TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
PİRFANİ ŞAHİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5755)
|
|
Karar Tarihi: 14/11/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Pirfani ŞAHİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mahkemeye sunulan dilekçede davanın karşı tarafına
yönelik sözlerden dolayı cezalandırılmanın ifade özgürlüğünü ihlal ettiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu ve oğlu M.Ş. olayların meydana geldiği tarihte
Ankara'da TEKEL bayisi işletmektedir.
10. İlçe Belediye Başkanlığı tarafından TEKEL bayisine yapılan
denetim esnasında başvurucunun oğlu M.Ş.ye hakaret ederek ellerindeki sopalarla
vurup M.Ş.yi yaraladıkları iddiasıyla iki zabıta
memuru hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca kasten yaralama ve hakaret
suçlarından 4/3/2009 tarihinde kamu davası açılmıştır.
11. Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama
sonunda sanıkların atılı suçlardan cezalandırılmalarına karar verilmiş ve hüküm
14/2/2013 tarihinde onanmıştır.
12. Başvurucu bireysel başvuru formunda, oğlu M.Ş.nin zabıta memurları tarafından hakarete uğramasının ve
dövülmesinin sebebi olarak M.Ş. ile İlçe Belediye Başkanı'nın (Belediye
Başkanı) arasında yaşanan bir münakaşayı göstermiştir. Başvurucu, oğlu M.Ş.nin işyerinde satmak üzere mal almak için bir marketten
alışveriş yaptığı esnada Başkan ile karşılaştığını, Belediye Başkanı'nın
M.Ş.ye; "M., o içkileri taşıyın taşıyın az kaldı şeriat gelecek bu işler bitecek ondan
sonra ne yapacaksınız?" dediğini, M.Ş.nin
de "Şeriat gelirse hurma ile zemzem
suyu satarım." şeklinde cevap verdiğini iddia etmiştir.
Başvurucuya göre bu cevabı hazmedemeyen Başkan, emrindeki zabıta memurlarını
görevlendirmiş ve oğlu M.Ş.yi dövdürtmüştür.
13. Söz konusu olay basında oldukça geniş yer bulmuştur. 2008
yılında meydana gelen olaya ilişkin olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)
İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı
suç duyurusundan Belediye Başkanı'nın bağlı olduğu partinin yetkililerince
yapılan açıklamalara, Belediye Başkanı'nın ve başvurucunun beyanlarından
yaşananların Belediye Başkanı'nın siyasi kariyerine etkisine ve Amerika
Birleşik Devletleri'nin (ABD) olaya gösterdiği ilgiye kadar oldukça geniş
yelpazede haber yapıldığı görülmektedir. Habere ilişkin bazı gazetelerin
manşetleri şöyledir:
i. Sözcü gazetesi "Başkan
...'nın icraatları İran'ı aratmıyor",
"Eli sopalı zabıtanın teröristten farkı
ne"
ii. Sabah gazetesi "Şehir
Eşkiyaları"
iii. Posta gazetesi, "Yine
zabıta terörü","...'ya
göre zabıtanın içki dayağı komplo"
iv. Cumhuriyet gazetesi "Mahalle
değil belediye baskısı var"
v. Hürriyet gazetesi "Dayağın
öteki yüzü", "Mr.
Colins İz Peşinde".
14. Belediye Başkanı "İçkileri
taşıyın taşıyın az kaldı şeriat gelecek bu işler
bitecek ondan sonra ne yapacaksınız?" şeklinde bir söz
söylemediğini, başvurucunun basına gerçek dışı demeç vererek kendisine iftira
attığını ileri sürmüş ve başvurucu ile oğlu M.Ş. hakkında suç duyurusunda
bulunmuştur.
15. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucu ve oğlu
M.Ş. hakkında 18/2/2009 tarihinde iftira suçundan kamu davası açılmış, Ankara
21. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda başvurucu ve oğlu M.Ş.nin beraatine karar
verilmiştir. Mahkeme; sanık savunmaları ile bunları destekleyen yeminli tanık
beyanlarını, başvurucunun oğlu M.Ş. ile Belediye Başkanı'nın görüştüklerine
ilişkin kamera kaydını, Belediye görevlilerinin başvurucunun işyerine gidip
kural dışı davranmak suretiyle sanıkları bezdirmeye çalışmaları gibi hususları gözönünde bulundurarak dava konusu sözlerin iftira suçunun
oluşmasına yetmediği kanaatine varmıştır. Anılan karar Yargıtay 9. Ceza Dairesi
tarafından 14/2/2013 tarihinde onanmıştır.
