TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
M.Z. VE M.B. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6493)
|
|
Karar Tarihi: 25/12/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
|
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin MECEK
|
Başvurucular
|
:
|
1. M.Z.
|
|
|
2. M.B.
|
Vekili
|
:
|
Av. Abdulhalim YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari gözetim altında tutmanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; tutulma koşulları nedeniyle de kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 12/5/2014 ve 22/9/2014 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca, başvurucuların adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. 2015/6493 numaralı bireysel başvuru dosyasının aralarındaki hukuki bağlantı nedeniyle 2014/15818 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2014/6493 numaralı dosya üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formları ve ekleri, başvurucular vekilinin başvuru tarihinden sonra ibraz ettiği dilekçeler, İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün (GİGM) sunduğu belgeler ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’nden (UYAP) elde edilen bilgilere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Başvurucu M.Z. Bakımından
10. Rusya Federasyonu vatandaşı, Dağıstan asıllı ve 1992 doğumlu olan başvurucu 5/7/2013 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı sınır kapısından Türkiye’ye yasal yollardan girmiştir.
11. Başvurucu, Ensar Muhacirin Derneği bünyesinde faaliyet göstermek amacıyla Türkiye’ye geldiğini ifade etmektedir.
12. Başvurucu 19/2/2014 tarihinde İstanbul Kağıthane Yabancılar Büro Amirliğine gelerek ev kiralayan yabancılar için ikamet izni talebinde bulunduğu sırada hakkında Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) tarafından 14/9/2013 tarihinde Ç-114 (haklarında adli işlem yapılan yabancılar) ve 30/9/2013 tarihinde G-87 (genel güvenlik) koduyla yurda daimî giriş yasağı (tahdit kaydı) olduğu anlaşılmıştır.
13. Başvurucu, vize ihlali kabahatinden dolayı 19/2/2014 tarihinde 1.000 TL idari para cezasına çarptırılmıştır.
14. Vize süresini ihlal ettiği gerekçesiyle başvurucu 21/2/2014 tarihinde Kumkapı Geri Gönderme Merkezine (GGM) yerleştirilmiştir.
15. Başvurucu 27/2/2014 tarihinde uluslararası koruma talebinde bulunmuştur. GİGM bu talebi 18/4/2014 tarihinde reddetmiştir.
16. İstanbul Valiliğinin 11/4/2014 tarihli kararıyla başvurucunun 15/07/1950 tarihli ve 5683 sayılı mülga Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun’un 23. maddesindeki “Memleket dışına çıkartılmalarına karar verilipte pasaport tedarik edemediklerinden veya başka sebeplerden dolayı Türkiye'yi terkedemiyenler İçişleri Bakanlığının göstereceği yerde oturmağa mecburdurlar.” düzenlemesi gereğince doksan güne kadar muhafaza altına alınmasına karar verilmiştir.
17. Başvurucunun 22/4/2014 tarihinde idari gözetime yaptığı itiraz, (kapatılan) İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesinin 30/4/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Altı aylık idari gözetim süresinin dolmaması ret kararına dayanak yapılmıştır.
18. Başvurucu vekili 9/5/2014 tarihli dilekçeyle başvurucunun Mısır’a sınır dışı edilmesi için yetkililerden yardım talep etmiştir. Bu dilekçede idari gözetim kararına yaptıkları itirazın 30/4/2014 tarihinde Mahkemece reddedildiği, annesi ve ağabeyiyle yaptığı görüşmede başvurucunun Türkiye’den ayrılmak istediği, sınır dışı etme kararına karşı dava açmadıkları ve açmayacakları belirtilmiştir.
19. Başvurucu, Türkiye’den kendi rızasıyla ayrılmak istediğini 12/5/2014 tarihinde Yabancılar Şube Müdürlüğüne bildirmiştir.
20. Başvurucu 15/5/2014 tarihinde Atatürk Havalimanı’ndan Mısır’a gitmiştir.
B. Başvurucu M.B. Bakımından
21. Rusya Federasyonu vatandaşı ve 1988 Çeçenistan doğumlu olan başvurucu, 28/11/2011 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı sınır kapısından yasal yollarla Türkiye’ye girdiğini belirtmiştir. Ancak dosyadaki bilgilere göre başvurucu ilk kez 10/5/2009 tarihinde Türkiye’ye gelmiştir.
