|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
ENGİN YALAZAN BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2014/6910)
|
Karar Tarihi: 16/2/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe
GÜLTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Engin
YALAZAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucunun yargılandığı ceza davasına benzer
nitelikteki yargılamalarda sanıkların tutuksuz yargılanmasına karşın kendisinin
tutuklu yargılanması nedeniyle eşitlik ilkesinin; eksik araştırmaya dayanılarak
karar verilmesi, tanık dinletme imkanı sunulmaması ve
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden
yoksun kılma suçlarını işlediği ididasıyla 13/11/2007
tarihinde tutuklanmış; 18/1/2008 tarihinde tahliye edilmiştir. Başvurucu
hakkında yüklenen suçlardan Denizli Cumhuriyet Başsavcılığının 15/11/2007
tarihli iddianamesi ilekamu davası açılmıştır.
10. Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/11/2008 tarihli kararı
ile başvurucunun hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Temyiz
üzerine hüküm, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 4/4/2011 tarih kararıyla
bozulmuştur.
11. Bozmaya uyularak yürütülen yargılamada Mahkemenin 20/3/2012
tarihli kararı ile başvurucunun iki tanığı dinlenmiş, savunması alınmış; iddia,
savunma, tanık anlatımları, mağdura ait raporlar ve tüm dosya kapsamından
başvurucunun mağdur ile arkadaşlığının uzun süre devam ettiği ve mağdurdaki zekâgeriliğini bilebilecek durumda olduğu, mağduru zaman
zaman arkadaşlarının ya da kendilerinin evine cami ve okul tuvaletlerine
götürerek cinsel saldırıda bulunduğu, ayrıca ruh ve beden bakımından fiile
mukavemete muktedir olmayan mağduru evleneceğim, diye kandırarak cinsel amaçlı
olarak zincirleme şekilde alıkoyduğu anlaşıldığı, inkâra yönelik savunmalara
itibar edilmediği belirtilerek başvurucunun hapis cezasıyla cezalandırılmasına
karar verilmiştir.
12. Temyiz üzerine hüküm, Yargıtay 5. Ceza Dairesi 20/2/2014
tarihli kararıyla onamıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 16/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kanun Önünde Eşitlik
İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden
14. Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 14. maddesinde düzenlenen
ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine yönelik iddiaların soyut olarak
değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer
alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
33).
15. Ayrımcılık iddiasının incelenebilmesi için başvurucunun
kendisiyle benzer durumdaki kişilere yönelik farklı uygulamaların meşru bir
temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene
dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir. Somut olayda başvurucu,
kendisine hangi nedenle ayrımcılık yapıldığına ilişkin herhangi bir beyanda
bulunmamıştır (Adnan Oktar (3),
B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 50). Bu kapsamda başvurucu tarafından ileri
sürülen ihlal iddiaları kanıtlanamamıştır.
16. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden
1. Yargılamanın Sonucu
İtibarıyla Adil Olmadığına ve Savunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddialar
17. Başvurucu; eksik inceleme yapıldığını, mağdurun beden ve ruh
sağlığı durumunun tespiti için yeni bir rapor alınması gerektiğini ve masum
olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
18. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda
değildir (Ahmet Sağlam, B. No:
2013/3351, 18/9/2013, § 42).
19. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının
yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
20. Başvurucu, ayrıca Mahkemeye bildirdiği tanıklardan sadece
ikisinin dinlendiğini, bir tanığının dinlenmediğini, söz istediği hâlde
duruşmalarda konuşmasına imkân sağlanmadığını belirterek savunma hakkının
kısıtlandığını ileri sürmüştür.
21. Savunma hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenmiş olup
ceza yargılamasında savunma hakkının güvence altına alınması demokratik
toplumun temel bir ilkesidir. Bu sebeple hakkaniyete uygun bir yargılamanın
gerçekleştirilebilmesi için, savunma hakkının tam ve etkili bir biçimde
kullanılmasının sağlanması gerekir (Erol Aydeğer, B. No: 2013/4784, 7/3/2014, § 32).
22. Ceza yargılamasının temel koşulu, şüpheli veya sanığa
suçlamanın niteliği ve sebebinin ayrıntılı bir biçimde bildirilmesidir. Ceza
kovuşturmasında iddianamenin tebliğ edilmesiyle sanığın suçlamalardan haberdar
olduğu kabul edilmektedir. Ayrıca sanığa ve müdafiine
savunma için gerekli hazırlıkları yapabilecekleri sürenin verilmesi
gerekmektedir (Erol Aydeğer,
§§ 35-38).
23. Somut olayda başvurucunun hakkındaki suçlamanın nedenleri ve
niteliği hakkında bilgilendirildiği, duruşmada hazır bulunmasının sağlandığı,
savunmasını hazırlaması için gerekli süre ve imkânlardan faydalandırıldığı,
gösterdiği tanıklardan ikisinin Mahkemece dinlendiği tespit edildiğinden
savunma hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
24. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
27. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç
tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından
bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi
birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak ise
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını
verdiği tarih esas alınır (B.E.,
B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
28. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
29. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 6 yıl 3 aylık
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
30. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
32. Başvurucu, manevi tazminat talebinde bulunmamıştır.
33. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kanun önünde eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın sonucu
itibarıyla adil olmadığına ve savunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2011/224, K.2012/94) GÖNDERİLMESİNE,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
16/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.