logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Necmettin Alkan [1.B.], B. No: 2014/707, 19/4/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NECMETTİN ALKAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/707)

 

Karar Tarihi: 19/4/2017

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Murat ŞEN

Başvurucu

:

Necmettin ALKAN

Vekili

:

Av. Aydın ALKAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, zorunlu askerlik hizmeti sırasında maruz kalınan kötü muamele sonucunda akıl sağlığının bozulduğundan bahisle açılan tazminat davasının süre aşımı nedeniyle reddedilmesinin işkence ve kötü muamele yasağı ile adil yargılama hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 13/1/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 21/11/1999 tarihinde askerlik hizmetine başlamış, 31/5/2001 tarihinde terhis edilmiştir.

9. Başvuru formu kapsamında başvurucu; askerlik hizmeti sürecinde üstleri tarafından şiddete maruz bırakıldığını, birçok kez sopalarla dövüldüğünü ileri sürmüştür. Bu tür onur kırıcı davranışlar nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunu iddia eden başvurucu, anılan iddialara ilişkin olarak ailesi vasıtasıyla Askerî Savcılıklara şikâyetçi olduğunu belirtmiş; bu şikâyetlerle ilgili olarak Savcılıklarca yeterince araştırma yapılmadığından sonuca ulaşamadığını ifade etmiştir. Başvurucu, iddialarının ceza soruşturması kısmına ilişkin olarak herhangi bir belge sunmamıştır.

10. Başvurucu, babasının 15/8/2002 tarihinde yaptığı başvuru üzerine Sarıkamış Sulh Hukuk Mahkemesinin 13/12/2002 tarihli kararıyla baba Süleyman Alkan'ın velayeti altına alınmıştır. Ayrıca başvurucuya Sosyal Güvenlik Kurumunca 1/1/2003 tarihinden itibaren malul aylığı bağlanmıştır.

11. Başvurucunun babası Süleyman Alkan, tarihi belirsiz müracaatıyla oğlunun askerlik görevini yaparken psikolojik rahatsızlık geçirdiğini belirterek tedavisinin yaptırılması ve oğluna maaş bağlanması için Millî Savunma Bakanlığına başvurmuştur.

12. Söz konusu başvuru, ilgisi nedeniyle Jandarma Genel Komutanlığına (JGK) gönderilmiştir. JGK'nın 27/1/2003 tarihli yazısı ile başvurucu, muayene için Gülhane Askerî Tıp Akademisi (GATA) Komutanlığına sevk edilmiştir. GATA Komutanlığında yapılan muayenesi sonucunda hakkında ''Davacıda bulunan psikotik bozukluk biyolojik, psikolojik, sosyal zemini olan, kalıtsal, doğumsal, gelişimsel, çevresel ve ailevi tutumlarla ilişkili birçok etkenin birarada rol oynaması ile ortaya çıkan bir hastalık sürecidir. Bu hastalığın ortaya çıkmasında veya alevlenmesinde askerlik hizmetinin tek başına belirleyici bir rol oynadığını söylemek mümkün değildir.'' şeklinde 28/3/2003 tarihli rapor tanzim edilmiştir.

13. Bu rapor üzerine JGK'nın 10/4/2003 tarihli yazısıyla ''Davacının rahatsızlığının ortaya çıkmasında askerlik görevinin doğrudan etkisinin bulunmaması nedeniyle, kendisine vazife malullüğü maaşı bağlanması veya başka bir yardım yapılması yönünden işlem başlatılması mümkün değildir.'' şeklinde cevap verilmiştir.

14. Başvurucunun babası 19/4/2006 tarihinde, maddi ve manevi tazminat istemiyle İçişleri Bakanlığına başvurmuş; başvuru 26/6/2006 tarihli yazıyla reddedilmiştir.

15. Başvurucunun babası, vesayeten 7/7/2006tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesine (AYİM) dava açmıştır. Açılan davada AYİM İkinci Dairesinin 10/1/2007 tarihli kararıyla, başvurucunun babasının adli yardım taleplerinin reddedilmesi üzerine harç ve posta giderlerinin yatırılması için yazılan yazılara rağmen harç ve posta giderlerinin yasal süresi içinde yatırılmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

16. Başvurucu, bu karar üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurmuş; AİHM İkinci Bölümü tarafından 7/2/2012 tarihli kararla, adli yardım talebinin reddedilmesi neticesinde davanın açılmamış sayılması nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişimine orantısız bir kısıtlama getirildiği değerlendirilmiştir. Bu nedenle AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin birinci fıkrası kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ve 3.000 avro manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Başvurucunun Sözleşme'nin 13. maddesi kapsamında etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının anılan ihlal değerlendirmesi üzerine incelenmesi gerekli görülmemiştir.

