TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HAMDİN YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6966)
|
|
Karar Tarihi: 7/6/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe GÜLTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Hamdin YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Fuat
ÖZGÜL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yargılama yapılan ceza davasında düşme kararı
verilmesi sonucunda haksız tutukluluğa ilişkin tazminat davası açılamaması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ve makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek
suçunu işlediği iddiasıyla 3/7/1994 tarihinde gözaltına alınmış; 13/7/1994
tarihinde tutuklanmış ve 18/10/1996 tarihinde tahliye edilmiştir.
9. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığının 8/8/1994 tarihli iddianamesi ile silahlı terör örgütüne üye
olma, devletin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet
idaresinden ayırmaya çalışma, terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme
suçlarını işlediği iddiasıyla başvurucu hakkında Diyarbakır 4 No.lu Devlet
Güvenlik Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
10. Devlet güvenlik mahkemelerinin kaldırılması üzerine
yargılamaya (kapatılan) Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde (CMK mülga 250.
madde ile görevli) devam edilmiştir. Mahkemenin 10/10/2011 tarihli kararıyla
başvurucu hakkında açılan kamu davasının ayrılmasına ve zamanaşımı nedeniyle
davanın düşmesine karar verilmiştir.
11. Temyiz üzerine hüküm, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 15/1/2014
tarihli kararıyla onanmıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 7/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucu 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun (CMK) 144. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde davanın
düşmesine karar verilen hâllerde tazminat davası açılamayacağının düzenlenmesi
nedeniyle haksız tutukluluğa ilişkin tazminat davası açamadığını belirterek
Anayasa’nın 19. maddesinde tanımlanan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
14. Somut olayda başvurucu, terör örgütüne bilerek ve isteyerek
yardım etmek suçunu işlediği iddiasıyla 3/7/1994 tarihinde gözaltına alınmış;
13/7/1994 tarihinde tutuklanmış ve 18/10/1996 tarihinde tahliye edilmiştir.
Başvurucunun hürriyetinden yoksun bırakılmasının Anayasa'nın 19. maddesinin
üçüncü fıkrası kapsamında hukuki olmadığına ilişkin iddiası, Anayasa Mahkemesinin
zaman bakımından yetkisi kapsamında değildir.
15. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi
23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan
bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında
anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde
yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).
16. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun hürriyetinden yoksun
bırakılmasının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında hukuka
uygun olup olmadığını inceleyememektedir. Mahkemenin zaman bakımından
yetkisinin dışında olması nedeniyle hukukiliğini inceleyemediği bir hürriyetten
yoksun bırakılma hâlini, dolayısıyla başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin
dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlal edildiği
iddiasını incelemesi de mümkün değildir. Anılan şikâyet yönünden de zaman
bakımından yetkisizlik söz konusudur (Aziz
Yıldırım (4), B. No: 2014/4476, 16/4/2015, § 34).
17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1- Makul Sürede Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
20. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34)
21. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29)
22. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar ile yargılamaya konu suçun niteliği ve yargılamadaki taraf
sayısı gibi kriterler dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 19 yıl 9 aylık
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
2. Diğer İhlal İddiaları
24. Başvurucu; yargılandığı davada verilen ayırma kararından ve
bu yargılamaya ilişkin duruşma tarihinden haberdar edilmediğini, iddia
makamının esas hakkındaki mütalaasına karşı savunma hakkı tanınmadığını
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru hakkına sahip olanlar” başlıklı 46. maddesinde kimlerin
bireysel başvuru yapabileceği sayılmıştır. Anılan maddenin (1) numaralı
fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi
için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar;
başvurucunun kamu gücünün eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı “güncel
bir hakkının ihlal edildiği iddiasında”bulunması,
iddia edilen ihlalden kişinin “kişisel olarak” ve “doğrudan” etkilenmiş olması
ve bunların sonucunda başvurucunun “mağdur” olduğunu iddia etmesidir (Fetih Ahmet Özer, B. No: 2013/6179,
20/3/2014, § 24).
26. Bir başvurunun kabul edilebilmesi için başvurucunun sadece
mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp ihlalden doğrudan etkilendiğini
yani mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu konusunda Anayasa
Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi
de mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir (Ayşe Hülya Potur, B. No: 2013/8479,
6/6/2014, § 24).
27. Bu kapsamda bir şüpheli hakkında yürütülen ceza
soruşturmasının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanması veya
açılmış olan davanın ertelenmesi, düşürülmesi ya da sanığın beraatine
hükmedilmesi hâlinde makul sürede yargılanma hakkına ilişkin iddialara halel
gelmemek şartıyla bu kişilerin adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle mağdur
olduklarının kabulü mümkün değildir. Ancak bu durum, soruşturma veya
kovuşturmaların yukarıda belirtilen sonuçlarının adil yargılanma hakkı
dışındaki haklara etkisinin incelenmesine engel teşkil etmez (Mustafa Kamil Uzuner ve
Mustafa Kadir Gül, B. No: 2013/3371, 9/3/2016, § 52).
28. Somut olayda başvurucu hakkında açılan davanın zamanaşımı
sebebiyle düşürülmesine karar verilmiştir. Dolayısıyla bahse konu iddiaları
bakımından başvurucunun mağdur sıfatı bulunmamaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle mağdurluk statüsünün bulunmadığı
anlaşıldığından başvurucunun makul sürede yargılanma hakkına ilişkin şikâyeti
dışındaki adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerinin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
30. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
31. Başvurucu, manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
32. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
33. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığındabaşvurucuya net 23.400 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal
iddialarının kişi bakımından yetkisizlik
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3.Makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 23.400 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin (kapatılan) Diyarbakır 6. Ağır Ceza
Mahkemesine (CMK mülga 250. madde ile görevli) (E.2011/665, K.2011/520)
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
7/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.