22. İki aydır yabancı şahıslar tarafından takip edildiğini hisseden başvurucu, durumu bildirmek için 20/3/2014 tarihinde İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne gittiğini söylemiştir. Üzerinde bulunan pasaportun sahte olduğunu söyleyen polisler, başvurucu hakkında sahtecilik suçundan ve vize süresini geçirmesinden dolayı işlem yapmıştır. Burada yapılan sorgulamada EGM tarafından 27/9/2011 tarihinde G-87 (genel güvenlik) koduyla yurda sürekli giriş yasağı konulduğu anlaşılmıştır.
23. Cumhuriyet savcısıyla yapılan görüşme tutanağına göre başvurucu, aynı gün gözaltına alınmıştır. Sahtecilik suçundan adli mercilerce yapılan soruşturmanın akibeti konusunda dosyada bilgi bulunmamaktadır.
24. İstanbul Valiliğinin 27/2/2014 tarihli kararıyla başvurucunun 5683 sayılı Kanun’un 23. maddesindeki “Memleket dışına çıkartılmalarına karar verilipte pasaport tedarik edemediklerinden veya başka sebeplerden dolayı Türkiye'yi terkedemiyenler İçişleri Bakanlığının göstereceği yerde oturmağa mecburdurlar.” düzenlemesi gereğince doksan güne kadar muhafaza altına alınmasına karar verilmiştir.
25. Başvurucu 27/2/2014 tarihinde Kumkapı GGM’ye yerleştirilmiştir. Başvurucu 13/6/2014 tarihine kadar burada kalmıştır.
26. Başvurucunun 4/4/2014 tarihinde yaptığı uluslararası koruma talebini GİGM 25/4/2014 tarihinde reddetmiştir. Bu karar 7/5/2014 tarihinde tercüman marifetiyle başvurucu ve vekiline tebliğ edilmiştir. Ret kararına karşı başvurucu 22/5/2014 tarihinde İstanbul 4. İdare Mahkemesine iptal davası açmıştır. Mahkeme 29/5/2014 tarihli kararıyla 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun uygulanmasına ilişkin olarak açılan davaların 1 No.lu idare mahkemelerinde görüleceği gerekçesiyle dosya İstanbul 1. İdare Mahkemesine gönderilmiştir. 1. İdare Mahkemesi 12/6/2014 tarihinde yetkisizlik kararıyla dosyayı Ankara 1. İdare Mahkemesine göndermiştir. Ankara 1. İdare Mahkemesindeki süreçle ilgili olarak başvurucu, dosyaya herhangi bir bilgi ve belge sunmamıştır.
27. Başvurucunun 22/4/2014 tarihinde idari gözetime yaptığı itiraz, (kapatılan) İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesinin 30/4/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Altı aylık idari gözetim süresinin dolmaması, ret kararına dayanak oluşturmuştur.
28. Başvurucu 17/6/2014 tarihinde Adana Kabul ve Barınma Merkezine (KBM) getirilmiştir. İdari gözetim kararına başvurucunun 23/7/2014 tarihinde burada yaptığı itiraz ise Adana 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/7/2014 tarihli kararıyla kabul edilmiştir. Mahkeme kararının bir sureti 31/7/2014 tarihinde Adana Yabancılar Şube Müdürlüğüne gönderilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“…
Başvuran hakkında sınırdışı etme kararlarının bulunduğu, aynı yasanın 57 maddesinde düzenlenen koşullar oluşturduğundan bahisle idari gözetim kararları verildiği, idari gözetim kararından itibaren her ay idari gözetimin uzatılması ve her ay düzenli olarak yapılan değerlendirmelerin sonuçlarının gerekçesiyle yabancı veya yasal temsilcilerine bildirilmesi, yapılan değerlendirmelerin sonuçlarının gerekçesiyle yabancılar veya yasal temsilcilerine bildirilmesi gerekirken 6458 Sayılı Yasanın uzatılmasına dair kararın bulunmadığı anlaşılmakla 6458 Sayılı Yasanın 57/6 maddesi gereğince başvurunun kabulüne,idari gözetim kararlarının kaldırılmasına, kesin olmak üzere karar verilmiştir.”
29. Başvurucu vekili, Sulh Ceza Hâkimliğinin serbest bırakma kararının uygulanmadığından bahisle çeşitli kamu kurumlarına şikâyette bulunmuştur. Bu bağlamda başvurucu 21/8/2014 tarihinde GİGM’ye de müracaat etmiştir.
30. Sulh Ceza Hâkimliğinin bu kararının üzerinden yirmi yedi gün geçtikten sonra başvurucu 22/8/2014 tarihinde Çankırı’da ikamet etmesi koşuluyla serbest bırakılmıştır.