17. Başvurucunun babası Süleyman Alkan'ın 8/9/2010 tarihinde vefat etmesi üzerine annesi Latife Alkan tarafından, başvurucuya vesayeten 10/5/2012 tarihinde Sarıkamış Asliye Hukuk Mahkemesine verilen dilekçeyle AİHM kararına dayanılarak AYİM'e yeniden yargılama talebinde bulunulmuştur.

18. AYİM İkinci Dairesinin 3/4/2013 tarihli kararıyla, yeniden yargılama talebi kabul edilerek davaya kalınan yerden devam edilmesi kabul edilmiştir. Ancak davacının iddia ettiği zarar doğurucu eylemin normal terhis tarihi olan 31/5/2001 tarihinde yahut lehe yorumla en geç davacının vesayet altına alındığı 13/12/2002 tarihindeöğrenildiği, bu tarihten itibaren bir yıl içinde maddi ve manevi tazminat istemiyle idareye başvurulması gerekirken başvuru yapılmadığı belirtilmiştir. Bununla birlikte başvurucunun Millî Savunma Bakanlığına başvurusunun idareye müracaat olarak kabul edilmesi hâlinde dahi JGK'nın ret cevabını verdiği 10/4/2003 tarihinden sonra altmış gün içinde davanın açılması gerektiği ifade edilmiştir.

19. Başvurucu vekilinin maruz kalınan durumun suç teşkil eden bir haksız fiil olduğundan ve etkileri devam ettiğinden süre aşımının söz konusu olmayacağına yönelik iddiasını değerlendiren AYİM, tazminat talebine esas teşkil eden eylemlere ilişkin olarak başlatılan bir soruşturma veya yürütülen derdest bir dava olmadığı gerekçesiyle talebi reddetmiştir.

20. Anılan gerekçelerle başvurucunun yasal süreleri geçirdikten sonra 19/4/2006 tarihinde idareye başvurması nedeniyle davada süre aşımı bulunduğundan davanın reddine karar verilmiştir.

21. Başvurucunun karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 4/12/2013 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Bu karar, başvurucuya 30/12/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

22. Başvurucu 13/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

23. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 43. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmadan önce, bu eylemlerin yazılı bildirimi üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde yetkili makama başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri lazımdır. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde bu konudaki işlemin tebliği tarihinden ve altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açabilirler.”

B. Uluslararası Hukuk

24. AİHM içtihatları kapsamında tam yargı davalarında, dava açma süresinin yalnızca işlem ve eylem tarihinden itibaren başlatılmasının hakkaniyete uygun düşmeyeceği, bu nedenle işlem veya eylemin bütün sonuçlarıyla birlikte öğrenildiği tarihten itibaren sürenin hesaplanması gerektiği genel kabul görmektedir. Bu konuda AİHM, şahsi yaralanmayla ilgili tazminat davalarında dava açma hakkının tarafların uğradığı zararı gerçekte değerlendirebildiğinde kullanılması gerektiğine hükmetmiş; AYİM ise kuralı katı biçimde yorumlayarak -dava açma süresini başvurucunun kafasından mermiyle yaralandığı tarih yerine merminin varlığını öğrendiği tarihten başlatması gerekirken- eylem tarihinden itibaren dava açma süresini başlatmasını davanın esasının tam olarak incelenmesine engel görmüştür (Eşim/Türkiye, B. No: 59601/09, 17/9/2013, §§ 25, 26)

V. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Mahkemenin 19/4/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

26. Başvurucu, zorunlu askerlik hizmeti sürecinde akıl sağlığının bozulduğu iddiası ile açtığı maddi ve manevi tazminat davasının akıl hastalığının üstlerinin kötü muamelesinden kaynaklanması nedeniyle dava açma süresinin işlememesi gerekmesine rağmen süre aşımı nedeniyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

27. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Dava açmak isteyen kişinin -mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek seviyeye ulaşmadığı müddetçe- dava açma koşullarına sınırlamalar getirilebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 36).

28. Dava açmayı imkânsız kılacak ya da aşırı zorlaştıracak ölçüde kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvurma için belli sürelerin öngörülmesi, hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve tek başına bu durum mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).

