TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
FEVZİ DOĞANER BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/6453)
Karar Tarihi: 20/12/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Volkan ÇAKMAK
Başvurucu
Fevzi DOĞANER
Vekili
Av. Levent ÖZÇELİK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, rütbe geri alma işleminin iptali istemiyle açılan davada ceza yargılaması sonucunun beklenmemesi nedeniyle masumiyet karinesinin; davanın hukuka aykırı olarak reddedilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bünyesinde jandarma uzman çavuş olarak görev yapmakta iken 30/8/2012 tarihli işlemle terfi etmiştir. İzin almadan yurt dışına çıktığının tespit edilmesi üzerine başvurucu hakkında müteaddit defa yabancı memlekete firar suçu isnadıyla iddianame düzenlenmiş ve dava açılmıştır. Yargılama devam ederken 28/6/2013 tarihli işlem uyarınca, hakkında soruşturma yürütülüyor olması nedeniyle başvurucunun terfisi geri alınmıştır. Başvurucu, terfinin geri alınması işleminin iptali istemiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesi (Mahkeme) nezdinde iptal davası açmıştır.
7. Mahkeme 18/3/2014 tarihli kararıyla öncelikle 28/5/1988 tarihli ve 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu, 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve Uzman Jandarma Atama Sicil Yönetmeliği uyarınca hakkında firar nedeniyle soruşturma yürütülen personelin terfisinin yapılmayacağını ve yapılanların da geri alınacağını tespit etmiştir. Ayrıca, hakkında soruşturma yürütülen personelin eylemlerinin suça vücut verip vermeyeceğinin ceza yargılamasının konusu olduğunu vurgulayan Mahkeme, ceza yargılaması sonunda beraat edilmesi durumunda da lehe nasıp düzeltilmesinin yapılabileceğini belirtmiştir. Sonuç olarak firar suçu nedeniyle hakkında dava açılmış bulunan başvurucunun terfisinin geri alınması işleminde hukuka aykırılık bulunmadığını saptayan Mahkeme davanın reddine hükmetmiştir.
8.Diğer taraftan başvurucu hakkında açılan ceza davasında, Kara Kuvvetleri Komutanlığı 9. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi 11/11/2013 tarihli ilamıylafarklı tarihlerdeki yurt dışına izinsiz çıkış eylemlerinden ötürü müteaddit defa yabancı memlekete firar suçunu işlediği gerekçesiyle başvurucunun dört kez 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedip hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir.
9. Başvurucu, terfinin geri alınması işleminin iptali istemiyle açtığı davanın reddine dair kesin hükmü 14/4/2014 tarihinde tebellüğ ettikten sonra 12/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
10. 3466 sayılı Kanun'un 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Açığa çıkarılan, tutuklanan veya firar ve izin tecavüzünde bulunan, cezası infaz edilmekte olan uzman jandarmalar hakkında 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 65 inci maddesi hükümlerine göre işlem yapılır"
11. 926 sayılı Kanun'un 65. maddesinin (e) bendinin ilgili kısmı şöyledir:
"Terfi sırasına girenlerden;
...
4. Kısa süreli kaçma ve izin süresini geçirme hariç, firar veya izin tecavüzünde bulunmuş olanlar ile firar veya izin tecavüzüne devam edenlerin,
Terfileri ve kademe ilerlemeleri yapılmaz.
..."
12. Jandarma Genel Komutanlığının 21/12/2001 tarihli ve 445292 sayılı emri ile yayımlanan Uzman Jandarma Atama Sicil Yönetmeliği'nin 66. maddesinin birinci fıkrası ile (c) bendi şöyledir:
"Rütbelerine ait bekleme süresi içinde açığa çıkarılanlar, tutuklananlar, kısa süreli kaçma veya izin süresini geçirme hariç olmak üzere firar veya izin tecavüzünde bulunanlar hakkında, bu durumları yokmuş gibi terfi ve kademe ilerlemesi ile ilgili hazırlıklar yürütülür.