IV.İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
31. 15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı Pasaport Kanunu ile aynı tarihli ve 5683 sayılı mülga Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun'un ilgili maddeleri T.T. (B. No: 2013/8810, 18/2/2016, §§ 22-25) kararında; 6458 sayılı Kanun, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun ilgili maddeleri ise B.T. ([GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 19-21) kararında açıklanmıştır.
B. Uluslararası Hukuk
32. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ilgili maddeleri, tutulma koşullarından dolayı kötü muamele yasağı, etkili başvuru ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin uygulaması B.T. (aynı kararda bkz. §§ 23-38) kararında açıklanmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 25/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
34. Başvurucular; tutulma koşullarının insan onuru ve haysiyetiyle bağdaşmayacak ölçüde kötü olduğunu, bu koşullara karşı sonuç alabilecekleri etkili bir başvuru yolunun bulunmadığını belirterek adil yargılanma hakkının, kötü muamele yasağı ve bununla bağlantılı olarak da etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikametleri ve ülkeden sınır dışı edilmeleriyle ilgili işlemler medeni hak ve yükümlülük veya bir suç isnadının esasının karara bağlanmasıyla ilgili olmadığından (Z.M. ve I.M., B. No: 2015/2037, 6/1/2016, §§ 62, 63) adil yargılanma hakkı yönünden ayrıca inceleme yapılmamıştır.
36. Anayasa Mahkemesi birçok kararında, idari gözetim altında tutulan yabancıların tutulma koşullarını kötü muamele yasağı kapsamında incelemiştir (Rıda Boudraa, B. No: 2013/9673, 21/1/2015; K.A. [GK], B. No: 2014/13044, 11/11/2015; F.A. ve M.A., B. No: 2013/655, 20/1/2016, A.V. ve diğerleri, B. No: 2013/1649, 20/1/2016; F.K. ve diğerleri, B. No: 2013/8735, 17/2/2016; T.T., B. No: 2013/8810, 18/2/2016; A.S., B. No: 2014/2841, 9/6/2016; I.S. ve diğerleri, B. No: 2014/15824, 22/9/2016).
37. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
39. Anayasa Mahkemesi K.A. (aynı kararda bkz. §§ 80, 81) kararında olumsuz tutulma koşulları nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin etkili idari ve yargısal bir başvuru yolunun bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, bu kanaate varırken tutulma koşullarından kaynaklanan ızdırap için tazminata hükmedildiğini gösteren herhangi bir adli veya idari yargı kararının bulunmadığı hususunu gözönünde bulundurmuştur.
40. Ancak Anayasa Mahkemesi,B.T. başvurusunda bu içtihadını gözden geçirerekbaşvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle başvuruyu kabul edilemez bulmuştur. Anayasa Mahkemesi, idari gözetim altında tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve işletilmesinin İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğunu, 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesine göre idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı doğrudan muhtel olanlarca idari yargıda tam yargı davası açılabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit edilen bu yolun -sırf bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağını belirtmiş ve yabancının salıverilmesi hâlinde etkili hukuk mekanizmasının tam yargı davası olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§ 45-58).
41. Başvuruya konu somut olayda bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
43. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle eldeki başvuru yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davanın süresine ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
44. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T. kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden, doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasını müteakiben açılacak davalarda dava açma süresinin derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye erişim haklarının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine de işaret edilmelidir (B.T., § 59).
45. Kötü muamele yasağı yönünden başvuru yollarının tüketilmemesine istinaden kabul edilemezlik kararı verildiğinden anılan yasakla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
46. Başvurucular; yasal dayanaktan yoksun olarak sırf yabancı olmasından dolayı özgürlüğünden yoksun bırakıldıklarını, gözetim altına alınırken hâkim önüne derhâl çıkarılmadıklarını, gözetim kararına karşı yasal hakları konusunda bilgilendirilmediği için itiraz hakkını kullanamadıklarını, açıklanan ihlal iddialarına ilişkin olarak Türk hukukunda başvuru yapabilecekleri ve tazminat talep edebilecekleri etkili bir yol bulunmadığını, başvurucu M.B. ayrıca mahkeme kararına rağmen serbest bırakılmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği, etkili başvuru ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
47. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında, hürriyeti kısıtlanan kişiler için güvence altına alınan bir yargı merciine etkili başvuru hakkı Anayasa’nın 40. maddesinin özel bir hâlini ifade ettiğinden 40. madde yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır.
1. 6458 Sayılı Kanun'dan Önceki Durum
48. Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 11/4/2014 tarihinden önce gerçekleşen olaylar yönünden hukukumuzda, Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan istisnalar arasında yer verilen usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen, giren ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması uygulamasında tutma kararı verme işleminin koşulları, süresi, sürenin uzatılması, ilgiliye bildirilmesi, idari gözetim kararına karşı başvuru yolları, idari gözetim altına alınan kişinin avukata erişimi, tercüman yardımından yararlanması gibi usul güvencelerini açık bir şekilde ortaya koyan yasal bir düzenleme bulunmadığına dayalı olarak bu başlık altında yapılan şikâyetlerden ötürü ihlal kararları vermiştir (F.A. ve M.A., A.V. ve diğerleri, F.K. ve diğerleri, T.T., A.S.).
49. Ancak Anayasa Mahkemesi tarafından içtihat değişikliğine gidilen B.T. başvurusunda, 11/4/2014 tarihinden önce herhangi bir idari karar olmaksızın, idari gözetim altına alınarak özgürlüğünden yoksun bırakılan yabancılar bakımından doğan zararlar için doğrudan idari yargı mercilerinde tam yargı davası açılabileceği belirtilmiştir (B.T., § 74). Anılan kararda 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinin idari işlem veya eylem türleri yönünden herhangi bir ayrım yapılmadığından idari fonksiyona giren her türlü işlem veya eylem sebebiyle oluşan zararın tazmininin bu kurala dayanılarak idari yargıda açılacak tam yargı davasıyla istenebilmesi için yeterli bir yasal zemin oluşturduğu, -sırf bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta bu yolun işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağı, hiçbir idari işlem ve eyleme dayanmadan hukuka aykırı biçimde tutulan yabancılar yönünden tam yargı davasının etkili hukuk mekanizması olduğu belirtilmiştir (B.T., §§ 52, 54).
2. 6458 Sayılı Kanun'dan Sonraki Durum
50. Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 11/4/2014 tarihinden itibaren idari gözetim altında bulundurulan yabancıların gerek idari gözetim kararının idarece resen sonlandırılması gerekse tutulanların sulh ceza hâkimliğine yaptıkları itiraz üzerine serbest bırakılmalarını müteakiben kendisine yapılan başvurularda, Anayasa'nın 19. maddesine ve 6458 sayılı Kanun'daki usule aykırılıklardan dolayı da ihlal kararları vermiştir (K.A., I.S. ve diğerleri).
51. Ayrıca Anayasa Mahkemesi; 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesine göre hukuki niteliği itibarıyla idari bir işlem olduğu hâlde yabancıyı özgürlüğünden yoksun bırakan mahiyetini de dikkate alan kanun koyucunun idari gözetim kararına karşı itiraz mercii olarak münhasıran sulh ceza hâkimliklerini tayin ettiğini, bu açıdan idare mahkemelerinin idari gözetim kararının hukuka uygunluğunun denetimi konusunda herhangi bir yetkisi bulunmadığından sulh ceza hâkimliğine itiraz edilmeden idari yargıda tam yargı davası açılamayacağını açıklamıştır (B.T., §§ 70, 71).
52.Öte yandan sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının hukuka uygun olduğuna hükmetmesi durumunda -idari yargı merciinin idari gözetim kararının hukukiliğini denetleme yetkisinin bulunmadığı gözetildiğinde- 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinde öngörülen tam yargı davasının idari gözetim kararının hukuka aykırı olduğu şikâyetlerine bağlı tazminat istemi yönünden etkisiz hâle geleceği anlaşılmaktadır. Bu gibi hâllerde sulh ceza hâkiminin ret kararından itibaren süresi içinde doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilir (B.T., § 72).
53. Sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle itirazı kabul etmesi hâlinde tam yargı davası açılmasını engelleyici bir düzenleme bulunmadığından bu yol tüketilmeden Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulamaz (B.T., § 73).
54. Yukarıdaki açıklamaların ışığında idarece 26/8/2014 tarihinde resen idari gözetimi sona erdirilen ve aynı zamanda Hâkimliğin 8/9/2014 tarihli kararıyla idari gözetimin hukuka aykırılığına kesin olarak karar verilen başvurucu M.B. ile kendi rızasıyla 12/5/2014'te yurt dışına çıkan başvurucu M.Z.nin uğradıklarını öne sürdükleri maddi ve manevi zararlarının karşılanması bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen tam yargı davası yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
56. Başvurucuların bu karardan sonra idari yargıda açacağı dava süresi hususunda kötü muamele yasağının incelendiği kısımda yapılan açıklamaların (bkz. § 44) burada da geçerli olduğu ifade edilmelidir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucuların kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 25/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.