logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Zarife Yelis ve diğerleri [2.B.], B. No: 2014/6032, 17/5/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ZARİFE YELİS VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/6032)

 

Karar Tarihi:17/5/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Alparslan ALTAN

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

Raportör

:

Nahit GEZGİN

Başvurucular

:

1. Zarife YELİS

 

 

2. Şennur KARAR

 

 

3. Hulusi YELİS

 

 

4. Aynur BAYDAK

Vekili

:

Av. Saide ARSLAN ÇALIŞKAN

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, başvurucuların yakınlarının kasten öldürülmesine ilişkin ceza soruşturmasının ve akabinde açılan kamu davasının etkili ve süratli yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/5/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 7/11/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu Zarife Yelis'in oğlu diğer başvurucuların kardeşi olan 1979 doğumlu Nurettin Yelis (N.Y.) 3/9/2005 tarihinde öldürülmüştür.

6. Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı), bu olaya ilişkin derhâl ve resen soruşturma başlatmış ve şüpheli H.A. hakkında kasten insan öldürme suçundan 5/9/2005 tarihli iddianame ile kamu davası açmıştır.

7. Gebze Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) tarafından yürütülen yargılama sonucunda 31/5/2007 tarihli kararla sanık H.A.nın olası kasıtla insan öldürme suçundan 8 yıl 4 ay hapis cezası ile mahkûmiyetine karar verilmiştir.

8. Başvurucular ve sanığın temyizi üzerine bu karar Yargıtay 1. Ceza Dairesinin (Daire) 4/11/2009 tarihli ve K.2009/6639 sayılı ilamıyla suçun niteliğinde yanılgıya düşüldüğü -suçun kasten yaralama sonucu ölüme neden olma olduğu- gerekçesiyle bozulmuştur.

9. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Dairenin bu kararına suçun niteliğinin hatalı belirlendiği gerekçesiyle itirazı, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 4/5/2010 tarihli ilamıyla reddedilmiştir.

10. Dava dosyasını Dairenin bozma ilamı nedeniyle yeniden ele alan Mahkeme, 8/2/2011 tarihli kararıyla bu kez sanığın kasten yaralama sonucunda ölüme neden olma suçundan 2 yıl 11 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine karar vermiştir.

11. Başvurucuların temyizi üzerine bu karar, Dairenin 13/12/2011 tarihli kararıyla 4/11/2009 tarihli bozma ilamına uyulup suçun niteliğinin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma olduğu kabul edildiği hâlde cezada olası kast hükümlerini düzenleyen kanun hükümleri gereğince indirim yapılmasının yasaya aykırı olduğunun gözetilmediği gerekçesiyle yeniden bozulmuş ve dava dosyası Mahkemeye iade edilmiştir.

12. Mahkemenin yeniden yaptığı yargılama sonucunda 7/6/2012 tarihli ve E.2012/31, K.2012/265 sayılı kararla sanığın kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan bu kez 5 yıl hapis cezasıyla mahkûmiyetine karar verilmiştir.

13. Başvurucular ve sanığın temyizi üzerine bu karar, Dairenin 28/5/2013 tarihli ve K.2013/3982 sayılı kararıyla onandığından aynı tarihte kesinleşmiştir.

14. Başvurucular; bu kararın kendilerine resen tebliğ edilmediğini, vekilleri aracılığıyla 2/4/2014 tarihinde Mahkemeye başvurmalarıyla bu tarihte kararı öğrendiklerini beyan etmişler ve 2/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

B. İlgili Hukuk

15. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 21. maddesinin (2)numaralı fıkrası, 22., 81. 85. maddeleri ve 87. maddesinin (4) numaralı fıkrası.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Mahkemenin 17/5/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

17. Başvurucular; yakınlarının 2005 yılında öldürülmesine ilişkin yürütülen kamu davasında suçun niteliğini belirleyen hukuk kurallarında yanılgıya düşülmesi suretiyle sanık hakkında kasten insan öldürme suçu yerine kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan hüküm kurulduğunu ve olay hakkında yürütülen soruşturma ve akabinde açılan kamu davasının makul sürede tamamlanmadığını belirterek Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının, Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının ve Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuşlardır.

