TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
UFUK RİFAT ÇOBANOĞLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6971)
|
|
Karar Tarihi: 1/2/2017
|
R.G. Tarih ve Sayı: 23/2/2017 - 29988
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Akif
YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Ufuk Rifat ÇOBANOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, iddianamenin düzenlenmesinden sonra ortaya çıkan
esaslı değişikliklerin başvurucuya bildirilmemesi ve savunma yapması için
gerekli zamanın tanınmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu başka bir suçtan Bursa ilindeki bir ceza infaz
kurumunda bulunmaktayken hakkında Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığının 23/11/2009
tarihli iddianamesi ile kredi kartının kötüye kullanılması suçundan kamu davası
açılmıştır. İddianamede, önceden başvurucuyla aynı şirkette çalışan
şikâyetçinin rızası olmaksızın kredi kartının birçok kez kullanıldığı iddia
edilmiştir.
10. Başvurucu hakkındaki yargılamaya, Kadıköy 8. Asliye Ceza
Mahkemesinde başlanmış; anılan Mahkemenin 24/11/2010 tarihli duruşmasında,
başvurucunun savunmasının ve iddianamede belirtilmeyen tekerrür hükümlerinin
uygulanması ihtimaline binaen ek savunmasının istinabe suretiyle Bursa Nöbetçi
Asliye Ceza Mahkemesince alınmasına karar verilmiştir.
11. Bu arada Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)
13/12/2010 tarihinde, Kadıköy 8. Asliye Ceza Mahkemesinin faaliyetinin durdurulmasına
ve dava dosyalarının Kadıköy 1. Asliye Ceza Mahkemesine devrine karar
vermiştir. Başvuruya konu dosya 21/12/2010 tarihinde Kadıköy 1. Asliye Ceza
Mahkemesine devredilmiştir.
12. Anılan istinabe talebi doğrultusunda Bursa 8. Asliye Ceza
Mahkemesince 28/1/2011 tarihinde yapılan duruşmada, başvurucuya iddianame ve
ekleri ile Kadıköy 8. Asliye Ceza Mahkemesinin yazısı okunmuş; savunma yapmak
için duruşmaya ara verilmesini talep etme hakkı dışındaki yasal hakları
hatırlatılarak savunması alınmıştır. İstinabe Mahkemesince duruşma öncesinde
başvurucuya iddianame tebliğ edilmemiştir.
13. Başvurucu, tekerrür hükümlerinin aleyhine uygulanması
ihtimaline binaen ek savunmasının sorulması üzerine bu konudaki savunmasını
hazırlamak için uygun bir süre verilmesini talep etmiştir. Talep edilen süre,
istinabe Mahkemesince verilmemiştir. Başvurucu ayrıca yargılamasının hangi
mahkemenin kaç numaralı dava dosyasında yapıldığı ile duruşmasının ne zamana
ertelendiği hususlarında bilgi verilmesini istemiştir. İstinabe Mahkemesi,
Kadıköy 8. Asliye Ceza Mahkemesinin E.2009/6 dosyasında yargılandığını ve
duruşmanın 24/3/2011 tarihine ertelendiğini başvurucuya bildirmiştir.
14.Bu arada başvurucu 22/3/2011 tarihinde, Kadıköy 8. Asliye
Ceza Mahkemesine bulunduğu Ceza İnfaz Kurumu aracılığıyla dilekçe göndererek
avukat tutmak ve savunma yapmak için süre talebinde bulunmuştur. Anılan dilekçe
-Ceza İnfaz Kurumu kayıtlarında olmasına karşın- dosya içinde bulunamamıştır.
15. Başvuruya konu dava, Kadıköy 1. Asliye Ceza Mahkemesinin
2010/575 esasına kaydedilerek yargılamaya bu Mahkemece devam olunmuştur. Anılan
Mahkemece başvurucunun ek savunmasının alınması ve yargılamayı yapan mahkemenin
değiştiğinin başvurucuya bildirilmesi yönünde herhangi bir işlem yapılmamıştır.
16. Kadıköy 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/3/2011 tarihli
duruşması başvurucunun yokluğunda yapılmıştır. Mahkemece, istinabe yazısının
başvurucunun savunmasının ve ek savunmasının alınması suretiyle ikmalen iade edildiğinden bahisle iddia makamının esas
hakkındaki mütalaası alınmıştır. Esas hakkındaki mütalaada, başvurucunun müsnet suçtan cezalandırılması ile birlikte -iddianamede
belirtilmediği ve savunması alınmadığı hâlde- tekerrür hükümlerinin uygulanması
da talep edilmiştir. Aynı tarihli duruşmada, başvurucunun müsnet
suçtan cezalandırılmasına ve tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar
verilmiştir.
17. Başvurucunun temyizi üzerine anılan karar, Yargıtay 8. Ceza
Dairesinin 24/3/2014 tarihli ilamıyla onanmıştır.
18. Başvurucu, anılan ilamdan 9/5/2014 tarihinde haberdar
olmuştur.
19. Başvurucu 12/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
20. 17/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
“İddianamenin sanığa tebliği ve sanığın
çağrılması” kenar başlıklı 176. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) İddianame, çağrı kâğıdı ile birlikte
sanığa tebliğ olunur.
(...)
(4) Yukarıdaki fıkralar gereğince, çağrı
kâğıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması
gerekir.”
21. 5271 sayılı Kanun’un “Ara
verme” kenar başlıklı 190. maddesi şöyledir:
“(1) Duruşmaya, ara verilmeksizin devam
edilerek hüküm verilir. Ancak, zorunlu hâllerde davanın makul sürede
sonuçlandırılmasını olanaklı kılacak surette duruşmaya ara verilebilir.
(2) 176 ncı
maddede belirlenen süreye uyulmamış ise duruşmaya ara verilmesini istemeye
hakkı olduğu sanığa hatırlatılır.”
22. 5271 sayılı Kanun’un “Ara
verme” kenar başlıklı 196. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili
kısmı söyledir:
“Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis
cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya
çekilebilir. (...) Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda
vermek isteyip istemediği sorulur.”
23. Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 17/2/2016 tarihli ve
E.2015/10137, K.2016/1379 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"[D]uruşma
gününü bildiren çağrı kağıdı ile birlikte iddianamenin suça sürüklenen
çocuklara tebliğ edilmemesi suretiyle kendilerine yüklenen suçu öğrenme
hakkından yoksun bırakılmaları; 02.06.2015 ve 07.07.2015 tarihli oturumlarda,
5271 sayılı Kanunun 190. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca suça sürüklenen
çocuklara verilmesini isteme hakları hatırlatılmayarak, savunmalarını
hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakları ellerinden
alınarak savunma haklarının kısıtlanması suretiyle Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 6, Anayasanın 36, CMK'nın 176 ve 190.
maddelerine muhalefet edilmesi [bozmayı gerektirmiştir.]"
24. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 21/4/2016 tarihli ve
E.2015/4672, K.2016/2330 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"CMK'nın 174.
maddesinde, iddianamenin ve soruşturma evraklarının mahkemeye verildikten
itibaren 15 gün süreyle incelenmesi gerektiği, 176. maddesinin 4. fıkrasında
ise (iddianame örneği içeren) çağrı kağıdının tebliğiyle duruşma günü arasında
en az bir hafta süre bulunması gerektiği -yani savunmanın hazırlanması için en
az bir hafta süre verilmesinin zorunlu olduğu- düzenlenmiştir.
AİHS'nin 6/3 (b) maddesine göre hakkında suç
isnadı olan kimse "savunmasını tamamlamak için gerekli zaman ve
kolaylıklara sahip olmak" hakkına sahiptir. Bu bendin ihlali silahların
eşitliği bakımından da ihlale neden olabilmektedir.
AİHM'ce duruşmaların başlamasından iki hafta önce 17.000 sayfalık dava
dosyasını edinebilmeleri, silahların eşitliği ilkesiyle birlikte 6/3 (b)
maddesinin de ihlali olarak nitelendirilmiştir.
Tüm bu açıklamalardan, düzenlenen iddianamenin
mahkemece onbeş gün içinde incelenebilecek, sanık
yönünden ise okunup bir hafta içinde savunma hazırlanabilecek bir hacme sahip
olması gerektiği, ancak davanın kapsamına göre savunma süresinin
artırılabileceği sonucuna varılabilecektir. AİHM'nin içtihatlarında ise
binlerce sayfalık iddianameler için ihlal bulunduğu kabul edilmiştir.
Bu kadar uzun ve çok sayıda eki olan bir
iddianame karşısında, sanık ya da müdafiine
iddianameyi okuyup, delilleri inceleyip, buna göre etraflıca bir savunma hazırlamakolanağı verilmemesi, adil yargılanma hakkının
ihlali olarak görülmüştür."
B. Uluslararası Hukuk
1. İlgili Sözleşme
25. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı ve (3) numaralı fıkrasının (b)
bendi şöyledir:
“1. Herkes davasının, … cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların
esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir
mahkeme tarafından, adil ve kamuya açık olarak, … görülmesini isteme hakkına
sahiptir.
…
3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
...
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip
olmak;”
2.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
26. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6.
maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b) bendi kapsamında yeterli bir savunmanın
hazırlanmasının bunun için gerekli kolaylık ve zamana sahip olma yönünde iki
unsurunun olduğuna dikkat çektikten sonra, zaman unsurunun soyut olarak
değerlendirilmesinin olanaklı olmadığına, her davanın koşullarına göre ayrı
ayrı değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır. AİHM, savunmanın
hazırlanması için gerekli zamanın uzunluğunu değerlendirirken yalnızca davanın
karmaşıklığını dikkate almamakta, tüm zamanını ilgili davaya hasretmesini
gerektirecek şekilde çalışma programını değiştirmesi beklenemeyecek olan
savunmayı hazırlayan müdafiin mutad
iş yükünün de dikkate alınacağı hususuna ayrıca dikkat çekmektedir. Ancak
davanın özellikleri bunu gerektiriyorsa savunma avukatının çalışma programının
hangi kısmında yoğunlaşacağı hususunda bir ölçüde değişiklik yapmasının
beklenmesinin de makul olduğunu belirtmektedir (Mattick/Almanya, B. No: 62116/00, 31/3/2005). Sanığa savunmasını
hazırlaması için yeterli bir sürenin tanınıp tanınmadığı hususu
değerlendirilirken yargılamanın niteliğine olduğu kadar davanın karmaşıklığına
ve yargılamanın hangi aşamada bulunduğuna da özel bir önem verilmesi gerekir (Gregacevic/Hırvatistan, B. No: 58331/09, 10/07/2012,
§ 51).
27. AİHM'e göre sanık, savunmasını
uygun bir şekilde hazırlama ve hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın, yargılamanın
sonucunu etkileyebilecek şekilde ilgili olan tüm hususlarda davayı gören
mahkemenin önüne savunmasını ortaya koyabilme olanağına sahip olmalıdır (Gregacevic/Hırvatistan,§ 51). AİHM, savunma için gerekli
kolaylıklara sahip olmanın, kendisine bir suç isnat olunan herkesin savunmasını
hazırlayabilmesi için yargılama süresi boyunca yapılan soruşturmaların
sonuçlarından haberdar olma olanağını içerdiğini belirtmekte; şüpheliye/sanığa
sağlanacak kolaylıkların savunma için yardımcı olan veya olabilecek olanaklarla
sınırlı olduğuna vurgu yapmaktadır (Padin Gestoso/İspanya (k. k.), B. No:
39519/98, 8/12/1998). Sanığa sağlanan zamanın ve kolaylıkların yeterli olup
olmadığı hususu, her bir davaya özgü koşullara göre değerlendirilmelidir (Huseyn ve diğerleri/Azerbaycan, B. No:
35485/05.... 36085/05, 26/7/2011,§ 175).
28. Diğer yandan AİHM, yargılama sürecinde ortaya çıkan ve
mahkemenin kararını esaslı bir şekilde değiştirebilecek hususlarda/olaylarda
savunma için ek sürenin tanınması gerektiğini ifade etmektedir (Miminoshvili/Rusya, B. No: 20197/03, 28/6/2011, § 141).
Bu tür “olaylar”, iddianamede yapılan değişiklikleri (Pelissier ve Sassi/Fransa [BD], B. No:
25444/94, 25/3/1999, § 62), iddia makamının yeni deliller sunmasını (G.B./Fransa, B. No:44069/98, §§ 60-62)
veya yargılama esnasında bilirkişi görüşündeki ani ve esaslı değişiklikleri (G.B./Fransa, §§ 69, 70) içerebilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 1/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Savunma İçin Gerekli
Zaman ve Kolaylıklara Sahip Olma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlığın Görüşü
30. Başvurucu; ek savunmasını hazırlamak için süre talep ettiği
hâlde bu yönde bir süre verilmemesi ve hakkında tekerrür hükümlerinin
uygulanması, ayrıca yargılamayı yapan Mahkemenin karar aşamasında değişmesine
rağmen kendisine bu konuda herhangi bir bildirimde bulunulmaması nedenleriyle
savunma hakkının kısıtlandığını, böylece adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
31. Bakanlık; AİHM ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarına
atıfla suçlamanın niteliğinin sonradan değişmesi durumunda sanığa ek savunma
hakkının tanınması ve bu durumda savunmasını hazırlaması için yeterli zaman ve
kolaylıkların sağlanması gerektiğini, somut olayda tekerrür hükümlerinin
uygulanmasının duruşmada ilk defa ortaya çıkan bir husus olmadığını,
başvurucunun diğer iddialarını ise yeterince temellendirmediğini bildirmiştir.
32. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
formunda belirttiği iddialarını tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
33. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın
36. maddesinin(1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde .... savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.”
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
34. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
35. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes "savunma"
ve "adil yargılanma" hakkına sahiptir. Savunma hakkının sağladığı
“güvenceler”, esasen adil yargılanma hakkı içinde yer almaktadır. Savunma
hakkı, hukuk devleti ilkesinin gereklerinden ve adil yargılanma hakkının önemli
güvencelerinden biri olması nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde ayrıca ifade
edilmiştir.
36. Ceza yargılamasında savunma hakkının güvence altına
alınması, demokratik toplumun temel ilkelerindendir (Erol Aydeğer, B. No: 2013/4784,
7/3/2014, § 32).İddiaya karşı savunma imkânı
tanınmadığı sürece adil muhakeme yapılması mümkün değildir. Savunma hakkı tanınmadan
kişilerin cezalandırılması, Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan
masumiyet karinesine de uygun değildir.
37. Suç isnadı altındaki kişiye savunma hakkının şeklen değil
gerçek anlamda sağlanması gerekir. Bunun için suç isnadı altındaki kişi,
savunma için yeterli imkâna yani gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmalıdır.Bu itibarla anılan
güvencenin adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil ve bu hakkın
doğal sonucu olduğu ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan, Anayasa'nın 36. maddesine
"adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, taraf
olduğumuz uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin6.
maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b) bendinde, bir suç ile itham edilen
herkesin savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma
hakkı düzenlenmiştir.
38. Anayasa Mahkemesi de savunma için gerekli zaman ve
kolaylıklara sahip olma hakkının, Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen “adil
yargılanma” kavramı dışında “meşru vasıta ve yollardan yararlanmak” kavramının
da kapsamında olduğunubelirtmiştir (AYM, E.1992/8,
K.1992/39, 16/6/1992).
39. "Gerekli zaman"a ve
"gerekli kolaylıklar"a sahip olma hakları,
uygulamada çoğunlukla iç içe geçmiş durumdadır. İstisnai bazı durumlarda
savunma için gerekli imkânlar sağlandığı hâlde gerekli zaman verilmemiş
olabilir.
40. Suç isnadı altında bulunan kişiye, Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkına uygun bir şekilde
savunmasını hazırlayıp mahkeme önünde dile getirebilmesi ve böylece
yargılamaların sonucunu etkileyebilmesi için gerekli zamanın verilmesi gerekir.
Gerekli zaman verilmeyen şüphelinin/sanığın, hakkındaki isnatları değerlendirip
bunlara karşı savunma ve delil araştırması yapması mümkün değildir.Dolayısıyla savunma için gerekli zamana
sahip olma, kişiyi acele yapılan yargılamalara karşı korumaktadır.
41. Anayasa'nın 36. maddesinde herhangi bir sınırlama nedeni
öngörülmemiş ise de bu hakkın hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan
mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların dadoğasından ve Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan
ilke ve haklardan kaynaklanan bazı nesnel sınırları bulunmaktadır. Bu, Anayasa'nın
bütünlüğü ilkesinin bir sonucudur. Böyle durumlarda hakkın nesnel sınırları ile
çatışan diğer hak ve ilkeler dikkate alınmalı, bir dengeleme yapılmalıdır.
42. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki diğer bir güvence de
makul sürede yargılanma hakkıdır. Öte yandan Anayasa’nın 141. maddesinde yargı
organlarına davaları"mümkün olan süratle"
sonuçlandırma görevi verilmiştir. Bunun için devletin davayı makul sürede
bitirme ve savunma için gerekli süreyi sağlama pozitif yükümlülükleri arasında
bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu kapsamda bir taraftan suç isnadı
altındaki kişiye savunma için yeterli zamanın yargılamayı adil olmaktan
çıkarmayacak şekilde tanınması, diğer taraftan tanınacak zamanın yargılamanın
makul bir sürede sonuçlandırılmasını olumsuz etkileyecek uzunlukta olmaması
gerekir. Diğer bir ifadeyle yargılama, savunma için gerekli zamana sahip olma
hakkını zedeleyecek şekilde aceleye getirilmemeli; anılan hakkın gerçek anlamda
kullanılmasını mümkün kılacak bir süratlesonuçlandırılmalıdır.
43. "Gerekli zaman" yargılanan kişinin, hakkındaki
iddiaları öğrendikten sonra savunma için zorunlu hazırlıkları yapabileceği
süreyi ifade etmektedir. Sürenin yeterli olup olmadığı, yargılama faaliyetinin
bütünü gözönüne alınarak değerlendirilmelidir.
Sürenin kısalığı bu konuda tek başına esas alınamaz, verilen sürelerin savunma
hakkını olumsuz yönde etkileyip etkilemediği de incelenmelidir. Her
şüphelinin/sanığın savunma için gerek duyacağı süre diğerinden farklıdır.
Anılan süre somut olayın özelliklerine, davanın niteliğine, dava konusunun
karmaşık olup olmadığına, sanığın içinde bulunduğu duruma
(tutukluluk/hükümlülük gibi) ve yargılamanın aşamasına göre değişebilir.
Sanığın öncesinde müdafi yardımından faydalanması da sürenin yeterliliği
hususunda gözetilebilir. Diğer yandan sanığın yargılama sürecindeki
tutumlarından (doğru adres bildirilmemesi gibi) süre yetersiz gelmişse
Anayasa'nın 36. maddesinin ihlalinden söz edilmeyebilir.
44. Sadece iddianamede belirtilen suçlamalarla ilgili olarak
savunma yapmak için gerekli zaman ve kolaylıkların sağlanması yargılamanın adil
olmasını sağlamayabilir. İddianameden sonra ortaya çıkan ve yargılama konusu
edilen yeni suçlamalar ve mahkemenin vereceği hükmü esaslı bir şekilde
değiştirebilecek yeni durumlar ile iddianamedeki suçlamanın değişmesi yönünden
de suç isnadı altındaki kişiye gerekli zaman ve kolaylıkların sağlanması icap
eder.
45. Savunma için "gerekli kolaylık" kavramı ise
şüpheliye/sanığa savunma için yardımcı olacak veya olabilecek zorunlu olan
imkânları ifade etmekte ve "silahların eşitliği"ni
sağlamayı amaçlamaktadır. Suç isnadı altındaki kişiye sağlanması zorunlu
kolaylıklar, savunma için "gerekli" olanlardır. Bu kolaylıklardan
biri, kişinin savunmasını planlayarak mahkeme önünde en uygun ve etkili şekilde
yapılabilmesini mümkün kılacak bilgilere ulaşmasına ve böylece yargılamanın
sonucunu etkileyebilmesine imkan verilmesidir. Kişinin
beraat etmesini veya cezasının azaltılmasını sağlayabilecek delil niteliğindeki
belgelere erişimine ve müdafiyle görüşmesine izin verilmesi, gerekçeli kararın
tebliğ edilmesi ve yargılama esnasında esaslı değişikliklerden haberdar
edilmesi sağlanacak diğer kolaylıklardır. Bu hak yönünden de somut olayın
özelliklerinin belirleyiciliği büyük öneme sahiptir. Değerlendirme,
yargılamanın bütünlüğü gözetilerek yapılmalıdır.
46. Savunma için gerekli kolaylıklara sahip olma hakkı mutlak
değildir. İstisnai hâllerde sınırlandırılması mümkündür. Özellikle üçüncü
şahısların temel haklarını korumak, kamu menfaatini gözetmek veya adli
makamların soruşturma yaparken başvurdukları yöntemleri güvence altına almak
gibi amaçlarla bu tedbirlere başvurulmasının zorunlu olduğuna kanaat
getirildikten sonra soruşturma evresinde bazı delillere erişim yönünden
kısıtlama getirilebilir. Ancak sanığın dava dosyasına erişimine getirilecek
kısıtlamanın duruşma öncesinde delillerin sanığa ulaştırılmasını ve kovuşturma
evresinde sanığın müdafii aracılığıyla deliller
üzerine görüş sunmasını engellememesi gerekir. Bu bakımdan Anayasa Mahkemesi;
kısıtlamaya yönelik bu tür tedbirlerin uygulanmasına ilişkin kararlarda
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin gözetilip
gözetilmediğini, savunmanın menfaatlerinin korunması için yeterli güvenceler
sağlanıp sağlanmadığını inceler.
47. Daha önce erişilemeyen bilgi ve belgelere yargılamanın
sonraki aşamalarında ulaşılmış ve bunlara karşı iddia ve itirazlar dile
getirilerek kısıtlama telafi edilmiş ise savunma hakkı ihlal edilmiş sayılmaz.
Anayasa Mahkemesi bir kararında; dosyadaki gizlilik kararına rağmen olay
yerinin ve zamanının anlaşılabildiği, buna ilişkin savunma yapıldığı, gizlilik
kararının delil toplatılmasının talep edilmesine engel olmadığı ve iddianamenin
kabulü kararıyla dosyaya erişimin kısıtlanmasına ilişkin kararının
kendiliğinden ortadan kalktığı gerekçesiyle anılan hakkın ihlal edildiği
iddiasını açıkça dayanaktan yoksun bulmuştur (Ersin
Ekmekçi ve Sinan Ekmekçi, B. No: 2013/6068, 18/11/2015, §§ 66-68).
48. Savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı,
suçu öğrenme (isnadın bildirilmesi) hakkı ile de doğrudan ilişkilidir. Sanığa
veya müdafiine savunma için gerekli hazırlıkları
yapmaları amacıyla iddianamenin tebliğiyle duruşma günü arasında yeterli bir
sürenin verilmesi gerekir. Aynı şekilde suçun hukuki vasıflandırmasının
değişmesi hâlinde de savunmanın yeniden hazırlanması için gerekli zaman ve
kolaylıklar sağlanmalıdır. Nitekim bu anayasal gereklilikler ilgili usul
kurallarında da belirtilmiştir. 5271 sayılı Kanun’un 176. maddesinin (4)
numaralı fıkrasına göre sanığa, suçlamaların maddi ve hukuki dayanaklarını
bildiren iddianamenin tebliği ile savunma arasında en az bir haftalık sürenin
bulunması gerekmektedir. Ayrıca 5271 sayılı Kanun’un 226. maddesi uyarınca
sanığın ek savunmasının alınması gerektiği durumlarda istemi hâlinde sanığa
veya müdafiine ek savunmasını hazırlamak için süre
verilmesi bir zorunluluktur.
49. Bireysel başvuru incelemelerinde de ölçü norm, Anayasa'dır;
kanuna uygunluk denetimi yapılmamaktadır. Bu nedenle kanunlarda belirtilen
sürelere uyulmaması tek başına Anayasa'ya aykırılık sonucunu doğurmaz. Verilen
sürenin ve sağlanan kolaylıkların Anayasa'nın 36. maddesi açısından
yeterli/gerekli olup olmadığının değerlendirilmesinde yargılamanın bütünlüğü
içinde somut davanın kendine özgü koşulları dikkate alınmalıdır.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
50. Somut olayda, yargılamayı yürüten Mahkemenin yargı çevresi
dışında bir cezaevinde olması nedeniyle başvurucunun savunması istinabe
suretiyle alınmıştır. Başvurucu, yargılamasının hangi mahkemenin kaç numaralı
dava dosyasında yapıldığı ile duruşmasının ne zamana ertelendiği hususlarında
bilgi verilmesini istemiştir. İstinabe Mahkemesi, esas yargılamayı yapan
mahkemenin Kadıköy 8. Asliye Ceza Mahkemesi olduğunu ve duruşmanın 24/3/2011
tarihine ertelendiğini bildirmiştir.İstinabe
duruşmasında, başvurucuya öncesinde tebliğ edilmeyen iddianame de okunmuştur.
51. Başvurucu, hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanma
ihtimaline karşı savunma yapmak için süre talep etmiştir. Başvurucu, Cezaevi
kayıtlarında rastlanan ancak Mahkemeye ulaşmayan dilekçesiyle de savunma yapmak
ve avukat tutmak için duruşmanın ertelenmesiniistemiştir.
52. İstinabe talebinden sonra esaslı bir gelişme meydan gelmiş;
başvurucunun yargılandığı Mahkeme, HSYK tarafından kapatılarak dosyanın başka
bir mahkemeye devrine karar verilmiştir. Başvurucu, yargılamanın karar
aşamasında gerçekleşen esaslı bir gelişmeden (Mahkemenin kapatılmasından)
haberdar edilmemiş; savunmasını planlayıp dosyanın devredildiği mahkeme önünde
de yapabilme imkânından yararlandırılmamıştır. Cezaevinde olan başvurucunun
özel durumu nazara alınmamıştır.
53. Diğer yandan savunma için gerekli hazırlıkları yapması
amacıyla iddianame başvurucuya (sanığa) -duruşma gününden önce tebliğ
edilmediği hâlde- duruşmaya ara verilmesini isteyebileceği hatırlatılmamış;
başvurucunun beyanları aynı duruşmada tespit olunmuştur. Başvurucunun süre
talebinden feragat ettiğine dair bir bilgi/kayıt da bulunmamaktadır. Tekerrüre
ilişkin yeni durum karşısında da başvurucunun avukata danışabilmesine fırsat
verilmemiştir. Buna karşın mahkûmiyet kararında, iddianamede belirtilmeyen
tekerrür hükümleri de yer almıştır. Yargılama bir bütün olarak
değerlendirildiğinde -somut olayın özel koşullarında- başvurucunun savunma için
gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
54. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan savunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
55. Başvurucu, müdafi yardımından faydalanma ve iddia
tanıklarını sorguya çekme haklarının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
56. 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun’un 47. maddesinin (3),48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları
uyarınca bireysel başvuruda,kamu
gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre
özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal
edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014,
§§ 19, 20).
57. Somut olayda başvurucu, ihlal iddialarını soyut ve genel
ifadelerle ileri sürmüş; ihlallere ilişkin delillerini sunma ve açıklamalarda
bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu
tarafından ileri sürülen iddiaların kanıtlanamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
59. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
60. Başvurucu, yargılamanın
yenilenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
61. Adil yargılanma hakkı kapsamında savunma için gerekli zaman
ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
62. Adil yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Kadıköy 1. Asliye Ceza
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
63. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamında savunma için gerekli
zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkına ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı
kapsamındaki diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip
olma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamında
savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması amacıyla yeniden yargılama yapılmak üzere Kadıköy 1.
Asliye Ceza Mahkemesine (E.2010/575, K.2011/435) GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
1/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.