TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
DÖNDÜ KARAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6253)
|
|
Karar Tarihi: 29/6/2016
|
R.G. Tarih ve Sayı: 13/10/2016-29856
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Hikmet Murat
AKKAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Döndü KARAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Meral
ÇOLAK
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, meslek hastalığına bağlı ölüm iddiasıyla açılan
tazminat davasındaeksik inceleme sonucunda davanın
reddine karar verilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/5/2014 tarihinde Zonguldak 3. İş Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 25/7/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 24/10/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 26/11/2014 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6.Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası
çerçevesinde tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7.Başvurucunun eşi 1937 doğumlu olup Türkiye Taş Kömürü (TTK)
maden ocaklarında 1956 ile 1981 yılları arasında maden işçisi olarak çalışmış,
20/6/2011 tarihinde 74 yaşında iken vefat etmiştir. Başvurucu, eşinin ölümü
üzerine 15/7/2011 tarihinden itibaren Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) emeklisi
olarak aylık almaktadır.
8.Murisin sağlığındaSSK İstanbul
Meslek Hastalıkları Hastanesinin 9/12/1986 tarihli ve 1677 sayılı sağlık kurulu
raporuna istinaden yaklaşık %40 oranında, SSK Zonguldak Göğüs ve Meslek
Hastalıkları Hastanesinin 6/4/2004 tarihli ve M-149 sayılı sağlık kurulu
raporunda ise %70 oranında kendisinde mesleki maluliyet belirlenmiştir.
9.Muris 3/6/2011 ile 16/6/2011 tarihleri arasında Karabük Eğitim
ve Araştırma Hastanesinde yatarak tedavi görmüş ve daha sonra evine
gönderilmiştir.
10. Ölüm belgesi, bir aile sağlık merkezinde görevli aile hekimi
tarafından düzenlenmiştir. Ölüm sebepleri kronolojik olarak pnömokonyoz, kronik obstrüktif AC
(akciğer) hastalığı, ölümü sınırları belirsiz ven trombozu diğer nedenler şeklinde gösterilmiştir.
11. Başvurucu, SGK'ya başvurarak
eşinin meslek hastalığı nedeniyle vefat ettiğini belirtmiş ve bu durumun tespit
edilmesini talep etmiştir.
12.SGK Ankara Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Bölge Sağlık
Kurulunun 29/8/2012 tarihli ve 18550 sayılı raporu ile müteveffanın ölümünün
meslek hastalığı sonucu olmadığına karar verilmiştir.
13. Başvurucu, bunun üzerine Zonguldak 3. İş Mahkemesi nezdinde
18/1/2013 tarihindemurisin meslek hastalığına bağlı
olarak gelişen kalp hastalığı sonucu vefat ettiğini belirterek TTK aleyhine
belirsiz alacak davası açmıştır.
14. Mahkeme 21/1/2013 tarihinde tensip tutanağı ile ölüm
nedenini gösteren Konsey raporunun bulunup bulunmadığını SGK Zonguldak İl
Müdürlüğü Karaelmas Sosyal Güvenlik Merkezinden sormuş ve ölüm gelir bağlama
evraklarının gönderilmesini istemiştir.
15. SGK Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Sigortalı Emeklilik
Daire Başkanlığı 11/2/2013 tarihli yazıyla murisin ölümünün meslek hastalığı
sonucu olmadığını Mahkemeye bildirmiştir.
16. 12/2/2013 tarihinde 1956 ile 1981 yılları arasındaki mesai
listesi davalı tarafça Mahkemenin isteği üzerine dosyaya sunulmuştur.
17. 27/2/2013 tarihinde Mahkeme; başvurucunun talebi üzerineKarabük Devlet Hastanesinden, Uzunmehmet
Göğüs ve Meslek Hastalıkları Hastanesi ve Yeniçe İlçe
Devlet Hastanesinden murisin tedavisine dair tüm evrakların, film ve grafilerinin gönderilmesini istemiştir.
18. 11/4/2013 tarihinde yapılan duruşmada Mahkeme, Karabük
Devlet Hastanesine yazılan yazı yanıtının beklenmesine ve yazı yanıtı
geldiğinde duruşma günü beklenmeksizin dosyanın rapor düzenlenmek üzere Sosyal
Sigorta Yüksek Sağlık Kuruluna (SSYSK) gönderilmesine karar vermiştir.
19. 16/4/2013 tarihinde başvurucu, murisin sağlık karnesi ve
ölüm belgesini Mahkemeye sunmuştur. Bu sırada 7/3/2013 ve 18/3/2013 tarihli
yazılarla ilgili belgeler Mahkemeye intikal etmiştir.
20. 7/6/2013 tarihinde Mahkeme, görülmekte olan tazminat
davasının meslek hastalığından kaynaklandığını belirterek müteveffanın ölümünün
meslek hastalığından kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususunda Yüksek Sağlık
Kurulundan bilirkişi raporu istemiş ve ilgili Hastaneden gelen belgeleri ekinde
ilgili Kuruma yollamıştır.
21. SSYSK 26/7/2013 tarihli ve E.2013/3890, K.58/5861 sayılı
kararla sigortalının ölümünün meslek hastalığı sonucu olmadığına oybirliğiyle
karar vermiştir. Raporun ilgili kısmı şu şekildedir:
"...
Yürütülen İşlem Özeti: ...
...
Sigortalının hak sahipleri, Zonguldak 3. İş
Mahkemesi Hakimliğinde TTK Genel Müdürlüğü aleyhine Tazminat (Meslek
Hastalığından Kaynaklanan) davası açmıştır. Dava dosyası ilgili hakimliğin 07.06.2013
tarih, 2013/34 sayılı müzekkeresi ekinde; sigortalının ölüm nedeninin tespiti
isteğiyle Kurulumuza gönderilmiştir.
Karar (5861): Dava dosyası incelendi. Mevcut belgelere göre
sigortalının ölümünün meslek hastalığı sonucu olmadığına, konunun ilgili
hakimliğe cevaben duyurulmasına oy birliği ile karar verildi."
22. 28/8/2013 tarihli dilekçesinde başvurucu, SSYSK kararına
karşı itiraz etmiş; sigortalının sağlığında tespit edilen en son maluliyetinin
%70 olduğunu belirtmiştir. Bu kapsamda SSYSK raporunda murisin ne sebeple
öldüğü açıklamadığını, düzenlenen raporun yeterli olmadığını ileri sürmüş ve
meslek hastalığının ölüme etkisi olup olmadığı hususlarında tıp fakültelerinin
ilgili ana bilim dalı başkanlıklarından seçilecek bilirkişi kurulundan rapor
alınmasını talep etmiştir.
23. Mahkeme 26/9/2013 tarihli ve E.2013/34, K.2013/457 sayılı
kararla davayı reddetmiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şu şekildedir:
"SGK dan belgeler getirtilmiş, mesai
listesi sunulmuş, SGK Ankara Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Bölge Sağlık
Kurulu'nun 29/08/2012 tarih, 18550 sayılı raporu ile; müteveffanın ölümünün
meslek hastalığı sonucu olmadığının belirlendiği görülmüş, davacı vekilinin
itirazı üzerine dosya YSK Başkanlığı'na gönderilmiş, düzenlenen 26/07/2013
tarih, 58/5861 Karar sayılı rapor ile; sigortalının ölümünün meslek hastalığı
sonucu olmadığının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte
değerlendirildiğinde; davacının murisi Recep Karaş ta
sağlığında meslek hastalığı bulunduğu ve 20/06/2011 tarihinde 74 yaşındayken
vefat ettiği, sunulan konsey raporu ve mahkememizce aldırılan Yüksek Sağlık
Kurulu Raporunda; ölümün meslek hastalığından kaynaklanmadığının tespit
edildiği anlaşılmıştır. Davacı tarafça murisin ölümünün meslek hastalığı sonucu
olduğuna ilişkin aksi yönde bir delil de sunulmadığından davanın reddine karar
verilmiştir."
24. Başvurucu, süresi içinde temyiz talebinde bulunmuş; SSYSK
kararına karşı itirazda bulunduğunu, SSYSK'nın kurum
işlemlerine karşı itiraz merci olduğunu, kararlarının SGK'yı
bağlayacağını, diğer üçüncü kişileri bağlayıcı nitelikte olmadığını, rapora
göre sigortalının gerçek ölüm sebebinin %70 maluliyete rağmen tespit
edilemediğini, çelişkinin olması nedeniyle rapora itiraz edilmesi hâlinde Adli
Tıp Kurumundan rapor alınması gerektiğini ve önceki içtihatların bu şekilde
olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
25. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 4/3/2014 tarihli ve E.2013/20939,
K.2014/3840 sayılı ilamla başvurucunun itirazlarını yerinde görmeyerek kararı
onamıştır.
26.Onama kararı, başvurucuya 1/4/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
27.Başvurucu 2/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
28. 2/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 281. maddesi şöyledir:
"(1) Taraflar, bilirkişi raporunun,
kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik
gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren
hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni
bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.
