TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İ.U. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/688)
|
|
Karar Tarihi: 19/12/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
|
|
|
|
|
|
|
GİZLİLİK
TALEBİ KABUL
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
MECEK
|
Başvurucu
|
:
|
İ.U.
|
Vekili
|
:
|
Av.
Abdulhalim YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari gözetim altında tutmanın hukuki olmaması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; tutulma koşulları nedeniyle de
kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/1/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. 1977 doğumlu başvurucu, Rusya Federasyonu Dağıstan Özerk
Cumhuriyeti vatandaşıdır.
10. Kendisinin verdiği bilgilere göre başvurucu, İkinci
Rus-Çeçen Savaşı'ndan ötürü 1999 yılında ülkesini terk ederekIğdır'dan
Türkiye'ye yasa dışı yolla giriş yapmıştır. Başvurucu; Türkiye'ye sığınan
Kafkas/Çeçen kökenli mültecilerin ikamet sorunları yaşamalarından ve Türk
mevzuatında meydana gelen değişikliklerden haberdar olmadığından gözaltına
alınana kadar ikamet izni başvurusu yapmadığını, uzun süre Yalova’da Çeçen
Mülteciler Kampı'nda kaldığını belirtmiştir.
11. Başvurucu 22/10/2013 tarihinde bir ihbar üzerine asayiş
ekiplerince yapılan kontrolde yakalanarak gözaltına alınmıştır. Gözaltına
alındığında başvurucunun üzerinde Afganistan pasaportu bulunmuştur. Yalova
Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğü tarafından 24/10/2013 tarihinde
başvurucunun ifadesi alınmıştır.
12. Yalova Emniyet Müdürlüğü nezarethanesinde tutulduğu sırada
ikamet izni talebinde bulunduğunu, idarece bu talebin reddi üzerine karara
itiraz ettiğini, sığınma istemine ilişkin sürecin devam ettiğini ifade eden
başvurucu, elli yedi gün tutulduktan sonra 17/12/2013 tarihinde serbest
bırakılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
13. 15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı Pasaport Kanunu ile aynı
tarihli ve 5683 sayılı mülga Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri
Hakkında Kanun'un ilgili maddeleri T.T. (B.
No: 2013/8810, 18/2/2016, §§ 22-25) kararında; 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun ilgili maddeleri B.T. ([GK],
B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 19-21) kararında açıklanmıştır.
B. Uluslararası Hukuk
14. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ilgili maddeleri,
tutulma koşullarından dolayı kötü muamele yasağı, etkili başvuru ile kişi
hürriyeti ve güvenliği haklarına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
uygulaması B.T. kararında (Aynı kararda bkz. §§ 23-38)
açıklanmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 19/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
16. Başvurucu; tutulduğu nezarethane koşullarının insan onuru ve
haysiyetiyle bağdaşmayacak ölçüde kötü olduğunu, bu koşullara karşı sonuç
alabileceği etkili bir başvuru yolunun bulunmadığını belirterek adil yargılanma
hakkının, kötü muamele yasağı ile bununla bağlantılı olan etkili başvuru
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Yabancıların ülkeye girişleri, ülkede
ikametleri ve ülkeden sınır dışı edilmeleriyle ilgili işlemler “medeni hak ve
yükümlülük” veya bir “suç isnadı”nın esasının karara
bağlanmasıyla ilgili olmadığından adil yargılanma hakkı yönünden ayrıca
inceleme yapılmamıştır.
18. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında idari gözetim altında
tutulan yabancıların tutulma koşullarını kötü muamele yasağı kapsamında
incelemiştir (Rıda Boudraa, B. No:
2013/9673 , 21/1/2015; K.A. [GK], B. No: 2014/13044, 11/11/2015; F.A. ve M.A., B. No: 2013/655, 20/1/2016, A.V. ve diğerleri, B. No: 2013/1649,
20/1/2016; F.K. ve diğerleri, B.
No: 2013/8735, 17/2/2016; T.T.; A.S., B. No: 2014/2841, 9/6/2016; I.S. ve diğerleri, B. No: 2014/15824,
22/9/2016).
19. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
21. Anayasa Mahkemesi K.A.
(Aynı kararda bkz. §§ 80, 81) kararında olumsuz tutulma koşulları nedeniyle
uğranılan zararın tazminine ilişkin etkili idari ve yargısal bir başvuru
yolunun bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, bu kanaate varırken
tutulma koşullarından kaynaklanan çekilen ızdırap
için tazminata hükmedildiğini gösteren herhangi bir adli veya idari yargı
kararının bulunmadığı hususunu gözönünde
bulundurmuştur.
22. Ancak Anayasa Mahkemesi,B.T. başvurusunda bu içtihadını gözden
geçirerekbaşvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
başvuruyu kabul edilemez bulmuştur. Anayasa Mahkemesi, idari gözetim altında
tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve işletilmesinin İçişleri Bakanlığı
tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğunu, 2577 sayılı Kanun'un 2.
maddesine göre idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı doğrudan muhtel olanlarca idari yargıda tam yargı davası
açılabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit edilen bu yolun sırf -bilgi
eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde
yorumlanamayacağını belirtmiş ve yabancının salıverilmesi hâlinde etkili hukuk
mekanizmasının tam yargı davası olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§ 45-58).