16. Belediye Başkanı ayrıca; Belediyenin zabıta ekiplerince
başvurucu ve oğlu M.Ş.ye işyerlerinin saat 23.00'ten sonra açık
tutulamayacağının beyan edilmesi üzerine başlayan olayların kavgaya
dönüştüğünü, başvurucunun birkaç gün sonra basına kendisinin "İçkileri taşıyın taşıyın
az kaldı şeriat gelecek bu işler bitecek ondan sonra ne yapacaksınız?"
şeklinde sözler söylediği yönünde demeç verdiğini, bu minvalde bir söylemde
bulunmadığını, yaklaşan yerel seçimler nedeniyle yıpratılmaya çalışıldığını,
kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek başvurucu ve oğlu M.Ş.
aleyhine manevi tazminat davası açmıştır.
17. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan
incelemede, Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davada başvurucu ve
oğlu M.Ş.nin Mahkemeye üç cevap dilekçesi sunduğu
tespit edilmiştir. Bu dilekçelerde başvurucu ve oğlu M.Ş., İlçe Belediye
Başkanlığı ile yaşadıkları ihtilafı anlatmışlar; Belediye işlemlerinin kanuna
ve hukuka uygun olmadığını, Belediye çalışanlarının görevi kötüye
kullandıklarını, Belediyenin adeta şeriat kurallarına göre yönetildiğini ileri
sürmüşlerdir. Başvurucu ve oğlu M.Ş.; iddia edildiği gibi Belediye Başkanı'na
iftira atmadıklarını, Belediye Başkanı'nın "İçkileri
taşıyın taşıyın az kaldı şeriat gelecek bu işler
bitecek ondan sonra ne yapacaksınız?" şeklindeki söyleminin
doğru olduğunu, nitekim gerek basına yansıyan ilçedeki uygulamalarının gerek
dinî nikâh ile sekreteriyle gayrimeşru ilişki yaşamasının Belediye Başkanı'nın
şeriat yanlısı olduğunu gösterdiğini iddia etmişlerdir. Başvurucu ve oğlu
M.Ş.ye göre ilçede kendilerine uygulanan muameleye benzer uygulamalara
girişilmesi Belediye yönetiminin ilçede huzuru tesis edemediğinin
göstergelerinden biridir.
18. Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi 26/6/2013 tarihinde, suçun
oluşmadığının Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesince belirlenmesini gerekçe
göstererek kanıtlanamayan davanın reddine karar vermiştir.
19. Bireysel başvuru formuna ek belgeler incelendiğinde taraflar
arasında yaşanan olaydan önce de uzun bir süre başvurucu ve oğlu M.Ş.
tarafından işletilen TEKEL bayisinin denetlenmesi esnasında işyerinin ruhsatı
ve çalışma saatleri hususunda İlçe Belediye Başkanlığı ile müteaddit defa
ihtilaf yaşandığı ve bu durumun 2000'li yılların başından itibaren birçok
davaya konu olduğu görülmüştür.
20. Belediye Başkanı, Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde
görülmekte olan tazminat davasında başvurucu ve oğlu M.Ş. tarafından Mahkemeye
sunulan 24/2/2009 tarihli cevap dilekçesi ile kendisine hakaret edildiğini
ileri sürerek suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucu tarafından sunulan söz
konusu dilekçenin ilgili kısımları şöyledir:
"Cevaplarımız ve sunulan belgelerimiz
...
2) Duruşma tutanağının 3. Maddesinde
"davanın manevi tazminata ilişkin bulunması nedeni ile davacının huzurda
yeminli olarak dinlenmesi mümkün bulunmamakla talebimizin reddine karar
verilmiş ise de Yüce Mahkemenizden talebimiz davacı ile duruşmada yüzleşmek
istiyoruz.
