TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MURAT KARA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6042)
|
|
Karar Tarihi: 9/3/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Murat
KARA
|
|
|
2. Saim
YILIK
|
|
|
3. Nezir
BAŞARAN
|
|
|
4.
Nizamettin ULUDAĞ
|
Vekilleri
|
:
|
1. Av. Orhan
AVCI
|
|
|
2. Av. Garip
GÜNDOĞDU
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yol çalışması sırasında ihtiyaç duyulan mıcırın elde
edilmesi amacıyla mıcır ocağında gerçekleştirilen patlamalar sonucu taşınmazın
hasar görmesi sebebiyle hükmedilen tazminatın yetersiz görülmesi nedeniyle
mülkiyet hakkının; davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle
mahkemeye erişim hakkının ihlali iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. 2014/6042 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyasında
başvuru 30/4/2014 tarihinde, 2014/7169, 2014/7172 ve 2014/7174 başvuru numaralı
bireysel başvuru dosyalarında ise başvurular 20/5/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, bu aşamada başvuru hakkında bir görüş
bildirilmeyeceğini ifade etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7.Başvurucular Murat Kara, Saim Yılık, Nezir Başaran ve
Nizamettin Uludağ sırasıyla 1978, 1990, 1976 ve 1955 doğumlu olup Diyarbakır
ili Silvan ilçesi Suzuz köyünde ikamet etmektedir.
8. Silvan Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından 11/3/2010
tarihinde iki özel şirkete ihale edilen "Silvan-Diyarbakır (30.000-75.000)
Arası Devlet Yolu Toprak İşleri, Sanat Yapıları ve Üst Yapı Yapımı İşi"
nedeniyle ihtiyaç duyulan mıcır, Karayolları Genel Müdürlüğünden (KGM) alınan
izne istinaden başvurucuların ikamet ettiği Susuz köyü sınırları içinde bulunan
KGM'ye ait mıcır ocağından temin edilmiştir.
9. İhaleyi üstlenen şirketler tarafından, ihtiyaç duyulan
mıcırın elde edilebilmesi için KGM'nin gözetimi
altında 10/7/2009 ila 20/10/2009 tarihleri arasında mıcır ocağında çeşitli
patlatma faaliyetleri gerçekleştirilmiştir.
10. Söz konusu patlamalar nedeniyle başvurucuların yığma ve kargir nitelikteki evlerinde çeşitli derecelerde hasar oluşmuştur.
A.Sulh Hukuk
Mahkemesinde Yapılan Delil Tespiti Talebi
11. Başvurucular 2009 yılı içerisinde ancak dosyadan
anlaşılamayan bir tarihte Silvan Sulh Hukuk Mahkemesine (Sulh Hukuk Mahkemesi)
başvurarak hasarın tespitini talep etmişlerdir.
12. Sulh Hukuk Mahkemesince bir patlayıcı uzmanı, bir jeoloji
mühendisi ve bir de inşaat mühendisi olmak üzere üç bilirkişi ile birlikte
25/12/2009 tarihinde mahallinde keşif yapılmıştır. Patlayıcı uzmanı tarafından
hazırlanan 12/1/2010 tarihli raporda, evlerde meydana gelen çatlak ve
kırıkların amonyum nitrat katkılı dinamit patlatması sonucu meydaya
geldiği kanaati belirtilmiştir. Jeoloji mühendisince hazırlanan 4/1/2010
tarihli raporda da yapıda oluşan çatlakların patlama sonucu oluştuğu ifade
edilmiştir.
13. İnşaat mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 4/1/2010
tarihli raporda, yığma ve kargir ev olduğu tespit
edilen yapıların Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca (Çevre ve Şehircilik
Bakanlığınca) düzenlenen "Mimarlık ve
Mühendislik Hizmet Bedellerinin Hesabında Kullanılacak 2009 Yılı Yapı Yaklaşık
Birim Maliyetleri Hakkında Tebliğ"e göre III. sınıf A grubuna
dahil konut olduğu ifade edilmiştir. Oluşan çatlak ve yarıkların iskân amaçlı
tehlike arzettiği vurgulanan raporda, anılan
Tebliğ'de III. sınıf A grubu yapılar için belirlenen 437 TL ile taşınmazın
alanının çarpılması ve yıpranma payı ile değer düşüklüğünün dikkate alınması
suretiyle başvurucular Murat Kara, Saim Yılık, Nezir Başaran ve Nizamettin
Uludağ'ın taşınmazlarında patlama nedeniyle meydana gelen zarar sırasıyla
16.592,02 TL, 52.407,23 TL, 29.563,05 ve 80.625,50 TL olarak tespit edilmiştir.
B. İdari Yargıda Açılan Tam Yargı Davası
14. Başvurucular 11/1/2010 tarihinde KGM'ye
başvurarak bilirkişi raporlarında tespit edilen zararın tazminat olarak
ödenmesi talebinde bulunmuşlardır.
15. Başvuruların cevap verilmeyerek zımnen reddi üzerine
8/3/2010 tarihinde Diyarbakır 2. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) Silvan
Köylere Hizmet Götürme Birliği ile Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine tam
yargı davası açılmıştır. Başvurucular, delil tespiti dosyasında bilirkişilerce
saptanan zararların yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesini talep
etmişlerdir.