23. Başvuruya konu somut olayda bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmiştir.
25. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle eldeki
başvuru yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davanın süresine
ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
26. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak
davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde
açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte
yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T.
kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de
yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden
doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasını müteakiben açılacak
davalarda dava açma süresinin derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye
erişim hakkının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine
de işaret edilmelidir (B.T., §
59).
27. Kötü muamele yasağı yönünden başvuru yollarının
tüketilmemesine istinaden kabul edilemezlik kararı verildiğinden anılan yasakla
bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının
ihlal edildiği iddiasınınbu aşamada incelenmesine
gerek görülmemiştir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkınnın İhlal Edildiğine İlişkin İddia
28. Başvurucu; yasal dayanaktan yoksun olarak sırf yabancı
olmasından dolayı elli yedi gün boyunca nezarethanede tutulduğunu, gözetim
altına alınırken hâkim önüne derhâl çıkarılmadığını, gözetim kararına karşı
yasal hakları konusunda bilgilendirilmediği için itiraz hakkını
kullanamadığını, açıklanan ihlal iddialarına ilişkin olarak Türk hukukunda
başvuru yapabileceği ve tazminat talep edebileceği etkili bir yol bulunmadığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği ile etkili başvuru haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi
takdir eder (Tahir Canan, § 16).
Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında hürriyeti kısıtlanan kişiler
için güvence altına alınan bir yargı merciine etkili başvuru hakkı, Anayasa’nın
40. maddesinin özel bir hâlini ifade ettiğinden 40. madde yönünden ayrıca bir
değerlendirme yapılmamıştır.
30. Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği
11/4/2014 tarihinden önce gerçekleşen olaylar yönünden hukukumuzda Anayasa'nın
19. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan istisnalar arasında yer verilen
usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren ya da hakkında sınır
dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya
tutuklanması uygulamasında tutma kararı verme işleminin koşulları, süresi,
sürenin uzatılması, ilgiliye bildirilmesi, idari gözetim kararına karşı başvuru
yolları, idari gözetim altına alınan kişinin avukata erişimi, tercüman
yardımından yararlanması gibi usul güvencelerini açık bir şekilde ortaya koyan
yasal bir düzenleme bulunmadığına dayalı olarak bu başlık altında yapılan
şikâyetlerden ötürü ihlal kararları vermiştir (F.A.
ve M.A., A.V. ve diğerleri,
F.K. ve diğerleri, T.T., A.S.).
31. Ancak Anayasa Mahkemesi tarafından içtihat değişikliğine
gidilen B.T. başvurusunda,
herhangi bir idari karar olmaksızın idari gözetim altına alınarak özgürlüğünden
yoksun bırakılan yabancılar bakımından doğan zararlar için doğrudan idari yargı
mercilerinde tam yargı davası açılabileceği belirtilmiştir (B.T., § 74). Anılan kararda 2577 sayılı
Kanun'un 2. maddesinin idari işlem veya eylem türleri yönünden herhangi bir
ayrım yapılmadığından idari fonksiyona giren her türlü işlem veya eylem
sebebiyle oluşan zararın tazmininin bu kurala dayanılarak idari yargıda
açılacak tam yargı davasıyla istenebilmesi için yeterli bir yasal zemin
oluşturduğu, sırf -bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta bu yolun
işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağı, hiçbir idari işlem
ve eyleme dayanmadan hukuka aykırı biçimde tutulan yabancılar yönünden tam
yargı davasının etkili hukuk mekanizması olduğu belirtilmiştir (B.T., §§ 52, 54).
32. Herhangi bir idari karar olmaksızın hukuka aykırı şekilde
fiilî bir tutma; aynı zamanda buna bağlı olarak tutma nedenlerinin
bildirilmemesi, hâkim önüne derhâl çıkarılmama, tutmanın kişinin yakınlarına
haber verilmemesi, tutmaya karşı etkili bir başvuru yolunun bulunmaması ve
haksız tutulma nedeniyle tazminat elde etme imkânının bulunmaması iddialarını
da çoğunlukla içinde barındırır. Lakin kişinin hürriyetinden yoksun kılınması
sonucunu doğuran hukuka aykırı bir idari eylem dolayısıyla Anayasa'nın 19.
maddesindeki ihlal yelpazesinin çeşitliliği açılacak tam yargı davasında tayin
edilecek tazminat miktarının belirlenmesinde dikkate alınabilecek bir husustur.
33. Bu durumda 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi dikkate
alındığında somut olayda başvurucunun uğradığını öne sürdüğü maddi ve manevi
zararların karşılanması bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim sağlama
kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen "tam yargı davası"
yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun
"ikincil niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
35. Başvurucuların bu karardan sonra idari yargıda açacakları
dava süresi hususunda kötü muamele yasağının incelendiği kısımda yapılan
açıklamaların (bkz. § 26) burada da geçerli olduğu ifade edilmelidir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
19/12/2107 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.