3) Davacının basiretsiz olduğunu ve ... de
huzurun olmadığını aynı siyasi görüşü paylaşan ... Partinin Belediye Başkan
Aday Adayı ...'nün tanıtım broşüründe "Çağdaş ve Kurumsal Belediyecilik
İçin" "... Her Köşesine Eşit Belediyecilik Anlayışıyla Hizmet Etmek
İçin" "Modern Kent Yaşamının Tesisi İçin" "... Ve ...'lerin Huzuru İçin" beyanatları ile ...'de huzurun
olmadığını kamuoyuna ilan etmiştir. Bildiri (Ek:1) de
...
6) Davacının Medeni Kanun gereğince Sayın ...
Hanımefendi ile resmen evlidir. Ancak davacı şeriat uygulaması olan Hoca nikahı
ile de sekreteri ile hoca nikahı kıyarak Medeni Kanuna karşı gayrimeşru
yaşadığı ve ... isimli bayan ile seks kasetinin görüntüleri yazılı ve görsel
basında deşifre edilince davacı 29 Mart 2009 tarihinde yapılacak olan Yerel
Seçimlere ... Belediye Başkanlığı Adaylığından çekildiğini 17.02.2009 günü saat
16.30 da yapmış olduğu basın açıklaması ile kamuoyuna beyanda bulunmuştur.
Devlet adamlığına yakışmayan ve vatandaşlara örnek olacak ahlaksızlıkların
iftira olmadığı kanıtlanmış olup söz konusu seks kasetinin ... Organize
Suçlarla Mücadele Şubesinden konu ile ilgili kasetin celbini talep etmekteyiz.
Bu nedenle haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini
saygılarımızla arz ve talep ederiz."
21. Başvurucu ve oğlu M.Ş., Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesine
sundukları dilekçenin 6. bendinde yer alan iddialarına kanıt olarak dilekçenin
ekine ulusal ölçekte yayın yapan Vatan gazetesinin 20/2/2009 tarihli nüshasında
yer alan "Şantajcıdan Şikâyetçi Olmamış"
başlıklı haberi koymuşlardır. Söz konusu haberde, Belediye Başkanı'nın
adaylıktan çekilmesine yol açan cinsel içerikli kaset ile ilgili ayrıntılı
bilgilere yer verilmekte; Belediye Başkanı'nın akrabası olan bir emniyet
personelinin Belediye Başkanı'na kaset ile ilgili kendisine şantaj yapan
kişiler hakkında suç duyurusunda bulunmasını tavsiye ettiği ancak polisin
görüntüleri göstermesinin ardından Belediye Başkanı'nın bu kişiler hakkında
şikâyetçi olmaktan vazgeçtiği iddia edilmektedir.
22. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucu ve oğlu M.Ş.
hakkında söz konusu dilekçede kullandıkları ifadeler nedeniyle hakaret suçundan
kamu davası açılmıştır. (Kapatılan) Ankara 4. Sulh Ceza Mahkemesince yapılan
yargılama esnasında alınan savunmasında başvurucu, Belediye Başkanı'na
yönelttiği sözlerin savunma hakkı kapsamında olduğunu belirtmiştir. Mahkemece
29/12/2010 tarihinde başvurucu ve oğlu M.Ş.nin ayrı
ayrı 1.800 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
Mahkeme kararının gerekçesi şöyledir:
"Yapılan yargılama, toplanan deliller,
sanıkları savunması, katılan vekilinin beyanı, sanıklar tarafından Ankara 7.
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/344 esas sayılı dosyasına sunulan 24/02/2009
tarihli dilekçesi ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde katılan
ile sanıklar arasında Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde manevi tazminat
davası ile ilgili davanın olduğu, sanıkların 24/02/2009 tarihli dilekçeyi aynı
tarihli dilekçede mahkemeye sundukları, mahkeme tarafından okunup bir suretinin
davacı vekiline elden verildiği, sanıklar tarafından mahkemeye sunulan ve
okunan dilekçede katılanın basiretsiz olduğu, devlet adamlığına yakışmayan ve
vatandaşlara örnek olacak ahlaksızların iftira olmadığı, gayri meşru yaşadığı
şeklinde yazılan yazıların savunma sınırını aştığı, katılanın onur, şeref ve
saygınlığını rencide edecek nitelikte sözler olduğu tüm dosya kapsamından
anlaşılmış olup sanıkların atılı suçtan cezalandırılmaları sonuç ve kanaatine
varılmış olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."
