TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET AKİF HADİOĞLU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/6666)
Karar Tarihi: 10/3/2015
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Raportör Yrd.
Derya ATAKUL
Başvurucu
Mehmet Akif HADİOĞLU
Vekili
Av. Kutsal HADİOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, "uyuşturucu madde ithal etmek" suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı davanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 7/5/2014 tarihinde İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 18/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 24/10/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 13/11/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (5190 sayılı Kanun ile yetkili) yürütülen soruşturma kapsamında 15/9/2005 tarihinde gözaltına alınarak, 17/9/2005 tarihinde tutuklanmıştır.
8. Başvurucu ve diğer üç şüpheli hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (5190 sayılı Kanun ile yetkili) 10/11/2005 tarih ve E.2005/820 sayılı iddianamesi ile "örgütlü olarak uyuşturucu madde ithal etmek ve suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmış, dava İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile görevli) E.2005/222 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
9. Mahkemece, 5/12/2005 tarih ve E.2005/222, K.2005/444 sayılı karar ile E.2005/222 sayılı dava dosyasının, Mahkemenin E.2005/104 sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine, yargılamanın E.2005/104 sayılı dava dosyası üzerinden devam etmesine karar verilmiştir.
10. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK. 250. maddesi ile görevli), 7/6/2006 tarih ve E.2006/62, K.2006/107 sayılı kararı ile E.2006/62 sayılı dava dosyasının, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2005/104 sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine, yargılamaya bu dosya üzerinden devam edilmesine karar vermiştir.
11. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 15/11/2006 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
12. Mahkemece, 24/9/2008 tarih ve E.2005/104, K.2008/255 sayılı karar ile toplam yirmi üç sanık hakkında hüküm kurulmuş, başvurucunun "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak ve uyuşturucu madde ithal etmek" suçlarından mahkûmiyetine ve tutuklanmak üzere hakkında yakalama emri çıkarılmasına karar verilmiştir.
13. Başvurucunun temyizi üzerine karar, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 2/11/2010 tarih ve E.2009/13207, K.2010/23405 sayılı ilâmı ile bozulmuştur.
14. Bozma üzerine, dava İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2010/349 sayılı dosyasına kaydedilmiş, 11/3/2011 tarihli duruşmada başvurucu hakkındaki yakalama emrinin kaldırılmasına karar verilmiştir.
15. Mahkemece, 18/2/2011 tarih ve E.2009/37, K.2011/25 sayılı karar ile E.2009/37 sayılı dava dosyasının, Mahkemenin E.2010/349 sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine, yargılamanın E.2010/349 sayılı dava dosyası üzerinden devam etmesine karar verilmiştir.
16. Mahkemece, 20/4/2012 tarih ve E.2010/349, K.2012/61 sayılı karar ile başvurucunun "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak" suçundan beraatine, "uyuşturucu madde ithal etmek" suçundan 8 yıl 4 ay hapis ve 80,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, tutuklanmak üzere hakkında yakalama emri çıkarılmasına karar verilmiştir.
17. Başvurucu, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/5/2013 tarihli kararı ile tutuklanmıştır.
18. Başvurucu, 7/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Başvurucunun temyizi üzerine karar, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 13/6/2014 tarih ve E.2014/3295, K.2014/4626 sayılı ilâmı ile onanmıştır.
B. İlgili Hukuk
20. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin (1) numaralı fıkrası ile 220. maddesinin (2) numaralı fıkrası; 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 7/5/2014 tarih ve 2014/6666 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 15/9/2005 tarihinde gözaltına alınarak, 17/9/2005 tarihinde tutuklandığını, 15/11/2006 tarihinde tahliye edildiğini, ancak İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20/4/2012 tarihli mahkûmiyet hükmü üzerine hakkında yakalama emri çıkarıldığını ve Mahkemenin 28/5/2013 tarihli kararı ile tekrar tutuklandığını, "uyuşturucu madde ithal etmek" suçunu işlediği iddiasıyla hakkında açılan kamu davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
23. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
24. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 15/9/2005 tarihinde gözaltına alınmasıyla başlayan yargılama sürecinin makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
26. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
27. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "örgütlü olarak uyuşturucu madde ithal etmek ve suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar 5237 sayılı Kanun’un 188. maddesinin (1) numaralı fıkrası ile 220. maddesinin (2) numaralı fıkrasında hapis ve adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
28. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun gözaltına alındığı 15/9/2005 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin kararını onadığı 13/6/2014 tarihidir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
29. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 15/9/2005 tarihinde gözaltına alınarak, 17/9/2005 tarihinde tutuklanan başvurucu ile diğer üç şüpheli hakkında 10/11/2005 tarihinde "örgütlü olarak uyuşturucu madde ithal etmek ve suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı, davanın İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2005/222 sayılı dosyasına kaydedildiği, Mahkemece, 5/12/2005 tarihinde E.2005/222 sayılı dava dosyasının, Mahkemenin E.2005/104 sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince de 7/6/2006 tarihinde E.2006/62 sayılı dava dosyasının, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2005/104 sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine, yargılamaya bu dosya üzerinden devam edilmesine karar verildiği tespit edilmiştir. Başvurucunun, 15/11/2006 tarihinde tahliye edildiği, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince, 24/9/2008 tarihli karar ile toplam yirmi iki sanık hakkında hüküm kurulduğu, başvurucunun "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak ve uyuşturucu madde ithal etmek" suçlarından mahkûmiyetine karar verildiği belirlenmiştir. Başvurucunun temyizi üzerine hükmün, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 2/11/2010 tarihli ilâmı ile bozulduğu, bozma üzerine Mahkemece, 18/2/2011 tarihli karar ile E.2009/37 sayılı dava dosyasının, Mahkemenin E.2010/349 sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine, yargılamanın E.2010/349 sayılı dava dosyası üzerinden devam etmesine karar verildiği, 20/4/2012 tarihli karar ile başvurucunun "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak" suçundan beraatine, "uyuşturucu madde ithal etmek" suçundan 8 yıl 4 ay hapis ve 80,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, tutuklanmak üzere hakkında yakalama emri çıkarılmasına karar verildiği ve 28/5/2013 tarihinde tutuklandığı, temyiz üzerine hükmün, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 13/6/2014 tarihli ilâmı ile onandığı anlaşılmıştır.
30. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
31. Başvuruya konu davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu sekiz yıl sekiz ay yirmi sekiz günlük yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
32. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
33. Başvurucu, makul sürede yargılama yapılmadığı için 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
34. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
35. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin sekiz yıl sekiz ay yirmi sekiz günlük yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
36. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.