Rütbe terfisi ve kademe ilerlemesi yapılacak:
c. Bu personelden :
(1) Terfi veya kademe ilerlemesi yapacağı yılın 30 Ağustos tarihinde firar veya izin tecavüzleri devam edenler ile kısa süreli kaçma ve izin süresini geçirme hariç, olmak üzere, firar veya izin tecavüzünde bulunmuş olup da haklarındaki soruşturma veya duruşmaları devam eden yahut firar veya izin tecavüzü suçundan haklarında verilen mahkûmiyet hükmü henüz kesinleşmemiş bulunanların, terfileri ve kademe ilerlemeleri yapılmaz. Yapılmış olanlar iptal edilir.
(2) Firar veya izin tecavüzü suçları nedeniyle haklarında; kovuşturmaya yer olmadığına, beraetine, muhakemenin men’ine, kamu davasının düşmesine veya ortadan kaldırılmasına karar verilmiş ve hükmü kesinleşmiş bulunanlar, emsalleri terfi etmiş olmak kaydıyla terfi şartlarını haiz iseler, derhâl terfi ettirilirler. Terfi edenlerin yeni rütbe nasıpları, emsallerinin nasıp tarihine; kademe ilerlemesi yapanların kademe ilerlemeleri şartları haiz iseler emsallerinin bulunduğu kademeye götürülür."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 20/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
14. Başvurucu her ne kadar yerleşme ve seyahat hürriyeti ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi nezdinde iki dereceli yargılama hakkı yönünden ihlal iddiasında bulunmuş ise de Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatları (Enis Özkaya, B. No: 2014/5230, 31/10/2014; Mahir Akarsu, B. No: 2012/1096, 20/2/2014) uyarınca bu haklar, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ile Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin ortak koruma alanına girmeyip Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi dışında kaldığından bu iddialar yönünden ayrıca değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
A. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu, firar suçuna ilişkin ceza yargılamasının sonucu beklenmeden hakkında işlem tesis edildiğini belirterekmasumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
16. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşruluğunun açık olduğu başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
17. Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Bunun sonucu olarak kişinin masumiyeti “asıl” olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).
18. Bu çerçevede masumiyet karinesi kural olarak hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilkedir. Suç isnadı kesin hükümle mahkûmiyete dönüşen kişiler açısından ise artık “hakkında suç isnadı olan kişi” statüsünde olmadıkları için masumiyet karinesi iddiasının geçerli bir dayanağı kalmamaktadır. Ancak ceza davası sonucunda kendisine isnat edilen suçu işlemediğinin sabit olduğu veya suçu işlediğine kesin olarak kanaat getirilemediği ve bu nedenle sanık hakkında beraat kararı verilen durumlarda kişi hakkında masumiyet karinesinin devam ettiğinin kabulü gerekir. Çünkü böyle durumlarda Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası anlamında kişinin suçluluğu sabit olmamıştır ve bu nedenle suçlu sayılamaz (Uğur Ayyıldız, B. No: 2012/574, 6/2/2014, § 76).
19. Ceza ve ceza muhakemesi hukuku ile disiplin hukukunun farklı kural ve ilkelere tabi disiplinler olduğunun hatırlanmasında yarar vardır. Buna göre kamu görevlisinin davranışı, suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin sorumluluğunu da gerektirebilir. Böyle durumlarda ceza muhakemesi ve disiplin soruşturması ayrı ayrı yürütülür ve ceza muhakemesi sonucunda kişinin isnat edilen eylemi işlemediğine dair hükümler dışında, ceza mahkemesi hükmü disiplin makamları açısından doğrudan bağlayıcı değildir (Kürşat Eyol, § 30).
20. Diğer taraftan hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanığa yüklenen suça ilişkin yargılama sonunda cezaya hükmedilmesi hâlinde hükmün açıklanmasının belirli koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak ertelenmesi anlamına gelmektedir. Kanunda belirtilen koşulların gerçekleşmesine karşın sanığın kabul etmemesi hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinin (6) numaralı fıkrasının son cümlesinde ifade edilmektedir. Bu kapsamda sanığın, yargılamanın hukuki kesinliği ifade eden bir hükümle sonuçlanmasını ya da cezaya hükmedilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını tercih etme imkânı bulunmaktadır (Ali Gürsoy, B. No: 2012/833, 26/3/2013, § 19).
