TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
DİNÇOĞLU MAKİNA SANAYİ VE TİCARET LTD.ŞTİ.
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5782)
|
|
Karar Tarihi: 17/5/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Hikmet Murat
AKKAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Dinçoğlu
Makina Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av. Bahadır
DOĞANCI
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; davalı olarak yer alınan alacak davasında aleyhe
verilen ihtiyati tedbir kararına ilişkin temyiz müracaatının, ihtiyati tedbir
kararlarının temyize tabi olmadığı gerekçesiyle Yargıtay tarafından
reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğine ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/4/2014 tarihinde İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 30/6/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 6/11/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü tanınan ek süre içinde 9/1/2015
tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
19/1/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 23/1/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası
kapsamında ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, makine ve kalıp imalatı üzerine çalışan bir
şirkettir. Başvurucunun eski işçilerinden E.E. meydana gelen bir kaza sonucunda
17/9/2013 tarihinde başvurucu aleyhine cismani zarar sebebiyle İzmir 3. İş
Mahkemesi nezdinde 5.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat istemiyle dava
açmıştır.
9. Davacı aynı zamanda başvurucunun üzerine kayıtlı taşınır ve
taşınmazları üzerinde teminat aranmaksızın "ihtiyati tedbir" uygulanmasını talep etmiştir.
10. Mahkeme 27/9/2013 tarihinde düzenlenen tensip tutanağında
başvurucu adına taşınmaz kaydı ve alacak miktarı yönünden taşınmaz veya araç
kaydı varsa alacak miktarı yönünden kayda ihtiyati tedbir konmasına karar vermiştir.
Bunun üzerine Şirkete ait otomobillere ilişkin olarak UYAP-POLNET entegrasyonu
kapsamında "ihtiyati tedbir"
niteliğinde şerh düşülmüştür.
11. Söz konusu tensip tutanağı ve dava dilekçesi, başvurucuya
23/10/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 5/11/2013 tarihinde dava dilekçesine karşı
cevabında ihtiyati tedbir kararı verilmesinin kanuna aykırı olduğunu, dava
konusu uyuşmazlığın para alacağı olduğunu, ihtiyati tedbir kararı verilmesi
için gerekli şartların oluşmadığını belirterek ihtiyati tedbir talebinin
kaldırılmasını talep etmiştir. Başvurucu aksi takdirde hâkimin sorumluluğu
yoluna gidileceğini belirtmiştir.
13. Cevap dilekçesi davacıya tebliğ edilmiş, tebligat zarfının
üzerinde de ihtiyati tedbir kararına yönelik itiraza karşı beyanda bulunmak
üzere duruşma gününe kadar süre verildiği belirtilmiştir.
14. 5/2/2014 tarihinde yapılan celse sonucunda düzenlenen ön
inceleme tutanağına göre "davalı vekili
tarafından ihtiyati tedbire itiraz edilmiş ise de dosya içeriği ve davalı
vekilinin beyanına göre ihtiyati tedbir kararında değişiklik yapılmasına
şimdilik yer olmadığına" gerekçesiyle ihtiyati tedbirin
devamına karar verilmiştir.
15. Başvurucu bunun üzerine 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 394. maddesi kapsamında 10/2/2014 tarihinde
temyiz kanun yoluna müracaat etmiştir. Temyiz dilekçesinde, ihtiyati tedbir
kararı verilmesinin Kanun'a aykırı olduğu, para alacaklarında ihtiyati tedbir
değil kural olarak ihtiyati haczin talep edilebileceği, davacıdan teminat
alınmaksızın ihtiyati tedbir kararı verildiği, ihtiyati tedbire itiraz
süresinde Mahkemece izlenen usulün hukuka aykırı olduğu, ihtiyati tedbir ve
ihtiyati haczin şartlarının her ikisinin de olayda mevcut olmadığı ileri
sürülmüş; ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz arasındaki farkların dikkate
alınmasını talep etmiştir.
16. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 10/3/2014 tarihli ve E.2014/3237,
K.2014/4423 sayılı kararla başvurucunun ihtiyati tedbir talebine ilişkin temyiz
talebini esasa girmeden reddetmiştir. Red gerekçesi şöyledir:
"Dava, iş kazası
nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı tarafça, davalının taşınır ve taşınmaz
malları üzerinde ihtiyati tedbir uygulanması talep edilmiştir.