18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu nedenle başvurucular tarafından Anayasa'nın 36. ve 40. maddelerinde güvence altına alınan adil yargılanma ve etkili başvuru hakları ile bağlantı kurularak ileri sürülen iddiaların, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında olduğu değerlendirilmiş ve inceleme bu kapsamda yapılmıştır.

B. Değerlendirme

19. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler…"

20. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) "Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."

21. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre kuralıdır. Sürenin, başvurunun her aşamasında dikkate alınması gerekir (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32).

22. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla başvuruculara bireysel başvuruda bulunmak için imkân tanımanın yanında hukuki belirlilik de sağlanmaktadır. Dolayısıyla dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi -bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça- hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırı değildir (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27).

23. Bireysel başvuruların, 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak "başvuru yollarının tüketildiği" tarihten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibarenin "nihai kararın gerekçesinin öğrenildiği" tarih olarak anlaşılması gerekir. Bu öğrenme somut olayın özelliklerine göre farklı şekillerde gerçekleşebilir (A.C. ve diğerleri, [GK], B. No: 2013/1827, 25/2/2016, § 25)

24. Bireysel başvuru süresi bakımından "nihai kararın gerekçesinin tebliği", öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet Ali Kurtuldu, B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme, gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak gerçekleşmez; başka şekillerde de öğrenme söz konusu olabilir. Bu kapsamda nihai kararın gerekçesinin "dosyadan suret alınması" gibi hâllerde öğrenilmesi de mümkündür. Başvurucuların, nihai kararın gerekçesini"öğrendiklerini beyan ettikleri tarih" de bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele alınabilir (İlyas Türedi, B. No: 2013/1267, 13/6/2013, §§ 21, 22).

25. Diğer yandan nihai kararın gerekçesi öğrenilmemiş olmakla birlikte sonucunun öğrenildiği durumlar da söz konusu olabilir. Böyle bir durumda sonucu öğrenilen nihai kararın gerekçesine derece mahkemesinden kesin olarak erişilebilmesi mümkün ise bireysel başvuru süresinin sonucun öğrenildiği tarihten itibaren başlatılması gerekir. Bu kapsamda bir ceza mahkûmiyetine ilişkin nihai kararın sonucunun infaz aşamasında "yakalama", "müddetname veya çağrı kağıdının ya da ödeme emrinin tebliği" suretiyle öğrenildiği durumlarda başvurucular, nihai kararın sonucundan haberdar olmakta ve nihai karar gerekçesini kesin olarak öğrenme olanağına sahip bulunmaktadır (Aydın Selçuk, B. No: 2014/3194, 20/11/2014, § 24; Özgür Çapkın, B. No: 2014/2546, 30/12/2014, § 24; Halil Aslan, B. No: 2014/3038, 10/12/2014, § 38).

26. Nihai kararın gerekçesinin bir şekilde öğrenilemediği veya nihai kararın sonucunun öğrenilip gerekçesinin kesin olarak öğrenilme imkânının elde edilemediği hâllerde başvuru süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağının da belirlenmesi gerekir. Aksi hâlde sınırsız bir başvuru süresi söz konusu olabilecektir. Bu kapsamda bireysel başvuru süresinin başlangıç tarihinin tespitinde, başvurucuların özen yükümlükleri ile mahkemeye erişim haklarının aşırı sınırlanmaması hususları birlikte dikkate alınmalıdır (A.C. ve diğerleri, § 28).

27. Başvurucuların bireysel başvuruda bulunmak üzere dava ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme yükümlülükleri vardır. Bu yükümlülük kapsamında ilk derece mahkemesine ulaşan nihai kararın gerekçesini öğrenme konusunda gerekli özeni gösterme sorumluluğu başvuruculara aittir. Diğer bir ifadeyle başvurucular veya vekillerinin ilk derece mahkemesine ulaşan kararın bir örneğini almak için özenli davrandıklarını kanıtlamaları gerekir (A.C. ve diğerleri, § 29; benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Refik Alpaya ve İbrahim Dağılma/Türkiye (k.k.), B. No: 34384/08, 12/3/2013, § 16).

28. Mevzuatta, Yargıtay ceza dairelerinin kararlarının taraflara tebliğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Ceza yargılamasında nihai kararın tebliğ edilmediği durumlarda kararın derece mahkemesine ulaşmasından ve böylece gerekçesinin erişilebilir olmasından sonra özen yükümlülüğü kapsamında makul bir süre içinde bireysel başvuru yapmak isteyen ilgililerden karara erişmeleri ve karar gerekçesini öğrenmeleri beklenir. Bu kapsamda erişilebilir olan nihai kararın en geç üç ay içinde ilgilileri tarafından bilindiği ve gerekçesinin öğrenildiği kabul edilmelidir. Aksi tespit edilmediği sürece bireysel başvuru için Kanun'da öngörülen otuz günlük başvuru süresi başlayacaktır (A.C. ve diğerleri, § 30).

29. Somut olayda Yargıtay 1. Ceza Dairesi 28/5/2013 tarihli ilamıyla İlk Derece Mahkemesinin kararının onanmasına karar vermiştir.

30. Başvurucular, bireysel başvuru dilekçesinde başvuruya konu nihai kararınkendilerine tebliğ edilmediğini ve bu kararı öğrenme tarihlerinin vekilleri aracılığıyla Mahkemeye başvurdukları 2/4/2014 tarihi olduğunu ifade etmişlerdir. UYAP üzerinden incelenen dava dosyası evrakından da söz konusu nihai kararın başvurucular vekiline 2/4/2014 tarihinde Mahkeme kaleminde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.

31. Başvuru evrakında ve dava dosyasındaki belgelerde, başvuru konusu nihai kararın (Yargıtayın ilamının), ilk derece mahkemesi olan Gebze Ağır Ceza Mahkemesine ne zaman ulaştığına dair kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bununla birlikte nihai karara konu E.2012/31 ve K.2012/265 sayılı Gebze Ağır Ceza Mahkemesi dosyasının UYAP üzerinden incelenmesinden bu ilamın söz konusu Mahkemedeki kayıt tarihi kesin olarak belirlenememiş ise de Mahkemenin 18/7/2013 tarihinde söz konusu karara ilişkin kesinleşme şerhi düzenlediği ve Gebze Cumhuriyet Başsavcılığına kararın infazı için aynı tarihte yazı yazdığı görüldüğünden Yargıtay ilamının en geç bu tarihte Mahkemeye ulaştığının kabul edilmesi gerekmektedir.

32. Dolayısıyla başvurucuların Gebze Ağır Ceza Mahkemesinin dosyasına girmiş olan nihai kararın içeriğine erişme imkânını 18/7/2013 tarihinde elde ettikleri anlaşılmıştır. Diğer bir ifadeyle başvurucular tarafından belirtilen tarihten itibaren üç ay içinde -yukarıda değinilen özen yükümlülükleri kapsamında- karara erişilmesinin ve karar gerekçesinin öğrenilmesinin gerçekleştiği kabul edilmelidir.

33. Bu durumda en geç 18/10/2013 tarihinde erişildiği ve gerekçesinin öğrenildiği kabul edilen karara ilişkin bu tarihten itibaren otuz günlük yasal süresi içinde bireysel başvuruda bulunulması gerekirken 2/5/2014 tarihinde başvuruda bulunulduğu anlaşıldığından başvurunun süresi içinde yapılmadığı sonucuna varılmıştır.

34. Açıklanan nedenlerle başvurunun süre aşımı nedeniyle reddi gerekir.

Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamıştır.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA

17/5/2016 tarihinde Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.

KARŞIOY YAZISI

1. Başvurucuların, Gebze Ağır Ceza Mahkemesinin dosyasına girmiş olan ve kendilerine tebliğ edilmeyen nihai kararın içeriğini öğrenme imkanına sahip oldukları 28/7/2013 tarihinden itibaren üç ay içinde mahkeme dosyasını kontrol etmeyerek, bireysel başvuru süresini geçirdikleri nedeniyle başvurunun reddine karar verilmesine aşağıdaki nedenlerle katılmıyorum.