29. Somut olayda dava açma süresinin hesaplanmasında başvurucunun ileri sürdüğü akıl hastalığının zorunluk askerlik sürecinde maruz kaldığı muameleden kaynaklandığını öğrenmesi yönünden bir istisna bulunmamaktadır. Nitekim başvurucunun en geç vesayet altına alınmasına ilişkin mahkeme kararıyla akıl hastalığını ve bunun askerlik hizmeti sürecinde maruz kaldığı muameleden kaynaklandığını öğrenmiş olması beklenir (Haluk Pek, B. No: 2013/9094, 4/2/2016; Hulisi Balcı, B. No: 2013/9479, 6/1/2016). Dolayısıyla dava açma süresinin yalnızca işlem ve eylem tarihinden itibaren başlatılması söz konusu değildir. Dava açma süresinin -başvurucunun rahatsızlığını bütün sonuçlarıyla öğrendiği- kabul edilebilecek bir tarihten başlatıldığı görülmektedir. Sonuç olarak başvuruya konu süre koşulunun gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak açısından orantılı olduğu görüldüğünden mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

30. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkı

31. Başvurucu anılan iddia üzerine açtığı davada, verilen ret kararının AYİM'in akıl hastaları için dava açma süresine ilişkin kararıyla çeliştiği ve yargılamanın AİHM'de geçen süre dâhil yedi yıldan fazla sürmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

32. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45, 47).

33. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).

34. Öte yandan ancak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kamu gücü kullanan organlarına atfedilebilir şekilde gerçekleşmiş temel hak ve özgürlük ihlalleri bireysel başvuru konusu olabildiği gözetildiğinde (bkz. Ali Kemal Renklioğlu, B. No: 2012/171, 12/2/2013, § 17) başvurucunun AİHM'e yaptığı bireysel başvuruda geçen süre yargılamanın makul sürede tamamlanmasına ilişkin değerlendirmede dikkate alınamaz. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 2 yıl 4 aylık yargılama süresinin makul olduğu sonucuna varmak gerekir.

35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. İşkence ve Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

36. Başvurucu; askerliğe elverişli olduğu tespit edilerek askere alındıktan sonra zorunlu askerlik hizmetini ifa etmekte iken arkadaşlarıyla yaşadığı bazı sorunlar nedeniyle üstlerinin saldırısına maruz kaldığını, hizmet süresince sık sık üstleri ve arkadaşları tarafından darbedildiğini, bunun sonucunda ruhsal bunalıma girerek akıl sağlığını yitirdiğini, sağlığının askerlik sırasında bozulmasına rağmen gerekli tedavinin yapılmayıp erken terhis edilmediğini, sorumlu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunduğunu ancak bu kişilere yönelik soruşturma izni verilmemesi nedeniyle adli tahkikat yapılamadan başvurunun bu hâliyle kapatıldığını, terhisten sonra sağlığının gittikçe kötüleşmesi üzerine kısıtlanarak vesayet altına alındığını belirterek Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

37. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

38. Başvuru konusu olayda başvurucu anılan iddialarına ilişkin olarak uğradığı zararlarını tazmini amacıyla AYİM'e tam yargı davasını süresinde açmamıştır (bkz. §§ 26-30). Dolayısıyla başvurucunun özen yükümlülüğüne aykırı olarak hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.

39. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

40. Başvurucu, açtığı tazminat davasının AYİM tarafından süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesinin AYİM'in aynı konuda verdiği ve akıl hastaları için kanunda öngörülen sürelerin işlemeyeceğine ilişkin kararıyla çelişmesi nedeniyle Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

41. Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve Sözleşme'nin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine yönelik iddiaların soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 33).

42. Ayrımcılık iddiasının incelenebilmesi için başvurucunun kendisiyle benzer durumdaki kişilere yönelik farklı uygulamaların meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 50).

43. Somut olayda başvurucunun ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. sebeplerle uğradığını iddia ettiği ayrımcılığa ilişkin delilleri ortaya koyamadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanıtlanamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

44. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahkemeye erişim ve makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 2. İşkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 3. Eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 19/4/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Necmettin Alkan [1.B.], B. No: 2014/707, 19/4/2017, § …)
   
Başvuru Adı NECMETTİN ALKAN
Başvuru No 2014/707
Başvuru Tarihi 13/1/2014
Karar Tarihi 19/4/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, zorunlu askerlik hizmeti sırasında maruz kalınan kötü muamele sonucunda akıl sağlığının bozulduğundan bahisle açılan tazminat davasının süre aşımı nedeniyle reddedilmesinin işkence ve kötü muamele yasağı ile adil yargılama hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Makul sürede yargılanma hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Ayrımcılık yasağı Ayrımcılık Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 1602 Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu 43
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi