logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Cihan Kıran [2.B.], B. No: 2014/2964, 13/2/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET CİHAN KIRAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/2964)

 

Karar Tarihi: 13/2/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 


 

 

 

 

Başkan

:

Recep KÖMÜRCÜ

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Denizhan HOROZGİL

Başvurucu

:

Mehmet Cihan KIRAN

Vekili

:

Av. Yasemin DORA ŞEKER

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, sorgulanmasına imkân tanınmayan gizli tanığın beyanlarının mahkûmiyete belirleyici olarak esas alınması nedeniyle tanık sorgulama hakkının; yargılamanın makul sürede tamamlanmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının; özel yetkili mahkemelerce yargılama yapılması nedeniyle bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının; yöneticisi olduğu siyasi partinin bazı faaliyetlerine katılmasının terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetinde değerlendirilmesi nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün; iletişiminin uzun süre dinlenmesi nedeniyle de haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 6/3/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 1971 doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte Adana'da ikamet etmekte ve Barış ve Demokrasi Partisinde (BDP) Çukurova ilçe başkan yardımcılığı yapmaktadır.

9. Başvurucu; PKK terör örgütüne üye olma suçundan 8/9/2011 tarihinde gözaltına alınmış, 10/9/2011 tarihinde tutuklanmış ve 8/12/2011 tarihinde tahliye edilmiştir. Başvurucu hakkında aynı suçtan Adana Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK 250. madde ile görevli) 21/12/2011 tarihli iddianamesiyle (kapatılan) Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) kamu davası açılmıştır.

10. Başvurucu hakkında soruşturma evresinde bir gizli tanık ifade vermiştir. Mahkemece bu gizli tanığın celse arasında belirlenecek bir günde dinlenilmesine ve sanık müdafilerinin gizli tanığa sorulmasını istedikleri hususları on gün içinde Mahkemeye bildirmelerine karar verilmiştir. Gizli tanık; celse arasında Mahkemece ve Cumhuriyet savcısı huzurunda, sanıklar ve müdafileri hazır bulunmaksızın dinlenilmiş ve Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadeyi aynen tekrar ettiğini beyan etmiştir.

11. Mahkeme 17/1/2013 tarihinde başvurucunun PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine karar vermiştir.

12. Mahkeme, gerekçeli kararına iddianame ve sanık savunmalarını özetleyerek başlamış; daha sonra kesinleşmiş yargı kararlarına göre PKK terör örgütüne bağlı bir örgüt olan KCK'nın yapısını ve işleyişini kısaca açıklamıştır.

13. Mahkemenin gerekçeli kararında özetle;

i. Başvurucu hakkında soruşturma evresinde dinlenen gizli tanığın Cumhuriyet savcısı huzurunda alınan ifadesinin başvurucuya ilişkin kısmı şu şekilde aktarılmıştır:

"KCK Kandil odaklı şehirlerdeki PKK yapılanmasının illegal sivil uzantısıdır... KCK bir devlet modeli gibi faaliyet göstermektedir, yani yasama, yürütme ve yargı güçleri bulunmaktadır. Yasama, Kandilde KONGRA-GEL denen Halk Kongresi eliyle yürütülür ve alınan kararlar yürütme organı eliyle gerçekleştirilir. Yürütmenin altında kent konseyi, kent konseyinin altında il ve ilçe konseyleri, il ve ilçe konseylerinin altında mahalle komiteleri, mahalle komitelerinin altında sokak komiteleri, sokak komitelerinin altında hane komiteleri vardır. Yargı, Halk Mahkemeleri adıyla yürütülmektedir. Halk arasında meydana gelen olaylara bu mahkeme bakar, bu mahkeme kişilere ceza verme yetkisine sahiptir. KCK, Türkiye yapılanmasında 5 ayrı bölgeye ayrılmıştır. Bu bölgelerden bir tanesi de Çukurova bölgesinde Adana, Mersin, Malatya, K.Maraş, Hatay, G.Antep illeri dahildir. Adana’da KCK faaliyetleri kapsamında Yürütmeye bağlı olarak siyasi alan altında faaliyet yürüten siyasi parti komitesinde; 1-) [M.Z.K.], 2-) [M.T.Y.], 3-) [E.E.], 4-) [S.M.], 5-) [R.B.], 6-) [M.İ.], 7-) Mehmet Cihan Kıran, 8-) [D.U.] bulunmaktadır."

