TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET PİŞGİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6289)
|
|
Karar Tarihi: 15/6/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Mehmet Sadık
YAMLI
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet PİŞGİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Recep
SELÇUK
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tam yargı davasında aleyhe hükmedilen nispi vekâlet
ücreti nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/5/2014 tarihinde Edirne İdare Mahkemesi vasıtasıyla
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/9/2015 tarihinde
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/2/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından görüş sunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Kulp İlçe Jandarma Komutanlığına bağlı Panak Güç Jandarma Karakol Komutanlığında teleferik yedek
görevlisi olarak görev yapmakta iken 9/3/2010 tarihinde teleferiği çalıştırdığı
sırada sol elinin işaret parmağı ikinci boğumundan, orta parmağı ise birinci
boğumundan kırılmak suretiyle kopmuştur.
8. Başvurucu 22/6/2011 tarihinde idareye başvurarak maddi ve
manevi tazminat talep etmiş, talebi cevap verilmeyerek reddedilmiştir.
9. Başvurucu, zımni ret işlemine karşı 9/9/2011 tarihinde
270.000 TL maddi, 60.000 TL de manevi tazminata talebiyle adli yardım istemli
olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) dava açmıştır.
10. AYİM İkinci Dairesi adli yardım istemini kabul etmiştir.
Daire 6/11/2013 tarihli ve E.2011/1296, K.2013/1284 sayılı kararıyla bilirkişi
raporuna istinaden başvurucunun talebinin kısmen kabulüyle 81.678 TL maddi
ve14.000 TL manevi tazminatın 10.264,24 TL vekâlet ücreti ile birlikte
başvurucuya ödenmesine, ayrıca reddedilen maddi ve manevi tazminat miktarları
üzerinden hesap edilen 17.429,32 TL avukatlık ücretinin de başvurucudan alınarak
davalı idareye verilmesine hükmetmiştir.
11. Başvurucu, kararın
aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının düzeltilmesi istemiyle
karar düzeltme talebinde bulunmuşsa da istemi aynı Dairenin 9/4/2014 tarihli ve
E.2014/505, K.2014/515 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Söz konusu karar
29/4/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 8/5/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. 26/9/2011 tarihli ve 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki
Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK)14. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Tahkim usulüne tabi
olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili
sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri,
hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu
davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve
takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar
üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir."
14. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılıAskeri
Yüksek İdari Mahkemesi Kanunu'nun 67. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
"Yargılamanın iadesi ve
kararın düzeltilmesi istekleri kanunda yazılı sebeplere dayanmıyor ise isteğin
reddine karar verilir ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun bu husustaki
hükümlerine göre para cezasına da hükmolunur."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 15/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu dava açtığı sırada yürürlükte olmayan KHK hükmüne
istinaden aleyhine yüksek tutarda vekâlet ücreti takdir edilmesinin vekarar düzeltme isteminin de reddedilmesi üzerine 218 TL
para cezası uygulanmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüş,
ihlalin tespitiyle para cezası uygulamasının iptalini ve 17.429,32 TL'nin yasal
faiziyle birlikte tarafına ödenmesini istemiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
17. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamında
mahkemeye erişim hakkıyla ilgili olduğundan başvuru, karar düzeltme para cezası
ve aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi yönlerinden ayrı ayrı incelenmiştir.
a. Karar Düzeltme Para
Cezası Nedeniyle Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu, karar düzeltme talebiyle yaptığı başvurunun
reddedilmesi üzerine aleyhine 218 TL para cezasına hükmedilmesinin mahkemeye
erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespitiyle söz konusu
düzenlemenin iptalini talep etmiştir.
19. Bireysel başvuru yolu, bireylerin maruz kaldığı temel hak
ihlallerinin tespit edildiği ve tespit edilen ihlalin ortadan kaldırılması için
etkin araçları içeren anayasal bir güvencedir. Ancak Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru yolu, kamusal bir düzenlemenin soyut biçimde Anayasa'ya
aykırılığının ileri sürülmesini sağlayan bir yol olarak düzenlenmemiştir. Bir
yasama işlemi veya düzenleyici idari işlemin temel hak ve özgürlüğün ihlaline
neden olması durumunda bireysel başvuru yoluyla doğrudan bu işlemlere değil
ancak yasama veya düzenleyici idari işlemin uygulanması mahiyetindeki işlem,
eylem ve ihmallere karşı başvuru yapılabilecektir. Buna göre başvuruya konu
davada 1602 sayılı Kanun'un 67. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca başvurucu
aleyhine 218 TL para cezası uygulandığı anlaşılmış olup somut başvurunun da bu
açıdan değerlendirilmesi gerekir.
20.Anılan şikâyet konusu daha önce bireysel başvuruya konu olmuş
ve Anayasa Mahkemesince hükmolunan bu miktarın gözetilen meşru amaç ile
korunmak istenen hak açısından orantılı olduğu ve başvurucu üzerinde ağır bir
yük oluşturmadığı dolayısıyla söz konusu yaptırımın mahkemeye erişim hakkına
bir engel teşkil etmediği kabul edilerek bu iddiaların açıkça dayanaktan yoksun
olduğuna karar verilmiştir (Mustafa Kemal
Sungur, B. No: 2013/2507, 6/3/2014, §§ 36-42). Başvurucu tarafından,
anılan para cezasını ödemeye mali durumunun yetmediği veya ödeme nedeniyle çok
zor durumda kalacağı yönünde bir iddiada bulunulmadığı görülmekle somut başvuru
açısından anılan kararlardan farklı karar verilmesini gerektiren bir husus
bulunmamaktadır.
21. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Aleyhe Hükmedilen
Vekâlet Ücreti Nedeniyle Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
22. Başvurucunun aleyhine hükmedilen avukatlık ücretinin
mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği yönündeki şikâyeti açıkça dayanaktan
yoksun olmayıp başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından bu şikâyet
yönünden başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
23. Başvurucu; haksız çıkan taraf lehine nispi avukatlık
ücretine hükmedilmesine yönelik bir düzenlemenin olmadığı dönemde dava
açtığını, dava devam ederken yürürlüğe giren 659 sayılı KHK'daki düzenleme ile
öngörülmeyen bir şekilde avukatlık ücreti ödemeye mahkûm edildiğini, bu durumun
hak arama özgürlüğünü ihlal ettiğini iddia etmiştir.
24.Anayasa'nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesi şöyledir:
"Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunmaile
adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki
davaya bakmaktan kaçınamaz."
25. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen
veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme
kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52).
26. Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre
kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme
masraflarının hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına
müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun
talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir.
Ancak bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir
amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu
yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil
dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklememiş
olması gerekir (Özkan Şen, § 61,
62).
27. Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak taraflara avukatlık
ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına
yönelik bir sınırlama oluşturur. Böyle bir sınırlamanın meşru görülebilmesi
için kamu yararı ile birey hakkı arasında makul bir dengenin gözetilmiş olması
gerekir. Başvuru konusu olayda dava açıldıktan sonra 2/11/2011 tarihinde yayımlanarak
yürürlüğe giren 659 sayılı KHK ile idarenin taraf olduğu davaların, idarenin
bünyesinde görev yapan kadrolu hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından takibi
öngörülmüş olup davanın reddi hâlinde idare lehine avukatlık ücretine
hükmedilmesi düzenleme altına alınmıştır. Gereksiz başvuruların önlenerek dava
sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmeksizin
uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi amacıyla başvuruculara belli
yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu
otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı
imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derece zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiği söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi hâlinde başvurucuya
yüklenecek olan avukatlık ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013,
§§ 38, 39).
28. Buna karşılık bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan
başvurucuların, reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan avukatlık
ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli
dava koşulları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye
başvurmalarını anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu kapsamda davanın özel
koşulları çerçevesinde masrafların makullüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim
hakkının asgari sınırını teşkil etmektedir (Özkan
Şen, § 54).
29. Tazminat alacağının miktarı, ancak bilirkişi incelemesi ve
benzeri araştırmalardan sonra mahkemenin takdir yetkisi çerçevesinde
belirlenebilen bir olgudur. Tazminat müessesesinin bu özelliği gereği, hak
kazanılan tazminat miktarının dava açılmadan önce tam olarak bilinmesi veya
öngörülmesi mümkün değildir. Dava açılması aşamasında karşı karşıya kalınan bu
belirsizliğin talep edilen miktarın sonradan düzeltilmesi (ıslah) yoluyla
aşılması da 1602 sayılı Kanun gereği davanın açıldığı tarih öncesinde mümkün
olmadığından hak kaybına uğramak istemeyen davacıların tazminat taleplerine
ilişkin miktarları yüksek tutmaktan başka seçeneklerinin olmadığı
görülmektedir.
30.Başvurucunun da bu nedenle AYİM'e
açtığı davada uğradığı zarar için 270.000 TL maddi, 60.000 TL de manevi
tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. AYİM başvurucu lehine toplam
95.678 TL tazminata ve 10.264 TL avukatlık ücretine hükmettikten sonra
başvurucunun reddedilen fazlaya ilişkin tazminat talepleri üzerinden davalı
idare lehine 17.429,32 TL avukatlık ücreti ödemesine karar vermiştir.
31.Buna göre başvurucunun dava açtığı sırada ıslah imkânının
olmaması nedeniyle hak kaybına uğramamak amacıyla talebini yüksek tuttuğu,
davanın reddedilmesi sonrasında 17.429,32 TL avukatlık ücreti ödeme yükümlülüğü
altına girdiği anlaşılmaktadır.
32. Başvurucu aleyhine avukatlık ücreti ödenmesini öngören
düzenlemenin tek başına mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği söylenemez. Bu
düzenleme sonucu gerçekleşen müdahalenin ölçülü olup olmadığının da incelenmesi
gerekir.
33. Somut olayın koşulları bir bütün hâlinde
değerlendirildiğinde başvurucunun, dava açtığı sırada ıslah imkânının olmaması
nedeniyle hak kaybına uğramamak için talebini yüksek tuttuğu ve yargılama
sonucunda hak kazandığı tazminat ve avukatlık ücretinin yaklaşık %16'sına denk
gelen kısmını avukatlık ücreti olarak davalı idareye geri ödemek zorunda
kaldığı görülmüştür. Böylece başvurucunun, tazminat alacağının önemli bir
kısmından mahrum bırakıldığı ve bu miktarın ölçülü olmadığı saptandığından
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
34. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
36. Başvurucu 17.429,32 TL'nin faiziyle birlikte ödenmesi
talebinde bulunmuştur.
37. Başvurucununmahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
38. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlalin sonuçlarının
ortadan kaldırılması bakımından yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmadığından salt ihlalin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya takdiren net 4.000 TL manevi
tazminat ödenmesine, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin ise
reddine karar verilmesi gerekir.
39. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Karar düzeltme para cezası nedeniyle mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Aleyhe hükmedilen vekâlet ücretini nedeniyle mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye
erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 4.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci
Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
15/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.