23. Temyiz üzerine başvurucu hakkında verilen karar, Yargıtay 4.
Ceza Dairesince 13/1/2014 tarihinde onanmıştır.
24. Onama ilamı başvurucuya 28/3/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir. Başvurucu 28/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
25. Başvurucu, derece mahkemeleri önünde ileri sürdüğü tüm
iddialarını bireysel başvuru formunda da tekrarlamış; Ankara 7. Asliye Hukuk
Mahkemesine sunduğu dilekçede Belediye Başkanı'na yönelttiği sözler nedeniyle
cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
Başvurucu, Belediye Başkanı ile aralarında yaşanan ve yargıya intikal eden
husumete ilişkin mahkeme kararları ile gazete haberlerini başvuru formuna ek
olarak sunmuştur.
26. Anayasa Mahkemesi Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiş, başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Bakanlığa gönderilmiştir.
Bakanlık 27/11/2017 tarihinde görüşünü sunmuştur.
27. Bakanlık görüşünde, başvurucunun Belediye Başkanı'na yönelik
sözlerinin tahkir içerdiği belirtilmiştir. Bakanlık tarafından, ihtilaf konusu
sözlerin sadece Mahkemeye sunulan dilekçede yer aldığı ve alenileştirilmediği
gözetilse dahi mağdurda yaratacağı olumsuz etkinin inkâr edilemeyeceği bildirilmiştir.
Bakanlıkça ayrıca bahse konu sözlerin somut uyuşmazlıkla alakalı olmadığı,
başvurucunun savunmasına yarar sağlayacak herhangi bir bağlantı içermediği, bu
nedenle iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında kalmadığı
değerlendirilmiştir.
28. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur. 2/1/2018 tarihli cevap dilekçesinde başvurucu;
i. Öncelikle Belediyenin yönetim biçimi hakkında bilgi vererek
Belediye Başkanı'nın karakterini tarif etmeye çalışmıştır. Bu kapsamda ilk olarak
ilçede hukuk dışı bir yönetim sistemi uygulayan Belediye Başkanı'nın esnafa ve
vatandaşa zulüm ve baskı yaptığını, bir uyarı yöntemi olarak oğlunu ölesiye
dövdürttüğünü, bu tür tutum ve davranışlar ile ilçede korku imparatorluğu
kurduğunu, hukuksuz yönetim biçiminin basına da sıklıkla yansıdığını ileri
sürmüştür. İkinci olarak Belediye Başkanı'nın yaşadığı gayrimeşru ilişki ile
halka kötü örnek olduğunu, bulunduğu makamın verdiği gücün arkasına saklanıp
adını çirkin olaylara karıştırdığını iddia etmiştir.
ii. Daha sonra Belediye Başkanı'nın karakterinden yola çıkarak
ihtilaf konusu sözlerinin olgusal bir temeli olduğunu ortaya koymaya
çalışmıştır. Kullandığı ifadelerin muhtelif yargı kararlarına rağmen haklarını
teslim etmeyen Belediye Başkanı'na yönelik eleştiriler olduğunu, kamuoyu önünde
bulunan kişilerin sert eleştirilere açık olması gerektiğini, nitekim dilekçe
ekine eklediği fotoğraflar ile CD dikkate alındığında Belediye Başkanı'na
yönelik sözlerini haksız fiil olarak tanımlamanın mümkün olmadığının
anlaşılacağını ileri sürmüştür.
29. Başvurucu, gerek derece mahkemelerine gerek Anayasa
Mahkemesine daha önce sunduğu belgelerden farklı olarak bu kez dilekçe ekinde
Belediye Başkanı ile ilgili olduğunu ileri sürdüğü cinsel içerikli birtakım
fotoğraflar ile cinsel içerikli bir CD sunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 14/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
31. Başvurucu; aleyhine açılan tazminat davasında ilk derece
mahkemesine sunduğu cevap dilekçesi ile Belediye Başkanı'na yönelttiği sözler
nedeniyle cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Genel İlkeler
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Başvuru hakkının kötüye kullanılması"
kenar başlıklı 51. maddesi şöyledir:
"Bireysel başvuru
hakkını açıkça kötüye kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine, yargılama
giderlerinin dışında, ayrıca ikibin Türk Lirasından
fazla olmamak üzere disiplin para cezasına hükmedilebilir."
33. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
(İçtüzük) "Başvuru hakkının kötüye
kullanılması" kenar başlıklı 83. maddesi şöyledir:
"Başvurucunun istismar edici, yanıltıcı
ve benzeri nitelikteki davranışlarıyla bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye
kullandığının tespit edilmesi hâlinde başvuru reddedilir ve yargılama giderleri
dışında, ilgilinin ikibin Türk Lirasından fazla
olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilir."
34. Genel hukuk teorisinde bir kamu düzeni kuralı olarak ele
alınan, genel olarak bir hakkın açıkça öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını
zarara sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini
ifade eden hakkın kötüye kullanılması yasağının ilgili düzenlemelerle bireysel
başvuru alanında özel olarak ele alındığı görülmektedir. Bu bağlamda Anayasa
Mahkemesi daha önce pek çok kez bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı
olan ve Anayasa Mahkemesinin başvuruyu gereği gibi incelemesini engelleyen
davranışları, başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmiştir (S.Ö., B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28; Mehmet Güven Ulusoy [GK], B. No: 2013/1013,
2/7/2015, § 31).
35. 6216 sayılı Kanun'da genel olarak bireysel başvuru hakkının
açıkça kötüye kullanımı cezalandırmayı gerektiren bir davranış olarak
belirtilmiş iken İçtüzük'te hangi durumların hakkın
kötüye kullanımı anlamına geleceği açıklanmıştır. Hakkın kötüye kullanımının istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki
davranışlardan kaynaklanabileceği belirtilmiş olmakla birlikte İçtüzük
düzenlemesinin kötüye kullanımla ilgili davranışlar bakımından tüketici
olmadığı görülmektedir.
36. Anayasa Mahkemesi bugüne kadar kendisini yanıltmak amacıyla
kasten gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve
belge sunulması (Kemal Toraman ve diğerleri,
B. No: 2013/1761, 21/1/2015, § 29; Mirze Bozma, B. No: 2013/5319, 13/4/2016, §§ 31, 32), başvurunun
değerlendirilmesinde esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi (Cevdet Genç (2), B. No: 2014/9043,
29/9/2016, § 24; Mehmet Denk ve diğerleri,
B. No: 2013/6264, 6/4/2016, § 44), başvurunun incelendiği aşamada gerçekleşen ve
değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında
Mahkemenin bilgilendirilmemesi (Ramazan Ay
ve diğerleri, B. No: 2013/7784, 10/3/2015, § 32; Selman Kapan ve diğerleri, B. No:
2013/7302, 20/4/2016, § 52), meşru eleştiri sınırlarını aşacak ve bireysel
başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya tahrik edici bir
üslup kullanılması (Osman Sandıkçı,
B. No: 2013/6297, 10/3/2016, §§ 37, 38)durumlarını başvuru hakkının kötüye
kullanımı olarak değerlendirmiştir.
2. İlkelerin Olaya
Uygulanması
37. Anayasa Mahkemesi eldeki başvuruya ilişkin kararını, olayın
bütün şartlarını gözeterek ve özellikle tarafların yargılama süreçleri önündeki
tutum ve davranışlarını dikkate alarak verecektir. Bu çerçevede Anayasa
Mahkemesi, ifade özgürlüğü kapsamında bir inceleme yapabilmek için öncelikle
bireysel başvuru hakkının kötüye kullanılmadığının tespitine ihtiyaç
duymaktadır.
