TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NİKAYEL KİRDAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6552)
|
|
Karar Tarihi: 6/4/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Nikayel KİRDAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Hüseyin
CERRAHOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yol yapım çalışmaları sırasında konuta zarar
verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; bu zararın giderilmesi için açılan
davanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Samsun Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünce Samsun ili Tekkeköy
ilçesine bağlı Gökçedere köy yolunun yapımı ve
genişletilmesi çalışmaları sırasında 6/1/2004 tarihinde patlatılan dinamitler
nedeniyle başvurucuya ait bu köyde bulunan konutta ve ev eşyalarında hasar
meydana gelmiştir.
8. Başvurucu; uğradığı zararının tazmini istemiyle 16/9/2004
tarihinde İdareye başvuruda bulunmuş, bu talebi İdare tarafından reddedilince
Samsun 1. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) 1/12/2014 tarihinde tam yargı davası
açmıştır. Başvurucu, hasarın İdarenin kusurundan kaynaklandığı gerekçesiyle
80.000 TL maddi ve 80.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
9. 13/1/2005 tarihli ve 5286 sayılı Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün Kaldırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun'un 6. maddesi ile Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kaldırılmış, yürütülen
hizmetlerin ise il özel idarelerince yerine getirilmesi öngörülmüştür. Bu
Kanun'un geçici 5. maddesinde ise adı geçen Genel Müdürlüğün leh ve aleyhine
açılmış davalar ve icra takiplerinde devir durumuna göre ilgili idarenin
kendiliğinden taraf sıfatını kazanacağı hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle
başvurucunun açtığı davada yargılama, Samsun İl Özel İdaresi aleyhine davam
edilmiştir.
10. Mahkemece mahallinde keşif yapılmış, bu keşif sonucu
düzenlenen 22/6/2006 tarihli bilirkişi raporunda, evin değerinin 46.244,29 TL
olduğu belirtilmiştir. Mahkeme16/10/2006 tarihinde davanın kısmen kabulü ve
kısmen reddine karar vermiştir. Buna göre Mahkeme, evi eski hâle getirme bedeli
olarak 15.047,85 TL ve eşya bedeli olarak ise 11.175 TL olmak üzere toplam
26.222,85 TL tutarındaki maddi tazminatın İdareye başvuru tarihinden itibaren
işleyecek kanuni faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
diğer tazminat istemlerinin ise reddine karar vermiştir. Kararda, hizmet kusuru
ilkesi gereğince başvurucunun zararının karşılanması gerektiği açıklanmıştır.
11. Karar taraflarca temyiz edilmiş, Danıştay Onuncu Dairesinin
15/12/2010 tarihli ilamıyla hükmün onanmasına karar verilmiştir. İdarenin karar
düzeltme isteminde bulunmaması üzerine kararın davanın kısmen kabulüne ilişkin
hüküm fıkrası kesinleşmiştir. Başvurucunun karar düzeltme talebi üzerine Daire
8/7/2012 tarihli ilamıyla istemin kabulü ve kararın davanın reddine ilişkin hüküm
fıkrasının bozulmasına karar vermiştir. Daire, maddi tazminat istemi yönünden
başvurucuya ait evin dayanaklılığı konusunda ek veya yeni bir bilirkişi raporu
alınması gerektiğini belirtmiştir. Daire ayrıca, başvurucunun evi ve
eşyalarının zarar görmesi üzerine yeniden ev yapıp yerleşinceye kadar eşi,
çocukları ve gelinleriyle birlikte çadırda ve akrabalarının evlerinde yaşamak
zorunda kalması nedeniyle manevi olarak zarar gördüğünü kabul etmiştir. Daire
bu nedenle duyulan elem ve ıztırabı kısmen de olsa giderecek,
İdarenin sorumluluğunun ağırlığını ortaya koyacak düzeyde manevi tazminata da
hükmedilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
12. Bozma ilamına uyan Mahkeme, uyuşmazlık konusu ile ilgili
olarak başvurucunun konutunda mimar, inşaat mühendisi ve jeoloji mühendisinden
oluşturulan bir uzman bilirkişi kurulu ile birlikte 31/5/2013 tarihinde keşif
yapmıştır. Bilirkişi kurulunun 17/6/2013 tarihli raporunda, yol çalışmaları
sırasında gereğinden fazla dinamit patlatılması sonucu başvurucuya ait binanın
dayanıklılığını kaybettiği, binanın statik yapısının bozulduğu ve tadilat
yapılarak binanın kullanılmasının mümkün olmadığı bildirilmiştir.
13. Mahkeme 13/2/2014 tarihinde davanın kısmen kabulüne ve
kısmen reddine karar vermiştir. Mahkeme, bilirkişi kurulu raporundaki binanın
tadilat yapılarak kullanılmasının mümkün olmadığı yönündeki bulguları hükme
esas alarak binanın bozma ilamı öncesi bilirkişi raporuyla belirlenen değeri
üzerinden tazminata hükmetmiştir. Buna göre Mahkeme, daha önce kesinleşen
26.222,85 TL maddi tazminat yanında ayrıca 31.196,44 TL tutarındaki maddi
tazminatın İdareye başvuru tarihi olan 16/9/2004 tarihinden itibaren işleyecek
yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar
vermiştir. Mahkeme ayrıca 30.000 TL tutarındaki manevi tazminatın davalıdan
alınarak davacıya ödenmesine karar vermiştir. Başvurucunun diğer tazminat
talepleri ise reddedilmiştir.
14. Başvurucu 13/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
15. 6/12/2012 tarihli ve 28489 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi
ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 1. maddesinin (2)
numaralı fıkrası ile Samsun Büyükşehir Belediyesinin sınırları il mülki
sınırları olarak belirlenmiştir. Aynı maddenin (5) numaralı fıkrası ile il özel
idaresinin tüzel kişiliği kaldırılmış, bu Kanun'un 3. maddenin (2) numaralı
fıkrasında da il özel idarelerinin mahkemelerde süren davaları ile il özel
idaresi olarak faaliyet gösterdikleri dönem ve yapılan işlemlere ilişkin olarak
açılacak davalarda muhatabın, devir işleminin yapıldığı ilgili kurum ve kuruluş
olduğu hükme bağlanmıştır. Bu nedenle, başvuruya konu yargılamada Samsun
Büyükşehir Belediyesi davalı sıfatıyla taraf olmuştur.
16. Mahkemenin 13/2/2014 tarihli son kararını taraflardan
yalnızca davalı İdare 20/6/2014 tarihinde temyiz etmiştir. Başvurucu 5/8/2014
tarihinde Mahkeme kayıtlarına giren temyize cevap dilekçesinde, davalının
temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasını talep etmiştir. Ulusal Yargı
Ağı Bilişim Sisteminden (UYAP) yapılan sorgulama sonucuna göre temyiz
incelemesinin hâlen devam etmekte olduğu anlaşılmaktadır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 6/4/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
20. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
21. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
22. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık on iki yıl beş ay
sürdüğü anlaşılan yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
24. Başvurucu, İdare tarafından yapılan yol genişletme
çalışmaları sırasında kontrolsüz olarak patlatılan dinamitler ile konutunun
yıkıldığını ancak zararının karşılanmadığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
25. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda
bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için
Kanun'da öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının
tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle
derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi
koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve
Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 26).
26. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir
hukuk yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle
derece mahkemelerinde, olağan kanun yolları ile çözüme kavuşturulması esastır.
Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim
mekanizması çerçevesinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, §§
16-20).
27. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle hukuk sisteminde
düzenlenen başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca
başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve
süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu
konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı
zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş
olması gerekir (Bayram Gök, §
19).
28. Somut olayda başvurucunun, konutunda meydana gelen zarardan
hizmet kusuru nedeniyle İdarenin sorumlu olduğu gerekçesiyle açtığı tam yargı
davasında Mahkeme 13/2/2014 tarihinde davayı kısmen kabul etmiş ve başvurucu
lehine maddi ve manevi tazminata hükmetmiştir. Ancak davalı İdare tarafından
kararın temyiz edilmesi nedeniyle temyiz incelemesinin devam ettiği
görülmektedir. Başvurucu ise Mahkemenin bu kararını temyiz etmemiştir. Üstelik
başvurucu, İdarenin temyiz talebi üzerine verdiği cevap dilekçesinde kararın
onanmasını talep etmiştir.
29. Öte yandan, başvurucunun mülkiyet hakkının ihlali iddiası
kapsamında yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle hükmedilen tazminatın değer
kaybettiği ve bu bağlamda tazminata işletilen faiz yönünden açık bir şikâyeti
bulunmamaktadır. Başvurucunun, Mahkemece hükmedilen maddi tazminatın yetersiz
olduğu gibi bir yakınması da söz konusu değildir. Her ne kadar başvurucu
mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmekteyse de başvurucunun bu
iddiasına ilişkin olarak açtığı tam yargı davasının kısmen kabul edildiği ve bu
dava henüz nihai olarak sonuçlanmamış iken bireysel başvuruda bulunduğu
anlaşılmaktadır. Bireysel başvuru tarihinden sonra Mahkemece verilen davanın
kısmen kabulüne ve kısmen reddine ilişkin karar ise yalnızca davalı İdare
tarafından temyiz edilmiş, başvurucu bireysel başvuruda dile getirdiği iddialarını
ileri sürebileceği temyiz olağan kanun yolunu tüketmemeyi tercih etmiştir.
Dolayısıyla başvurucunun, hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları
tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlali iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
31. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
32. Başvurucu, manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
33. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
34. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 16.800 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
35. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 16.800 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Samsun 1. İdare Mahkemesine
(E.2012/1251, K.2014/102) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
6/4/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.