2. Bireysel başvurularda kanunen tebliği gerekmeyen nihai kararları öğrenmek için başvuruda bulunmayı isteyebilecek kişilerin makul bir süre içerisinde harekete geçmiş olmaları, diğer bir ifadeyle “özen yükümlülüğü” ne uygun davranmaları ilke olarak makul ve zorunlu görülebilir. Bu sürenin kural olarak, dosyaya erişim imkanı bulunduğu sürece, üç ay olarak belirlenmesi de ölçülü olarak değerlendirilebilir.

3. Ancak yasalarda yer almayan ve Anayasa Mahkemesince içtihat yoluyla (A C. ve diğerleri, 2013/1827) tespit edilen bu sürenin uygulamada başvurucuların Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını yani Anayasanın 36. ve AİHS’nin 6. maddelerinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkını, ölçüsüzce ve hakkaniyete uymayacak biçimde sınırlandırmaması gerekir (Fatma Gökot, 2013/5697 Karşıoy Gerekçemiz).

4. Başvuru süresinin geçirilmemesi için dikkat edilmesi gereken ve yukarıda belirtilen içtihatla tespit olunan üç aylık süre, başvurucuların başvurularını yaptıkları tarihte henüz hukuk aleminde bilinmemekteydi. Bu sürenin tespitine ilişkin adı geçen kararın (A.C. ve diğerleri) Anayasa Mahkemesince kabul tarihi 25/2/2016; Resmi Gazetede yayım tarihi ise 23/3/2016’dır (29662 sayılı Resmi Gazete). Bu nedenle başvurucuların başvuru süresini geçirmemek için tebligat beklemeksizin mahkeme kaleminden gerekli araştırmaları yapmak ve davalarının akıbetini öğrenmek için en çok üç aylık sürelerle araştırma yapmak gibi bir “özen yükümlülükleri” olduğunu bilmeleri olanaksızdır.

5. Öte yandan, başvurucular Gebze Ağır Ceza Mahkemesinin, Yargıtay kararından sonra yeniden yaptığı yargılama sonucunda verdiği 7/6/2012 tarihi kararı da temyiz etmişlerdir. Bu karar sanık tarafından da temyiz edilmiştir. Bu durumda Yargıtay’ın yeni bir bozma kararı vermesi ve bu halde Mahkemesince taraflara yeniden tebligat yapılması gerekecektir. Diğer bir ifadeyle, başvuruculara herhangi bir tebligat gelmeksizin kararın kesinleşmesi ihtimali bulunduğu kadar, bozma üzerine yeni bir tebligat gelmesi ihtimali de vardır. Temyiz başvurusu yapmış olan başvurucuların, temyiz itirazlarının kabul edileceğini ve bunun sonucunda yargılamanın devam edeceğini, dolayısıyla kendilerine yeni bir tebligat geleceğini ummaya hakkı vardır. Böyle bir halde, başvurucuların yargılamanın sonucunu her üç ayda bir mahkeme kaleminden soruşturarak öğrenmelerini gerektiren “özen yükümlülüğü” nün daha da esnek bir şekilde değerlendirilmesi gerekeceği, aksi halin mahkemeye (Anayasa Mahkemesine) erişim hakkını ölçüsüzce sınırlandırabileceği açıktır.

6. Yasa kuralından kaynaklanmayan ve içtihatla belirlenen üç aylık sürenin, her somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi ve başvurucuların durumunda olduğu gibi, hakkaniyete aykırı sonuç doğuracağı anlaşıldığında başvurunun bu süreye bakılmayarak, kabul edilmesi gerektiği kanaatindeyim.

 

 

 

 

Üye

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Zarife Yelis ve diğerleri [2.B.], B. No: 2014/6032, 17/5/2016, § …)
   
Başvuru Adı ZARİFE YELİS VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2014/6032
Başvuru Tarihi 2/5/2014
Karar Tarihi 17/5/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, başvurucuların yakınlarının kasten öldürülmesine ilişkin ceza soruşturmasının ve akabinde açılan kamu davasının etkili ve süratli yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Üçüncü kişiler arası eylemler sonucu ölüm/Ağır yaralanma - Usul yükümlülüğü Süre Aşımı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 21
22
81
85
87
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi