TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YAKUP YİĞİT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/7171)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
|
Başvurucu
|
:
|
Yakup YİĞİT
|
Vekili
|
:
|
Av. Zülküf ARSLAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, işçi alacaklarının tahsili istemiyle 18/1/2011
tarihinde açtığı davanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 16/5/2014 tarihinde Kayseri 2. İş Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun
Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 31/7/2014 tarihinde
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama
dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, iş akdinin emeklilik nedeniyle sona ermesinin
ardından, kıdem tazminatı alacağının ödenmediği iddiasıyla, 18/1/2011 tarihinde
işveren temizlik şirketi ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı aleyhine
dava açmıştır.
6. Kayseri 2. İş Mahkemesi, 24/11/2011 tarih ve E.2011/30,
K.2011/553 sayılı kararıyla davanın kabulüne hükmetmiştir.
7. Davalıların temyiz istemi üzerine karar, Yargıtay 9.
Hukuk Dairesinin 13/3/2014 tarih ve E.2012/3969, K.2014/8321 sayılı ilâmı ile
onanarak kesinleşmiştir.
8. Onama kararı başvurucuya 18/4/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
9. Başvurucu, 16/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
10. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 30. maddesi ve 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 30/1/1950 tarih
ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrası, 7.
maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi (bkz. B.No: 2013/6792, 18/6/2014, §§ 16–20).
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
11. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 16/5/2014 tarih ve 2014/7171 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
12. Başvurucu, işçi alacaklarının tahsili istemiyle 18/1/2011
tarihinde açtığı davanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
13. Başvurucu, 18/1/2011 tarihinde açtığı davanın makul
sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
14. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, …açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
15. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil
yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36.
maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin
6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi
içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı
da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
16. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
17. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi
uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede
karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, işçi alacaklarının
tahsili istemli bir alacak davasının söz konusu olduğu görülmekle, 5521 sayılı
Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut
yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama
olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
18. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak,
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih
18/1/2011 tarihidir.
19. Sürenin bitiş tarihi ise, yargılamanın sona erme
tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut olayda yargılamanın sona
erdiği tarihin, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin onama kararını verdiği 13/3/2014
tarihi olduğu anlaşılmaktadır.
20. Makul sürede yargılanma hakkına ilişkin olarak yapılan
değerlendirmede önemli bir ölçüt olan başvurucunun davanın hızla
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği kriteri çerçevesinde, bireylerin
ekonomik geleceği ile çalışma barışı açısından arz ettiği önem nazara
alındığında, iş uyuşmazlıklarının ivedilikle çözülmesi hususunda yargı
organlarının özel bir itina göstermesi gerekmektedir. Bu nedenle kanun koyucu
iş hukukunun çalışanı koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini
dikkate alarak genel mahkemelerin dışında, sözlü yargılama usulüne tabi özel
bir iş yargılaması sistemi ihdas ederek iş davalarının, konunun uzmanı
mahkemelerce, mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde
sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 59).
21. 6100 sayılı Kanun’un 447. maddesiyle, daha önce yürürlüğe
girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri yargılama usulleri kaldırılmış ve
bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarına da uygulanmak üzere basit yargılama
usulü getirilmiştir. Basit yargılama usulü yazılı yargılama usulünden daha
basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay
bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş bir
yargılama usulüdür (B. No: 2013/772, 7/11/2013, §§ 64-65).
22. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya
konu yargılama sürecinin iş mahkemesi önünde görüldüğü anlaşılmakla, 5521
sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere
ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir
yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 5521 sayılı Kanun’da yer alan özel
usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul
sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 10).
23. Anayasa Mahkemesinin, derece mahkemelerinin yargılama
sürelerine riayetlerine ilişkin mevzuatı nasıl yorumladıklarını ve
uyguladıklarını denetleme görevi bulunmamakta olup Mahkeme, davaların “makul süre” içerisinde tamamlanıp
tamamlanmadığını tespit etmek amacıyla yargılama süresinin bütününü ele alarak,
bu sürenin Anayasa’nın 36. maddesine uygun olup olmadığıyla sınırlı bir
inceleme yapmaktadır (B. No: 2014/1512, 30/6/2014, § 48).
24. Başvuruya konu yargılama süreci incelendiğinde; işçi
alacaklarının ödenmesi talebiyle açılan davanın, iki dereceli bir yargılama
neticesinde toplam üç yıl üç ayda sonuçlandığı anlaşılmaktadır.
25. Yargılama süresinin bütünü dikkate alındığında, İlk Derece
Mahkemesi ve Yargıtaydaki yargılama sürecinde
başvurucunun haklarını ihlal edecek bir gecikme olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
26. Açıklanan nedenlerle, başvuruya konu yargılamanın makul
süreyi aşmadığı ve başvurucunun Anayasa'nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkına yönelik bir
ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından, başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun "açıkça
dayanaktan yoksun olması" nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.