16. İdare Mahkemesince 14/5/2012 tarihinde bir inşaat mühendisi,
bir jeoloji mühendisi ve bir de harita mühendisinden oluşan üç kişilik
bilirkişi heyetiyle birlikte taşınmazlar mahallinde keşif yapılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından İdare Mahkemesine sunulan 10/1/2013 tarihli
bilirkişi raporunda Sulh Hukuk Mahkemesine takdim edilen bilirkişi raporlarındaki
gibi, yapılardaki yarık ve çatlakların patlamalardan kaynaklandığı
saptanmıştır. Bununla birlikte önceki rapordan farklı olarak yapının Çevre ve
Şehircilik Bakanlığınca düzenlenen "Mimarlık
ve Mühendislik Hizmet Bedellerinin Hesabında Kullanılacak 2012 Yılı Yapı
Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkında Tebliğ"e göre III. sınıf A grubunda
değil, I. sınıf B grubunda bulunduğu kabul edilerek I. sınıf B grubu için
belirlenen 140 TL metrekare birim fiyatı esas alınarak hasar tutarı
hesaplanmıştır. Buna göre başvurucular Murat Kara, Saim Yılık, Nezir Başaran ve
Nizamettin Uludağ'ın zararı sırasıyla 2.018 TL, 6.474 TL, 11.340 TL ve 4.032 TL
olarak tespit edilmiştir.
17. İdare Mahkemesince bilirkişi raporunda belirlenen tutarlar
esas alınarak başvuruculardan Murat Kara tarafından açılan davada 7/3/2013
tarihinde tek hâkimle verilen kararla,başvurucuya
2.018 TL tazminat ödenmesine; diğer başvurucular tarafından açılan davalarda
28/3/2013 tarihinde heyet hâlinde verilen kararlarla, başvurucular Saim Yılık,
Nezir Başaran ve Nizamettin Uludağ'a sırasıyla 6.474 TL, 11.340 TL ve 4.032 TL
tazminat ödenmesinehükmedilmiştir. Kararların
gerekçesinde, davalı idarelerin sorumluluğu altında yapılan patlatmaların
başvurucuların evlerine zarar vermesi nedeniyle davalıların hizmet kusurunun
bulunduğu vurgulanmıştır. Kararda ayrıca reddedilen miktar üzerinden
başvurucular Murat Kara, Saim Yılık, Nezir Başaran ve Nizamettin Uludağ'ın
aleyhine sırasıyla 1.748,64 TL, 5.302,65 TL, 2.186,76 TL ve 8.177,56 TL vekâlet
ücretine hükmedilmiştir.
18. Başvurucular tarafından anılan kararlara karşı temyiz yoluna
başvurulmuştur. Temyiz dilekçelerinde, Mahkemece taşınmazların III. sınıf A
grubuna dahil olduğunun kabulünün hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dilekçelerde ayrıca 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanun'la 12/1/2011 tarihli
ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda vekâlet ücretine yönelik olarak
yapılan değişikliklerin mevcut davada da uygulanması gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Onuncu Dairesinin 19/6/2013 tarihli kararıyla başvuruculardan Murat
Kara tarafından açılan davada tek hâkimle verilen karar yönünden görevsizlik
kararı verilerek dosya görevli ve yetkili Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesine
(Bölge İdare Mahkemesi) gönderilmiştir. Bölge İdare Mahkemesinin 13/12/2013 tarihli
kararıyla itiraz isteminin reddine ve kararın onanmasına karar verilmiştir.
19. Diğer başvurucuların temyiz istemleri ise Danıştay Onuncu
Dairesince incelenmiş ve 11/2/2014 tarihli kararlarla reddedilerek Mahkeme
kararları onanmıştır. Kararların gerekçesinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca
düzenlenen Mimarlık ve Mühendislik Hizmet
Bedellerinin Hesabında Kullanılacak Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkında
Tebliğ'de köy tipi yapılara ilişkin bir düzenlemenin bulunmaması
nedeniyle başvurucuların taşınmazlarında oluşan zararın tespitinde anılan
Tebliğ hükümlerinin dikkate alınmayacağı ifade edilmiştir. Gerekçenin
devamında, köy tipi yapılara ilişkin düzenlemelere de yer veren Maliye
Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca hazırlanan ve 23/8/2008 tarihli
Resmî Gazete'de yayınlanan "2009 yılında uygulanacak bina metrekare normal inşaat maliyet
bedellerini gösterir cetvel"in, zararın tespitinde esas alınabileceği
sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte, İdare Mahkemesince yaptırılan
bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan rapordaki m² bedelleri ile anılan
cetveldeki m² bedellerinin birbirine yakın ve uyumlu olduğunu belirten Daire
sonucu itibarıyla İdare Mahkemesi kararlarını onamıştır.
20. Söz konusu kararlar 21/4/2014 tarihinde başvurucular Saim Yılık,
Nezir Başaran ve Nizamettin Uludağ'a tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucu Murat Kara tarafından Bölge İdare Mahkemesinin
13/12/2013 tarihli kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine
Bölge İdare Mahkemesinin 13/3/2014 tarihli kararıyla, 6459 sayılı Kanun'un 24.
maddesiyle 6100 sayılı Kanun’un 339. maddesine eklenen (2) numaralı fıkra
dikkate alınarak İdare Mahkemesince adli yardım istemi kabul edilen başvurucu
aleyhine hükmedilen vekâlet ücreti dışındaki diğer yargılama giderleri yönünden
İdare Mahkemesi kararını bozmuş ve başvurucunun vekâlet ücreti dışındaki
yargılama giderlerinden muaf tutulmasına hükmetmiştir. Tazminat miktarı ile
başvurucu aleyhine hükmedilen vekâlet ücretine ilişkin hüküm fıkrasına yönelik
karar düzeltme istemi ise reddedilmiştir.
22.Anılan karar 4/4/2014 tarihinde başvurucu Murat Kara'ya
tebliğ edilmiştir.
23. Başvurucu Murat Kara 30/4/2014 tarihinde, diğer başvurucular
20/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
24. 6100 sayılı Kanun’un 323. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“(1) Yargılama giderleri şunlardır:
...
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun
gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.
...”
25. 6100 sayılı Kanun’un 326. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama
giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
(2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı
çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre
paylaştırır.”
26. 26/9/2011 tarihli ve 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki
Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) “Davalardaki
temsilin niteliği ve vekalet ücretine hükmedilmesi ve dağıtımı” kenar
başlıklı 14. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve
idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi
amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve
avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler
lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve
işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler
lehine vekalet ücreti takdir edilir.”
27. 29/12/2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 2013 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin
(AAÜT) 12. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde
gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor
ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin
birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı
kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.”
28. 2013 yılı AAÜT'nin üçüncü kısmının
ilgili bölümü şöyledir:
“Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde
Yapılan ve Konusu Para Olan veya Para ile Değerlendirilebilen Hukuki Yardımlara
Ödenecek Ücret
1. İlk 25.000,00 TL için
% 12
2. Sonra gelen 35.000,00
TL için % 11”
29. Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca (Çevre ve Şehircilik
Bakanlığınca) düzenlenen ve 19/3/2009 tarihli ve 27174 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan "Mimarlık
ve Mühendislik Hizmet Bedellerinin Hesabında Kullanılacak 2009 Yılı Yapı
Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkında Tebliğ"in ilgili bölümü şöyledir:
“YAPININ MİMARLIK HİZMETLERİNE ESAS OLAN
SINIFI (BM) TL/M2
I. SINIF YAPILAR
A GRUBU YAPILAR 71,00
...
B GRUBU YAPILAR 123,00
. Cam örtülü seralar
. Basit padok, büyük ve küçük baş hayvan
ağılları
. Su depoları
. İş yeri depoları
. ve bu gruptakilere benzer yapılar.
II. SINIF YAPILAR
...
III. SINIF YAPILAR
A GRUBU YAPILAR 437,00
. Okul ve mahalle spor tesisleri (Temel eğitim
okullarının veya işletme ve tesislerin spor salonları, jimnastik
salonları, semt salonları)
. Katlı garajlar
. Hobi ve oyun salonları
. Ticari bürolar (üç kata kadar -üç kat dahil-
asansörsüz ve kalorifersiz)
. Alışveriş merkezleri (semt pazarları, küçük
ve büyük hal binaları, marketler. v.b)
. Basımevleri, matbaalar
. Soğuk hava depoları
. Konutlar (dört kata kadar-
dört kat dahil - asansörsüz ve kalorifersiz)
. Benzin istasyonları
. Kampingler
. Küçük sanayi tesisleri (Donanımlı atölyeler,
ticarethane, dükkan, imalathane, dökümhane)
. Semt postaneleri
. ve bu gruptakilere benzer yapılar.
B GRUBU YAPILAR 498,00
..."
30. Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca düzenlenen ve 28/4/2012
tarihli ve 28277 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan "Mimarlık ve Mühendislik Hizmet Bedellerinin
Hesabında Kullanılacak 2012 Yılı Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkında Tebliğ"in
ilgili bölümü şöyledir:
“YAPININ MİMARLIK HİZMETLERİNE ESAS OLAN SINIFI (BM) TL/M2
I. SINIF YAPILAR
A GRUBU YAPILAR 80,00
...
B GRUBU YAPILAR 140,00
. Cam örtülü seralar
. Basit padok, büyük ve küçük baş hayvan ağılları
. Su depoları
. İş yeri depoları
. ve bu gruptakilere benzer yapılar.
II. SINIF YAPILAR
...
III. SINIF YAPILAR
A GRUBU YAPILAR 475,00
. Okul ve mahalle spor tesisleri (Temel eğitim
okullarının veya işletme ve tesislerin spor
salonları, jimnastik salonları, semt
salonları)
. Katlı garajlar
. Hobi ve oyun salonları
. Ticari bürolar (üç kata kadar -üç kat dahil-
asansörsüz ve kalorifersiz)
. Alışveriş merkezleri (semt pazarları, küçük
ve büyük hal binaları, marketler. v.b)
. Basımevleri, matbaalar
. Soğuk hava depoları
. Konutlar (dört kata kadar
-dört kat dahil- asansörsüz ve kalorifersiz)
. Akaryakıt ve gaz istasyonları
. Kampingler
. Küçük sanayi tesisleri (Donanımlı atölyeler,
imalathane, dökümhane)
. Semt postaneleri
. Kreş-Gündüz bakımevleri
. ve bu gruptakilere benzer yapılar.
...”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 9/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
32. Başvurucular, davalı idarece yürütülen yol çalışması
sırasında ihtiyaç duyulan mıcırın elde edilmesi amacıyla mıcır ocağında
gerçekleştirilen patlamalar sonucu evlerinin hasar görmesi üzerine Sulh Hukuk
Mahkemesinde zararın tespiti isteminde bulunduklarını ve Sulh Hukuk
Mahkemesince tayin edilen bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda evlerin
III. sınıf A grubu içerisinde görüldüğü hâlde, İdare Mahkemesince yaptırılan
bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda ise I. sınıf B grubuna dahil
ahır vasfında olduğunun kabul edildiğini belirtmişlerdir. Metrekare birim
fiyatlarının III. sınıf A grubu yapılar için 475 TL, I. sınıf B grubu yapılar
için 140 TL olduğunu vurgulayan başvurucular, evlerinin inşaat sınıfının yanlış
tespiti sonucu ikinci bilirkişi raporunda zarar miktarının ciddi bir biçimde
düşük tespit edildiğini ifade etmişlerdir. Başvurucular ev niteliğindeki
taşınmazlarının ahır olarak kabulü suretiyle zarar miktarının hesaplanmasının
kanuna aykırı olduğu yolundaki itirazlarının derece mahkemelerince dikkate
alınmadığından şikâyet etmişlerdir. Başvurucular sonuç itibarıyla hükmedilen
tazminatın yetersiz görülmesi nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini
iddia etmişlerdir.
2. Değerlendirme
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların, taşınmazların sınıfına ve
tazminatın hesaplanma yöntemine yönelik iddiaları, var olduğu öne sürülen
mülkiyet hakkı ihlalinin giderilip giderilmediğine ilişkin bir mesele olarak
görüldüğünden mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
35. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye
bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı,
ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı
hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda,
başvurucuların evlerinin mülk teşkil ettiği hususu tartışmadan varestedir.
36. Olayda, Silvan Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından
11/3/2010 tarihinde iki özel şirkete ihale edilen "Silvan-Diyarbakır
(30.000-75.000) Arası Devlet Yolu Toprak İşleri, Sanat Yapıları ve Üst Yapı
Yapımı İşi" nedeniyle ihtiyaç duyulan mıcırın elde edilebilmesi için KGM'nin gözetimi altında 10/7/2009 ila 20/10/2009 tarihleri
arasında KGM'ye ait mıcır ocağında patlatma
faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Söz konusu palamalar nedeniyle
başvurucuların yığma ve kargir yapı niteliğindeki
evlerinde hasar oluşmuştur.
37. "Silvan-Diyarbakır (30.000-75.000) Arası Devlet Yolu
Toprak İşleri, Sanat Yapıları ve Üst Yapı Yapımı İşi"nin
bir kamu hizmeti olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Söz konusu işin Silvan
Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından iki özel şirkete ihale edilmiş olması
işin kamu hizmeti vasfını ortadan kaldırmamaktadır. Dolayısıyla özel şirketler
aracılığıyla yürütülse bile bu işin görülmesi sırasında gerçekleştirilen
patlamalar nedeniyle başvurucuların evlerinde hasar oluşması suretiyle beliren
müdahale bir kamu müdahalesi niteliği taşımaktadır.
38. Patlamalar sonucu başvurucuların evlerinin hasar görmesi,
mülkten mahrum kalma olarak değerlendirilemeyeceği gibi mülkiyetin kontrolü
olarak da görülemez. Somut olaydaki müdahalenin "mülkiyetten barışçıl
yararlanma" biçimindeki genel kural kapsamında olduğu değerlendirilmiştir.
39. Mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'ya uygun
düşebilmesi için Anayasa'nın 35. maddesi ile 13. maddesindeki düzenlemelere
uygun olarak yapılması gerekmektedir. Anayasa'nın 35. maddesinin ikinci
fıkrasında mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği
belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin kanunda
öngörülmesi gereği ifade edilmiştir. Öte yandan temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesi
de "hak ve özgürlüklerin ancak kanunla
sınırlanabileceğini" temel bir ilke olarak benimsemiştir (Mehmet Arif Madenci, B. No: 2014/13916,
12/1/2017, § 69). İdare Mahkemesi kararlarında, idarenin hizmet kusurunun
bulunduğu ve dolayısıyla müdahalenin hukuka aykırı olduğu kabul edilmiştir.
40. Anayasa'nın 35. maddesi başvurucuların, hukuka aykırı olduğu
saptanan müdahale nedeniyle oluşan ekonomik kayıplarının adil bir şekilde
giderilmesini gerektirmektedir. Adil giderimden söz edilebilmesi için
başvurucuların hukuka aykırı müdahale nedeniyle oluşan tüm zararların
karşılanması zorunludur (Abdulkerim Çakmak ve diğerleri, B. No: 2014/1964,
23/2/2017, § 47). Somut olayda başvurucuların kayıpları, patlamalar nedeniyle
oluşan zararın ödenmesi suretiyle giderilebilir.
41. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 2. maddesinde düzenlenen tam yargı davası idarenin hukuka aykırı
işlem ve eylemlerinden doğan zararların giderilmesi bakımından etkin ve
elverişli bir yoldur. İdarenin hizmet kusurundan doğan zarara ilişkin olarak
açılan tam yargı davasında tazminata hükmedilmesi, başvurucuların uğradığı
gerçek zararın tespit edilmesi kaydıyla yeterli bir giderim aracı olarak
görülmektedir.
42. Öte yandan idarenin hukuka aykırı eylemi nedeniyle oluşan
zararın tespiti uzman mahkemelerin ve Danıştayın bu
konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevindedir. Anayasa Mahkemesi bu konuda
uzmanlaşmış bir mahkeme olmadığı gibi, mülkiyet hakkı kapsamında yapılan
bireysel başvurularda bedel veya değer düşüklüğü karşılığını hesaplamak gibi
bir görevi de bulunmamaktadır (Kamulaştırmasız el atma davalarına ilişkin
olarak benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Mukadder
Sağlam ve Diğerleri, B. No: 2013/2511, 22/1/2015, § 49). Anayasa
Mahkemesinin görevi, adil giderimin sağlanıp sağlanmadığının incelemesinden
ibarettir (Abdulkerim Çakmak ve Diğerleri, § 52).
43. Somut olayda, başvurucular tarafından zarar tespiti
isteminde bulunulması üzerine Sulh Hukuk Mahkemesince yaptırılan bilirkişi
incelemesi sonucu düzenlenen raporda, hasar gören evlerin Çevre ve Şehircilik
Bakanlığınca düzenlenen "Mimarlık ve
Mühendislik Hizmet Bedellerinin Hesabında Kullanılacak 2009 Yılı Yapı Yaklaşık
Birim Maliyetleri Hakkında Tebliğ"e göre III. sınıf A grubuna dahil konut
olduğu kabul edilerek metrekare birim fiyatı 437 TL üzerinden yapılan hesaplama
sonucu başvurucular Murat Kara, Saim Yılık, Nezir Başaran ve Nizamettin
Uludağ'ın taşınmazlarında patlama nedeniyle meydana gelen zarar sırasıyla
16.592,02 TL, 52.407,23 TL, 29.563,05 ve 80.625,50 TL olarak tespit edilmiştir.
44. İdare Mahkemesinde açılan tam yargı davalarında yaptırılan
bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, önceki rapordan farklı olarak
yapının "Mimarlık ve Mühendislik Hizmet
Bedellerinin Hesabında Kullanılacak 2012 Yılı Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri
Hakkında Tebliğ"e
göre III. sınıf A grubunda değil, I. sınıf B grubunda bulunduğu kabul edilerek
I. sınıf B grubu için belirlenen 140 TL metrekare birim fiyatı esas alınarak
hasar tutarı hesaplanmıştır. Buna göre başvurucular Murat Kara, Saim Yılık,
Nezir Başaran ve Nizamettin Uludağ'ın zararı sırasıyla 2.018 TL, 6.474 TL,
11.340 TL ve 4.032 TL olarak tespit edilmiştir.
45. Mahkemece bilirkişi raporunda belirlenen tutarlar esas
alınarak başvuruculardan Murat Kara tarafından açılan davada tek hâkimle
verilen kararla,başvurucuya 2.018 TL tazminat
ödenmesine; diğer başvurucular tarafından açılan davalarda heyet hâlinde
verilen kararlarla, başvurucular Saim Yılık, Nezir Başaran ve Nizamettin
Uludağ'a sırasıyla 6.474 TL, 11.340 TL ve 4.032 TL tazminat ödenmesinehükmedilmiştir.
46. Başvurucular Saim Yılık, Nezir Başaran ve Nizamettin
Uludağ'a ilişkin kararların temyizi üzerine Danıştay Onuncu Dairesince, Çevre
ve Şehircilik Bakanlığınca düzenlenen "Mimarlık
ve Mühendislik Hizmet Bedellerinin Hesabında Kullanılacak Yapı Yaklaşık Birim
Maliyetleri Hakkında Tebliğ"'de köy tipi yapılara ilişkin bir düzenlemenin
bulunmaması nedeniyle başvurucuların taşınmazlarında oluşan zararın tespitinde
anılan tebliğ hükümlerinin dikkate alınmayacağı ifade edilmiştir. Gerekçenin
devamında, köy tipi yapılara ilişkin düzenlemelere de yer veren Maliye
Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca hazırlanan ve 23/8/2008 tarihli
Resmî Gazete'de yayınlanan "2009 yılında uygulanacak bina metrekare normal inşaat maliyet
bedellerini gösterir cetvel"in, zararın tespitinde esas alınabileceği
sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte, Mahkemece yaptırılan bilirkişi
incelemesi sonucunda hazırlanan rapordaki m² bedelleri ile anılan cetveldeki m²
bedellerinin birbirine yakın ve uyumlu olduğunu belirten Daire, sonucu
itibarıyla Mahkeme kararlarını onamıştır.
47. Görüldüğü üzere Sulh Hukuk Mahkemesine sunulan rapor ile
İdare Mahkemesince hükme esas alınan raporda inşaatın değerinin tespitinde "Mimarlık ve Mühendislik Hizmet Bedellerinin
Hesabında Kullanılacak Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkında Tebliğ" hükümleri
esas alınmakla birlikte, tebliğ çerçevesinde taşınmazların dahil olduğu grup
hususunda her iki raporda farklı sonuçlara ulaşılmıştır. Danıştay Onuncu
Dairesi ise zararın tesptinde sözü edilen tebliğ
hükümlerinin uygulanamayacağını ve bunun yerine "2009 yılında uygulanacak bina metrekare normal inşaat maliyet
bedellerini gösterir cetvel"in tatbiki gerektiğini kabul etmiş, ancak
cetvelde köy tipi yapılar için belirlenen m² birim fiyatlar ile İdare Mahkemince esas alan birim fiyatları arasında büyük bir
farklılığın bulunmadığını gözeterek tazminatın hesaplanma yönteminde netice
itibarıyla bir hukuka aykırılık görmemiştir. Danıştayın
bu konudaki uzman Dairesince inşaat değerinin tespitinde varılan bu kanaatin
aksi sonuca ulaştırmayı gerektirecek herhangi bir neden bulunmamaktadır.
48.Başvuruculardan Murat Kara tarafından açılan davada tek
hâkimle verilen kararı itirazen inceleyen Diyarbakır
Bölge İdare Mahkemesince bu yönde bir değerlendirme yapılmamış ise de zararı
doğuran maddi olayın aynı olduğu dikkate alındığında Danıştay Onuncu Dairesince
diğer başvuruculara yönelik olarak yapılan değerlendirmenin başvurucu Murat
Kara'ya ait uyuşmazlık yönünden de geçerli olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
49. Sonuç olarak somut başvuruya konu davalarda hükmedilen
tazminatın, müdahalenin sonuçlarının giderilmesi bakımından yeterli olduğu
kanaatine varıldığından mülkiyet hakkına yönelik açık bir ihlalin bulunmadığı
anlaşılmıştır.
50. Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
51. Başvurucular, Anayasa Mahkemesinin 2012/791 başvuru numaralı
bireysel dosyasında verilen 7/11/2013 tarihli kararına atıfta bulunarak davalı
lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin mahkemeye erişim haklarını ihlal ettiği
iddiasını ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
52. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasışöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
53. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
54. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu
olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır.
Anılan maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel
hak niteliği taşımasının ötesinde Anayasa’nın 40. maddesi uyarınca diğer temel
hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını
sağlayan en etkili güvencelerden biridir (AYM, E.2011/33, K.2012/54, 11/4/2012;
AYM, E.2010/83, K.2012/169, 1/11/2012; E.2012/108, K.2013/64, 22/5/2013;
E.2013/64, K.2013/142, 28/11/2013; E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014;
E.2015/96, K.2016/9, 10/2/2016 §
18).
55. Mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde
düzenlenen adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer almaktadır (Ahmet Yıldırım, B. No: 2012/144,
2/10/2013, § 28; Özkan Şen, B.
No: 2012/791, 7/11/2013, § 51; Ş.Ç.,
B. No: 2012/1061, 21/11/2013, § 28; Kenan
Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 41).
56. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı ve uyuşmazlık
kapsamında bir talebi mahkeme önüne taşıyabilmek ve bunların etkili bir şekilde
karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Mahkemeye erişim hakkı,
hak arama özgürlüğünün bir gereği olmakla birlikte, hak arama özgürlüğünün
varlığının kabulü için tek başına yeterli bulunmamaktadır. Mahkemeye erişimi
etkisiz kılacak ya da yargı yoluna başvurmayı önemli ölçüde zorlaştırıcı veya
caydırıcı nitelikte(AYM, E.2013/40, K.2013/139, 28/11/2013), kişinin mahkemeye
başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını (Özkan
Şen, § 52) ya da kişinin bizatihi mahkemeye başvurmuş olmasını
anlamsız hâle getiren sınırlamalar, mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (İbrahim Can Kişi, B. No: 2012/1052,
23/7/2014, § 31).
57. Vekâlet ücreti yargılama gideri olup bununla, davacı veya
davalının o dava nedeniyle aldıkları hukuki yardım karşılığında avukata
ödedikleri ücretin telafisi amaçlanmaktadır (AYM, E.2013/95, K.2014/176,
13/11/2014). Dava aşamasında kimin lehine ya da aleyhine olacağı önceden belli
olmayan bu ücret yükümlülüğü, bir usul kuralı olup mahkemeye erişim hakkı ile
ilişkilidir (Serkan Acar, B. No:
2013/1613, 2/10/2013, § 38).
58. Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre
kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine vekâlet ücretine
hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil
etmektedir (Serkan Acar, § 39; Muhbet Adanır ve diğerleri, B, No: 2014/10261,
8/12/2016, § 101)
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
59. Adil yargılanma hakkının görünümlerinden biri olan mahkemeye
erişim hakkı, mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılması mümkündür. Ancak
mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13.
maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
60. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
61. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik
toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın
Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir.
62. Anayasa’nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü için
herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir
şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez.
Anayasa Mahkemesi kararlarında, Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan hak ve
özgürlükler ile devlete yüklenen ödevlerin özel sınırlama sebebi gösterilmemiş
hak ve özgürlüklere sınır teşkil edebileceği kabul edilmektedir (AYM,
E.2010/83, K.2012/169, 1/11/2012; E.2012/108, K.2013/64, 22/5/2013; E.2013/95,
K.2014/176, 13/11/2014; E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015; Hüseyin Dayan, B.No:
2013/5033, 13/4/2016, § 46).
63. Sonuç itibarıyla mutlak olmayan ve sınırlandırılabilen
mahkemeye erişim hakkına ilişkin sınırlandırmaların kanuni olması, hakkın özünü
zedeleyecek şekilde hakkı kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi ve ölçülü
olması gerekir (Serkan Acar, §
38; İbrahim Can Kişi, § 36).
(1)Kanunilik
64. Başvuru konusu olayda 6100 sayılı Kanun’un 323. maddesi ve
659 sayılı KHK'nın 14. maddesinin (1) numaralı fıkrası ile 2013 yılı Avukatlık
Asgari Ücret Tarifesi uyarınca başvurucular aleyhine, reddedilen kısım
üzerinden vekâlet ücretine hükmedilmiştir. Dolayısıyla müdahalenin kanuni
dayanağının bulunduğu anlaşılmaktadır.
