TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ZEKAYİ ÇELEBİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5633)
|
|
Karar Tarihi: 18/5/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Akif
YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Zekayi
ÇELEBİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali
ÇELİK
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesi sonucu
mahkûmiyete karar verilmesi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesinin tebliğ edilmemesi nedenleriyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/4/2014 tarihinde İstanbul 27. Sulh Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 24/7/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/2/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık,süresi
dolmasına rağmen görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Polis memuru olan başvurucu, olay tarihinde Küçükçekmece
ilçesinde bulunan bir kafede silahını unutmuş, sonrasında bulamamıştır. Bu
konuda aynı kafede bulunan mağdur İ.K.nın
bilgisine başvurulmuştur.
8. Mağdur İ.K., silahını kaybeden başvurucu ve arkadaşlarının
kendisine işkence yaptıklarını iddia ederek şikâyetçi olmuştur.
9. Başvurucu ve dört şüpheli hakkında yapılan soruşturma sonunda
işkence ve görevi kötüye kullanma suçlarını işledikleri iddiasıyla Bakırköy
Cumhuriyet Başsavcılığınca 9/12/2009 tarihli iddianame düzenlenmiştir.
İddianamenin kabulüyle kamu davası açılmıştır.
10. Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/310 esas sırasına
kaydedilen davanın ilk celsesi 26/04/2010 tarihinde yapılmış ve başvurucu ile
birlikte diğer sanıklar ve mağdur dinlenmiştir. Mağdurun beyanının ilgili kısmı
şöyledir:
"... ifadem ve şikayet
dilekçemdeki belirtilen hususlar doğrudur. Ancak sanıklar daha sonra benim
annemin elini öpmüşlerdir. O tarihte Küçükçekmce
Emniyet Müdürü olarak Ş. Ç. beni makamına çağırdı. Kandil günüydü. Benimle
sohbet etti. Ben de polis memurlarının zarar görmemeleri için sanıklar
hakkındaki şikayetimden vazgeçtim ve bu konuda şikayetten
vazgeçme dilekçesi verdim. Ancak olay doğrudur ve gerçektir. Fakat sanıklar
hakkındaki şikayetimden vazgeçiyorum."
11. Sonraki celselerde tanıklar dinlenmiş, 1/12/2011 tarihli
duruşmada Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki mütalaasını sunmuştur.
12. Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 8/10/2012 tarihli ve
E.2009/412, K.2012/310 sayılı kararı ile başvurucunun “işkence” suçunu işlediği kanaatine
varılarak sonuç olarak 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve diğer
suçtan ceza tayinine yer olmadığına karar verilmiştir. Gerekçenin ilgili kısmı
şöyledir:
"Sanıklar M., M., Ö. ve Zekayi'nin
[Başvurucu] Küçükçekmece Emniyetinde görev yapmakta oldukları, Zekayi'nin
04/06/2009 tarihinde H... Kafe denilen yerde silahını kaybettiği, müştekinin
sanık Zekayi'den yaklaşık on dakika sonra silahın kaybolduğu tuvalete gittiği,
bunun üzerine müştekiden şüphelendikleri, 04/06/2009 tarihinde müştekinin
karakolda sanıklarca sorgulandığı, yapılan tüm sorgulamalara rağmen müştekinin
silahla bir ilgisinin bulunmadığını bildirdiği, bunun üzerine müştekinin
serbest bırakıldığı, olay sırasında yukarıda isimleri belirtilen tüm sanıkların
karakolda görevde oldukları, ertesi günü yani 05/06/2009 günü de aynı
sanıkların müştekiyi tekrar karakola alarak yeniden sorgulamaya başladıkları,
silah konusunu müştekinin kabul etmemesi üzerine müştekiye önce sözlü olarak
daha sonra da fiili olarak baskıya başladıkları, iddianamede belirtildiği
şekilde kötü muamelede bulundukları tabip raporu ve müşteki anlatımı ile tüm
dosya kapsamından anlaşılmış, sanıklardan A. Ö.nün bu
eylemlere katıldığına dair cezalandırılmasına ilişkin kati ve inandırıcı yeterlidelil elde edilememiştir. Yine tüm sanıklar hakkında
görevi kötüye kullanma suçundan dava açılmış ise de;
sanıkların eyleminin bir bütün olarak ele alındığında yapılan eylemlerin
işkence suçunun unsurlarını oluşturduğu, ayrıca görevi kötüye kullanmak suçunu
oluşturacak özel kasıt altında işlenmiş herhangi bir eylem bulunmadığı
anlaşılmakla buna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. "
13. Başvurucu müdafiinin temyizi üzerine
karar Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 13/2/2014 tarihli ve E.2013/16972,
K.2014/3087 sayılı ilamıyla işkence suçu yönünden onanmış, diğer suç yönünden
bozulmuştur. Anılan Dairece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının onama istekli tebliğnamesi başvurucuya tebliğ edilmeden kısmi onama
kararı verilmiştir.
