TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SADIK KISA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/6919)
Karar Tarihi: 5/10/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Volkan ÇAKMAK
Başvurucu
Sadık KISA
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, disiplin cezasının iptal istemiyle açılan davada, işlemin tesis edilme sürecine ilişkin olarak ileri sürülen hukuka aykırılık iddialarının karşılanmaması ve makul sürede yargılama yapılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından görüş sunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları (TCDD) 1. Bölge Koruma Güvenlik Amirliği bünyesinde görev yapmaktadır. Başvurucu, görev yaptığı istasyonda meydana gelen olaya müdahalede bulunmadığı gerekçesiyle 11/10/2006 tarihli işlem uyarınca 1/8 oranında aylıktan kesme disiplin cezasıyla cezalandırılmıştır. Başvurucu, üzerine atılı eylemin gerçekleşmediğini ileri sürerek, aylıktan kesme cezasının iptali istemiyle 8/11/2006 tarihinde dava açmıştır.
9. İstanbul 8. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 26/12/2007 tarihli kararıyla, Pendik Garı'nda kapkaççıların çıkardığı olaya bazı güvenlik görevlileri tarafından müdahale edilmediğini ve başvurucunun da olaya müdahale etmeyen görevliler arasında yer aldığı hususunun tanık ifadeleri ile diğer bilgi ve belgelerden anlaşıldığını tespit etmiştir. Mahkeme, eylemine uyan ceza ile tecziye edilen başvurucunun açtığı davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğu gerekçesine yer vermek suretiyle davayı reddetmiştir.
10. Başvurucu, disiplin cezasını tesis eden kurulun hukuka uygun bir biçimde oluşturulmadığını ileri sürerek ret kararını temyiz etmiştir. Danıştay Onikinci Dairesi (Daire) 16/2/2011 tarihli kararıyla temyiz istemini reddederek hükmü onanmıştır. Başvurunun aynı iddiayı dile getirerek gerçekleştirdiği karar düzeltme istemi de Dairenin 13/12/2013 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
11. Başvurucu nihai kararı 22/4/2014 tarihinde tebellüğ etmesinin ardından 14/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. İlgili Mevzuat
12. 24/10/1982 tarihli ve 17848 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik'in (Disiplin Yönetmeliği) "Kurulların kuruluşuna ilişkin esaslar" kenar başlıklı 4. maddesinin (8) numaralı fıkrasının (3) numaralı bendi şöyledir;
"III – (Değişik: 4/7/2005 – 2005/9138) BÖLGE DİSİPLİN KURULU:
Valinin veya görevlendireceği vali yardımcısının başkanlığında,
a) Bölge Müdürü (Başkan),
b) Bölge Müdürü (Başkan)’nün görevlendireceği bir müdür yardımcısı,
c) Sosyal ve idari hizmetleri yürütmekle görevli amir,
d) Personel veya ünite amiri veya benzer hizmetleri yürütmekle görevli amirden kurulur."
B. Danıştay Kararları
13. Danıştay Onikinci Dairesi 6/6/2014 tarih ve E.2012/10039, K.2014/4765 sayılı kararında, tren teşkil memuru olarak görev yapan davacı hakkında yürütülen disiplin soruşturmasında Disiplin Yönetmeliği'nin 4. maddesi uyarınca Disiplin Kurulunda yer alması gereken sendika temsilcisinin toplantıya iştirak etmesi sağlanmaksızın tesis edilen disiplin cezası verilmesine işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen kararı onamıştır.
14. Danıştay Onikinci Dairesi 24/9/2012 tarihli ve E.20009/1691, K.2012/5047 sayılı kararında, disiplin cezasına ilişkin işlemi tesis eden Disiplin Kurulunun mevzuatta belirtilen şekilde oluşturulup oluşturulmadığı yönünde bir inceleme yapılmadan verilen ret kararını bozmuştur.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 5/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
16. Başvurucu, işlemi tesis eden Disiplin Kurulunun hukuka aykırı olarak teşekkül ettiğini ve bu iddiasının yargılama sürecinde dikkate alınmadığını ve karşılanmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18.Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
19. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
20. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
21.Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.
22.Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).
23.Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt” vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
24. Öte yandan temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus; temyiz merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (Yasemin Ekşi, § 57).
25. Başvurucu, ihlal iddiasını Disiplin Kurulunun oluşumuna dair hukuka aykırılık savının dikkate alınmadığı hususu üzerine temellendirmiştir. Başvurucu Disiplin Kuruluna vali ya da görevlendireceği bir vali yardımcısının veya bölge müdürünün başkanlık etmesi gerektiğini ancak somut olayda bölge müdür yardımcısının kurula başkanlık ettiğini, bu durumun da işlemi yetki yönünden sakatladığını ancak bu iddiasının karşılanmadığını ileri sürmektedir.
26. İlgili hukuk kısmında alıntısı yapılan Disiplin Yönetmeliği hükmü uyarınca disiplin cezasını tesise yetkili kurulun oluşumunun belirli kamu görevlilerinin katılımına bağlandığı görülmektedir. Yine ilgili hukuk kısmında özet olarak aktarılan Danıştay Onikinci Dairesi kararları uyarınca Disiplin Kurulunun teşekkülündeki eksiklik ya da yanlışlığın kurul tarafından alınan kararın hukuki geçerliliğini etkilediği görülmektedir (bkz. § § 12,13,14).
27. Başvurucunun temyiz ve karar düzeltme dilekçelerinde, aleyhine disiplin cezasını tesis eden kurulun mevzuata uygun oluşturulmadığını ileri sürdüğü görülmektedir.Ancak bu iddianın yargılama sürecinde herhangi bir şekilde değerlendirilmediği, karşılanmadığı anlaşılmaktadır.
28.Konuya ilişkin norm ve içtihat gözönüne alındığında başvurucunun söz konusu iddiasının, davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte; değerlendirilmesi ve karşılanması gereken bir iddia olduğunu söylemek mümkündür.
29.Bu hâle göre uyuşmazlık konusu disiplin cezasını tesis eden kurulun oluşumuna ilişkin hukuka aykırılık iddiasının, ileri sürülmesine karşın değerlendirilmemiş ve karşılanmamış olması yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder niteliktedir.
30. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
31. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
33. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45, 47).
34. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
35. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olaydaki yaklaşık 7 yıl 1 aylık yargılama süresinin makul olmadığısonucuna varmak gerekir.
36. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesi şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancakyerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez.
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
38. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
39. Gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 8. İdare Mahkemesine (E.2006/2383, K.2007/2566) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
40. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının da ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
41. Başvurucu 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
42. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığındabaşvurucuya net 7.200 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin ve sonuçlarının ortadan kaldırması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 8. İdare Mahkemesine (E.2006/2383, K.2007/2566) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 7.200 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Danıştay Onikinci Dairesine GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.