Mahkemece, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz uyuşmazlığı, ihtiyati tedbir kararının
kaldırılması talebinin reddine yönelik verilen kararın bozulması
istemineilişkindir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel
Kurulu 'nun 21/02/2014 tarih 2013/1 E. 2014/1 K. sayılı ilamıyla ihtiyati
tedbir talebiyle ilgili olarak temyiz yoluna gidilemeyeceği belirtilmiştir.
O Halde, ihtiyati tedbir kararının
kaldırılmasına ilişkin verilen red kararıyla ilgili olarak temyiz incelemesinin
yapılamayacağı açık olup, davalı vekilinin temyiz talebinin reddi cihetine
gitmek gerekmektedir..."
17. Bu sırada başvurucu tarafından 4/4/2014 tarihinde hâkimin
reddi talebinde bulunulmuş, İzmir 6. İş Mahkemesinin 11/4/2014 tarihli ve2014/2
sayılı Değişik İş kararıyla talebin reddine karar verilmiş, kararın temyiz edilmesi
üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 10/6/2014 tarihli ve E. 2014/446, K.
2014/6320 sayılı karar ile hükmün onanmasına karar vermiştir.
18. İhtiyati tedbire ilişkin temyiz talebinin reddi kararı,
başvurucuya 21/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucu 28/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
20. Bu arada başvurucu tarafından ayrıca 6100 sayılı Kanun'un
46. maddesi uyarınca Maliye Hazinesi aleyhine Yargıtay nezdinde hâkimin
sorumluluğuna dair dava açılmıştır. İlk Derece Mahkemesi hâkiminin davaya
müdahale talebinde bulunması sebebiyle 9/7/2014 tarihinde 6100 sayılı Kanun'un
36. maddesi gereğince davadan çekilme kararı verilmiş, duruşma 19/9/2014
tarihine ertelenmiş ve davaya bakmak üzere yeni bir hâkim görevlendirilmiştir.
21. Mahkeme 19/9/2014 tarihli duruşmada ihtiyati tedbire ilişkin
olarak şu kararı vermiştir:
"4-Mahkemenin tensip 9 nolu ara kararında
geçici hukuki koruma tedbiri ihtiyati tedbir olarak nitelendirilmiş ise de,
üzerine tedbir konulan araçlar dava konusu olmadığından verilen kararın esasen
ihtiyati haciz niteliğinde olduğu (aynı doğrultuda Yargıtay 21. Hukuk
Dairesi'nin 26/09/2012 tarihli 2012/12313 E - 2012/15626 K s ilamı)
anlaşıldığından uyap'a ihtiyati tedbir olarak işlenen şerhin Mahkeme yazı
işleri müdürünce ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir olarak
düzeltilmesine.
5-Davanın haksız fiil sonucu zarar meydana
gelmesine dayalı olarak açıldığı, davalı tarafın işçi-işveren ilişkisinin ve
olayın vuku bulduğuna ilişkin bir itirazı olmayıp sadece kusurun aidiyeti,
oranı, maluliyet oranının çekişmeli olduğu, haksız fiilden kaynaklanan tazminat
davalarında tazmin niteliğinin olay tarihi itibariyle muaccel hale geldiği,
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 20/02/2013 tarihli ve 2013/980 E - 2013/2982 K
sayılı, 06/03/2013 tarihli ve 2013/3708 E - 2013/4084 K sayılı ilamlarında da
bu netilikteki davalardaki muacceliyet hususlarının belirtilmiş olduğu, bu
olgular karşısında geçici hukuki koruma yollarından biri olan ihtiyati hacizde
yakın ispat koşulunun gerçekleşmiş olup, ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati
tedbir koşullarının bulunduğunun kabulü gerektiği, Mahkemece davalı tarafın
ticari iş yapma ve ödeme gücünü azaltacak şekilde herhangi bir mevduatı,
istihkakı ya da alacağı üzerine konulmuş bir tedbirin bulunmayıp 1990 model 35
... plakalı ve 1997 model 44 ... araçların trafik kayıtları üzerine konulan
tedbirin mevzu bahis olduğu nazara alındığında tedbirde orantılılık ilkesine
aykırı bir durumunda bulunduğunun tespit edilemediği değerlendirildiğinden;
Davalı vekilinin tensip 9 nolu ara kararından ve tedbirin kaldırılması
talebinin ara kararından dönülerek ihtiyati haciz niteliğindeki ihtiyati
tedbirin kaldırılmasına karar verilmesi yönündeki talebinin reddine."