14.Başvurucu, onama kararını 31/3/2014 tarihinde öğrenmiştir.
15.Bireysel başvuru 25/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
16. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 94.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan
ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin
etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu
görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis
cezasına hükmolunur."
17. 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanunu’nun “Temyiz dilekçe ve layihasının
tebliği ve cevabı” kenar başlıklı 316. maddesinin üçüncü fıkrası
şöyledir:
“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen
tebliğname, hükmü temyiz etmeleri veya aleyhlerine
sonuç doğurabilecek görüş içermesi halinde sanık veya müdafii
ile müdahil, şahsi davacı veya vekillerine dairesince tebliğ olunur. İlgili
taraf tebliğden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevap verebilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 18/5/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; işkence suçundan yargılandığı davada delillerin
eksik ve hatalı değerlendirildiğini, olay tarihinde ilgili birimde görevli
olmadığını, müşteki sıfatıyla bulunduğu soruşturmada işkence suçundan
yargılandığını, işkence suçunu işlediğine dair delil bulunmadığını, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesinin tebliğ
edilmediğini, bu nedenle silahların eşitliği ve çelişmeli yargı ilkesine aykırı
davranıldığını belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespiti talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına
İlişkin İddia
20. Başvurucu; olay günü ilgili birimde görevli olmamasına
karşın işkenceden sorumlu tutulduğunu, eksik ve özensiz bir araştırma ile
hakkında hüküm verildiğini, delillerin hatalı değerlendirildiğini ileri
sürmüştür.
21. İlke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış
maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk
kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla
ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru
incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve
sonuçlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince esas
yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep
Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
22. Somut olayda Derece Mahkemesinin esas hakkında karar
verirken teşhis işlemlerine, mağdur beyanlarına, tanık anlatımlarına, adli
raporlara ve dosya kapsamındaki diğer delillere dayandığı görülmüştür. Temyiz
üzerine Derece Mahkemesinin kararı, delilleri takdir ve gerekçeleri gösterilmek
suretiyle kurulan hüküm usul ve kanuna uygun olduğundan Yargıtayca
onanmıştır.
23. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları
incelendiğinde iddiaların özünün Derece Mahkemesi tarafından delillerin
değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla
yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
24. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi
kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Tebliğnamesinden Haberdar Edilmediğine İlişkin İddia
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmayan başvurunun bu
kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
26. Başvurucu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Tebliğnamesinin kendisine tebliğ edilmeyerek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
27. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesi,
ilgili Yargıtay dairesinin ne şekilde karar vermesi gerektiği yönünde görüş
içeren bir belgedir. Yargıtay Cumhuriyet başsavcısının görüşünü, taraflarca
ileri sürülen temyiz sebepleri ile bağlı olmaksızın gerekçeli olarak sunar.
Somut olayda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, İlk Derece Mahkemesi tarafından
hükmedilen cezanın onanmasına ilişkin mütalaada bulunmuştur. Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesi, bu nedenle
Yargıtay kararını etkileyici niteliktedir (Benzer yöndeki Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararı için bkz. Göç/Türkiye,
B. No: 36590/97, 9/11/2000, § 33).
28. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü bir
başvuruda bu konudaki ilkeleri belirlemiştir. Anılan başvuruda başvurucunun
Yargıtay önündeki başarı şansını zedeleyen her türlü mütalaadan haberdar edilme
hakkına sahip olduğu ve tebliğnamenin niteliğine
rağmen başvurucuya tebliğnameye karşı yazılı görüş
bildirme olanağının tanınmamasının başvurucunun silahların eşitliği ve
çelişmeli yargılama ilkelerini ihlal ettiği sonucuna varılmıştır (Gürhan Nerse, B.
No: 2013/5957, 30/12/2014, §§ 33-40).
29. Somut olayda başvurucuya, aleyhe sonuç doğurabilecek
nitelikteki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesine
karşı yazılı görüş bildirme olanağı tanınmadığı başvuru belgelerinden
anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle başvurucunun adil yargılanma hakkı
kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Kararlar" kenar başlıklı 50. maddesinin (1) ve
(2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
32.Başvurucu ihlal tespiti talebinde bulunmuş, tazminat
talebinde bulunmamıştır.
33. Başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamında silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
34. Başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerine yönelik başvurusu açısından ihlal tespitinin yeterli tatmin
sağladığı ve yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı
anlaşılmıştır.
35. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinden
haberdar edilmediğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 206,10TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
18/5/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.