TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
NAFİZ YILDIRAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/6958)
Karar Tarihi: 30/6/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Nuri NECİPOĞLU
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör Yrd.
Hikmet Murat AKKAYA
Başvurucu
Nafiz YILDIRAN
Vekili
Av. Ayşe BORA
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, alacak davasında davacının iddiaları incelenirken karşı davacının taleplerinin incelenmemesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının; yargılama sürecindeki taleplerin kabul edilmemesi nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/5/2014 tarihinde Bodrum 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/4/2015 tarihinde başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı 28/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar vermiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesine herhangi bir görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7.Başvurucu ile davacı Şirket arasında eser sözleşmesi yapılmış olup sözleşme gereğince edimlerin ifası sürecinde yaşanan ihtilaflar nedeniyle, davacı Şirket tarafından yerine getirildiği beyan edilen işlere karşılık gelen 129.050,43 TL alacağın tahsili amacıyla 22/12/2008 tarihinde Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde alacak ve ipotek tesisi davası açılmıştır. Başvurucu, aleyhine açılan bu davaya cevap verirken davacı Şirketin edimini sözleşmeye uygun ifa etmemesi nedeniyle fesih şartlarının oluştuğunu ve sözleşme kapsamında cezai şart ve diğer yaptırımların uygulanması ile sözleşmenin feshinden doğan ve yedi kalem hâlinde sayılan toplam 141.090 TL alacağının tahsili talebiyle 7/1/2009 tarihinde aynı dosya üzerinden karşı dava açmıştır.
8. Mahkeme 16/5/2012 tarihli ve E.2008/651, K.2012/251 sayılı kararıyla 3/4/2009 ve 14/5/2010 tarihlerinde yapılan keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporları ile diğer delilleri dikkate alarak asıl davada açılan davanın kısmen kabulüne, karşı davanın ise reddine hükmetmiştir. Kararın gerekçesi şu şekildedir:
"Dava dosyasındaki delillerin değerlendirilmesinde: Dava dilekçesi ve ekleri, cevap dilekçesi, karşı dava dilekçesi,Bodrum 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/ 250 D.iş sayılı dosyası, Mahkememizin 2008/223 D.iş sayılı dosyası, taşınmazların tapu kayıtları, taraf dosyası, Mahkememizin 2008/223 D.iş sayılı dosyası, taşınmazların tapu kayıtları, taraf delilleri, yapılan keşifler, alınan bilirkişi raporları ve ek raporları ile tüm dosya kapsamına göre; Dava asıl davada eser sözleşmesine dayalı alacak ve kanuni ipotek tesisi, karşı davada alacak , cezai şart ve tazminat istemine ilişkin olup tüm dosya kapsamı , toplanan deliller ile bilirkişiler kurulu raporuna göre davacının davalı yararına kabul edilebilir imalat bedelinin 286.438,02 TL olduğu (bilirkişi raporunda 41.593,44 TL yapılmayan duvar imalat bedelinden düşürülmesi yanlış olduğundan yapılan imalat bedeli 286.438,02 TL olarak kabul edilmiştir.) tarafların kabulünde bulunan ödenen 248.750 TL düşüldüğünde davacının yapmış olduğu imalattan dolayı kalan talep edilebilir alacağının 37.688 TL olduğu, davada kanuni ipotek koşullarının oluşmadığı, karşı davaya gelince eksik ve ayıplı imalatlara ilişkintalebinin asıl davada çözümlendiği mahsup edildiği, diğer cezai şart ve tazminat alacağı taleplerine ilişkin koşulların davada oluşmadığı anlaşılmakla..."
9.Kararın taraflarca temyizi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 27/6/2013 tarihli ve E.2012/5539, K.2013/4183 sayılı kararıyla hüküm kısmen bozulmuştur. Gerekçe şu şekildedir:
"Yüklenici tarafından asıl davada bakiye iş bedelinintahsili ile kanuni ipotek hakkı tesisi iş sahibi tarafından açılan karşı davada ise; tesbit giderleri, SSK prim borcu ödemesi, fazla ödeme, gecikme tazminatı, eksik işlerin ikmâli için sonraki yükleniciye yapılan ödeme ile kusurlu işler bedeli ve kâr kaybı talep edilmiş, mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın ise reddine dair verilen karar, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Mahkemece hükme esas alınan 07.02.2011 günlü bilirkişi raporunda yapılan iş bedelinden %10 nefaset kesintisinin yanısıra hatalı imalâtların düzeltilmesi için (2.394,40 TL ve 2.737,60 TL’nin) toplamı olan 5.132,00 TL mahsup edilmiştir. Bilirkişi kurulunca atıf yapılan 30.10.2009 havale tarihli ek rapora göre eksik ve hatalı işlerin keşif tarihi itibariyle piyasa rayiçleri üzerinden tutarı 2.737,60 TL, sözleşmedeki birim fiyatlara göre maliyeti ise 2.394,40 TL’dir. Mahsup yapılırken her iki tutarın toplamı üzerinden mahsup yapılması doğru olmamış, sözleşmedeki birim fiyatlara göre kusurlu işlerin maliyeti 2.394,40 TL’nin mahsubu suretiyle sonuca varılması için kararın davacı ve karşı davalı yüklenici yararına bozulması gerekmiştir.
3-Yüklenici tarafından yapılan işteki nefaset tutarı ile hatalı işler bedeli iş sahibi tarafından açılan karşı davanın konusunu oluşturduğu halde asıl ve karşı davadaki taraflar yönünden ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken nefaset tutarı ve kusurlu işler bedelinin yüklenici alacağından mahsubu suretiyle sonuca gidilmesi ve karşı davanın tamamen reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu yönden de davalı ve karşı davacı iş sahibi yararına bozulması gerekmiştir."
10. Başvurucu reddedilen temyiz itirazları yönünden süresi içinde karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Karar düzeltme istemi aynı Daire tarafından 9/1/2014 tarihli ve E.2013/5331, K.2014/130 sayılı kararla reddedilmiştir. Ret gerekçesi şu şekildedir:
"Yargıtay ilâmında belirtilen gerektirici nedenler karşısında HUMK’nın 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiç birisine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE ve HUMK’nın 442. maddesi hükmünce 228,00 TL para cezası ile bakiye 1,95 TL red harcının karar düzeltme isteyen davalı-k.davacı Nafiz Yıldıran'a yükletilmesine ... oybirliğiyle karar verildi."
11. Kısmen bozma sebebiyle yapılan yargılama 2014/45 sayılı esasa kaydedilmiş olup 27/1/2014 tarihinde düzenlenen tensip zaptı şu şekildedir:
"Mahkememizden verilen 16/05/2012 tarih ve 2008/651 Esas 2012/251 sayılı kararı Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin27/06/2013 tarih ve 2012/5539Esas 2013/4183Karar sayılı ilamıyla BOZULMAKLA, dava mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp incelendi:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1- Taraflara Duruşma gününü bildirir davetiye gönderilmesine,
2- Bozma kararına uyulup uyulmama konusunun duruşmada dikkate alınmasına,
Bu nedenle duruşmanın 22/04/2014 günü saat 11:55'a bırakılmasına tensiben dosya üzerinde karar verildi."
12. Duruşma gününü bildirir davetiye başvurucuya 10/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13.22/4/2014 tarihli duruşmada tutulan tutanağın ilgili kısmı şu şekildedir:
"Belirli günde celse açıldı.
Davalı-Karşı Davacı Vekili Av. AYŞE BORA , Davacı-Karşı Davalı Vekili Av. ... , duruşmaya katıldı. Açık yargılamaya devam olundu.
Yargıtay bozma ilamı okundu.
Davacı-Karşı Davalı vekilinden soruldu:Bozma ilamına uyulsun. dedi.
Davalı-Karşı Davacı vekilinden soruldu:Bozma ilamına uyulsun. Dedi.
G.d: Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2012/5539 Esas ve 2013/4183 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verildi. Tefhimle Açık yargılamaya devam olundu..."
14. Başvurucu, karar düzeltme talebinin reddi kararının kendisine tebliğ edilmediğini, Yargıtayın bozma kararı sonrası 22/4/2014 tarihli duruşma sonrasında ret kararını öğrendiğini belirtmiştir.
15. Başvurucu 21/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 31/3/2011 tarihli ve 6217 sayılı Kanun'un 30. maddesi ile değiştirilen geçici 3. maddesi şöyledir:
"(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.
17. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 442/A maddesi şu şekildedir:
"(Ek: 16/7/1981 - 2494/32 md.) Yargıtayın karar düzeltme yolu açık olan bozma kararları, mahkeme başkatibince onbeş gün içinde kendiliğinden taraflara tebliğ edilir.
Yargıtayın onama veya onamaya karşı başvurulan karar düzeltme isteminin reddine ilişkin kararlarının sonucu da, mahkeme başkatibince on beş gün içinde kendiliğinden taraflara bildirilir."
18. 1086 sayılı Kanun'un 429. maddesi birinci ve ikinci fıkraları şu şekildedir:
"Yargıtay ilgili dairesi temyiz edilen kararı bozarsa, davayı, kararı vermiş olan mahkemeye veya uygun göreceği diğer bir mahkemeye gönderir.
O mahkeme, temyiz eden 434 ncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir."
IV.İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 30/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, dava konusu olayla ilgili delillerin tam toplanmadığını, mevcut delillerin doğru değerlendirilmediğini, karşı dava ile ilgili taleplerinin kararda tartışılmadığını ve gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, itiraz ve taleplerini ayrıntılı biçimde dosyaya sunarak delillerin toplanmasını istedikleri hâlde Mahkemece dikkate alınmadığını, bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilmeden karar verildiğini, davacı/karşı davalı tarafın sözleşme gereğince edimini ifa etmediği hususunun araştırılmadığını belirterek Anayasa’nın 10., 35. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan eşitlik ilkesinin, mülkiyet hakkı, gerekçeli karar hakkı, savunma hakkı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; yeniden yargılama talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.."
22. Bireysel başvuruların, 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler ya da yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, §§ 18, 19).
23. Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik koşullarından olan başvuru süresine riayet edilmesi şartı, bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında resen dikkate alınması gereken bir başvuru koşuludur (Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 19).
24.Yukarıda belirtilen hükümler uyarınca bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Bu yönüyle başvuru yollarının tüketilmesi ve başvuru süresine ilişkin koşullar arasında yakın bir bağlantı bulunmaktadır (Taner Kurban, § 20).
25. Nihai kararın gerekçesinin bir şekilde öğrenilemediği veya nihai kararın sonucunun öğrenilip gerekçesinin kesin olarak öğrenilme imkânının elde edilemediği hâllerde başvuru süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağının da belirlenmesi gerekir. Aksi hâlde sınırsız bir başvuru süresi söz konusu olabilecektir. Bu kapsamda bireysel başvuru süresinin başlangıç tarihinin tespitinde, başvurucuların özen yükümlülükleri ile mahkemeye erişim haklarının aşırı sınırlanmaması hususları birlikte dikkate alınmalıdır (A.C. ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1827, 25/2/2016, § 28).
26. Bireysel başvurunun başvuru yolu öngörülmeyen durumlarda ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmekle birlikte başvuru süresinin başlangıç tarihinin belirlenmesi noktasında başvurucunun ihlal oluşturan işlem, eylem veya kararla ilgili yeterince bilgi sahibi olması şartı aranacaktır. Bu kapsamda ilgili nihai kararın tebliğinin öngörüldüğü hâllerde tebliğ tarihinin, tebliğ öngörülmeyen hâllerde ise başvurucunun kararın içeriğini kesin olarak öğrenebildiği tarihin esas alınması gerekir (Taner Kurban, § 21).
27. Başvurucu, karar düzeltme isteminin reddine ilişkin karardan 22/4/2014 tarihinde yapılan duruşmada haberdar olduğunu belirtmektedir.
28. 1086 sayılı Kanun'un 442/A maddesinin birinci ve ikinci fıkraları; Yargıtayın karar düzeltme yolu açık olan bozma kararlarının taraflara "tebliğ" edileceğini, onama kararlarının veya onamaya karşı yapılan karar düzeltme isteminin reddine ilişkin kararların ise "sonucunun" taraflara "bildirileceğini" öngörmüştür. Başvurucu, karar düzeltme isteminin reddine ilişkin kararın kendisine tebliğ edilmediğini ve duruşma sırasında karardan haberdar olduğunu ileri sürmektedir. Ancak başvurucuya kararın temyiz incelemesi neticesinde bozulduğuna ilişkin Mahkeme tarafından tebligat yapılması ve bunun sonucunda başvurucunun duruşmaya davet edilip duruşmaya katılması, duruşmada serdedilen ifadeler, karar düzeltme istemi karara bağlanmadan dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilemeyeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde 22/4/2014 tarihinde yapılan duruşmadan önce karar düzeltme isteminin reddine ilişkin kararın sonucunu öğrenme imkanını başvurucunun elde ettiği kabul edilmelidir.
29. Bu kapsamda somut olayda, bozma üzerine kesinleşmeyen kısım için yapılan yargılamada tebliği zorunlu olan tensip zaptına ilişkin tutanağın tebliğ edildiği tarihin kabul edilebilirlik yönünden esas alınması gerekmektedir. Dosya kapsamından anlaşıldığı üzere başvurucuya 10/2/2014 tarihinde söz konusu davetiye tebliğ edilmiştir. Başvurucunun bu kapsamda en geç 12/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunması gerekirken bireysel başvuru tarihinin 21/5/2014 olduğu gözetildiğinde bireysel başvuru için öngörülen otuz günlük süreyi aştığı anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle iddia edilen ihlalin başvurucu tarafından öğrenildiği tarihten otuz gün geçtikten sonra yapılan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 30/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.