(2) Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik
yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için,
bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi,
tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da
kendiliğinden isteyebilir.
(3) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için
gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme
de yaptırabilir."
29. 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu'nun 95. maddesi şöyledir:
"Bu Kanun gereğince, yurt dışında tedavi
için yapılacak sevklere, çalışma gücü kaybı, geçici iş göremezlik ödeneklerinin
verilmesine ilişkin raporlar ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte
kazanma gücü veya çalışma gücü kaybına esas teşkil edecek sağlık kurulu
raporlarının usûl ve esaslarını, bu raporları vermeye
yetkili sağlık hizmeti sunucularının sahip olması gereken kriterleri
belirlemeye, usûlüne uygun olmayan sağlık kurulu
raporu ve dayanağı tıbbî belgeleri düzenleyen sağlık hizmet sunucusuna iade
ederek belirlenen bilgileri içerecek şekilde yeniden düzenlenmesini istemeye
Kurum yetkilidir.
Usûlüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli
diğer belgelerin incelenmesiyle; yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere,
vazife malûllük derecesini iş kazası veya meslek
hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte
kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usûlüne
uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca
verilen karara ilgililerin itirazı halinde, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık
Kurulunca karara bağlanır.
Bu maddenin uygulamasına ilişkin usûl ve esaslar, Sağlık Bakanlığı ile Kurumun birlikte
çıkaracağı yönetmelikle düzenlenir."
30. 5510 sayılı Kanun'un 58. maddesinin
birinci, dördüncü ve beşinci fıkraları şöyledir:
"Bu Kanunda yazılı olan görevleri yerine
getirmek üzere branşları Kurum tarafından belirlenecek uzman hekimlerden oluşan
Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu kurulur. Kurul; Millî Savunma Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurulu,
en fazla üyeye sahip işveren, işçi ve kamu çalışanlarını temsil eden
konfederasyonlar, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Esnaf ve
Sanatkârları Konfederasyonu, Türk Tabipleri Birliği, Türkiye Ziraat Odaları
Birliği ile Kurum tarafından görevlendirilecek birer uzman hekimden oluşur.
Aynı usûlle birden fazla Kurul oluşturmaya Bakanlık
yetkilidir.
...
Kurul, sigortalılar hakkında vazife malûllük derecesi, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu
sürekli iş göremezlik derecesi tespiti ile çalışma gücünün malûliyeti
gerektirecek derecede kaybına ilişkin Kurumca verilen kararlardan itiraza konu
olanları inceleyerek karara bağlar. Kurul, sigortalı veya hak sahiplerinin
talebi üzerine görevlendirdiği uzman bir hekimi dinlemek zorundadır.
Kurul, bu Kanunda yazılı görevlerle sınırlı
olmak kaydıyla, mahkemelerden intikal eden ve bilirkişi sıfatıyla rapor
düzenlenmesi talep edilen dava dosyaları hakkında, gerekli incelemeleri yaparak
görüş bildirir. Mahkemeler, bahse konu dosyalar için belirlediği bilirkişi
ücretini kurul üyelerine iletilmek üzere Kuruma gönderir..."
IV.İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 29/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu, muris olan eşinin TTK'ya
bağlı ocaklarda çalışırken meslek hastalığına yakalandığını, uzun süre tedavi
gördüğünü, sağlığında %70 oranında maluliyetinin tespit edildiğini, ölüm
belgesinde vefat nedeninin akciğer hastalıkları ve pnömokonyoz
meslek hastalığı olarak belirtildiğini, eşinin meslek hastalığına bağlı
ölümünden doğan tazminat davasının eksik araştırma sonucu reddedildiğini,
itirazlarına rağmenölüm sebebi hakkında kesin bir
tanıya yer vermeyen SGK'ya bağlı SSYSK raporuyla
yetinildiğini, Mahkemece ölüm sebebi hakkında tarafsız bilirkişi heyetinden
rapor alınmadığını, aynı konuda Derece Mahkemelerinin uygulanmalarının farklı
olduğunu, bu durumun Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma
hakkını ihlal ettiğini belirterek ihlalin tespiti ve tazminata hükmedilmesi
talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
33. Başvurucu, Derece Mahkemesi ve Yargıtay kararının gerekçesiz
olduğunu belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
34. Başvurucunun gerekçeli karar hakkına ilişkin şikâyetleri
açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığından başvurunun gerekçeli karar
hakkı yönünden kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
35. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacıveya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
36. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile
ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar
konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
37. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları
gerekçeli olarak yazılır.”