38. Başvuru konusu olay, uzun yıllardır aralarında husumet
bulunan taraflar arasında yaşanmıştır. Başvurucu ve oğlu M.Ş.nin
işlettiği TEKEL bayisinin ruhsatı ve çalışma saatleri hususunda İlçe Belediye
Başkanlığı ile oluşan ihtilafın tetiklediği anlaşmazlıklar zinciri birçok
davanın konusu olmuştur. Belediyenin TEKEL bayisine yönelik denetimleri ile bu
denetimler sonucu kesilen idari para cezaları karşısında başvurucu ve ailesinin
de ısrarlı bir tutum sergilediği anlaşılmaktadır. Bu esnada fiziksel çatışmaya
kadar giden nahoş olaylar sonucu taraflar arasındaki husumetin hukuki mecradan
çıktığı ve karşılıklı hesaplaşmaya dönüştüğü görülmektedir. Başvurucunun oğlu
M.Ş. ile Belediye Başkanı arasında geçen konuşma üzerine artan gerginlik, M.Ş.nin zabıta memurları tarafından dövülmesi ve bu olayın
basında geniş yer bulması ile had safhaya ulaşmış; iki taraf arasındaki çekişme
hem hukuki hem cezai alanda açılan muhtelif davalarla yargı mercileri önüne
taşınmıştır.
39. Bireysel başvurunun konusu olan ihtilafın kaynağını kişilik
haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla Belediye Başkanı tarafından aleyhine
açılan tazminat davasında başvurucunun Mahkemeye sunduğu dilekçe
oluşturmaktadır. Başvurucu, dilekçede Belediye Başkanı'nın basiretsiz olduğunu,
devlet adamlığına yakışmayan davranışlarının ve vatandaşlara örnek olacak
ahlaksızlıklarının iftira olmadığını, gayrimeşru bir ilişki yaşadığını iddia
etmiş; kanıt olarak da dilekçesinin ekinde Mahkemeye Belediye Başkanı'nın
cinsel içerikli kaseti ile ilgili yapılan haberin kupürünü sunmuştur. Başvurucu
ayrıca Mahkemeden bu kasetin Organize Suçlarla Mücadele Şubesinden celbini
talep etmiş ancak söz konusu talep yerine getirilmemiştir. Diğer taraftan
Belediye Başkanı'na yönelik sözleri nedeniyle başvurucu hakkında hakaret
suçundan kamu davası açılmıştır. Başvurucu her ne kadar derece mahkemeleri
önünde mahkemeye sunduğu dilekçede yer alan ifadelerin savunma hakkı kapsamında
kaldığını ileri sürmüşse de yaptığı savunma kabul görmemiş ve hakaret suçundan
cezalandırılmıştır.
40. Başvurucu bu defa bahse konu sözler nedeniyle cezalandırılmasının
ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunmuş, formun ekinde taraflar arasında 2000'li yılların başında
başlayan ve yargıya intikal eden anlaşmazlıklara ilişkin birçok yargı kararı
ile gazete kupürünü sunmuştur. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı cevap
dilekçesi ekinde daha önce sunduğu belgelerden farklı olarak bu kez dilekçe
ekine Belediye Başkanı ile ilgili olduğunu öne sürdüğü cinsel içerikli birtakım
fotoğraflar ile cinsel içerikli bir CD eklemiştir.
41. Yukarıdaki tespitlerden de anlaşılacağı üzere davanın karşı
tarafına yöneltilen sözlerin hakaret suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkin
ihtilaf ile başlayan süreçte gelinen aşama cinsel içerikli görüntülerin yüksek
mahkemeye sunulması olmuştur. Bu aşamadan sonra başvurunun farklı bir boyut
kazandığı belirtilmelidir. Öncelikle başvurucunun Belediye Başkanı'nın devlet adamlığına yakışmayan
davranışlarının ve ahlaksızlıklarının
iftira olmadığı iddiasını ispat amacıyla kullandığı bu görüntülerin hukuka
aykırı elde edilmiş deliller olduğunu vurgulamak gerekir. Bu durumda
çözümlenmesi gereken mesele, yasa dışı yollarla elde edilmiş mahrem alana
ilişkin önüne getirilen görüntülerin Anayasa Mahkemesince nasıl
değerlendirileceğidir.
42. Cinsel ilişki ve faaliyetlerin bir kişinin özel hayatına
girdiği, her tür tartışmanın dışındadır. Anayasa Mahkemesine göre özel hayata
saygı hakkı kapsamında korunan hukuksal çıkarlardan biri de bireyin mahremiyet
hakkıdır. Mahremiyet hakkı sadece yalnız bırakılma hakkından ibaret değildir (Serap Tortuk, B.
