunmamıştır.
27. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
28. Başvurucu tazminat talebinde bulunmadığından ihlalin tespiti
ile yetinilmesi gerekir.
29. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin İstanbul 2. İdare Mahkemesine
(E.2009/1435, K.2010/1565) GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
26/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.