22. Başvurucu tarafından 22/9/2014 ve 23/9/2014 tarihinde ara
kararlarına ilişkinaçıklama yapılması talep edilmiştir. Başvurucu "ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir"
müessesesinin bulunmadığını, kararın açıklığa kavuşturulması hâlinde kanuni
haklarını kullanabileceğini belirtmiş ve sonuç olarak "ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir"
kararlarına karşı kanun yolunun açık olup olmadığının belirtilmesini talep
etmiştir. Bir sonraki duruşma tarihi olan 30/12/2014 tarihinde Mahkeme geçici
hukuki korumaya ilişkin olarak şu kararı vermiştir:
"Mahkememizin 19/09/2014 tarihli celse 4
ve 5 no lu ara kararlarında dayanak içtihatlarda belirtilmek suretiyle
gerekçeli mahkememiz ara kararları tesis edilmiş olup, böylelikle bahse konu
geçici hukuki korumanın ihtiyati haciz niteliği açık olduğundan, bu konuda
usuli eksiklik kalmaması açısından dosya üzerinden İİK 257 vd maddeleri
uyarınca İhtiyati Haciz kararının yazılmasına,
Davacı vekiline İİK 261 maddesindeki 10 günlük
süre içinde icra dairesinden kararın infazını istemeye mecbur olduğunun aksi
halde ihtiyati haciz kararının kendiliğinden kalkacağının, keza karışıklık
doğmaması bakımından dosyamızda UYAP tan konulan şerhlerinde kaldırılacağının
ihtarına, (ihtar olundu)"
23. İhtiyati tedbir şerhinin ihtiyati haciz olarak düzeltilmesi
23/1/2015 tarihinde sisteme işlenmiştir.
24. Bunun üzerine başvurucu, Mahkemenin 30/12/2014 tarihli
ihtiyati haciz kararının ve ihtiyati haczin kaldırılması talebinin reddi
kararının iptalini süresi içinde Yargıtaydan talep etmiştir. Yargıtay 21. Hukuk
Dairesi 17/12/2015 tarihli ve E.2015/20805, K.2015/22799 sayılı kararla
başvurucunun yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve
kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar vermiştir.
25. Yargılama İlk Derece Mahkemesinde derdestdir.
B.İlgili Hukuk
26. 6100 sayılı Kanun'un 389. maddesi şöyledir:
"(1) Mevcut durumda meydana gelebilecek
bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya
da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın
yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık
konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
27. 6100 sayılı Kanun'un 341. maddesi şöyledir:
" (1) İlk derece mahkemelerinden verilen
nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin
kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna
başvurulabilir.
(2) Miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını
geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.
(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması
durumunda binbeşyüz Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre
belirlenir.
(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması
durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü binbeşyüz Türk
Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.
(5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda
temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş
olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin
nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir."
28. 6100 sayılı Kanun'un 394. maddesinin (5) numaralı fıkrası
şöyledir:
"İtiraz hakkında verilen karara karşı,
kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak
karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını
durdurmaz."
29. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 265.
maddesinin birinci ve beşinci fıkraları şöyledir:
"(Değişik birinci fıkra:
17/7/2003-4949/63 md.) Borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyatî haczin
dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuriyle yapılan
hacizlerde haczin tatbiki, aksi hâlde haciz tutanağının kendisine tebliği
tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebilir.
...
(Ek fıkra: 17/7/2003 – 4949/63 md.;
Değişik:2/3/2005-5311/17 md.) İtiraz üzerine verilen karara karşı istinaf
yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve
verdiği karar kesindir. İstinaf yoluna başvuru, ihtiyatî haciz kararının
icrasını durdurmaz."