No: 2013/9660, 21/1/2015, § 32; Kemal
Karanfil, B. No: 2017/24776, 24/5/2018, § 44). Birey, diğer
kişilerle değişik türde -cinsel ilişki dâhil olmak üzere- ilişkiler kurabilir
ve bu, azami koruma gerektiren mahremiyet alanının bir parçasıdır.
43. Bir kişinin cinsel alanının ve kişiler arası ilişkilerinin
korunması yükümlülüğü Anayasa'nın 20. maddesinden doğan pozitif
yükümlülüklerden biridir. Koruma gerekliliği öyle kuvvetlidir ki bu
yükümlülüğün yerine getirilmesi, ilk olarak temel değerlere ve kişinin özel
hayatının esaslı unsurlarına müdahale teşkil eden özel kişilerin hareketlerinin
cezalandırılmasını gerektirir. Nitekim bu gereklilikten dolayı kanun koyucu
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 134. maddesinde özel
hayatın gizliliğinin ihlal edilmesini suç olarak düzenlemiştir. Söz konusu
kuralın (2) numaralı fıkrası uyarınca kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü
veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimsenin iki yıldan beş yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılacağı öngörülmüştür. Bu kural ile insan
kişiliğinin oluşumu ve gelişimi ile doğrudan bağlantı içinde bulunan ve kişinin
müdahale edilebilecek son çekilme alanının korunması amaçlanmıştır. Kişilerin
cinsel hayatına ilişkin davranışların kayıt altına alınması ve bunların
ifşasının söz konusu kural kapsamında olduğu açıktır.
44. Somut olayda başvurucu, cezalandırılmasına sebep olan ve
"Belediye Başkanı'nın şeriat yanlısı
ve ahlaksız olduğu" anlamına
gelen sözlerinin olgusal bir temeli olduğunu kanıtlamak amacıyla Belediye
Başkanı ile ilgili olduğunu öne sürdüğü mahrem görüntüleri delil olarak
sunmuştur. Bireysel başvurudaki iddiaları temellendirmeyi amaçlayan bir delilin
Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilebilmesi için elde ediliş şekli ve
içeriği bakımından hukuka aykırı olmaması gerekmektedir. Bu olayda hukuka
aykırılığın tespiti için ilgili materyalin incelenmesi de gerekmemektedir. Elde
ediliş yönteminin meşru olmadığı ve içeriğinin de özel hayatın gizliliğini ihlal
edip suç oluşturduğu, başvurucunun delile ilişkin açıklamalarından
anlaşılmaktadır. Böyle bir materyalin delil olarak değerlendirilmesi,
başvurucunun hukuk dışı amaçlarına araç olmaya sebebiyet verecektir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi başvurucunun açıkça hukuka aykırı, elde edilmesi ve ifşası
suç olan görüntülere dayanarak devam ettirmek istediği bu olaylar zincirinin
bir parçası olmayı reddetmektedir.
45. Bu durumda başvurucunun sunduğu fotoğraf ve CD görüntüleri
ile savunma sınırından uzaklaştığı ve davanın karşı tarafı ile aralarındaki
ihtilafı hukuk dışına çıkarttığı kanaatine ulaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi
başvurucunun bu tutumuyla savunmasının haklılığını ispattan öteye geçerek
Belediye Başkanı'na ağır zarar verme amacı taşıyan bir saldırıya dönüştürdüğü
kanısındadır.
46. Bu tespitler ışığında Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru
yolunun taraflar arasındaki hesaplaşmanın bir aracı hâline dönüştürülmeye
çalışıldığı ve bu nedenle istismar edildiği kanaatine varmıştır.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle reddine ve
6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi uyarınca başvurucu aleyhine takdiren 2.000 TL disiplin para cezasına hükmedilmesine
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru
hakkının kötüye kullanılması nedeniyle REDDİNE,
B. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 51. maddesi uyarınca
başvurucunun 2.000 TL disiplin para cezasıyla CEZALANDIRILMASINA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
14/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.