21. 5271 sayılı Kanun'un 325. maddesinin (2) numaralı fıkrasının Anayasa'nın 38. maddesine aykırı olduğuna ilişkin itiraz yoluyla yapılan normun iptaline ilişkin başvuruları inceleyen Anayasa Mahkemesi "Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bir beraat hükmü olmayıp yapılan yargılama sonunda eylemin suç ve sanığın suçlu olduğu tespit edilmekte ve bir mahkûmiyet hükmü kurulmaktadır. Mahkûmiyet hükmü mevcut olmakla birlikte sanığın kabulüyle sanık ile ceza arasındaki bağlantı belirli şartlarla kesilmekte ve açıklanması askıya alınmakta yani geri bırakılmaktadır. Suç ve suçlulukla mücadelede caydırıcılık ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla, bir suç işleyen ve hakkında mahkûmiyet kararı verilen kişinin yeniden topluma kazandırılması için verilen hükmün belirli koşulların varlığı hâlinde açıklanmasının geri bırakılmasının bir beraat kararı şeklinde değerlendirilmesi ve bir beraat kararı sonuçlarını doğurması beklenemez. Zira yasa koyucu, hâkim tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanık hakkında bir denetim süresi belirlenerek bu süre içinde sanık hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanabilmesini mümkün kılmıştır." tespitlerinde bulunarak iptal istemlerini reddetmiştir (AYM, E.2010/1, K.2011/149, 3/11/2011).
22. Masumiyet karinesinin ihlal edilip edilmediği değerlendirilirken özellikle hukuk ve idari yargılama bakımından üzerinde durulması gereken önemli hususlardan biri, yargılamayı yapan makamın ilgili kişiye suç isnat edip etmediği ve ceza yargılamasıkararını sorgulayıp sorgulamadığıdır.
23. Kişinin suçluluğunu ima eden ya da kabul eden bir yargı söz konusu olmadıkça sadece soruşturma açılmış olması da disiplin veya idari yaptırım işlemlerinin başlatılması veya uygulanması için yeterli görülebilir (Ramazan Tosun, B. No: 2012/998, 7/11/2013, § 65).
24. Bireysel başvuruya konu olan süreçte terfi işleminin geri alınmasının gerekçesi,firar suçunun vuku bulup bulmasından bağımsız olarak yukarıda alıntısı yapılan mevzuat çerçevesinde başvurucu hakkında bu nitelikte bir suç isnadıyla soruşturma yürütülüyor olmasıdır. Kaldı ki başvurucu hakkında yürütülen ceza yargılamasında üzerine atılı suçun gerçekleştiği sonucuna varılarak hapis cezasına hükmedilmiş ve hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar verilmiştir. Mahkeme tarafından da suça konu eylemin gerçekleşip gerçekleşmediği yönünde bir değerlendirme yapılmamış; suç isnadını karara bağlayan bir ceza mahkemesi kararı irdelenmemiş, suçun varlığına yönelik bir kabul ile hareket edilmemiştir. Mahkeme, hakkında soruşturma yürütülen personelin terfisinin geri alınacağına yönelik mevzuat uyarınca yapılan idari soruşturma neticesinde ulaşılan sonuçtan hareketle işlemin hukuka uygun olduğunu tespit etmiştir.
25. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde somut olayda bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
27. Başvurucu; yurt dışına çıkışlarının hepsinde izinli ya da raporlu olduğunu, hukuka uygun bir biçimde yurt dışına çıktığını belirterek hatalı hüküm kurulması suretiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
28. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
29. Somut olayda iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı incelenerek ilgili kısımları yukarıda belirtilen (bkz. § 7) gerekçe ile 18/3/2014 tarihinde hüküm kurulmuştur. Kanun yolu mercii tarafından da deliller takdir edilerek karar verildiği ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle karar yerinde görülmüştür.
30. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup kararda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
31. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir..
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 20/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.