logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ateşler Dizayn Yapı Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş. [1.B.], B. No: 2014/7057, 9/11/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

 

 

ANAYASA MAHKEMESİ

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

ATEŞLER DİZAYN YAPI TARIM SANAYİ VE TİCARET A.Ş. BAŞVURUSU

 

(Başvuru Numarası: 2014/7057)

Karar Tarihi: 9/11/2017

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Heysem KOCAÇİNAR

Başvurucu

:

Ateşler Dizayn Yapı Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş.

Vekili

:

Av. Ali TOPUZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tasarrufun iptali davasında kanunun açık hükmüne aykırı karar verilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/5/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, 15/3/2002 tarihli dilekçesiyle davalılardan S.İ.T.T.S. Limited Şirketi hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla başlatmış olduğu takibin sonuçsuz kaldığını belirterek üçüncü kişi ile düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre davalı şirkete isabet edip tapuda muvazaalı olarak devredilen iki adet bağımsız bölüme ilişkin tasarrufun iptalini istemiştir.

9. Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesi 5/12/2007 tarihli karar ile başvurucu alacağını tereddüte yer vermeyecek şekilde kanıtlayamadığından davanın reddine karar vermiştir.

10. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 17/2/2009 tarihli kararı ile yeterli bir araştırma ve inceleme yapılmadığından bozulmuştur.

11. Yargıtay bozma kararına uyan ilk derece mahkemesi yapmış olduğu yargılama sonucunda 22/12/2009 tarihli karar ile başvurucunun davalı şirketten alacaklı olduğu ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davalı şirkete isabet eden iki adet bağımsız bölümün borcun doğumundan sonra muvazaalı olarak davalılardan Ş.Y. ve G.A.ya devredildiği gerekçesiyle bu davalılar yönünden davanın kabulüne karar vermiştir.

12. Aleyhine karar verilen davalıların temyizi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 14/12/2010 tarihli karar ile iptali istenen tasarruflara konu iki adet taşınmazın tespit edilen gerçek değerleri ile tapuda yazlı bedelleri arasında bir mislini aşan fahiş bir fark bulunmaması ve taşınmazları satın alan davalıların davalı şirketin başvurucuyu zarara uğratma kastı ile hareket ettiğini bildiği ya da bilmesi gerektiği kanıtlanmadığından davanın reddine karar verilmek üzere ilk derece mahkemesi kararını bozmuştur.

13. İlk derece mahkemesi ikinci bozma kararına da uyarak 28/2/2012 tarihli ve E.2011/521,K.2012/37 sayılı karar ile bozma kararındaki gerekçelerle davanın reddine karar vermiştir.

14. Söz konusu karar başvurucu tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11/6/2013 tarihli kararı ile onanmış ve karar düzeltme isteği aynı Dairenin 24/2/2014 tarihli ve E.2014/648, K.2014/2407 sayılı kararı ile reddedilmekle kesinleşmiştir.

15. Nihai karar başvurucu vekiline15/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Kanun Hükümleri

16. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 280. maddesinin ilgili (1) ve (4)numaralı fıkraları şöyledir:

 “Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu malî durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hâllerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflâs yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır.

...

 Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir. ”

B. Yargıtay İçtihatları

17. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 23/10/2007 tarihli ve E.2007/3516, K.2007/3164 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

''Yasanın 280/4. maddesinde ticari işletmenin veya işyerindeki emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklarını ızrar kastını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kastıyla hareket ettiği kabul edilmiştir.''

18. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 8/3/2016 tarihli ve E.2014/12857, K.2016/2873 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

''İİK'nun 280/son fıkrasına göre ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir.

Somut olayda dava konusu taşınmaz üzerinde benzinlik olduğu dolayısıyla 21/1/2010 tarihli tasarrufun ticari işletme devri niteliğinde olması nedeniyle İİK'nun 280/son madde gereğince iptale tabi olduğu,davalı 3.kişi şirket dava konusu taşınmazı elden çıkardığından ve davacı tarafından davalı 4. ve 5.kişinin kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından davalı 3.kişi şirket hakkındaki davanın İİK'nun 283/2.madde gereğince bedele dönüşmesi nedeniyle davacının dava konusu takip dosyasındaki alacak ve ferileriyle sınırlı olarak 333.936 TL tazminatın davalı[dan tahsiline karar verilmiştir.]''

V. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Mahkemenin 9/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

20. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

22. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).

23. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

24. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 12 yıllık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

25. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

26. Başvurucu; Yargıtayın 2004 sayılı Kanun'un 280. maddesinin (4) numaralı fıkrasında düzenlenen kanuni karineye aykırı biçimde kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince borçlu şirkete isabet eden iki adet bağımsız bölümün şirketin mevcut ticari emtiasının tamamı ya da önemli bir kısmını oluşturduğu göz önünde tutmadan ilk derece mahkemesinin 22/12/2009 tarihli davanın kabulüne dair kararını bozduğunu ve ilk derece mahkemesinin de kanuni karinenin hangi nedenle uygulanmadığının açıklanmadığı bu kararauyup kanunun açık hükmüne aykırı olarak davayı reddettiğini belirterek hakkaniyete aykırı karar verildiğini ileri sürmüştür.

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun kanuni karineye aykırı karar verildiğine ilişkin iddialarının özünün derece mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

28. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

29. Somut olayda ilk derece mahkemesi 22/12/2009 tarihli kararı ile bir kısım davalılar yönünden davanın kabulüne karar vermiştir. Davalıların temyizi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2004 sayılı Kanun'un ilgili hükümleri ve bu husustaki içtihatlarında öne çıkan kriterleri esas alarak yapmış olduğu değerlendirme sonucunda 14/12/2010 tarihli karar ile üçüncü kişilerin tapudaki iktisaplarının hangi nedenle korunması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararını bozmuş ve ilk derece mahkemesi de bozma ilamındaki gerekçeye uygun olarak davanın reddine karar vermiştir.

30. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, Derece Mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında, ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

31. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”

33. Başvurucu, aleyhine karar verilmesi nedeniyle davalı şirketten alacaklı olduğu toplam 147.000 TL maddi zararının bulunduğunu belirterek bu zararın tazmini talebinde bulunmuştur.

34. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

35. Başvurucuların manevi tazminat talebi bulunmadığından uzun yargılama nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlalinin tespiti sonucunda tazminata hükmedilmesi mümkün değildir.

36. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

37. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

 2. Adil yargılanma hakkına ilişkin diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

E. Kararın bir örneğinin Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2011/521, K.2012/37) GÖNDERİLMESİNE,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ateşler Dizayn Yapı Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş. [1.B.], B. No: 2014/7057, 9/11/2017, § …)
   
Başvuru Adı ATEŞLER DİZAYN YAPI TARIM SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Başvuru No 2014/7057
Başvuru Tarihi 15/5/2014
Karar Tarihi 9/11/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tasarrufun iptali davasında kanunun açık hükmüne aykırı karar verilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal İhlalin tespiti
Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2004 İcra ve İflas Kanunu 280
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi