TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
NEVRİYE SAĞIR VE SALİM SAĞIR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/6129)
Karar Tarihi: 20/5/2015
R.G. Tarih- Sayı: 10/8/2015-29441
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Bahadır YALÇINÖZ
Başvurucular
Nevriye SAĞIR
Salim SAĞIR
Vekili
Av. Abdurrahman ŞAHİN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucular, oğulları tarafından açılan ve onun vefat etmesi üzerine kendileri tarafından takip edilen davada Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) tarafından verilen karar nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek, tazminat talebinde bulunmuşlardır.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 6/5/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 25/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 30/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular Adalet Bakanlığına bildirilmiş, Adalet Bakanlığı 3/11/2014 tarihli yazısı ile görüş sunmayacağını belirtmiştir.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucuların oğlu Sedat Sağır, 28/5/2009 tarihinde askere sevk edilerek acemi eğitimini müteakip 23/9/2009 tarihinden itibaren Diyarbakır ilinde askerlik hizmetini yapmaya devam etmiştir.
8. Başvurucuların oğlunun askerde rahatsızlanması üzerine sevk edildiği Diyarbakır Asker Hastanesinin 9/2/2010 tarihli raporuyla ''sağ total işitme kaybı'' teşhisi konulup ''19/B/F3 Barışta askerliğe elverişli değildir. Seferde görev yapar'' kararı verilerek aynı gün geçici terhis işlemleri yapılmıştır.
9. Anılan raporun Milli Savunma Bakanlığı tarafından 10/5/2010 tarihinde onanmasından sonra 7/7/2011 tarihinde başvurucuların oğlu vefat etmiştir.
10. Başvurucuların oğlunun 7/4/2011 tarihinde açtığı ve adli yardım talebi kabul edilen dava sürmekteyken vefat etmesi üzerine anne ve babası (başvurucular) tarafından devam edilen tam yargı davası sonucunda, AYİM İkinci Dairesi tarafından 18/9/2013 tarihli ve E.2011/605, K.2013/1048 sayılı kararla; davacı müteveffanın askerliğe elverişsiz hale gelmesine ve devamında vefat etmesine neden olan ''Total işitme kaybı ve malign beyin tümörü'' rahatsızlığının mevcut bünyesel bir durum ve hastalıktan kaynaklandığı, hastalığın askerlik sırasında ortaya çıkmasında ve tetiklenmesinde askerlik görevinin neden ve tesirinin bulunmadığı, uygulanan teşhis ve tedavilerde ihmal yahut gecikmenin bulunmadığı, dolayısıyla idarenin tazmin yükümlülüğünün söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine, 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) 14. maddesi uyarınca davalı idare lehine toplam 33.290 TL avukatlık ücretine hükmedilmiştir.
11. Başvurucuların karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 19/3/2014 tarihli ve E.2014/474, K.2014/378 sayılı kararıyla reddedilmiş ve karar, 14/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucular, 6/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
13. 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile 1602 sayılı Askeri Yüksek İdari Mahkemesi Kanunu’nun 46. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümle şöyledir:
“Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.”
14. 26/9/2011 tarihli ve 659 sayılı KHK’nın 14. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 20/5/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 6/5/2014 tarihli ve 2014/6129 numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucular, oğullarının sağlam olarak askere alındığını, askerlik hizmeti sırasındaki rahatsızlığıyla ilgili ileri tetkik ve tedavilere tabi tutulmadığı için hastalığın zamanında teşhis edilemediğini, bu nedenle idarenin kusurlu sorumluluğunun var olduğunu, davanın açıldığı tarihte ıslah müessesesi bulunmadığı için tazminat tutarının yüksek belirlendiğini, davanın reddedilmesi sonucunda idare lehine hükmedilen 33.290 TL avukatlık ücreti nedeniyle mahkemeye erişim ve dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek 20.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucular her ne kadar oğullarının sağlam olarak askere alındığını, askerlik hizmeti sırasındaki rahatsızlığıyla ilgili ileri tetkik ve tedavilere tabi tutulmadığı için hastalığın zamanında teşhis edilemediğini, bu nedenle idarenin kusurlu sorumluluğunun var olduğunu ifade etmişler ise de başvuru formunda açıkça görüldüğü üzere dava sonucunda aleyhlerine hükmedilen avukatlık ücretinin mahkemeye erişim haklarını ihlal ettiğini belirtmişler ve formun sonuç kısmında da aleyhlerine hükmedilen avukatlık ücreti nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmiş olmasından dolayı 20.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuşlardır. Bu sebeple başvurunun yalnızca aleyhe hükmedilen avukatlık ücreti nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edilip edilmediği yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Başvurucuların, aleyhlerine hükmedilen avukatlık ücretinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği yönündeki şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun olmayıp, başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından, bu şikâyet yönünden başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Başvurucular, ıslah imkânının olmadığı dönemde davanın açıldığını ve dava açılırken o dönemin şartlarına göre dava konusu miktarın belirlendiğini, ancak talep edilen miktar üzerinden avukatlık ücreti ödemek zorunda bırakılmalarının mahkemeye erişim haklarını ihlal ettiğini iddia etmişlerdir.
20. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesi şöyledir:
“Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma (Değişik ibare: 3.10.2001-4709/14 md.) ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.”
21. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
22. Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarının hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir. Ancak, bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklememiş olması gerekir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, §§ 61-62).
23. Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak taraflara avukatlık ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama oluşturur. Böyle bir sınırlamanın meşru görülebilmesi için kamu yararı ile birey hakkı arasında makul bir dengenin gözetilmiş olması gerekir. Başvuru konusu olayda dava açılmadan önce 2/11/2011 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 659 sayılı KHK ile idarenin taraf olduğu davaların, idarenin bünyesinde görev yapan kadrolu hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından takibi öngörülmüş olup, davanın reddi halinde idare lehine avukatlık ücretine hükmedilmesi düzenleme altına alınmıştır. Gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin fuzuli yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hale getirmedikçe ya da aşırı derece zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi halinde başvurucuya yüklenecek olan avukatlık ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, §§ 38 - 39).
24. Buna karşılık bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan başvurucuların, reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan avukatlık ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava koşulları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye başvurmalarını anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu kapsamda, davanın özel koşulları çerçevesinde masrafların makullüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim hakkının asgari sınırını teşkil etmektedir (Özkan Şen, § 54).
25. Başvurucuların oğullarının tam yargı (tazminat) davasını açtığı 7/4/2011 tarihi itibarıyla yürürlükteki usul hükümlerinde, dava dilekçesinde belirtilen talep konusu miktarın sonradan ıslah yoluyla değiştirilmesine öngören bir düzenleme bulunmamakla birlikte, dava sonucunda haksız çıkan davacının, her halükarda davalı idare lehine, reddedilen miktar üzerinden nispi avukatlık ücreti ödemesini gerektiren düzenlemenin bulunduğu anlaşılmaktadır.
26. Tazminat alacağının miktarı, ancak bilirkişi incelemesi ve benzeri araştırmalardan sonra mahkemenin takdir yetkisi çerçevesinde belirlenebilen bir olgudur. Tazminat müessesesinin bu özelliği gereği, hak kazanılan tazminat miktarının dava açılmadan önce tam olarak bilinmesi veya öngörülmesi mümkün değildir. Dava açılması aşamasında karşı karşıya kalınan bu belirsizliğin, talep edilen miktarın sonradan düzeltilmesi (ıslah) yoluyla aşılması da 1602 sayılı Kanun gereği davanın açıldığı 7/4/2011 tarihi öncesinde mümkün olmadığından, hak kaybına uğramak istemeyen davacıların, tazminat taleplerine ilişkin miktarları yüksek tutmaktan başka seçeneklerinin olmadığı görülmektedir.
27. Başvurucuların oğlu da bu nedenle, AYİM’e açtığı davada uğranılan zarar için 550.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur. AYİM önündeki davanın reddine karar verdikten sonra, başvurucuların reddedilen tazminat talepleri üzerinden davalı idare lehine 33.290 TL avukatlık ücreti ödemesine karar vermiştir.
28. Başvurucular aleyhine avukatlık ücreti ödenmesini öngören düzenlemenin tek başına mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği söylenemez. Bu düzenleme sonucu gerçekleşen müdahalenin ölçülü olup olmadığının da incelenmesi gerekir.
29. Somut olayın koşulları bir bütün halinde değerlendirildiğinde, davanın açıldığı sırada ıslah imkânının olmaması nedeniyle hak kaybına uğramamak için talebin yüksek tutulduğu, yargılama sonucunda talep edilen ancak reddedilen maddi ve manevi tazminat tutarı üzerinden 33.290 TL avukatlık ücretinin başvurucu tarafından davalı idareye ödenmek zorunda bırakıldığı görülmüştür. Böylece başvurucuların oğlunun, ıslah imkânı olmaması nedeniyle davanın açıldığı sırada yüksek tazminat talebinde bulunduğu yargılamanın sonucunda başvurucular aleyhine hükmedilen avukatlık ücretinin ölçülü olmadığı saptandığından, mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
31. Başvurucular, mahkemeye erişim haklarının ihlal edilmesi nedeniyle 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
32. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
33. Başvuru konusu olayda, tespit edilen ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması bakımından yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığından salt ihlalin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara talep ile bağlı kalınarak net 20.000 TL manevi tazminatın müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL avukatlık ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucuların,
1. Aleyhe avukatlık ücretine hükmedilmiş olmasının mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğine ilişkin iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü kapsamındaki mahkemeye erişim haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahale nedeniyle başvuruculara net 20.000 TL manevi tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
C. Başvurucular tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL avukatlık ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına
20/5/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.