30. 6100 sayılı Kanun'un 31/3/2011 tarihli ve 6217 sayılı
Kanun'un 30. maddesi ile değiştirilen geçici 3. maddesi şöyledir:
(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004
tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci
maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar,
1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına
devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama
tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında,
kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı
Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine
görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086
sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.
31. 4/2/1983 tarihli ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 45.
maddesi şöyledir:
"İçtihadların birleştirilmesini Birinci
Başkan, doğrudan doğruya veya Yargıtay dairelerinin veya genel kurulların
verdikleri karar sonucunda veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bizzat yazı
ile başvurması halinde, ilgili kuruldan ister. Bu istemlerin gerekçeli olması
zorunludur.
Diğer merci veya kişilerin gerekçe göstererek
yazılı başvurmaları halinde, içtihadı birleştirme yoluna gitmenin gerekip
gerekmediğine Birinci Başkanlık Kurulu karar verir. Bu karar kesindir.
İçtihadı birleştirme kararlarının
değiştirilmesi veya kaldırılmasının istenmesi de yukarıdaki usule bağlıdır.
İçtihadı birleştirme görüşmeleri, alınmış olan
ilke kararları çerçevesinde yürütülür ve kararları yazılır.
İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda
Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.
İçtihadı birleştirme kararlarının niteliğini
açıkça belirten özeti, kararın verilmesini izleyen en kısa zamanda Adalet
Bakanlığına bildirilir. Adalet Bakanlığı bütün adliye mahkemelerine ve
Cumhuriyet savcılıklarına bu kararları gecikmeksizin duyurur.
İçtihadı Birleştirme Kurulları, genel
kurulların veya dairelerin kararlarındaki gerekçe ve görüşlerle bağlı
olmaksızın sorunu başka bir görüşle karara bağlayabilirler."
32. 17/4/2014 tarihli ve 28975 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
21/2/2014 tarihli ve E.2013/1, K.2014/1 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme
Hukuk Genel Kurulu Kararı'nın özet kısmı şu şekildedir:
"ÖZET: İlk derece mahkemelerince verilen
ihtiyati tedbir taleplerinin reddi veya bu taleplerin kabulü halinde, itiraz
üzerine verilen kararlara karşı temyiz yolunun kapalı olduğu
hususundadır."
IV.İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 17/5/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucu; davalı olduğu İzmir 3. İş Mahkemesinin 2013/466
esas sayılı dosyasında aleyhine hükmedilen ihtiyati tedbir kararına yaptığı
itirazın reddedildiğini, 6100 sayılı Kanun'un 394. ve geçici 3. maddelerindeki
düzenlemeler nedeniyle bu karara karşı temyiz yolunun açık olduğunu, Yargıtay
21. Hukuk Dairesinin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun
21/2/2014 tarihli ve E.2013/1, K.2014/1 sayılı ilamını gerekçe göstererek
temyiz talebini reddettiğini, bu durumun Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen
adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini belirterek ihlalin tespiti ve
sonuçlarının giderilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
35. Somut olayda başvurucu; otomobilleri üzerinde yer alan
ihtiyati tedbirin hukuka aykırı olarak konulduğunu, itiraz üzerine sonuç
alamadığını, Yargıtay nezdinde dile getirdiği şikâyetlerin Yargıtay İçtihadı
Birleştirme Hukuk Genel Kurulu kararına atıf yapılarak reddedildiğini, hâlbuki
Kanun hükümlerinin temyiz incelemesine cevaz verdiğini ileri sürmüş; mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
36. Bakanlık görüşünde ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz
hakkında genel bilgiler verilmiş ve 6100 sayılı Kanun'la ihtiyati haciz ile
ihtiyati tedbir kararlarına karşı kanun yolu olarak istinaf mahkemelerinin
gösterildiği, 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu'nun uygulandığı dönemde ise ihtiyati haciz kararlarına ilişkin olarak
2004 sayılı Kanun'daki özel düzenleme nedeniyle temyize başvurulabileceği
belirtilmiştir. Ayrıca yargılama sürecinde yaşanan gelişmelere değinilerek
mevcut başvuruya konu alacağın niteliğinden bahsedilmiş, yerel Mahkeme
kararında bariz bir takdir hatasının olup olmadığı açısından değerlendirilmek
üzere açıklanan hususlar Anayasa Mahkemesinin dikkatine sunulmuştur.