(2) Meşru Amaç
65. Başvuru konusu olayda dava devam ederken 2/11/2011 tarihinde
yayımlanarak yürürlüğe giren 659 sayılı KHK ile idarenin taraf olduğu
davaların, idarenin bünyesinde görev yapan kadrolu hukuk müşavirleri ve
avukatlar tarafından takibi öngörülmüş olup davanın reddi hâlinde idare lehine
avukatlık ücretine hükmedilmesi düzenleme altına alınmıştır.
66. Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesi
bir kimsenin, başka bir kişinin hukuka aykırı işlem ve eylemi nedeniyle
uğradığı zararı o kişiden tazmin etmesini sağlayacak hukuksal mekanizmaların
oluşturulmasını gerektirmektedir. Bu anlamda, haksız yere dava açmak zorunda
bırakılan veya kendisine karşı haksız yere dava açılan bir kimsenin o dava
nedeniyle yaptığı masrafların karşı taraftan tazmini yolunda tedbir alınmasının
hukuk devletinin bir gereği olduğu söylenebilir (AYM, E.2013/95, K.2014/176,
13/11/2014).
67. Yargılama giderlerinin haksız çıkan taraf üzerinde
bırakılması, haksız yere dava açmanın veya dava açılmasına sebebiyet vermenin bir
sonucudur. Diğer bir ifadeyle yargılama giderinin haksız çıkan taraf üzerinde
bırakılması, davada haklı çıkan tarafın o dava nedeniyle uğradığı zararın
(yaptığı masrafların) tazmini mahiyetindedir (AYM, E.2013/95, K.2014/176,
13/11/2014).
68. Yukarıda ifade edildiği üzere vekâlet ücreti yargılama
gideri olup davacı veya davalının o dava nedeniyle aldıkları hukuki yardım
karşılığında avukata ödedikleri ücretin telafisi amacına yönelik olarak
oluşturulan bir hukuksal mekanizmadır (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
Bu nedenle kendisini avukatla temsil ettiren kişinin o davada haklı çıkması
durumunda, bu kişi lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuk devleti
ilkesinin devlete yüklenen bu ödeve dayandığı söylenebilir.
69. Bununla birlikte başvuru konusu olayda dava devam ederken
2/11/2011 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 659 sayılı KHK ile idarenin
taraf olduğu davaların, idarenin bünyesinde görev yapan kadrolu hukuk
müşavirleri ve avukatlar tarafından takibi öngörülmüş olup davanın reddi hâlinde
idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi düzenleme altına alınmıştır.
İdarelerin kadrolu avukatlarıyla aralarındaki ilişki sözleşmeye değil statü
hukukuna tabi olduğundan idare lehine hükmedilen vekâlet ücretinin amacının
idare tarafından avukata ödenen vekâlet ücretinin telafisi mahiyetinde olduğu
söylenemez.
70. 659 sayılı KHK'nın genel gerekçesinde KHK'nın amacının "hukuk hizmetlerinin, etkili, verimli ve usul
ekonomisine uygun bir şekilde yerine getirilmesini sağlamak"
olduğu belirtilmiştir (http://www2.tbmm.gov.tr/d26/1/1-0289.pdf). Dolayısıyla
idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin amacının, gereksiz başvuruların
önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece kamu kaynaklarının etkili,
verimli ve usul ekonomisine uygun bir şekilde kullanılmasının sağlanması olduğu
ifade edilebilir. Kamu kaynaklarının etkili, verimli ve usul ekonomisine uygun
bir şekilde kullanılmasının teminine yönelik düzenleme yapılması da hukuk
devleti ilkesinin bir gereği olup bu sebeple yapılan müdahalenin meşru bir amaca
yönelik olduğu anlaşılmıştır.
(3) Ölçülülük
(a) Genel İlkeler
71. Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasında dikkate alınacak ölçütlerden biri olan ölçülülük, hukuk
devleti ilkesinden doğmaktadır. Hukuk devletinde hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması istisnai bir yetki olduğundan bu yetki, ancak durumun
gerektirdiği ölçüde kullanılması koşuluyla haklı bir temele oturabilir.
Bireylerin hak ve özgürlüklerinin, somut koşulların gerektirdiğinden daha fazla
sınırlandırılması kamu otoritelerine tanınan yetkinin aşılması anlamına
geleceğinden hukuk devletiyle bağdaşmaz (AYM, E.2013/95, K.2014/176,
13/11/2014).
72. Ölçülülük ilkesi “elverişlilik”, “gereklilik” ve
“orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik” öngörülen
müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını,
“gereklilik” ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını
yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını,
“orantılılık” ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç
arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM,
E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E. 2012/102, K.2012/207, 27/12/2012;
E.2012/149, K.2013/63, 22/5/2013; E.2013/32, K.2013/112, 10/10/2013; E.2013/15,
K.2013/131, 14/11/2013; E.2013/158, K.2014/68, 27/3/2014; E.2013/66, K.2014/19,
29/1/2014; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2015/43, K.2015/101, 12/11/2015;
E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B.No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
73. Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre
kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme
masraflarının hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına
müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun
talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler makul görülebilir.
Ancak bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte ve kullanılan
aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile
bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey
aleyhine katlanılması zor külfetler yüklememiş olması gerekir (Özkan Şen, §§ 61, 62).
74. Bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan başvurucuların
reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan avukatlık ücretini karşı
tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava koşulları
çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye başvurmalarını
anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu kapsamda davanın özel koşulları
çerçevesinde masrafların makullüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim hakkının
asgari sınırını teşkil etmektedir (Özkan Şen,
§ 54).
(b) İlkelerin Olaya Uygulanması
75. Başvuru konusu olayda, Sulh Hukuk Mahkemesince yaptırılan
bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda tespit edilen zarar tutarları
esas alınarak başvurucular Murat Kara, Saim Yılık, Nezir Başaran ve Nizamettin
Uludağ tarafından sırasıyla 16.592,02 TL, 52.407,23 TL, 29.563,05 ve 80.625,50
TL maddi tazminat talebinde bulunulmuştur. Ancak İdare Mahkemesince davalar
kısmen kabul edilerek başvurucular Murat Kara, Saim Yılık, Nezir Başaran ve
Nizamettin Uludağ lehine sırasıyla 2.018 TL, 6.474 TL, 11.340 TL ve 4.032 TL
maddi tazminata hükmedilmiş, reddedilen tutar üzerinden başvurucular Murat
Kara, Saim Yılık, Nezir Başaran ve Nizamettin Uludağ aleyhine sırasıyla
1.748,64 TL, 5.302,65 TL, 2.186,76 TL ve 8.177,56 TL vekâlet ücretine
hükmedilmiştir.
76. Başvurucuların tam yargı (tazminat) davasını açtığı 8/3/2010
tarihi itibarıyla yürürlükteki usul hükümlerinde, dava dilekçesinde belirtilen
talep konusu miktarın sonradan ıslah yoluyla değiştirilmesini öngören bir
düzenleme bulunmamaktadır.
77. Tazminat alacağının miktarı, ancak bilirkişi incelemesi ve
benzeri araştırmalardan sonra mahkemenin takdir yetkisi çerçevesinde
belirlenebilen bir olgudur. Tazminat müessesesinin bu özelliği gereği, hak
kazanılan tazminat miktarının dava açılmadan önce tam olarak bilinmesi veya
öngörülmesi mümkün değildir. Dava açılması aşamasında karşı karşıya kalınan bu
belirsizliğin talep edilen miktarın sonradan düzeltilmesi (ıslah) yoluyla
aşılması da değişiklik yapılmadan önceki hâliyle 2577 sayılı Kanun gereği
mümkün olmadığından hak kaybına uğramak istemeyen davacıların tazminat
taleplerine ilişkin miktarları yüksek tutmaktan başka seçeneklerinin olmadığı
görülmektedir. Ayrıca başvurucular tarafından talep edilen tazminat miktarının
afaki bir şekilde belirlenmediği ve Sulh Hukuk Mahkemesince yaptırılan
bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporlarla tespit edilen tutarlara
dayandığı anlaşılmaktadır.
78. Somut olayın koşulları bir bütün hâlinde değerlendirildiğindebaşvurucuların,
dava açtığı sırada ıslah imkânının olmaması nedeniyle hak kaybına uğramamak
için taleplerini yüksek tuttuğu ve yargılama sonucunda hak kazandıkları
tazminatın, başvurucular Murat Kara, Saim Yılık ve Nezir Başaran ve Nizamettin
Uludağ yönünden sırasıyla yaklaşık %88, %82 ve %19'una denk gelen kısmını
avukatlık ücreti olarak davalı idareye geri ödemek zorunda kaldıkları
görülmüştür. Başvurucu Nizamettin Uludağ'ın ise lehine hükmedilen tazminatın
yaklaşık %203'ü oranında avukatlık ücreti ödemek yükümlülüğü altına girdiği
anlaşılmıştır. Böylece ıslah imkânı olmaması nedeniyle yüksek tazminat
talebinde bulunularak açılan davalara ilişkin yargılama sonucunda başvurucular
aleyhine hükmedilen avukatlık ücretinin, Anayasa Mahkemesinin emsal
kararlarında belirlediği kriterlere göre ölçülü olmadığı saptandığından
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır (Galip Kocuk, B.
No: 2014/5639, 24/6/2015; Metin Taşdemir,
B. No: 2014/6991, 26/2/2015).
79. Açıklanan nedenlerle başvuruya konu müdahale ölçülü
olmadığından başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
80. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
81. Başvurucu Murat Kara 16.592 TL maddi, 20 TL manevi olmak
üzere toplam 36.592 TL; Saim Yılık 52.407 TL maddi, 30.000 TL manevi olmak
üzere toplam 82.407 TL; Nezir Başaran 29.563 TL maddi, 20.000 TL manevi olmak
üzere toplam 49.563 TL ve Nizamettin Uludağ 80.626 TL maddi, 50.000 manevi
olmak üzere toplam 130.626 TL tazminat talebinde bulunmuşlardır.
82. Başvurucuların mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
83. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlalin sonuçlarının
ortadan kaldırılması bakımından yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmadığından salt ihlalin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında takdiren başvurucular Murat Kara'ya
1.358 TL, Saim Yılık'a 4.330 TL, Nezir Başaran'a 485 TL ve Nizamettin Uludağ'a
7.517 TL tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
84. Başvurucuların diğer tazminat taleplerinin reddi gerekir.
85. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 824,4 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.624,4 TL yargılama giderinin
başvuruculara müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye
erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Mahkemeye erişim hakkının ihlali nedeniyle başvurucular Murat
Kara'ya 1.358 TL, Saim Yılık'a 4.330 TL, Nezir Başaran'a 485 TL ve Nizamettin
Uludağ'a 7.517 TL tazminatın AYRI
AYRI ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 824,4 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.624,4 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREK OLARAK ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgilendirme amacıyla Diyarbakır 2.
İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
9/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.