ii. KCK terör örgütünün ve bazı yayın organlarının somut biçimde referandumun boykot edilmesi kararı ve çağrısı doğrultusunda "oy kullanan vatandaşların hain olarak ilan edilmesi, onlarla her türlü ticari ilişkilerin kesilmesi, cebir uygulanması" gibi çeşitli tehditlerle oy kullanılmasının engellenmesi yönünde faaliyetler gerçekleştirildiği, başvurucu ile A.A. arasında 12/9/2010 tarihinde yapılan bir telefon görüşmesine göre başvurucu tarafından da oy kullanan vatandaşların isimlerinin belirlenmeye çalışıldığı ve terör örgütünün yapmış olduğu bu çağrıya uyulduğu ifade edilmiştir. Başvurucunun bu yönde yaptığı telefon görüşmeleri gerekçeli kararda şöyle aktarılmıştır:

"[A.A.]: Valla biz ailelere söyledik, bayram günü şeyin evinde konuşma da yaptık. Dedik ki namusu ve şerefi olan insan sandığa gitmez dedik

Mehmet Cihan Kıran : He valla ağzına sağlık

 [A.A.]: Şerefi haysiyeti olan gitmez, eğer şerefsizse gider, gidip oy kullanan da namussuzdur

Mehmet Cihan Kıran : Kardeşim sadece kim gidiyor, kim gitmiyor bunlara dikkat edin, akşamda tutanağınızı alın gelin

 [A.A.]: tamam tamam

Mehmet Cihan Kıran : Oldu kendine iyi bak görüşürüz"

iii. Başvurucunun yapmış olduğu bir telefon görüşmesi kapsamında silahlı çatışma neticesinde öldürülen örgüt üyelerinin cenazelerine sahip çıktığı ve PKK/KCK terör örgütünün sosyal alan yapılanması kapsamında hareket ederek taziyeleri organize ettiği ifade edilerek başvurucunun bu yönde yaptığı bazı telefon görüşmelerine yer verilmiştir.

iv. Başvurucunun yaptığı başka bir telefon görüşmesi kapsamında KCK yapılanması kapsamında oluşturulan "Mahalle Komisyonunda" görevli ve sorumlu olduğu, bu çerçevede mahallede meydana gelen olayları ve uyuşmazlıkları çözmeye çalıştığı, bu doğrultuda, kırsala gitmek isterken yakalandığı anlaşılan Z. isimli kadının hastanede yattığı ve hastaneden başvurucuyu telefonla aradığı, kendisinin hain iş birlikçi olmadığını, buna karşın mahallede bu doğrultuda hakkında dedikodu çıkartıldığını, bunun hesabının sorulması gerektiğini başvurucuya söylediği belirtilmiştir. Aynı şekilde telefonu Z.den alan annesinin de başvurucuya, kızlarını kendilerinin gerilla olarak yolcu ettiklerini söyleyerek bu tür dedikodu çıkaranlardan hesap sorulması gerektiğini belirttiği, başvurucunun söz konusu görüşmenin sonunda bu tür konuları telefonda görüşmemeleri gerektiğini belirterek telefonu kapattığı ifade edilmiştir.

v. Başvurucunun yapmış olduğu bir diğer telefon görüşmesi kapsamında Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) on iki milletvekili adayını veto etmesini savaş, ayaklanma ve halkı isyana çağırma olarak nitelendirdiği belirtilerek YSK'nın anılan kararı sonrasında ve terör örgütünün çağrıları doğrultusunda Adana'nın da aralarında bulunduğu birçok ilde çok sayıda şiddet içerikli gösteri yapıldığına vurgu yapılmıştır. Başvurucunun bu yöndeki telefon görüşmelerine şu şekilde yer verilmiştir:

"[Z.D.] : Efendim

Mehmet Cihan Kıran : Başkanım merhaba

 [Z.D.] : Merhaba merhaba nasılsın

Mehmet Cihan Kıran : İyidir sağol başkanım haberleri izliyor musun

 [Z.D.] : Yok valla

Mehmet Cihan Kıran : E başkanım 12 tane milletvekili adayımızı YSK milletvekili olamaz kararı çıkarmış

 [Z.D.] : Hep bizim

Mehmet Cihan Kıran : He hepsi bizim

 [Z.D.] : Halla halla

Mehmet Cihan Kıran : Gülten Kışanak, Sebahat Tuncel, Hatip Dicle, Leyla Zana, Tuğrul Kürkçü bunlar beş kişi açıklanmış 12 kişi ötekiler de sonra açıklanacakmış

 [Z.D.] : Neye dayanak ne gerçi...Anlaşılamıyor

Mehmet Cihan Kıran : Açıklama yok sadece olamaz diye 12 kişi olduğunu 5 kişinin ismini vermişler

 [Z.D.] : E neyse görüşelim

Mehmet Cihan Kıran : Yani bu bu artık nedir neyin nesidir bilmiyoruz çok kötü bi durum

 [Z.D.] : Çok kötü ki kötü kötü kötüsü mü var yani

Mehmet Cihan Kıran : He

 [Z.D.] : Yani

Mehmet Cihan Kıran : Bi de ötekiler kim

 [Z.D.] : Yani bi nevi halkı isyana davet etmedir ha

Mehmet Cihan Kıran : Aynen öyle savaş kararıdır yani şu anda Nevin Keskin de söylüyor bu bir savaş kararıdır diye Selattin Demirtaş başkanımız da aynı şeyi söylüyor ve bizim de fikrimiz düşüncemiz o

 [Z.D.] : Aynı ayaklanmadır ha isyana çağırmadır

Mehmet Cihan Kıran : Aynen öyle

 [Z.D.] : E neyse telefonla konuşuyoruz

Mehmet Cihan Kıran : Tamam başkanım tamam

 [Z.D.] : Tamam görüşürüz"

vi. Başvurucudan yardım isteyen ve oğlunun esrarkeşlerle çalıştırıldığını söyleyen bir kadının şikâyeti üzerine başvurucunun M.T. isimli şahısla yüz yüze bir görüşme yaptığı, bu görüşmeden sonra başvurucunun bir kadınla telefonla görüştüğü, bu telefon görüşmesinde başvurucunun M.T.ye “Bu aile kahramanca, militanca partisine mücadelesine sahip çıkmış bir aile... Düşün yani o kadar şeklinde beyanlarda bulunduğu ifade edilerek başvurucunun PKK/KCK terör örgütünün mahalle yapılanması kapsamında kişiler arasındaki uyuşmazlıklara baktığı ve çözüm üretmeye çalıştığı belirtilmiştir.

14. Hükmün temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 29/11/2013 tarihli kararı ile mahkûmiyet hükmü onanmıştır.

15. Başvurucu, Yargıtay ilamından 3/3/2014 tarihinde yapılan tebligatla haberdar olduğunu belirtmiştir.

16. Başvurucu 6/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

17. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Metin Birdal (GK), B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 13/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Bağımsız ve Tarafsız Bir Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

19. Başvurucu; bağımsızlığı ve tarafsızlığı tartışmalı olan özel yetkili mahkemelerce yargılandığını, anılan mahkemelerin adil yargılama yapmadıklarını, bu sebeple Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).

21. Somut olayda başvuruya konu yargılamayı yapan mahkemenin bağımsızlığını ve tarafsızlığını ihlal eden hususlara ya da kendisine isnat edilen ve derece mahkemesince sabit görülen fiilleri, bu fiillere dayanılarak yapılan işlemlerin sıhhatini etkilediğine ilişkin somut ve hukuken kabul edilebilir herhangi bir açıklama başvurucu tarafından yapılmamıştır. Bu itibarla başvurucu, ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma ve temel hak ile özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen bu iddianın temellendirilemediği sonucuna ulaşılmıştır.

22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu; gizli tanığın mahkemece gizli bir oturumda, kendisi ve müdafii hazır bulunmaksızın dinlenildiğini, bu şekilde kendisini savunma ve tanık beyanının doğruluğunu tartışma olanağından yoksun kaldığını ve gizli tanığın bu beyanının hükme esas alınması sonucunda tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

24. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anayasa'nın 36. maddesine "... adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde bir suç ile itham edilen herkesin iddia tanıklarını sorguya çekme hakkının olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının tanık sorgulama hakkını da kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Serdar Batur, B. No: 2014/15652, 24/5/2018, § 41).

25. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014). Buna göre bir sanığın kendisi hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir. Böylelikle sanık, aleyhindeki tanık beyanlarının zayıf/itibar edilmez noktalarını ortaya koyup çelişmeli yargılama ilkesine uygun olarak onların güvenilirliğini huzurda sınayabilecek (test edebilecek), tanığın inandırıcılığı ve güvenilirliği bakımından sorduğu sorularla kendi lehine sonuçlar ortaya çıkarabilecek ve yargılama makamının uyuşmazlık konusu olayı sadece iddia makamının ileri sürdüğü şekliyle değil savunmanın argümanlarıyla da algılamasını sağlayabilecektir (AZ. M., § 55).

26. Ancak bazı olaylarda tanığın kim olduğunun sanıklar tarafından bilinmesi, tanığın kendisi veya yakınları için tehlike doğurabilir. Tanıklık yapacak olanların misillemeye uğramaktan korkmak için haklı sebepleri bulunabilir. Ayrıca örgütlü suçla mücadelede tanığın kimliğinin gizli tutulması hafife alınamaz. Örgütlü suçlardaki artış, bazı tedbirlerin alınmasını gerektirebilir. Bununla birlikte bir tanığın kimliği bu nedenle saklı tutulmuşsa savunma tarafının ceza yargılamalarında normal koşullarda bulunmayan zorluklarla karşı karşıya kalabileceği de gözönünde bulundurulmalıdır (Baran Karadağ, § 57).

27. Bu durumda ilk olarak tanığın kimliğini gizlemek için makul gerekçelerin olup olmadığının ve ikinci olarak gizli tanık ifadesinin verilecek hükmün dayandığı tek veya belirleyici temel olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Gizli tanık beyanının mahkeme kararının dayandığı belirleyici delil olduğu bu şekilde tespit edildikten sonra üçüncü olarak savunma tarafına dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği de belirlenmelidir. Hükmün büyük ölçüde veya yalnızca gizli tanığın ifadesine dayanması durumunda yargılama detaylı incelemelere tabi tutulmalıdır. Eğer sanık veya müdafii tarafından güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla sorgulanmamış tanık delili, mahkeme kararının dayandığı esas veya belirleyici delilse ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemişse adil yargılanma hakkının ihlali söz konusu olabilir (Baran Karadağ, §§ 68, 72).

28. Başvuru konusu somut olayda gerekçeli karar incelendiğinde gizli tanık anlatımlarının mahkûmiyet için yegâne veya belirleyici delil niteliğinde olmadığı görülmektedir. Nitekim mahkûmiyet kararında Mahkeme; özellikle iletişimin denetlenmesine ilişkin kayıtlara dayalı olarak başvurucunun KCK terör örgütü tarafından verilen terör örgütü üyesi cenazelerini sahiplenme talimatlarını yerine getirdiğini, terör örgütünün referandumu boykot kararı ve bu doğrultudaki somut çağrıları doğrultusunda vatandaşların oy kullanmalarının engellenmesi yönünde faaliyetlerde bulunduğunu ve oy kullanan vatandaşların isimlerinin belirlenmesi yönünde talimatlar verdiğini tespit etmiştir. Yine Mahkeme başvurucunun, YSK'nın seçim sürecinde bazı milletvekili adaylarının adaylıklarını veto etmesini, isyana, savaşa ve ayaklanmaya davet olarak yorumlamasını da değerlendirmiştir. Ayrıca Mahkeme, başvurucunun, kırsal alana gitmek isterken yakalanan ve ikamet ettiği mahallede kendisinden hain ve iş birlikçi şeklinde bahsedilmesinden rahatsızlık duyan bir şahsın sorunlarını çözmeye çalıştığına da değinmiştir. Bu kapsamda gizli tanık anlatımlarının mahkûmiyet için yegâne veya belirleyici delil niteliğinde olmadığı, gizli tanık beyanına dayanılmasının yargılamanın bir bütün olarak adilliğine zarar vermediği ve bunun tanık sorgulama hakkına aykırılık oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