37. Bakanlık görüşüne karşı cevapta özetle Yargıtay İçtihadı
Birleştirme Genel Kurulu kararıyla kanun yolunun kapatıldığı, Bakanlık
görüşünde Yargıtay kararıyla kapatılmış olmasının bir hak ihlaline neden
olmadığı yönünde bir görüş bildirilmediği belirtilmiş ve başvuru dilekçesindeki
taleplerin kabul edilmesi istenmiştir.
38. Mahkemeye erişme hakkı sadece ilk derece mahkemesine dava
açma hakkını değil; iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına
başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma hakkını da içerir (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, §
49).
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (5) numaralı
fıkrası şöyledir:
" Kabul edilebilirlik şartları ve
incelemesinin usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar İçtüzükle
düzenlenir."
40.Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 80. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Bölümler ya da komisyonlarca
yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hallerde düşme kararı verilebilir:
(ç)
Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan herhangi bir başka gerekçeden ötürü,
başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden
görülmemesi."
41. Anılan düzenlemeler uyarınca Anayasa Mahkemesi, başvurucunun
davadan açıkça feragat etmesi, davasını takipsiz bıraktığının anlaşılması,
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kalkmış olması ya da Anayasa Mahkemesince
saptanan benzer nitelikteki başka bir gerekçeden dolayı başvurunun
incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine
varması hâlinde başvuru hakkında düşme kararı verebilmektedir.
42. Somut olayda başvurucunun temel şikâyeti ihtiyati tedbir
kararlarına karşı kanun yolunun Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurul
kararı ile kapatıldığı iddiasıdır.
43. Bununla beraber somut olayda hakkın içeriğine ilişkin olarak
inceleme yapılamamaktadır. Nitekim bireysel başvuruda bir hakkın ihlaline karar
verilebilmesi için mağdurluk statüsünün ve/veya başvuruya konu olan kamu gücü
kullanımına dayalı temel nedenlerin başvurunun yapıldığı anda mevcut olması ve
başvuru hakkında karar verileceği zamana kadar devam etmesi gerekir. Mağdurluk
statüsünün varlığı konusunda değerlendirme yapılırken başvurucunun şikâyet
ettiği hususların gerçekleşip gerçekleşmediği, hâlâ mevcut olup olmadığı ve
muhtemel hak ihlalinin etkilerinin giderilip giderilmediği incelenmelidir (Yeliz Kasım, B. No: 2013/6771, 15/12/2015,
§ 44).
44. Yargılama hâlihazırda devam etmektedir. Yargılama devam
ederken İzmir 3. İş Mahkemesi 30/12/2014 tarihli duruşmada geçici hukuki koruma
tedbiri kararı kapsamında verilen kararın ihtiyati haciz niteliğinde olduğunu
başvurucunun müteaddit talepleri üzerine belirtmiştir (bkz. § 22). Daha sonra
da usule ilişkin bir takım değişiklikler yapılmıştır (bkz. § 23). Somut olayda
her ne kadar şikâyet ilk başta ihtiyati tedbir kapsamında görülerek temyiz
incelemesi Yargıtay tarafından reddedilse de yargılama devam ederken
otomobiller üzerindeki şerhlerin ihtiyati haciz kapsamında hukuka uygun olup
olmadığı başvurucunun talebi üzerine Yargıtay tarafından 17/12/2015 tarihinde
incelenmiş, kararın usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek talep
reddedilmiştir (bkz. § 24).
45. Dolayısıyla başvurucunun temel şikâyetinin söz konusu
süreçte giderilmesi nedeniyle başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı
kılan bir neden kalmadığı anlaşıldığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin düşmesine
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun incelenmesinin
sürdürülmesini haklı kılan bir neden kalmaması nedeniyle DÜŞMESİNE,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
17/5/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.