38. Anayasa Mahkemesi Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında, ilgili hükmüSözleşme'nin 6.
maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak
suretiyle Sözleşme'nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil
yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların
eşitliği ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
39. Hakkaniyete uygun yargılamanın bir unsuru olan gerekçeli
karar hakkı, Anayasa'nın 141. maddesinin birinci fıkrası uyarınca mahkemelerin
uyması gereken bir yükümlülük olarak düzenlenmiştir. Bir muhakemede usule
ilişkin koruma sağlayan adil yargılanma hakkının önemli unsurlarından biri olan
gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve
denetlemeyi amaçlamaktadır (Sencer Başat ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 31).
40. Anayasa’daki hakların etkili bir biçimde korunması için
davaya bakan mahkemelerin Anayasa'nın 36. maddesine göre “tarafların dayanaklarını, iddialarını ve
delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi” vardır (Benzer
yöndeki AİHM kararı için bkz. Dulaurans/Fransa,
B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33). AİHM içtihatları uyarınca bir mahkemenin,
yargılamanın taraflarının esaslı iddialarına yanıt vermekten ve tarafların
temel şikâyetlerini incelemekten kaçınması hâlinde Sözleşme’nin 6. maddesi
davanın hakkaniyete uygun bir biçimde incelenmesi hakkı bakımından ihlal
edilmiş olur (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/1/2007, §§ 84,
85).
41. Mahkemeler kararlarını hangi temele dayandırdıklarını
yeterince açık olarak belirtme yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülük,
tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olmasının yanı sıra
(Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Hadjianastassiou/Yunanistan, B. No: 12945/87, 16/12/1992,
§ 33) tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara
uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir
toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun
öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer
Başat ve diğerleri,§
34).
42. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma
hakkının unsurlarından biri olmakla beraber bu hak, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği
şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı
kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık
bir yanıt verilmeyi gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız
bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2295, 20/2/2014, § 51).
43. Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili
olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt”
vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların
cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
44. Somut olayda başvurucu, murisin meslek hastalığına bağlı
olarak gelişen kalp hastalığı sonucu vefat ettiği iddiasıyla işveren aleyhine
tazminat davası açmış; Mahkeme, dava açıldıktan sonra alınan raporu yeterince
kanaat verici nitelikte bularak murisin ölümünün meslek hastalığı sonucu
olduğuna ilişkin aksi yönde bir delil de sunulmadığından davanın reddine karar
vermiştir (bkz. § 23).
45. Bir davada ileri sürülen sorunları ele almak için mahkeme
tarafından görevlendirilen bir bilirkişinin görüşü söz konusu mahkemenin davayı
değerlendirmesinde belirgin biçiminde rol oynayabilir. Bu sebeple başvurucu, Mahkeme
tarafından alınan rapora itirazda bulunmuş; İlk Derece Mahkemesinde dava devam
ederken ilgili Tıp Fakültelerinden, temyiz aşamasında Adli Tıp Kurumundan rapor
alınması gerektiğini ısrarla ileri sürmüştür. Başvurucu, SSYSK raporuna karşı
itirazda bulunurkensağlığında %70 gibi bir oranla
tespit edilen mesleki maluliyetinin ölüme etkisinin raporda irdelenmediğini, bu
kapsamda ölüm nedeninin anlaşılamadığını belirtmiştir.
46. Dolayısıyla 5510 sayılı Kanun dönemi öncesi, SSK İstanbul
Meslek Hastalıkları Hastanesinin ve SSK Zonguldak Göğüs ve Meslek Hastalıkları
Hastanesi tarafından belirlenen mesleki maluliyet oranlarının verilme sebepleri
nazara alındığında meslek hastalığının ölüme etkisinin somut olayda
gerçekleşmeme nedenine ilişkin makul ve yeterli bir gerekçelendirmenin
görülmediği, bunun sonucu olarak da bilirkişi raporunun yeterliğine ilişkin
Mahkeme tarafından somut herhangi bir gerekçe gösterilmediği tespit edilmiştir.
Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
47. Belirtilen nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
48. Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar
verildiğindenSSYSK'nın tarafsız olmadığı iddiası
yönünden adil yargılanma hakkı kapsamındaki şikâyeti hakkında kabul
edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
49. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
50. Başvurucu, ihlalin tespitiyle 20.000 TL tazminat talebinde
bulunmuştur.
51. Başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
52. Gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılamasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Zonguldak 3. İş Mahkemesine
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
53. Mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği
tespit edilmiş olmakla beraber tespit edilen ihlalle iddia edilen zarar
arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından başvurucunun tazminat
talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Zonguldak
3. İş Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
29/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.