29. Açıklanan gereklerle başvurunun bu kısmının da, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun iddiaları

30. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

31. Anayasa'nın 36. ve 141. maddeleri bağlamında medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerektiğine dair temel ilkeler Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmiş ve bu konuda kararlar verilmiştir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013; Güher Ergun ve Tosun Tayfun Ergun, B. No: 2012/12, 17/9/2013). Başvuru konusu olayda bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.

32. Somut olayda başvurucunun 8/9/2011 tarihinde gözaltına alınmasıyla başlayan yargılama süreci 29/11/2013 tarihinde Yargıtay tarafından verilen onama kararı ile sonlanmıştır.

33. Başvuruya konu yargılama süreci incelendiğinde davanın iki dereceli bir yargılama sisteminde toplam 2 yıl 2 ay 21 gün sürdüğü, yargılama sürecinin bütünü dikkate alındığında başvurucunun haklarını ihlal edecek bir gecikme olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

34. Açıklanan gereklerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Örgütlenme Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

35. Başvurucu; yöneticisi olduğu siyasi partinin faaliyetleri kapsamında taziye ziyaretine veya cenaze törenine katılma, seçimi boykot etme gibi bazı yasal eylemlerinin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetinde değerlendirilmesinin örgütlenme özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

36. Bakanlık görüşünde, ceza muhakemesi hukukunda yer alan delil serbestliği ilkesi de gözönünde bulundurulduğunda ilk derece mahkemesinin mahkûmiyete ilişkin kararında başvurucunun gizli tanık beyanları ile hakkındaki iletişimin tespiti ve kayda alınması tedbiri sonucu elde edilen görüşme içeriklerinin birbirleriyle uyuştuğu ve başvurucunun PKK/KCK silahlı terör örgütü içerisindeki konumuna dair tespitlere yer verildiği ifade edilmiştir.

37. Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvurucu, Adana BDP ilçe yönetiminde görev alması nedeniyle gerçekleştirdiği bazı faaliyetlerin gerçek dışı şekilde terör örgütü üyeliğine delil olarak gösterildiğini belirterek temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini ifade etmiş ve genel itibarıyla başvuru formu içeriğini tekrar etmiştir.

2. Değerlendirme

38. Katıldığı veya organize ettiği toplantıların ya da gerçekleştirdiği bazı etkinliklerin terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararının delili olarak kullanılması başvurucunun örgütlenme özgürlüğü üzerinde caydırıcı etki doğurabilir. Dolayısıyla başvurucunun Anayasa'nın 33. maddesinde koruma altına alınan hakkına müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir (Metin Birdal, § 48).

39. Başvuru konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı ve Anayasa'nın 33. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır (Metin Birdal, §§ 52, 53). Bu nedenle başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.

a. Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması

40. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir eylemin terör örgütüne üye olma suçunun mahkûmiyetinde delil olarak kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No:2013/9343, 4/6/2015, § 68;Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).

b. Somut Olayın Değerlendirilmesi

41. Terör örgütüne üye olma suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal, §§ 60, 61).

42. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucu hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olma suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza muhakemesi hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).

43. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin fikirlerinin, bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).

44. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı koruma şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).

45. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerini terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilip gösterilemediği ile sınırlı olacaktır (Metin Birdal, § 72).

46. Dolayısıyla incelenen başvuruda başvurucunun toplantı ve ifade özgürlüklerine yapılan müdahalelerin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediği sorusuna cevap bulunacaktır.

47. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucunun PKK terör örgütünün üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır.

48. Başvurucu tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece mahkemelerince başvurucunun mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeler yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle incelenmiş ve somut olayın koşullarında ilk derece mahkemesinin başvurucuyu suç oluşturmadığı ve anayasal hakların kullanımından ibaret olduğu ileri sürülen eylemleri nedeniyle mahkûm ettiği kabul edilmemiştir. İlk derece mahkemesi diğer bazı deliller yanında PKK/KCK'nın talimatları doğrultusunda başvurucunun gerçekleştirdiği eylemleri örgüt üyeliğini açıklayan ve eylemlerinin sürekliliğini gösteren deliller olarak kullanmıştır (krş. Metin Birdal, § 76).

49. Nitekim ilk derece mahkemesi, mahkûmiyet kararında başvurucu hakkında bir gizli tanık beyanına ve özellikle başvurucunun yaptığı telefon görüşmelerine dayanmıştır. Mahkeme, iletişimin denetlenmesine ilişkin kayıtlar kapsamında başvurucunun KCK terör örgütünün talimatlarını yerine getirdiğini, şiddeti ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen konuşmalar yaptığını tespit etmiştir (bkz. §§ 13, 28). Mahkeme, başvurucunun şikâyetine konu eylemlerinin onun PKK terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi isteğiyle ve bilerek dâhil olduğuna dair bilgileri doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici biçimde ortaya koymuştur. Bu bağlamda ilk derece mahkemesi, başvurucunun söz konusu eylemlerinin delil olarak kullanılmasının bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile göstermiştir.

50. Sonuç olarak başvurucunun örgütlenme özgürlüğüne yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemez.

51. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

52. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine dair başvurusunun bir ihlal bulunmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.

C. Haberleşme Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

53. Başvurucu, gizli olarak ve çok uzun süreyle telefonunun dinlenildiğini belirterek haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

54. Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendisine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği, buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19; Veli Özdemir, §§ 19, 20; Ünal Yiğit, B. No: 2013/1075, 30/6/2014, §§ 18, 19).

55. Somut olayda başvurucu, haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiği iddiaları yönünden ihlal iddialarının konusunu belirtir şekilde iletişimin dinlenmesine esas alınan derece mahkemesi veya hâkim kararları ile ilgili somut bilgi, belge ve kanıt sunmadan soyut bir şekilde dinlemenin iki yıla yakın bir süre devam ettiği iddiasında bulunmuştur.

56. Bu kapsamda başvuruya konu ihlal iddialarıyla ilgili deliller sunarak olaya ilişkin iddialarını kanıtlama ve bu suretle hukuki iddialarını ortaya koyma yükümlülüğü başvurucuya ait olmasına rağmen başvurucu tarafından yerine getirilmemiştir.

57. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun bu kapsamda kalan iddialarının temellendirilmemiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 13/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mehmet Cihan Kıran [2.B.], B. No: 2014/2964, 13/2/2020, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET CİHAN KIRAN
Başvuru No 2014/2964
Başvuru Tarihi 6/3/2014
Karar Tarihi 13/2/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, sorgulanmasına imkân tanınmayan gizli tanığın beyanlarının mahkûmiyete belirleyici olarak esas alınması nedeniyle tanık sorgulama hakkının; yargılamanın makul sürede tamamlanmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının; özel yetkili mahkemelerce yargılama yapılması nedeniyle bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının; yöneticisi olduğu siyasi partinin bazı faaliyetlerine katılmasının terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetinde değerlendirilmesi nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün; iletişiminin uzun süre dinlenmesi nedeniyle de haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Tanık dinletme ve sorgulama hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Örgütlenme özgürlüğü Örgütlenme Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Haberleşme-İletişimin tespiti, dinlenmesi Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 3713 Terörle Mücadele Kanunu 7
5237 Türk Ceza Kanunu 314
220
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 217
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi